KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, değerli bürokratlar ve değerli basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlayarak başlamak istiyorum.

Tabii, Sayın Bakan, rakamların dili farklıdır. Aynı rakamlara -önceki gün Sayın Kalkınma Bakanına da söyledim- hangi zaviyeden baktığınız üzerinden farklı yorumlar çıkarabilirsiniz. Aynı tablodan bütçeyi olumlayan bir yorumu da çıkarabilirsiniz ama çok olumsuzlayan yorumlar da çıkarabilirsiniz.

Şimdi, malumunuz biz Plan ve Bütçe Komisyonu olarak 1 Kasımdan sonra oluşturulduktan itibaren bize parti gruplarımız üzerinden ilk şu önerildi, "Biz direkt geçici bütçe yerine, gecikmiş olsa bile, merkezi yönetim 2016 bütçesini getirelim." dediniz ve herhâlde parti grupları arasında da farklı düşünceler gelişince, merkezi yönetim bütçesi en nihayetinde istenirse getirilebilirdi, yine 64'üncü Hükûmet tarafından getirilmedi, üç aylık geçici bütçe getirildi.

Şimdi, Sayın Bakan, kadük kalan ilk bütçenizi, daha iyi bilirsiniz ki, 540 milyar 875 milyon 938 bin toplam bütçe meblağı olarak hazırlamıştınız. Aradan sadece bir buçuk aylık bir süre geçmişti ki getirilen merkezi yönetim bütçesi tam 30 milyar artışla 570 milyar 506 milyon 708 bin TL oldu yani arada 30 milyarlık bir fark var. Sizin aralık ayında planladığınız, getirmeyi düşündüğünüz ve kadük kalan bütçeyle bir buçuk ay sonraki bütçe arasında 30 milyarlık fark neye göre açığa çıktı? Bunun ayrıntı kalemlerine baktığımızda, bakanlıklar arasında dengeli bir dağılım da yok. Bu 30 milyar liralık artışın bakanlıklara dağılımında örneğin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bir önceki kadük kalan bütçeye göre yüzde 34,9 arttı, yüzde 35; Ulaştırma Bakanlığı yüzde 30; Sağlık Bakanlığı yüzde 21,8 derken işte çok övündüğünüz, sizin döneminizde "İşte bütçede en yüksek payı aldı." dediğiniz Millî Eğitim gibi, Sağlık gibilerse çok daha gerilerde kaldı. Bir tek Sağlık farklı, Millî Eğitim örneğin yüzde 2,6; o 30 milyarlık kadük kalan ile bugün önümüzde olan bütçe arasındaki farktan istifade edebildiler. Hatta, Halk Sağlığı Kurumuysa 540 milyar olarak planlanan kadük bütçeden yüzde 1'lik bir kayıpla bugüne geldi. Şunu söyleyelim: Burada o 30 milyarlık artışın sizin açınızdan nasıl bir değerlendirmesi var bilemem ama AKP iktidarı döneminde en çok önemsediğiniz, dilinize pelesenk ettiğiniz, en fazla kullandığınız kavram bütçe disipliniydi. 2016 merkezi yönetim bütçesinde bütçe disiplini hak getire. Bize göre bu artış, bir buçuk aylık artış bile özellikle bir popülizm uğruna seçim döneminde, 7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki beş ayı bulmayan bir dönemde seçim vaatleriniz, seçim beyannameniz, programınıza baktığımızda ne kadar direksiyonu bütçe disiplininden uzaklaşmaya, popülizme, cömertliğe ve hoyratça kullanmaya ayırdığınızı vaatlerinizden görebiliyoruz. Bakın, ben, sadece 7 Haziran ve 1 Kasım arasındaki farkınızdan bunu çıkarabiliyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - HDP'nin seçim vaatlerini çıkarın bakalım ne kadar popülist.

