KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bürokrasimizin ve meslek örgütlerimizin değerli temsilcileri, değerli basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, yine bir torba kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Tasarrufla ilgili olur, o da torba gibi oluyor ama yine bir kod kanuna benzetebilirdik. Ne bileyim, değişik kanunlarda hakikaten tasarrufu ilgilendiren konular olur, ona bir diyeceğimiz olmaz ancak burada hiçbir bütünlük yok yani çok çeşitli alanlarda çok çeşitli konular var. Bu anlamda aslında Yaşar Bey'i hakikaten tebrik etmek lazım bu vukufiyetinden dolayı; bütün kanunlara, kamunun bütün sorunlarına yani bir uzman yardımcısının, bir müfettiş yardımcısının sorunundan diğer taraftaki başka şeylere kadar bunların hepsini bulup çıkarmak önemli bir husus, o anlamda tebrik ediyorum. Fakat tabii, şöyle bir zorluğu oldu: Kendisi de genel bir değerlendirme yapamadı, maddelere girmek zorunda kaldı genel değerlendirmesinde aslında çünkü kanun teklifinin bütünlüğü yok. Bu kanun teklifinde şimdi aynı zorluğu biz de yaşıyoruz. Bu kanun teklifinde nasıl bir genel değerlendirme yapacağız, genelini nasıl konuşacağız, böyle bir zorluğumuz var.

Tabii, diğer arkadaşlar da söyledi, tasarruf paketi olarak kamuoyuna takdim edildi bu, Mehmet Şimşek hep bunu söyledi "Tasarruf paketine ilişkin bir kanun teklifi gelecek." şeklinde söyledi. Şimdi bakıyorsunuz arkadaşlar, burada tasarruf tedbirlerine ilişkin ne var? Benim gördüğüm 3 tane madde var; bir tanesi, tasarruf tedbirlerine uymayanlara ceza, idari işlem, onların denetlenmesi; bence saçma sapan bir şey, maddesi gelince konuşacağız. Onlar zaten idarenin kendi iç işleyişi içinde olması gereken şeyler; sadece buraya, bir şeyler yapıyor olmak için, bununla ilgili kanuni bir düzenleme yapıyor olmak için gönderilmiş bir şey, böyle bir kanun maddesi filan olmaz. Bir yerde bir mevzuat varsa, ona uymayan insanlar varsa zaten onunla ilgili idari işlem yapılır. Cumhurbaşkanlığına bilgi verilmesi için de bir genelge yazardınız "Bilgi verin bize." derdiniz, bilgi verilirdi, bununla ilgili bir kanuna bence gerek yoktu.

Yönetim kurullarında tek ücret meselesi var ve ücret limiti getirilmesi meselesi var, doğru ama zaten bu düzenleme var arkadaşlar. Daha önce bunlar Yüksek Planlama Kurulu kararıyla, yıllarca benim de çalıştığım kurumdaki o kurul kararıyla yapılırdı. Yani vardı ama bunu siz uygulamadınız hiçbir zaman, bir sürü yan şeyler oluşturdunuz -Varlık Fonu sonradan çıktı da- TÜRK TELEKOM dediniz, TÜRKSAT dediniz, KARDEMİR dediniz... Bakın, KARDEMİR'de kimler, ne kadar para aldı kamuda çalışıp? Yani Maliye Bakanlığında genel müdür olup KARDEMİR Yönetim Kurulu üyeliği yapan arkadaşların ne kadar para aldığına bakın. O limitler olmasına rağmen çalışmadı, ha, umarım, kanundan sonra çalışır. Yani yapılan düzenleme niye yapılıyor diye soruyor değilim ama bu, uygulama meselesi. Aşkın Bey'in sorduğu soruyu ben de soruyorum, benim notlarımda da var: Varlık Fonu bu kapsam içerisine giriyor mu? TÜRKSAT bu kapsam içerisine girecek mi? Bunlar için değerlendirme yaparsanız maddede bunları daha detaylı konuşuruz.

İl özel idareleri... Ona itiraz eden arkadaşlarımız olabilir, oradaki Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı yatırımları için gönderilen paralar daha önceden bir anda gönderiliyordu, şimdi hak edişe bağlanmış; bu da bir tasarruf filan değil, sadece, işte, orada para boşta beklemesin, belki bir faiz tasarrufu olabilir.

