KOMİSYON KONUŞMASI

SÜMEYYE BOZ ÇAKI (Muş) - Öncelikle ben de herkesi tekrardan selamlıyorum.

Aslında evet, tam da değinmek istediğimiz noktaya Sayın Sema Silkin Ün değindi. Nasıl bir toplumsal karşılığı oldu da nasıl böyle bir istatistiksel veri meydana geldi de nasıl bir tablo oluştu ki böyle bir karar alınma gereği duyuldu? Hakikaten bununla ilgili bu karara iten nedenleri merak ediyoruz, bununla ilgili bir bilgi aktarımı da bekliyoruz ancak yasada şöyle bir mesele de var: Şimdi, bütün sosyologların ve antropologların görüş birliği içerisinde olduğu bir mesele var ki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin temelinde aslında kullanılan kavramlar ve terimler de vardır. Bu kavram ve terimlerin ne kadar hayatta kullanılıyor olduğu aslında bu toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini derinleştiren bir meseledir. Tıpkı bu yasada kullanılan "bekarlık soyadı" "kızlık soyadı" gibi tabirler de aslında burada çok ciddi bir eşitsizliğe, toplumsal cinsiyet dilindeki kavramsal hatalara işaret eder. Aslında burada evlenmeden önceki soyadının kullanılması bunun daha doğru karşılığıdır. Böyle toplumsal cinsiyet yaklaşımını derinleştiren bir dille de yapılmış olması hakikaten kadın derneklerine, kadın örgütlerine ve feminist alanda mücadele veren kişilere danışılmadığının da aslında göstergesi çünkü onlardan şayet bu yasa teklifinde ya da bu yargı paketinin bu maddesinin oluşturulmasında görüş alınmış olsaydı böyle bir kavramsal hataya da muhtemelen düşülmemiş olacaktı. Neden danışılmadı diye sormak istiyorum.

İkincisi, soy bağının devamıyla ilgili bir ifadede bulundu sayın sunumu yapan yetkili ancak şöyle bir durum var: Bu sabah konuşmuş olduğumuz yine kadın cinayetleri meselesi bir yerde de buna işaret eden bir durum, soy bağının devam etmesi bir yerde bir şeye sahip olma, bir şeyi kendisine mal etme, bunun üzerinde hüküm sürme, karar verme yetkisini kendinde bulma cüretini de aslında gösteren bir mevzu. Bu yüzden de boşanma talebi ya da soyadından çıkma meselesiyle ilgili kadının talebi olduğunda yine şiddet vakalarıyla ya da cinayetlerle sonuçlanabilecek üzüntülü meseleler yaşıyoruz ne yazık ki. Bunun da birbiriyle bağlantılı olduğunu, bağımsız olmadığını hatırlatmak gerekiyor. Anayasa Mahkemesi kararına rağmen bu ilkenin çiğnenmesi ve tekrardan gündeme gelmesi de yine de bir kanuna aykırılık, Anayasa'ya aykırılık meselesini tartışma gerekliliğine ihtiyaç olarak doğuruyor yani bu kadar aykırı bir mesele varken bunu tekrardan tartışmak da hakikaten anlamsız. Şöyle bir mesele var: Artık dünyanın her yerinde kadın çalışmalar, feministlerin, aktivistlerin yapmış olduğu çalışmalar doğrultusunda birçok ülkede önemli ve olumlu adımlar atıldı ki öncelikle sadece İspanya'dayken daha sonra birçok ülkede yine kadın mücadelesi ve onların yapmış oldukları faaliyetlerle birçok kazanımlar elde edildi. Sadece İspanya'da varken Danimarka, Fransa, İsviçre, Yunanistan -tabii, aşamalı olarak- Hollanda, Japonya, Çin, ABD gibi birçok ülkede bununla ilgili tek bir soyadı yani kadının evlenmeden önceki mevcut soyadını kullanmaya devam etmesi ya da hangi soyadını kullanmaya devam edeceğiyle ilgili hükmün açık olması, tercihin kişiye bırakılması meselesi gündeme gelen şeyler. Kaldı ki Mısır, Lübnan, Suriye, Ürdün gibi İslamiyet'in tek resmî devlet dini olmadığı, medeni hukukun İslam hukukuna göre düzenlenmediği ülkelerde bile aslında bu konuyla ilgili kişiye bir tercih hakkı sunuldu. isterse evlenmeden önceki soyadını isterse eşinin soyadını isterse her ikisini birlikte kullanabileceği yasal düzenlemeler yapıldı yani bu kadar kolay, basit, aslında çözümü de açık olan bir mesele varken niçin bunun bu kadar zorlaştırıldığı ve bunun aile kavramına hapsedildiği, ailenin kutsallığı üzerinden bir kılıfa uydurulduğunu merak ediyoruz.

Kaldı ki şöyle bir kısma da değinmek istiyorum: "Çocuğun maksimum yararı" dediğiniz şey, sizin baştan beri çocuğun aslında kişisel gelişimini ya da birey olarak gelişeceği evreyi kabul etmediğiniz anlamına geliyor. 18 yaşına geldikten sonra bu tercihin yine kendisine bırakılması da bu sorunu çözebilecek yegâne örneklerden biri. Bu konuda da fikirlerimizi beyan etmiş olalım diyorum.

Teşekkür ederim.