AHMET YILDIRIM (Muş) - HDP'ninkini ben size verebilirim Sayın Bakan. Ama bakın az önce bir başka Komisyon üyesiyle tartıştınız, her Komisyon üyesine arada cevap vermek olmaz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ben size demedim, arkadaşlarıma söyledim çıkarsınlar diye.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Tamam.

Şimdi, bütçe disiplini diye bir şey yok; hoyratça kullanılıyor, cömertçe kullanılıyor, popülistçe kullanılıyor. Böyle olunca 2016'nın ilk ayında bazı vergi kalemlerinde yüzde 20'lere varacak kadar da artışlar gelişir. Çünkü, bu popülizmin peşine bir takıldığınızda ne bütçe disiplini kalır ne vergi disiplini kalır. İşte ilk ayın da, Sayın Bakan, 2016'nın Ocak ayında bazı vergi kalemlerinde yüzde 20'lik artışlar tarafınızca, Hükûmetinizce, Bakanlığınızca getirildiğini iyi biliyoruz, onlara geleceğim.

Bir diğer husus Sayın Bakan, bakın, 25 Ocaktaki tartışmamızda, ben, 2016 bütçesinin içerisine dercedilmiş bir savaş bütçesi olduğunu söylediğimde hiçbir komisyon üyesinin hak etmeyeceği bir tahammülsüzlükle cevap verdiniz. Ben bunu siyasi nezaket açısından hâlâ o günden beri vicdanımın hiçbir yerine sığdırabilmiş değilim. Şimdi, süreç gittikçe beni doğruluyor. Bakın, 2015'in savunma ve güvenlik mal hizmet alımı gerçekleşmelerinin Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma, Emniyet Sayın Bakan, ilk altı buçuk ayında o yıla ayrılmış bütçenin yüzde 35'i harcanıyor, ikinci beş buçuk aylık dönemdeyse yüzde 65'i harcanıyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - 2015 mi?

AHMET YILDIRIM (Muş) - Tabii, 2015 gerçekleşmelerini söylüyorum.

Şimdi, buradan hareketle Sayın Bakan, bakın, ülkenin içerisine girmiş olduğu siyasi atmosfer -ben size verebilirim Sayın Bakan, önümde- ülkenin içerisine girmiş olduğu bu çatışmalı sarmal hiçbirimiz açısından ülke ekonomisine dönük olumlu bir geleceği önümüze koymuyor, böyle bir projeksiyonumuz yok. Keşke ben söylemlerimde yanılsam, keşke güvenlik, askerî harcamaları sadece askere, polise ödenen maaşlar ve alınan silahlara ödenen paralar olarak algılasak.

Sayın Bakan, bir hafta önce bir holdingin yönetim kurulu üyesi müteşebbisle, büyük bir iş adamıyla aynı uçakta yolculuk yaptık. Benim, 25 Ocakta size ifade ettiğim piyasanın tedirginliği, sermayenin yatırımlara girme konusunda kendisini çok sınırlandırdığı hususunda epey bir şey söyledi. "Sadece ben değilim, birçok büyük şirket ve kaç yıldır gelir-gider dengesi hep artıda olan müteşebbislerin, şirketlerin, bakın, gerek kamu gerekse özel bankalardaki kredi limitleri hiçbir gerekçe gösterilmeksizin düşürülüyor. Önümüzü göremiyoruz, yeni yatırımlara giremiyoruz." dedi o müteşebbis. Yani, savaştan kasıt sadece askere, polise ödenen maaş, alınan silah, vesaire değildir, sadece savunma sanayisi değil, piyasa bir tedirgin oldu mu bütün yatırımlar durur, insanlar uzun vadeli projeksiyonlar geliştiremezler.

