Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
Konu | : | Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 133 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2258) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 11 .07.2024 |
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum tekrar.
Benim açımdan büyük bir talihsizlik oldu Mahmut'tan sonra söz almak.
BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Bütün konuları söyledi çünkü.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Evet, dolayısıyla yani selamlamak da sadece olmaz, birkaç konuya değinmek istiyorum.
Şimdi, dokuzuncu yargı paketi -işte, demek ki dokuza kadar geldik şimdiye kadar, sizin iktidarınız döneminde- yani hangi ihtiyaçları karşıladı?
BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Yok, bunlar 2019'dan sonra yani...
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - İşte sizin iktidarlarınız döneminde yani sonuçta, 2019'dan bu yana yani yaklaşık beş yılda 9 yargı paketi gelmiş, bu aslında olağanüstü bir şey yani Türkiye'de sizin iktidarınız döneminde yargının ve hukukun istikrarlı olmadığını gösteriyor. Bu kadar çok eğer yargı paketine ihtiyaç varsa, ihtiyaç doğuyorsa ya Parlamentonun yaptığı yanlışlardan dolayı böyle ihtiyaçlar doğuyor veya yargının iyi işlememesinden dolayı bu ihtiyaçlar doğuyor ve bunları gideriyoruz. Yoksa hani Türkiye dün kurulan bir cumhuriyet değil yani sonuçta yüz yıllık bir cumhuriyet tarihimiz var ve üst üste birçok maddeyle ilgili, içeren kanunlar çıkarıyoruz burada. Yani bize benzer ülkelerde acaba yani bu kadar çok yasama çalışması var mı veya Anayasa Mahkemesinin gündemi gerçekten bu kadar çok yasama organından, mahkemelerden giden iptal davalarıyla ilgili mi? Dolayısıyla kendimizi sorgulamamız lazım yani sorgulayacağız. Neden? Yani burada yani yasama çalışması yaparken Anayasa'ya aykırı, ondan sonra ihtiyaçları karşılamayan veya toplumun gündemiyle ilgili olmayan yasalar yapıyoruz ve sonuçta o yasalar toplumun ihtiyacını karşılamıyor. Anayasa Mahkemesine gidiyor, Anayasa Mahkemesi bir kısmını iptal ediyor veya mahkemeler yanlış uyguluyor biz iyi yapamadığımız için; yine Anayasa Mahkemesine gidiyor, bu şekilde ihtiyaçlar ortaya çıkıyor. Dolayısıyla burada yani sizin iktidarınız döneminde yani bununla övünmeyin. 2019'dan bu yana 9 yargı paketi çıkarmış olmak bu Parlamentoda sizin iktidarınız döneminde bir övünç kaynağı değil çünkü istikrar yok yani 9 yargı paketini kim, hangi yurttaşımız ne zaman okuyacak? Ondan sonra kanunu bilmemek mazeret değil; ne olduğunu, nerede yazdığını nereden bilecek? Bunları iyi hukukçular, gündemi takip eden hukukçular bile takip edemiyorlar, edemezler yani dolayısıyla yasasında böyle bir şey yazan, mevzuatında böyle bir şey yazan bir ülkede hukuk güvenliği nasıl olacak? Hukuki güvenlik hakkı hukuk devleti olmanın en özü, en özü ya birinci şartı öngörülebilir olmak yani insanın kendisine uygulanacak hukuk konusunda öngörü sahibi olması. Hukuk devletinin özü budur, bu olmazsa hukuk devleti denmez o devlete. Şimdi, beş yılda -yani o diğer yasaları söylemiyorum- bu Komisyonda 9 yargı paketi geçmiş, değişik değişik maddeler; ya, bu yurttaşlarımız bakımından bu devlet, bu cumhuriyet, sizin yarattığınız bu devlet, bu iktidar biçimi öngörülebilir değil, hukuk devleti bakımından öngörülebilir bir devlet değil yani. O nedenle bütün bu çalışmaların kendisi bizatihi sorunlu yani sorunlu ve sizin bu iktidarınız döneminde bakın bakalım, 2002'den bu zamana kadar yani kabul edersiniz, "eksik" dersiniz, "bize düşman" dersiniz ama yani sonuçta bütün uluslararası kuruluşların kabul ettiği veriler var, hukukun üstünlüğü verisi, ondan sonra adalete güven endeksi... Yani sizin döneminizde yani kimse size düşman değil gerçekten, niye size düşman olsun yani Adalet ve Kalkınma Partisine, sayın liderine niye düşman olsun? Yani eskiden dosttu, niye düşman olsun; eskiden iyiyken yani dosttu da şimdi niye düşman olsun? Bunu bir sefer elinizin tersiyle itin. O endekslere bakalım: 2002'den şimdiye kadar neden sürekli düşmüşüz o endekslerde? Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde, yargıya güven endeksinde niye düşmüşüz? Yani hiçbir şey olmadan mı düştük yani var yani bir sorun var, yargının kendisinde sorun var ve bütün kamuoyu yoklamalarında, araştırmalarında yargıya güven Türkiye'de en dipte; kimse yargıya güvenmiyor değerli arkadaşlar, sizin yarattığınız bu yargı ortamına güvenmiyor. Yolsuzluk, adaletsizlik, adil yargılanmama, bütün bu meseleler ortada duruyor, dolayısıyla kimse "Aman, başım yargıyla belaya girmesin, girmeyeyim." diyor yani kimse avukata da gitmiyor. Şimdi yargıç, savcı ayarlamaya çalışıyorlar, şuna gitmeye çalışıyorlar, buna gitmeye çalışıyorlar, onun dışındaki yollara başvuruyorlar. Bakın, bunlar bizim her gün karşılaştığımız sorunlar, sizler de karşılaşıyorsunuz günlük yaşamınızda, yargı bu hâle gelmiş. Bakın, bu senin, benim falan filan demeden ortak sorunumuz yani herkesin yarın, bugün, işte, ne zaman ne olacağı belli olmadan, bir yakınının, kendisinin yargıyla başı derde girebilir. Dolayısıyla yargının bağımsız, tarafsız, hükûmet uygulamalarından bağımsız olması lazım, etkiye açık olmaması lazım. Peki, elinizi vicdanınıza koyun, Adalet ve Kalkınma Partililer olarak, şu anda yargı bağımsız ve tarafsız mı yani mesleğe hazırlanmaktan, mesleğe kabulden atama biçimlerine kadar bağımsız ve tarafsız mı, siyasi etkiden uzak mı? Bakın, mesleğe kabulden diğer aşamalarına kadar söylüyorum. Değil, atama biçimlerine kadar değil. Hiç kimse Türkiye'de yargının bağımsız ve tarafsız olduğunu söyleyemez. Örnek davalar var. Yani, şimdi kayıtlara geçsin diye söyleyeyim: Yani, bakın, Türkiye'de Selahattin Demirtaş'la ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uygulanmadan, Osman Kavala'yla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uygulanmadan, Can Atalay'la ilgili olarak Anayasa Mahkemesi-Yargıtay çelişkisi giderilmeden hiç kimse ama hiç kimse Türkiye'de yargının bağımsız, tarafsız, adalete uygun bir karar verdiğini söyleyemez, söylemez yani. Bunlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları. Sizin partinize mensup milletvekilleri de artık bunları söylüyorlar, bazıları açık söylüyor, bazıları kuliste bizlere söylüyorlar "Böyle olmaz." diyorlar. Neden? Çünkü sonuçta, yani, siyasi iktidarın baskısıyla, etkisiyle kimse o dosyalarla ilgili karar veremiyor. Son verilen karar, "Kobani davası" denilen karar, ben tümüne yakınını izlemeye çalıştım. Ya, bakın, arkadaşlar, lütfen, imkân varsa eğer -ki yani bu yapılabilir, çok zor değil- alın SEGBİS kayıtlarını, izleyin. Yani bu, kayıtlara geçmiş, bir yere gitmez, silinmez, başka bir şey olmaz. Ya, böyle bir yargı düzeni olamaz değerli arkadaşlar ya, olamaz böyle bir yargı düzeni! Türkiye'de Cumhurbaşkanı adayı olmuş bir siyasetçinin, bir partinin Genel Başkanının, 6-7 milyon oy almış bir siyasetçinin yargılandığı davada yargıçlar bu kadar çok pervasız olamazlar, bu kadar çok hukuku çiğneyemezler, bu kadar çok usul kuralını -esası bıraktım- göz ardı edemezler. Edildi ama hepimizin gözü önünde.
