KOMİSYON KONUŞMASI

SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) - Efendim, çok teşekkür ediyorum.

Şu meseleyi şöyle halledelim: Bakın, ben bu meselelerde gerçekten genel siyasi tartışmalara vesaire kaçılmamasına katılırım fakat ÇEDES Projesi'yle ilgili sayın vekilimiz güzelleme yaptığı zaman bizim cevap verme durumumuz doğuyor.

Şimdi, bakın, buradaki şey de... Yani bunu kapatacağım ben, hakikaten devam etmeyeceğim ama şöyle ifade var, deniliyor ki... Bu arada video görüntüsü var bununla ilgili. Sayın Şevki Yılmaz'ı bir kenara koyuyorum, deniliyor ki orada: "Osmanlı'yı süren soysuzları lanetliyorum." "Âmin." diyerek sırıtan kim? Kamuda görevli olan imam Halil Konakçı. Yani şimdi, siz şöyle bir şey düşünmemelisiniz: "Efendim, Diyanetten niye rahatsızsınız?" Diyanet İşleri Başkanının görevini fevkalade kötü yapan birisi olmasını bir kenara koyuyorum, Diyanetin içerisinde tabii ki görevini iyi yapan çok sayıda müftümüz, imamımız, din görevlimiz vardır ama asıl sorun şu: Türkiye'de ilköğretimde, ortaöğretimde din öğretimiyle ilgili, ahlak öğretimiyle ilgili çok sayıda ders yok mu? Var. Dolayısıyla hani olmazsa, böyle bir ek program talebiniz olursa konuşulabilir mesela. Yahu, var. Olmasına rağmen bir de üstüne üstlük kerameti kendinden menkul adamlar bu okullara giriyorlar. Biraz önce Bakan Yardımcısı da diyor ki: "Okullara giremezler." Ya, okullara giriyorlar, okullardalar; sürekli okullarda programlar yapıyorlar ve garip garip programlar yapıyorlar. Bir siyasi partinin gençlik kolları gidiyor program yapıyor, öbür tarafta bir tarikat yapıyor, öbür tarafta bir cemaat yapıyor ve sonra Bakan utanmadan çıkıp burada -Yüce Meclisin Genel Kurulunda konuştu Bakan- dedi ki: "Sizin 'tarikat' 'cemaat' dediğiniz, bizim 'sivil toplum örgütü' dediklerimiz olmasa, onlarla protokol olmasa dağa gidiyorlar." Meclis tutanaklarında var. "Onlar dağa gitmesini engelliyorlar, o yüzden mi kızıyorsunuz?" dedi. Yani ne dedi biliyor musunuz? Yüz yıllık Millî Eğitime bundan daha büyük bir hakaret olmamıştır. Yani dedi ki: Ben Millî Eğitim Bakanıyım, 1 milyon 100 bin öğretmenim var; ben beceremiyorum dağa gitmelerini engellemeyi, kim oldukları belirsiz, ne idiği belli olmayan adamlar -STK'dir, dernektir, vakıftır- okula gireceklermiş, dağa gitmeyi engelleyeceklermiş ve biz de bundan rahatsızmışız yani. Kınıyorum o Millî Eğitim Bakanını. Daha önce bununla ilgili basın açıklaması yaptık 81 ilde ve bütün ilçelerde. Bir Millî Eğitim Bakanının... Bu arada, buyurun, Meclis tutanakları orada. "Onlar engelliyorlar." dedi yani cumhuriyet öğretmenleri çocukların dağa gitmesini engelleyemiyormuş, kerameti kendinden menkul bu arkadaşlar engelleyecekmiş; biz buna itiraz ediyoruz Sayın Vekil. Bu ülkede hiç kimsenin inanç özgürlüğüyle ilgili bir derdi yok. Cumhuriyet Halk Partisi Kurtuluş Savaşı'ndan beri burada, Türkiye'nin ilk partisi, Kurtuluş Savaşı'ndan beri burada. Bu ülkenin camileri hâlâ varsa, ezanlar okunuyorsa, bizi işgal eden kuvvetlerden kurtulmuşsak el birliğiyle, hep beraber yaptık ve onun başında da Gazi Mustafa Kemal Atatürk vardı. Dolayısıyla o yüzden reddediyoruz ama biz şunu da görüyoruz: Diyanetin içinde de son derece zararlı unsurlar var; olur, her kurumda var, orada da var. Diyanet İşleri Başkanı zaten bambaşka bir dünyada, kabul etmek durumunda değiliz; her gün anlatıyoruz, başka bir dünyada adam. Dolayısıyla bu ÇEDES'i bize güzellemeyin. Çocukların değer öğrenmesi için birtakım vakıflara, derneklere ihtiyaç yok; aileleri var, kendileri var, sosyal projeler var, orada öğrenebilirler. ÇEDES bir paravan, arkasında birtakım adamlar okullara girip işler yapıyorlar; bunu ortaya koyalım. Şimdi, bundan kurtulamazsak eğer, o zaman herkes kendi işini yapar -biraz önce de tartıştık- ve bu tercih edilerek yapılıyor.

