KOMİSYON KONUŞMASI

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin kanun yapma tekniğinde bir sorun olduğu gerçek. Her ne kadar "Milletvekili teklif verir." denilse de bu teklifleri Cumhurbaşkanı hazırlatıyor ve Meclise geliyor. Adı "bakan" olan ancak kanunu yürütme yetkisi dahi olmayan bürokrat eliyle düzenlemeler sağlanıyor çünkü kanunun sonuna bakıyorsunuz, "Adalet Bakanı bunu yürütür." diye bir hüküm yok, "Cumhurbaşkanı yürütür." yazıyor, biz de Adalet Bakanını soruyoruz "O niye burada yok?" diye. Yürütme yetkisi olmayanı niye soruyoruz, onu da anlayabilmiş değilim çünkü "Kanunu milletvekili teklif eder, Cumhurbaşkanı yürütür." diyor.

Saydığım kadarıyla kanun tekliflerinin yarısı Anayasa Mahkemesinden geri dönmüş. Şimdi, Anayasa Mahkemesinden geri dönen kanunu yapan, Meclisin komisyonu. Bu noktada şöyle bir anlayış oluşmuş gibi: Biz kanunu yapalım, geçirelim, Anayasa Mahkemesi iptal edinceye kadar hedeflediğimizi yaparız, iptal sonrası kısmen düzenlemelerle bir kanun teklifiyle süreci uzatırız, hukuku dilediğimiz gibi şekillendiririz. Arkadaşlar, bu tehlikeli bir yol, yanlış bir yol. Çıkan kanunların çoğunda komisyonlara gidiyorum; bakıyoruz, yarısını Anayasa Mahkemesi iptal etmiş. Anayasa Mahkemesinin iptal etmesine yol açacak kanununu kim yapıyor? Hiç mi Anayasa okunmuyor? Yeniden düzenlemelerle de gerçekten ciddi bir emek yok ediliyor. Biraz evvel söylendiği gibi, saatlerce komisyon çalışmaları yürüyor. Şimdi, Anayasa Mahkemesinden dönecek bir kanun maddesini burada düzenleyerek tekrar bir daha geldiği zaman, aynı madde üzerinde görüşmeyi sağlamak milletvekilini iş yapmış mı kılıyor? Bu anlamda, farklı konularda teklifler burada yer alıyor ama torba kanun anlayışını bir milletvekilinin yapabilme olasılığı yok. Milletvekilinin yapamayacağı kanunu getirip de buraya sunmasına da tanımlama olarak söyleyecek söz bulamıyorum çünkü bunu yapan bürokratlar eğer Adalet Bakanlığı dediğimiz kurumda çalışıyorsa, bu teklifi onun önüne getirenleri de Anayasa Mahkemesinden döndüğü zaman cezalandıracak bir madde koyalım. Yapılan teklif Anayasa Mahkemesinden dönüyorsa bunun bir de cezası olsun. Bunu kim hazırlatıp kim yaptıysa onunla ilgili bir sorgu açılsın. Yani burada Meclisi bu yolla oyalayıp Meclisi çalışır kılmaktan alıkoymaya kimsenin hakkı yok. Neredeyse her torba kanunda benzer durumlarla karşılaşıyoruz. Bunda bir yanlışlık yok mu arkadaşlar? Ben hukukçu değilim, bir mühendisim ama okuyunca, görünce bu nedir diyorum yani sorguluyorum. Bu ülkenin Anayasası'nı anlamayan, bu ülkenin Anayasası'nın arkasından dolanan ve bu yolla da kanun maddesini getirip tekrar Anayasa Mahkemesine iptal ettiren anlayış nasıl bir anlayıştır? Burada maddelerden biri Anayasa Mahkemesinin kendisiyle ilgili, onu da iptal etmiş. Bununla ilgili Anayasa Mahkemesinden bir görüş alınmaz mı? Anayasa Mahkemesine "Sizinle ilgili böyle bir düzenleme yapacağız, fikriniz ne?" diye sorulmaz mı? Gece yarılarına kadar tartışıyoruz, konuşuyoruz; ondan sonra, çıkan kanun iptal oluyor, onu bir daha tartışıyoruz.

Benim bir önerim olacak: Bu işle ilgili merakı olan hukukçu arkadaşlarımız, şu yirmi yılda Anayasa'ya aykırı olduğu için kaç madde iptal olmuş, kaçı tekrar görüşülmüş, oradan da bir daha kaç kere geri dönmüş; bununla ilgili bir kitap filan yapsınlar da gelecek nesillere kalsın. Yasa yapmanın bu kadar farklılaştırılmasını ya da olumsuz kılınmasını doğru bulmak mümkün değil. Bu anlamda, Anayasa Mahkemesiyle ilgili... Beğenin beğenmeyin ortada bir Anayasa var. Anayasa değişmediğine göre Anayasa'ya aykırı davranış içinde, sürekli arkadan dolanarak bir şeyleri buraya getirmenin Anayasa'nın ihlalinden öte yargıya karşı da bir saygısızlık olduğunu düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, ben buraya esas olarak ormanla ilgili yapılan düzenlemeyi konuşmak için geldim. Devlet ormanları korumak görevini bizzat üstlenmişken, başka bir arazide cezaevi inşa edilebilecekken orman alanlarında cezaevi inşa edilmesinin yolu açılıyor. Madenler için ormanı talan ediyorsunuz. Organize sanayi yapılacak; mera alanlarını, ormanları talan ediyorsunuz, şimdi de cezaevi için yapıyorsunuz. Ama bakın, teknik bir şey söyleyeyim: Türkiye orman yangınlarını çok yaşayan bir ülke. Bu bağlamda, yaptığınız cezaevinin bulunduğu orman alanında ortaya çıkabilecek bir yangın ve benzeri bir durum bu cezaevindeki insanların yaşam hakkını da ortadan kaldırır. Yani "İllaki orman alanında cezaevi yapacağım." demek orada oluşacak cezaeviyle birlikte yan tarafta -yani söylemeyeyim ama gene söyleyeyim- yandaşlara bir pastane, onun yanında bir çayhane, onun yanında bilmem ne derken ormanın yarısı yok olur.

Şimdi, isimsel bir şey söylesem bu anlamda "Ya buralara da bu şekilde konuşuyorsunuz." diye kamuoyu yanlış yönlendirilir. İstanbul'da bir mezar vardı -ziyarete benim de gittiğim yer- 2 tane yapı varken şimdi olmuş 100 tane yapı. Ormanlar hem talan ediliyor hem yağmalanıyor hem de cezaevleri vasıtasıyla o orman alanlarının çevresinde oluşturulabilecek diğer yapılarla birlikte ormanların yok oluşu artırılıyor. Ormanın varlığını sağlayacak çalışmalara yönelelim. En azından bu anlamda adil ve adaletli davranalım diyorum ve Komisyonunuzu saygıyla selamlıyorum.