Dolayısıyla, bir tasarruf filan yok bu pakette, bu paket birçok şeyin olduğu... Kimisi doğru, bizim katıldığımız maddeler de olacak, maddeleri konuşurken onları söyleyeceğiz ama son derece de yanlış olan maddeler var.

Aslında Sayın Mehmet Şimşek'in paket olarak kamuoyuna takdim ettiği işlerin içerisinde de yani nihayetinde 100 milyarlık bir şey söylendi; 2024 bütçesi 11,1 trilyon lira sadece 100 milyar... Ha, 100 milyarı küçümsediğimden falan değil de yani 100 milyar lira nihayetinde, tasarruf... tedbirlerini alanlar. Ben konuşmamda vaktim kalırsa söyleyeceğim; nereler olmalıydı yani biz bundan neler bekliyorduk, böyle bir kanunda "tasarruf" diye takdim edilen bir pakette neler olmalıydı konusuna birazdan gireceğim.

Ha, bir yerden tasarruf ediliyor, o da buraya adı konulmadan yapılıyor; dar ve sabit gelirlilerin gelirleri üzerinde ciddi tasarruf ediyor bu Hükûmet. Şimdi, en son buğday fiyatlar açıklandı, arkadaşlar, TMO'nun açıkladığı buğday fiyatlarındaki artış yüzde 19,4 geçen yıla göre. Yani yüzde 75 enflasyon -geçen ay 75'ti, bu ay 71'e düştü- üretici maliyetleri o civarda artmış ama siz buğday fiyatlarını yüzde 20'nin altında artırıyorsunuz. Hükûmet tasarrufu burada yapıyor. Veya en düşük emekli aylığı 10 bin lira. Efendim, sahte enflasyon rakamlarıyla memurların, işçilerin, emeklilerin maaşlarına, ücretlerine el konuluyor; orada tasarruf yapılıyor ama gerçekten tasarruf yapılması gereken yerde maalesef tasarruf yapılmıyor.

Şimdi "etki analizi" diye bir şey takdim edildi bize. Arkadaşlar, bu bir etki analizi falan değil. Yani zaten bugüne kadar hiç etki analizi veremedi bu Hükûmet veya bu kamu kuruluşları ama bundan daha iyileri vardı; en azından mali etkileri gösterirdi -etki analizi çok kapsamlı bir şeydir, etki analizinin tariflerine burada gelecek hâlimiz yok- ama burada mali etkileri bile göremiyoruz. Demek ki yapılan işlerin ya mali bir etkisi yok ya da kamu kuruluşları artık bunları hesap edemiyor. Burada sadece gerekçeler tekrarlanmış yani kanunun gerekçesindeki madde gerekçelerinin birçoğunun da burada tekrarlandığını görüyoruz, bu anlamda kaliteli bir şey değil.

Şimdi, bu işte enteresan bir şey var, vergi paketinin geleceğini hepimiz biliyoruz, bu konuşuluyor değil mi Sayın Başkan? Fakat vergi paketini beklemeden "Olur ya gelmez." diye veya başka bir nedenden dolayı, vergiye ilişkin, aslında orada olması beklenen 2 düzenleme burada var; bunun da nedenini anlayabilmiş değiliz. Yani bir tanesi zaten adrese teslim bir düzenleme, otomobil ÖTV'si, diğeri de Sanayi Bakanlığının yabancı yatırımcılarla yapacağı sözleşmelerden damga vergisi alınmaması. Bir yandan "İstisna ve muafiyetleri kaldıracağız." diye bas bas bağıran bir Mehmet Şimşek var, öbür taraftan vergi paketini beklenmeden, güya tasarruf paketinin içerisinde damga vergisi muafiyeti getiriliyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye sormak lazım.