Bakın, dün meslektaşım, üyesi olduğum baronun başkanı, benim selefim Tahir Elçi'yle ilgili gerekçeli karar açıklandı. Ya, arkadaşlar, inanın, bakın, yani utanıyorum gerçekten ve bu, vicdansızlık diyorum, bu kadarı olmaz. Türkiye'nin 80 barosunun başkanı neredeyse geldi, birçok uluslararası gözlemci geldi, Adalet ve Kalkınma Partili olan baro başkanları da geldi izledi o davaları. Ya, bir baro başkanı canlı yayında öldürülmüş ve şiddete, teröre karşı çıktığı bir açıklama sırasında öldürülmüş. Ya, hiç olmazsa, bu yargılamayı... Yine böyle bir hüküm ver, tamam, verdin, beraat kararı verdin; ya, hiç olmazsa hükme giden yolda adil davran, adil davrandığını göster, adil davranacağını göster, hiç olmazsa bunu yap; yine aynı kararı ver. Ama delil topla, inat etme, bağırma çağırma orada, dinle müştekiyi dinle. Eşi ölmüş, yaralı bir yurttaşımıza -şimdi Parlamentonun üyesi- yüksek sesle "Seni dinlemem, otur yerine!" falan deme ya. Bunlar sizin yargıçlarınız ve bunların hepsi terfi ettiler, bakın, hepsi terfi ettiler bütün bunların.
Şimdi, bu ortamda hangi yargı paketini konuşacağız, neyi konuşacağız değerli arkadaşlar? Aynı Anayasa'ya aykırılıkları bir daha getirmişsiniz buraya, bir daha aynı şeyi konuşacağız. Bununla, inanın olmuyor yani, Türkiye bir yere gitmiyor. Yani, bunları biz söylüyoruz, sizin düşünmeniz lazım. Ne demek, biraz önce söyledim yani "ancak" çıkmış "şu kadarki" girmiş? Ya, şimdi, Allah'ınızı severseniz yani bu çocuk oyuncağı mı? İlkokulu bitirmiş çocuğa verseniz, Anadolu liselerine girme sınavına, "Arasındaki fark ne?" deseniz, ya, bulacak, diyecek ki: "Hiçbir fark yok." Bunu bizim önümüze getirmişsiniz, bu Parlamentonun, bu kadar değerli hazırunun önüne getirmişsiniz "Bunu böyle geçireceğiz." diyorsunuz. Yani bu olmaz. İnanın, size yazık ya, gerçekten size yazık. Bakın, bu tarih, bu tutanaklar tarihe geçecek.
Cüneyt Bey, siz hukukçusunuz, birçok uluslararası kurumda bulundunuz. Ya, şimdi, yarın öbür gün sizinle ilgili bir araştırma yapılırsa, bir biyografi yazılırsa, okudukları zaman, Adalet Komisyonu Başkanı, Profesör Doktor, bu kadar, işte, geçmişi, müktesebatı var; vallahi, bu Anayasa'ya aykırılığa atılmışsa, sizin o müktesebatınızın hepsi boşa gider. Bir de bu var yani sonuçta, hepimizin müktesebatına yazılıyor bütün bunlar. Böyle zor durumlar var yani. Kim yazacak şimdi, diyecek ki işte: "Kadının soyadıyla ilgili olarak böyle bir yasa, Anayasa'ya aykırılıkla ilgili yasa geldi. Komisyon Başkanı Profesör Doktor..." Ne peki? Ne muhalefet şerhi var ne itiraz var ne bir şey var veya işte, barolarla ilgili yüzde 40 yani geçmiş yine aynı şekilde, yüzde 30 olmuş. Olmaz, gerçekten olmaz yani kendi müktesebatımıza hiç olmazsa saygı gösterelim yarın öbür gün için. Hani, gerekçelerimiz de var, yeni bir yasa yapmıyoruz, eski yasaları Anayasa Mahkemesi kararına göre düzeltmeye çalışacağız. Ya, bari bunu becerelim beraber. Yani, neden çekiniyoruz, gerçekten? Hani, siyasi parti iradesi falan filan, tamam da inanın, doğru anlatsanız, kendi şeylerinize, kendi hukukunuz içerisinde partinize, kimse bunlara "Yok." demez.
Şimdi, yani, barolar bakımından söylersem, şimdi yüzde 40, ya, şimdi yüzde 40 almış üç yıl, bir rant yaratılmış 2 bin kişilik baroya, diğer tarafta 60 bin kişilik baro var. Bir rant yaratılmış, geriye yürümüyor bu. Peki, o aradaki geçen üç yıllık süre içerisinde, Anayasa Mahkemesi "Orantılı değil." demiş. Bu rantı kim yedi değerli arkadaşlar, bu rantı kim paylaştı?
Bakın, şimdi bize veri sunuyorsunuz, bunlar doğru şeyler değil. Bakın, o zaman da ikaz ettik, Ankara Barosuna kayıtlı 2.200avukat var. Hepsi kayıtlı, belli, UYAP Sistemi'nde belli. Şimdi bakarsanız, girin, basın, bu avukatlar üye olduktan sonra hangi kurumların avukatlığını almış veya 2 nolu baroya kayıtlı olmayan hangi avukat yani devlete bağlı, Adalet ve Kalkınma Partisinin denetiminde olan kurumlardan vekâletname almış? Bütün bunlar ortaya çıkacak bakın. Bakın, veri sunuyorsunuz.
