KOMİSYON KONUŞMASI

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de sunum için teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Yani bu Mecliste çok sunum dinledik ama genelde yazılı olan şeylerin sahada ve uygulamada karşılığının olmadığını da sahaya çıktığımızda gördük, onu belirtmek isterim. Mesela, ben şunu çok önemsiyorum: "Er-erbaş eğitimleri 132 bin." dediniz yani bütün askere alınan erkekler bu eğitimlerden geçiyor mu, onu merak ettim.

İÇİŞLERİ BAKANI ALİ YERLİKAYA - Jandarma erlerimizi kastediyorum.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Efendim?

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Jandarma, İçişleri Bakanlığına bağlı olanlar diyor.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Jandarma mı? "Er-erbaş" deyince ben...

İÇİŞLERİ BAKANI ALİ YERLİKAYA - Silahlı Kuvvetleri kastetmiyorum, Jandarma ve Sahil Güvenlikteki erler.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Daha önce, geçmiş yıllarda askerlik yapan erkeklere böyle eğitim verildiği de söylenmişti ama size bağlı değil yani Millî Savunma Bakanlığına bağlı.

İÇİŞLERİ BAKANI ALİ YERLİKAYA - Onlar Savunma Bakanlığımıza bağlı Mehmetçik.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Tamam "Er-erbaş" deyince ben öyle algıladım.

Diğeri şöyle, 79 derneğe 11 milyon 900 bin yani yaklaşık 12 milyon destek verildiğini belirtmişsiniz sunumunuzda. Bunlar hangi dernekler, hangi derneğe ne kadar verildi, onun da ayrıntılarını verirseniz memnun oluruz.

Bir de ben o asılsız ihbarlar konusunda hepsinin asılsız olmadığını, düşünenlerdenim yani yaşadığımız olayları göz önünde bulundurduğumuzda ama kolluk kuvvetlerinin bu konuda hassasiyet gösterdiğini, olayla ayrıntılı ilgilendiğini belirttiniz. Öyleyse bundan tabii ki memnuniyet duyarız.

Bireysel silahlanmayla ilgili gerçekten bir tedbir alınmadığını görüyoruz, yıllardır bunu gündeme getiriyoruz. Yani internette hakikaten çok açık bir şekilde, aleni bir şekilde çok rahat silah satılıyor, herkes de bunu istediği gibi temin edebiliyor.

Bir diğer konu şu: Şimdi, samimiyetiniz konusunda bir kuşkum yok Sayın Bakanım ama konuşmanızın içeriğinde, toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmek için gerçekten -hani böyle "Bütün tedbirleri alsak dahi bir yüz yılımız var." diyoruz ya- iki yüz yılımız olduğunu gördüm çünkü konuşmanın içeriğinin çoğunluğunda bir "aile" vurgusu yaptınız yani kadını yine bir birey olarak değil de ailenin bir parçası, eş, anne olarak değerlendirdiğinizi gördük. Hatta bir yerinde şöyle dediniz: "Toplumun en temel taşı ailedir. Kadına yönelik şiddet aileye yapılmıştır, aile yapılmış millete yapılmıştır, devlete yapılmıştır." Şimdi, kadını böyle gördüğümüz zaman zaten ortaya şiddet çıkıyor çünkü kadın bir mal olarak görülüyor. Bir birey olarak, erkekle aynı koşullarda, eşit haklara sahip bir insan olarak, tercih hakkı olan bir insan olarak görülmediği için kadın ayrılmak istediğinde şiddete uğruyor çoğunlukla zaten aile fertleri tarafından. Boşanmak istediğinde şiddete uğruyor, reddettiğinde şiddete uğruyor, kötü yemek yaptığında şiddete uğruyor -yani gerekçeleri söylüyorum tırnak içinde- gibi.

O yüzden bir kere bu zihniyet dönüşümünü, en yukarıdan aşağıya kadının birey olduğunu, tercihlerine saygı duyulması gerektiğini öğrenmemiz ve öğretmemiz gerekiyor. Yani cezaeviyle ilgili verdiğiniz örnek bile böyleydi; asılsız ihbar geliyor, çıkıyor, öldürüyor. Ya, belki ayrılmıştır kadın, başka biriyle de birlikte olabilir; bu yine öldürme gerekçesi değil. Asıllı da olabilir o ihbar. Tam da bunu bizim bu erkek egemen zihniyeti değiştirmek için herkesin beynine kazımamız gerekiyor. Bu, belki yüz yılımızı alacak; belki bugün gördüğüm kadarıyla iki yüz yılımızı alacak ama bunu yapmak zorundayız, yoksa kadın şiddetli bitmez diyorum.

Teşekkür ediyorum.