Bu temelde şimdiden, bakın, size söyleyeyim, enflasyon ve kur hedef ve gerçekleşme rakamlarının 2015'teki tekabüliyetini biliyorsunuz. 2016'da siz yüzde 7,5 enflasyon hedefi, 2,99 yani 3'ün altında kalacak şekildeyse dolar kurunu bir hedef olarak önünüze koydunuz ama Allah aşkına, son on beş, yirmi gündür ekonomi yazarlarının, yurt içi, yurt dışında, ulaşabildiğim, okuyabildiğim kadarıyla hiçbiri bunun daha ilk bir aylık dilimde bu hedefin tutturulmasının mümkün olmadığını ifade ediyorlar, bir kişi bu hedefin gerçekçi olduğunu yazmadı daha şimdiye kadar. Yüzde 7,5'da kalması mümkün değil, sadece ilk aydaki bu vergi zamları, yüzde 20'lere varan vergi zamları bile minimum yüzde 2 bu enflasyon hedefinin üzerine koyacağını... Özellikle şunu söyleyelim ki: İç talep artmasa bile, hiçbir şekilde değişmese bile enflasyonun yüzde 10 ilâ 11 arasında en iyimser hâliyle gerçekleşeceğini söylüyor. Hani söylediğimizde "Ne alakası var savaşla, çatışmayla, vesairle?" diyorsunuz ya, siz kalkıp sadece birkaç ilçedeki sokağa çıkma yasağına indirgenmiş bir güvenlik konseptini anlayabilirsiniz ama işin içerisine bir girildi mi bütün ülke ekonomisini etkileyen bir atmosfer, bunun üzerine Orta Doğu'daki bölgesel değişmeleri ve gelişmeleri de, dengelerin değişimini de koyduğumuz zaman iş tümüyle zıvanadan çıkmış hâle gelmiş oluyor Sayın Bakan.

Bir diğer husus Sayın Bakan, bakın Avrupa Birliği, IMF ve OECD gibi örgütler Orta Doğu'da giderek değişen jeopolitik dengede Rusya ve Çin'in lehine bir değişimin olduğunu... Orta Doğu için söylüyorum. Bunu Avrupa Birliği, IMF ve OECD çevreleri söylüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına Başkan Vekili İbrahim Mustafa Turhan geçti)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım...

AHMET YILDIRIM (Muş) - Vallahi, benden önce tam dokuz dakika, tartışma dışında, benden önceki hatibe verildi.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım yani bir şey söylemenize lüzum yok, Ben size sözlerinizi tamamlamanız için ek süre vereceğim demek üzereydim.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Sağ olun, teşekkürler.

BAŞKAN - Buyurun.

AHMET YILDIRIM (Muş) - IMF, Avrupa Birliği ve OECD çevreleri Orta Doğu'da Çin ve Rusya üzerine değişen bu dengede Türkiye'nin izlediği savaşçı, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı politikalarına, hak ihlallerine ve özellikle buna sebep olma dışında mülteci pazarlığı, İncirlik Üssü üzerinden gelişen ve son günlerde NATO üyesi olmayan ülkelerin uçaklarının burada operasyonel amaçla konumlandırılacağı tartışmalarının gerek Türkiye'deki gerekse Orta Doğu'daki bölgesel ekonomi politiğini etkilediğini, tedirgin kıldığını ifade ediyorlar.

Şimdi, buradan hareketle Sayın Bakan, bakın, bu koyduğunuz hedeflerin canıgönülden tutmasını, bu öngörülerimde yanılmayı çok içtenlikle isterim ama istikamet o yöne doğru değil. Bugünkü iyimserlik, hani kırılmış olan iyimserliğimizi arayabileceğimiz istikamete doğru ülkenin, siyasi iktidarın dış politikası ve iç güvenlik konseptiyle değiştiğini... Hatırlarsanız 25 Ocakta da sizin o yanlış anladığınız, farklı yere çektiğiniz konuşmamda şunu söylemiştim: Bütün bunlardan ötürü şu Kabinenin en zor koltuğunda oturuyorsunuz. Sizin değil, sizin dışınızdaki bakanlıkların kararlaşmalarından en fazla etkilenecek olan kabine üyesisiniz diye söyledim. Ya, değilse, bakın, ben bu konuda tekrar söylüyorum, yanılmayı, hedeflerin tutturulmasını, yatırımın artmasını, hatta enflasyonun 7,5'in da altında kalmasını, dövizin düşmesini içtenlikle isterim ama bunun, pratik yaşamda emin olun karşılığını görebileceğimiz bir, bir buçuk ayı geçirmedik 2016'da ve korkarım ki bundan sonraki dönemin daha kötü olacağı konusunda tedirginliğimiz ve bakış açımız var.