Şimdi, az önce de ifade ettim, burada olan şeyler, adrese teslim düzenlemeler var, şeffaflığı azaltan düzenlemeler var, işte, BOTAŞ'ın mahsuplaşma yapması veya borçlanmada 47-49'un baypas edilmesi gibi aslında son derece yanlış şeyler var, AYM'nin tekrar iptal edeceği düzenlemeler var. Efendim, verimsizliğin üzerine maalesef gidilmiyor, sadece... Mesela, kamu bankalarının sermaye meselesi. Yani burada kamu bankaları... Maddede bunu rakamlarıyla detaylı konuşacağız, bu kadar çok nakit dışı tahvil vermemize rağmen... Arkadaşlar, şu anda 190 milyar lira stoku var; hazine kamu bankalarına -adına "sermaye artırımı" deyin, hatta sermaye artırımı işlemi de yapılmaksızın- 190 milyar liralık kâğıt vermiş, artı bütçeden transfer yapmış, şimdi bunlar da yetmemiş, bunlar adına borçlanma yapacağına ilişkin, tahvil ihraç edeceğine ilişkin burada düzenleme var. Yani bunun sonu yok. Bu neden doğuyorsa bunun üzerine gitmek lazım; işte, esas tasarruf orada. Yani kamu bankalarındaki bu verimsizliğin temelinde ne var, onun üzerine gidip eğer bir kanuni düzenleme gerekiyorsa onu yapmak lazım. Burada "Ha bire para enjekte edelim, nasıl olsa bunlar şimdi ödenmeyecek. Bunlar beş, on, yirmi yıl vadeli kâğıtlar, o zaman gelen hükûmet de bunlarla uğraşsın." şeklinde, hani, 2000 öncesinde 2000'lere bırakılan ödemeler gibi. Bunlar var burada.

Zamanlama açısından manidar işler var, doğru yanlış tartışırız. Bu belediyelerle ilgili "Belediyeleri kaybetti, aydınlatma giderlerinden daha fazla şey aldı." gibi insanın aklına gelen hususlar var. Ben düzenlemenin yanlış olduğunu söylemiyorum, kullanan öder, ödesin ama belediyelerin de bir finansman sıkıntısı olduğunu görmek lazım yani o çerçevede bakmak lazım. Hemen seçimin sonrasında böyle bir düzenlemenin getirilmesi de bu anlamda manidar.

Şimdi AYM'nin iptal gerekçeleri nedeniyle kanuni düzenlemeler yapılıyor, burada onları görüyoruz. Yani arkadaşlar, bu hakikaten şık olmuyor. Yani bunu da yıllardır konuşuyoruz; iptal edileceğini bile bile, bilerek buradan kanun geçiriliyor, iptal edileceğini bile bile kararname yapılıyor, iptal edileceğini bile bile kanunla yapılması gereken işler kararnameyle veya yönetmelikle yapılıyor. Niye yapılıyor bu? Deniliyor ki: "Nasıl olsa AYM kararları geriye doğru yürümüyor, bu arada biz iş ve işlemleri yaparız. Bir kısmı zaten başlamış olduğu için yani daha sonra artık onu yapmak bir emrivaki hâline gelir." Mesela, işte, üniversitelerin kadro meselesi. Şimdi, burada, bunun doğruluğu yanlışlığını tartışabilecek miyiz? Tartışamayacağız. Kararnameyle vermişsiniz, bu kadrolar belki dolduruldu bile; şimdi de kanun çıkartıyorsunuz. Nerede kaldı Meclise, yasama organına saygı? Yani, şimdi, burada hangi milletvekili diyebilir? AK PARTİ'li milletvekili veya diğer muhalefet partisi milletvekilleri "Yanlış bile olsa madem verilmiş, madem bu işlemler yapılmış, bunun için yapacak daha başka bir şeyimiz yok. Hadi, bu kanun teklifini geçirelim." mi diyeceğiz arkadaşlar; böyle şey olmaz. Yani bunlar bile bile yapılan şeyler. Dolayısıyla zaten AYM iptal kararlarını da şimdi maddelerde konuşacağız, onların da çoğu zaman karşılamadığını burada net bir şekilde görüyoruz.