NURETTİN ALAN (İstanbul) - Araştırıp getirseniz tam tersi çıkabilir Sezgin Bey.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Bunlar, bir günlük avukatın da elli yıllık avukatın da bildiği ve konuştuğu meseleler, değerli arkadaşlar, itiraz da değil. Bakın, ben size somut şeyler söylüyorum, "Bakalım." diyorum, bakın "Bakalım." 1 no.lu baroya kayıtlı olan bir avukat, devlete bağlı bir kurumdan bir vekâletname almış mı almamış mı, bakalım.
NURETTİN ALAN (İstanbul) - Bakın valla.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Bakalım, evet, buna bakalım. Bakın, bunlar ortaya çıkacak veya 2 no.lu baronun üyesi İle yargı ilişkilerine bakalım. Hızlılık, karar alma süreçleri...
ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Nasıl böyle bir genelleme yapıyorsunuz...
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Bakın, arkadaşlar, ben Baro Başkanlığı yaptım...
ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Onlar da sizin meslektaşınız.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Bakın, ben Baro Başkanlığı yaptım, bütün bu somut ilişkileri, etik dışı ilişkileri...
ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Böyle demekle böyle olmaz.
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Ama böyle reklam yapıyorlar, buradaki barolar bunu söylemekten çekinmiyor ki.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - ...bakın, meslek ahlakına uymayan ilişkileri...
ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Öyle bir şey varmış gibi konuşmayın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Var ki konuşuyorum herhâlde, havadan konuşmuyorum. Araştıralım gelin.
ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Bakın, hangi baroya mensup olduğunu ne bileceksiniz?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Bakın, araştıralım bütün bunları, var. Bakın, bundan gocunmayın. Ben size yanlışları söylüyorum, yanlışları söylüyorum. 2.200 avukatın tümü tabii ki bunu yapmıyor ama kayıt olanlar, yapanlar falan var, açık açık ya. Yargının o baro mensuplarına gösterdiği hoşgörü, kolaylıkla diğerleri arasında fark var aynı dava sırasında, bunlar bilinen şeyler, konuşulan şeyler. Burada bunları konuşacağız. Bakın, bu yanlışlıkları yaptınız.
Şimdi, yine, getirdiğiniz bu yasayla yine yanlışlıklar yapıyorsunuz. Ben bütün bunların doğru olmadığını söylüyorum sizlere. Şimdi, gelin, beraber konuşalım, bu yargı krizini nasıl çözeceğiz? Yani Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Anayasa Mahkemesi üyeleri konusunda suç duyurusunda bulunmuş. Başsavcı, Anayasa Mahkemesi üyeleri orada duruyor, Başsavcı orada duruyor; suç duyurusunda bulunmuş, 2 tane. Bunu nasıl çözeceğiz? Gelin, buna bir bakalım, bu yargı krizini ortadan kaldıralım, bunlarla ilgili işler yapalım, yargıya güveni artıralım. Bu getirdiklerinizle yargıya güven değil, yine kendi yakınlarınızın, size yakın kurumların ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyorsunuz.
Nedir? Bakınız, yine söyleyeyim, ben kapatacağım. Daha fazla asabınızı bozmayayım Türkiye'nin birinci partisinin milletvekili olarak. Şunu söyleyeyim değerli arkadaşlar: bakın, bugün itibarıyla bana gelen -size gösterebilirim- kayıtlı olmayan onlarca telefon var. İnfaz indirimi bekliyorlar, ondan sonra, başka indirimler bekliyorlar. Sizlere de gelmiştir, telefonlarımızı dağıtmışlardır, ulaşılabilir telefonlara ulaşıyorlar. Şimdi, adil yargılandığını düşünse bu yurttaşlarımız, böyle bir ihtiyaç doğacak mı, her yıl bu ihtiyaç doğacak mı? Yani, yargıyı, beraberce, adil, herkesin güveneceği, bağımsız ve tarafsız hâle getirmek durumundayız. Bu getirdiğiniz paket, sonuçta bu sorunları çözen değil, yine palyatif, günlük, yarın öbür gün başka sorunlar doğuracak bir paket.
Dolayısıyla burada, doğru bir yasama çalışması, adalete, yargıya, hukuk devleti ilkelerine uygun bir yasama çalışması yapılmadığını bildiriyor, hepinize sabır gösterdiğiniz için teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.