Bir diğer husus Sayın Bakan, söylenebilecek çok şey var ama ben Bakanlığınız personeliyle ilgili bazı hususlara dikkat çekeyim. Bakın, torba yasalarda bazı kurumların personellerine dönük, gerek ek göstergelerde gerek maaş katsayılarında iyileştirmelerle ilgili geldiniz. Bizim tek söylediğimiz şuydu: Bunları seyyanen yapalım. Bu konuda kararı alan bir bakanlık, çalıştırdığınız bu bürokrat arkadaşların gönlü, düşüncesi, duygusu, umudu aynı iyileştirmelerin kendilerine yansıması hatta bir bütün olarak bütün kamu çalışanlarına yansımasıdır. Bakın, artışlarla ilgili çalışma yürütüyorlar, kalem onların elinde, tuşlarda onlar çalışıyorlar ama sizin emekçileriniz bunlardan istifade edemiyorlar. Bu da yetmiyormuş gibi, bakın, iktidarınıza müzahir bir kamu çalışanları sendikası liyakatten yoksun atamalar yapabilecek yetkide kendini görüyor. Yandaş sendika MEMUR-SEN'dir ve Adalet ve Kalkınma Partisine resmen paralel bir örgüt gibi kendini gören bir sendika gibi çalışıyor. Deyim yerindeyse, bu sendika personel atama dairesi başkanlığı gibi çalışıyor. Çünkü, burada diğer personele, kendine üye olmayan personele dönük örgütlenme sürecinde baskı, tehdit, şantaj, mobbing uygulanıyor. Ne olursunuz bu eleştirilerimi bir inceleyin, biraz daha bu gözle Bakanlığınızın gerek merkez gerekse taşra teşkilatında bu sendikanın yaptıklarına dair bir kulak verin, bir araştırmaya çalışın. Çünkü, bakın, şunu yapan bir sendika, liyakat ilkeleri üzerinden değil, sadece kendisine üyelik ve aktif çalışma üzerinden atamalar yapma vaadini nereden veriyor, bu hakkı, bu yetkiyi nasıl kendinde görüyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, lütfen sözlerini toparlayın.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Değilse yani bir hükûmete kim, nasıl ortak olabilir? Hani çok sıklıkla kullandığınız paralel bir sendika olarak bakanlıklarınıza -sadece sizin Bakanlığınıza değil- sirayet etmiş durumda. Çalışanlara, bakın, örgütlenme sürecinde bunu suretiyle "Ya ilerlersiniz, terfi edersiniz ya da bulunduğunuz mevkiyi bile ararsınız tarzında tehditlerde bulunuyor. Liyakat gitmiş yerine sadakat gelmiş, biat etme gelmiş. Bu konuda bütün örgütlü olan sendikaların temsilcileriyle ortak bir çalışma yapmayı naçizane size öneririm. Belki de size daha rahat bu konuda Bakanlığınızın merkez ve taşra teşkilatındaki çalışanların problemlerini bizden daha iyi aktarabileceklerine inanıyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Görüşüyoruz, hepsiyle görüştük.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Muhtemelen Türkiye KAMUSEN ve KESK temsilcilerinden bunları duymuşsunuzdur Sayın Başkan. Atamaları biraz liyakat ölçüsünde yapma konusunda hassasiyet geliştireceğiniz umuduyla bu Bakanlığın da önümüzdeki dönemde ülkemize bir kaos değil, her açıdan istikrar getireceği umuduyla Bakanlığınızın size de bütün ülkeye de hayırlı olmasını temenni ediyorum.