Şimdi, tabii, özellikle son yirmi yılda -ister merkezî yönetim bütçesi açısından bakalım isterse genel devlet açısından bakalım- aslında harcamalarda bir artış olduğunu... Faiz dışı harcamalar için söylüyorum, faizde ciddi bir tasarruf sağlandı bu Hükûmet döneminde, onu görmek gerekiyor; yani millî gelire oranla yüzde 10'ların üzerinde olan faiz giderleri bugün yüzde 2'lere, 3'lere, 4'lere kadar getirildi ama önümüzdeki dönem içinde arkadaşlar -buradan bu ikazları daha önce de yaptık- bunların hızlı bir şekilde yukarıya doğru gitme eğilimi var. Şu anda tedbir alınmazsa bu var, bunu net bir şekilde görüyoruz. Hazinenin sayfasını açıp biraz okumayı bilenler bunu görür. Önümüzdeki dönem için sadece iç borç faiz ödemelerinden doğan yükümlülük 4 trilyon liranın üzerinde. Bunlar 2021 yılı Eylül ayında 720 milyar liraydı arkadaşlar. Yani ne kadar oldu? Üç yıl daha dolmamış faiz ödeme yükümlülüğümüz ileriye doğru 4-5 katına çıkmış. "Faiz" dediğiniz şey çok hızlı bir şekilde büyüyen bir şey.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Dolayısıyla oraya çok dikkat etmek gerekiyor.

Faiz dışı harcamalarla şöyle bir grafik yaptım -bilmiyorum görme imkânınız oluyor mu- şu, 1999'dan 2024'e kadar faiz dışı harcamaların millî gelire oranları değerli arkadaşlar. Şöyle dikkat ederseniz, yani 1999-2008 yılları arasında daha şey, daha sonra üstte bir plato oluşuyor. Yani yüzde 17'lerden, yüzde 16,9'lardan yüzde 20'lerin üzerine düzenli bir şekilde çıkmış, son yıllarda bu daha da artıyor. Buna genel devlet olarak bakarsak yani bütçenin üzerine biraz daha fonu, döner sermayeyi, belediyeleri eklediğimizde de yüzde 25'lerden yüzde 32'lere doğru yükselmiş, burada yeni bir plato oluşmuş; böyle bir şey var. Dolayısıyla harcamalara bu anlamda bakmak gerekiyor.

Bunların tabii bir kısmı... Onu da net bir şekilde söylemek lazım, geçmişte faiz ödeme yükünün çok fazla olmasından kaynaklanan bir mali alan yetersizliği vardı, faizden bir tasarruf sağlayınca, işte sosyal yardımlar, sosyal harcamalar gibi bazı alanlarda Hükûmet harcamalarını artırdı, bunları normal karşılayabiliriz ama onun dışında verimsiz ve gereksiz bir kısım harcamalar da var yani onlar da burada oluşmaya başladı. Son dönem için söyleyeyim, bunu hepimiz görüyoruz: İşte, kur korumalı mevduat. Yani bu neden kaynaklandı? Biraz nedenlerine de girmek lazım. İşte, ben onları "politika hataları" diye adlandırdım.

Bir: Politika hatalarından kaynaklanan verimsiz ve gereksiz harcamalarımız var. Bunlardan bir tanesi de "Faiz sebep, enflasyon sonuçtur." tezinden dolayı KKM gibi bir şeyle baş başa kaldık. Benim hesaplarıma göre, gelecek yıl Merkez Bankasında göreceğimiz zararlarla birlikte 80 milyar dolar civarında bu ekonominin üzerinde bir yükü oluştu bu kur korumalı mevduatın.

Şimdi, kamu-özel iş birliği projeleri var "Buraya beş kuruş para harcamayacağız." denildi ama bunun yükünün şu anda geldiğini ve önümüzdeki dönemde daha fazla olduğunu görüyoruz. Ondan sonra, yanlış borçlanma stratejisinden kaynaklanan gider artışı var. Buradan kastım ne? Sayın Berat Albayrak döneminde, biliyorsunuz, 2018'in ortasından itibaren iç borçlanmada yurt içerisinde döviz ve altın cinsinden ve ciddi ölçüde de TÜFE'ye endeksli borçlanmalar oldu. Ondan sonra kendisi tuttu "Rekabetçi kur." dedi. Yani böyle bir şeyi aklın alması mümkün değil. Ya sen bütün borçlanmanı dövize ve dövize bağlı şeylere çevirmişsin... Ondan sonra "Rekabetçi kur, kur artsın." deyip bir şeyler yaptı; o biraz artırdı. Sonradan Bakan Nebati'nin zaten kuru fırlatmasıyla birlikte çok ciddi bir şekilde Türkiye -borçlanma stratejisinden kaynaklanan yani hatalar yanlış borçlanma stratejisiyle birleşince- içinden çıkılmaz bir hâle geldi.