Yani bu ÇEDES kapsamında da diğer kapsamlarda da -ister adı ÇEDES olsun ister dışarıda olsun- tercih edilen dernek ve vakıflar var ve Bakan bunları Millî Eğitimin başaramadığı işleri yapan kurumlar olarak görüyor. Bu, başlı başına her ülkede... Örnek olarak söylüyorum: Bulgaristan Millî Eğitim Bakanı... Fransa Millî Eğitim Bakanı: "Ben çocuklara istediğim şeyi yaptıramıyorum, onlar da Fransa'nın Alplerine çıkıp dağlarda bir şeyler yapıyorlar, o yüzden de papazları getiriyorum." derse istifa eder, bir gün duramaz Fransa'da; bir gün duramaz Amerika'da, Bulgaristan'da, Suudi Arabistan'da duramaz; görevi bu adamın. Dolayısıyla lütfen, birbirimizin aklıyla oynamayalım. Söylüyorum buradan: ÇEDES'i iptal edin. Diyanet İşleri Başkanlığı kendine verilen görevleri yapacak, Millî Eğitim Bakanı kendine verilen görevi yapacak; Diyanet İşleri Başkanlığını Millî Eğitim Bakanlığının ekürisi hâline getirip, sürekli dışarıdan din görevlisi içeriye zerk edip bu işleri yapamazsınız. Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde yeterince ders var, buna ihtiyacımız yok. Eğer proje gerekiyorsa Millî Eğitim Bakanlığının din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri var. Açın bakın, en çok atama yapılan alanlardan biri din kültürü ve ahlak bilgisi.

Başka bir iddiada bulunayım size, Bakanlık temsilcisi burada: Baksınlar bakalım, okul yöneticilerin yüzde kaçı din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerinden geliyor? Hangi branşlardan gelen öğretmenler daha çok yönetici olmuş? Yahu, siz böyle tercih ediyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Sayın Milletvekili, lütfen toparlayalım.

SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) - Hemen toparlıyorum.

Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerine dünya kadar kontenjan yaratacaksın, dersleri koyacaksın, seçmeli dersler ekleyeceksin, başka seçmeli dersler koymayıp bunları neredeyse zorunlu ders hâline getireceksin, bunları okul yöneticisi olarak seçeceksin, sürekli okul yöneticiliğine getireceksin, biz de din düşmanı olacağız. Biz bunu reddediyoruz Sayın Vekilim. Bizim söylediğimiz şey şu: Bu çocuklarımızı yetiştirme görevi Millî Eğitim Temel Kanunu kapsamında Millî Eğitim Bakanındadır, Diyanet İşleri Başkanı -sizin de buyurduğunuz gibi- kurslar açar, çalışmalar yapar, çocuklar gider, biz de gittik, herkes gider, yapar; burada bir sorun yok. Herkes kendi işini yapacak, herkes kendi işini yapacak, bizim onunla problemimiz var.

Bu maddeyle ilgili olarak da şunu söyleyeyim, tekrar söz almak istemem: Burada olması gereken "okul yöneticileri"dir çünkü -sayın hocam da bilir- "yöneticiler" dediğiniz zaman idari sınıftaki kişileri de kapsar. Oysa bu, Öğretmenlik Meslek Kanunu. Sayın Bakan Yardımcım, Nazım Bey, aslında size seslenmeliyim: Bu Öğretmenlik Meslek Kanunu olduğu için, dolayısıyla "okul yöneticileri" ibaresinin olması gerekir. Yöneticilerin içerisinde idari sınıf personeli de var; o yüzden, bu kanunun içerisinde "yöneticiler" olmamalıdır. Redaktif bir şey olarak söylüyorum, bunun da değiştirilmesi gerekir.

Bu fırsattan söz aldım. Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. Bir de burada "tüm kaynaklar" diyor, onun da "okula ait tüm kaynaklar" olarak düzeltilmesi gerekir; aksi takdirde, öğretmenlerimiz başka ilişkilerin içerisinde gibi olur. Orada da "okula ait kaynaklar" olarak bir redaksiyona ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Teşekkür ederim.