İşte, politika hataları... Mesela bunu da maddesi gelince konuşuruz, doğal gaz kontratlarının zamanında yenilenmemesinden dolayı ortaya çıkan bu doğal gaz artışlarının kamuya getirdiği, memleketin sırtına getirdiği yükler.

Bu birinci şeydi yani politika hatalarından kaynaklanan verimsizlikler var.

İki: Devlette şatafat, saltanat ve itibar anlayışından kaynaklanan çok ciddi harcamalar var ve buna ilişkin maalesef "tasarruf paketi" diye getirilen kanun teklifinde hiçbir şey yok değerli arkadaşlar; bir miktar bunu sınırlandırmak lazım, onun detaylarına girmeyeceğim. Kanuni fakat ahlaki olmayan veya verimsiz alanlar var. Mesela nedir? Teşvik, istisna ve muafiyetler. Bunların bir kısmı belki vergi paketinde gelecek, onu göreceğiz, şu anda bir kısım baskılar var onların çıkarılmasına yönelik herhâlde ama buralara hakikaten bir bakmak lazım. Bunların hepsi de gereksiz değil yani orada da asgari ücretin vergi dışı bırakılması onun içerisinde. Şimdi, bunun hepsine gereksiz dersek o zaman asgari ücretten vergi alalım gibi bir noktaya gideriz ama kurumlar vergisi özelinde ve KDV özelinde çok ciddi, istisna ve muafiyetlerin düzeltilmesi gereken kısımları var. Bu bir verimsizlik çünkü burada da bazı şeylerde görüyorsunuz, daha doğrusu Gelir İdaresinin sızan sunumuna bakarsanız işte "Bilmem neyle ilgili oranı düşük tutmuşuz ama bu çalışmadığı için bunu tekrar artıracağız." diyor. Yani bir istisna, muafiyeti tanıyorsunuz ama bunun çalışmadığını da Gelir İdaresi Başkanlığı orada itiraf ediyor. Dolayısıyla bu verimsiz demektir, bunun hakikaten düzeltilmesi lazım. Ama işte ahlaki olmayan ne? Kanuni...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Kamu İhale Kurumuyla (KİK) ilgili 200'ün üzerinde düzenleme yapılmış. Evet, kanuni düzenlemesi yapılıyor, kanun açısından bakarsan sanki sorun yokmuş gibi gözüküyor ama bunun ahlaki olduğunu söylemek mümkün değil. E, burada, arkadaşlar, Kamu İhale Kanunu'yla ilgili bu verimsizliği artıran veya yolsuzluklara neden olan o düzenlemelerden bir geriye dönüşü, bir öze dönüşü, 2001'deki orijinal AB standartlarıyla uyumlu bir Kamu İhale Kanunu'na dönüşü biz bu tasarruf paketinde beklerdik. Bununla ilgili bir şey olmalıydı, maalesef bunun olmadığını burada net bir şekilde görüyoruz.

Sonra ne var? Mesela, kamu mali yönetimi. Bu Hükûmet ne olduğunu bilmeden -biraz da acemiliğine geldi- 2003'ün sonunda 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Kanunu'nu çıkardı -onun hazırlıklarına biz 2000 yılında başlamıştık- kanun çıktı. Ondan sonra peyderpey, bu kanunda ne kadar iyi şey varsa ya fiilî olarak uygulamayarak etkisiz hâle getirdi ya kanunen değiştirdi veya bütçe kanunlarıyla değiştirerek uygulanmaz hâle getirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, maddelerine de gireceğiz.

ERHAN USTA (Samsun) - Yok, madde değil, geneliyle ilgili neler olması gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Maddelerde biraz tasarruf ederim Sayın Başkanım.

Şimdi, ödenek aktarmalarındaki esneklikler değerli arkadaşlar, yani burada esnemeler yapıldı 5018'in orijinalinde. Vaktim azaldığı için detayına çok girmeyeceğim. Mesela, orada ne vardı? Kurumlar arası aktarmaya bir yetki verilmiyordu, sonradan yapılan düzenlemeyle kurumlar arasında işte yüzde 10'luk bir aktarmaya yetki verildi. Kurum içi aktarmalarda yüzde 5'lik bir limit vardı, bu yüzde 20'ye çıkarıldı. Cumhurbaşkanlığına yetki verilmiyordu, Cumhurbaşkanına yüzde 20'lik yetki verildi. Sonra, yine, Hazine ve Maliye Bakanlığından, Planlamadan görüş alınması gereken yerler vardı, o görüş aldırmalar filan kaldırıldı. Dolayısıyla ödenek kullanımlarında aşırı bir serbestî oluştu, serbestî filan değil bu disiplinsizlik getirildi. İşte bu verimsizlik. Yani adam bir tarafa harcayamıyor, esas olması gereken yere bir yatırım ödeneğini harcayamıyor; tutuyor "Ya, param yanacak nasıl olsa." diyor, gidiyor, cari gider olarak harcıyor bu parayı. Evet, ödeneği var mı? Var. Ama bu yetkiler verildiği ve bunun merkezî bir denetimi de olmadığı için dolayısıyla verimsizlik... "Bunların orijinalini geri getirelim." diye niye demiyorsunuz arkadaşlar? Ben buradan soruyorum Maliye Bakanlığı temsilcisine: Ya bunları niye koymuyorsunuz? Bunlar bilinmeyen şeyler değil. Hangi uzmanınıza sorsanız Stratejide de Maliyede de buradaki yanlışlıkları size söyleyecektir. E, biz bunu bekliyoruz burada, bu kanun teklifinde bunun olması lazım. Maalesef bunlar yok.

Sonra, yine, ödenek üstü harcama meselesi... Haksızlık etmeyelim, son iki yılda Strateji ve Bütçe Başkanlığı yani özellikle İbrahim Şenel işin üzerinde duruyor, en azından iki yıldır kanun getiriliyor ama ondan önceki dönemde bütçe ödeneklerinin yüzde 20'si, 30'su kadar kanunla aşımlar oldu, bundan sonra da yine olup olmayacağına ilişkin bir garanti yok.

Bütçe süreci... Ya, bu bütçe süreci yanlıştır arkadaşlar yani 5018'in orijinaline dönmek lazım. Yani bunlar, bu bütçe süreci bir süreç falan değil. OVP çalışmıyor, dolayısıyla bu bir verimsizlik oluşturuyor. Yani OVP'deki politikaları bütçe yapıldıktan sonra kurumlar görüyor. Ekonomide böyle nasıl bir verimlilik olabilir? Olamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Bitireceğim Sayın Başkanım.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Ya, bunlar çok çalışılmış şeyler, dünyayla uyumlu işlerdi. Mayıs ayında çıkarılması gereken orta vadeli programı eylül-ekim ayında çıkarırsanız siz bütçe filan yapıyor değilsiniz. Yani daha doğrusu, doğru düzgün, politikalarla uyumlu politika-ödenek-program bütçe bağlantısının yapıldığından kimse söz edemez değerli arkadaşlar. Bunların burada olmasını beklerdik yani şu 5018'in orijinaline dönüp bütçe sürecini mayısta başlatan bir kanuni düzenlemeyi mutlak suretle -hadi bu sefer olmadı ama- bundan sonra bekliyoruz.

Denetim eksiklikleri var. Sayıştayla ilgili burada ne var? Sayıştayın eli kolu bağlanmış, iç denetim çalışmıyor, teftiş kurulları etkisiz hâle getirilmiş. Denetimle ilgili ne var? Denetlenmeyen bir ülkede verim olabilir mi, verimlilik olabilir mi? Olmaz. Onlar yok. Dolayısıyla bunun sonucunda harcamalarda aşırı artış, yolsuzluk, israf artmış; yoksullukla mücadele için artık mali alanınız kalmamış, millet fakirleşmiş, emekliler para bekliyor. Yok çünkü paralar çarçur edildi, verimsiz alanlarda kullanıldı ve hiçbir şekilde de buralarda mali alan oluşturacak bir şeyi, maalesef, biz bunda görmüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Son cümlemi bağlıyorum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Maddelere geldiğimizde düşüncelerimizi ayrıca kapsamlı şekilde ifade edeceğiz.

Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, hepinize saygılar sunarım.