KOMİSYON KONUŞMASI

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Başbakan Yardımcımız, değerli milletvekilleri, çok kıymetli bürokratlar ve sayın basın; hepinizi sevgiyle selamlıyorum.

Öncelikle şunu söylemek isterim: İki ayrı konuşma metni bize verildi iki Başbakan Yardımcısı tarafından, ben hızlıca göz attım. Bu ülkeyi kuran ve bugün burada olmamızı belki sağlayan Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün hiçbir metinde adı geçmiyor. Sadece bir yerde bir sözü, "Yurtta sulh, cihanda sulh." sözü kullanılmış ama ismi yazılmamış, yine de ismi yazılmamış.

Ve bu ülkenin kurucusu, Türkiye'deki aslında her birimizin vergisiyle ayakta kalan ve Başbakanlığa bağlı olan TRT'de açıkça hakarete uğruyor ve bununla ilgili hiçbir çalışma yapılmıyor. RTÜK bu konuda hiçbir çalışma yapmıyor. Türkiye'de bulunan çok sayıda yazılı ve görsel medya, Atatürk'e hakaret eden ve sürekli olarak bunu devam ettiren çeşitli medya kuruluşlarıyla ilgili RTÜK bizim görebildiğimiz kadarıyla hiçbir şey yapmıyor.

TRT'nin ayrıca çok taraflı yayın yaptığını, muhalefete çok az yer ayırdığını ve daha çok iktidarı ve iktidar söylemlerini gündeme getirdiğini görüyoruz. Bu konuda Sayın Başbakan Yardımcılarının ne söyleyeceğini aslında ben duymak istiyorum.

Bir de tabii, Diyanet İşleri Başkanlığı Atatürk'ün kurduğu bir birim. Çokça cuma hutbeleri veriliyor ya da benzer çalışmalar yapılıyor, acaba Atatürk'ün ruhuna da bir Fatiha okutuluyor mu, okunuyor mu?

Biz ilkokulda ve ortaokulda din dersini din ve ahlak bilgisi dersi olarak gördük. Yani ahlak, dinin vazgeçilmez bir parçası. Bugün, benim hatırlayabildiğim kadarıyla, Norveç'teki intihar olaylarının çoğunun ateizmden kaynaklandığı söyleniyordu. Ülkemizde Diyanet İşlerinin aslında asıl görevi belki de toplumun ahlaki çöküntüden uzaklaştırılması olmalıdır. Norveç bugün bunu yapmaya gayret ediyor mümkün olduğu kadar.

Peki, bugün Sayın Genel Başkanımızın grupta da bahsettiği bazı noktaları size iletmek isterim. Türkiye'de 4 kişiden 1 tanesi depresyonda. Boşanmalar yüzde 37,3 artmış. Kadına şiddet binde 1.400 artmış. İntihar oranları özellikle 15 ila 30 yaş arasında yüzde 33 artmış. Uyuşturucu kullanımı, son on üç yılda uyuşturucu bağımlılığı yüzde 678 oranında artmış ve yazık ki -en son bugünkü haberlerde bir Kur'an kursunda da 4 yaşındaki bir çocuğa bir cinsel istismarda bulunulmuş- bu, çocuklara cinsel istismarda yüzde 434 bir artış yaşanmış. Adam öldürmede yüzde 261 artış var. Yani bu noktada sormak isterim: Türkiye'de çoğu bakanlıktan daha çok bütçeye sahip olan Diyanet ne yapıyor? Asıl işi toplumda belki de bunları en aza indirmek olan Diyanet ne yapıyor? Yani başka dine ya da başka mezhebe sahip olan köylere cami yapmaktan, oralara başka inanışları getirmekten başka bir şeyler yapması gerekmez mi?

Sayın AKP milletvekilinin söylediği şeylere katılıyorum. Evet, camilerin birer mimarisi olmalı. Cami alanı olarak imar planlarında işlenmiş olan alanlar bazı insanlara iş yeri, konut elde edilmek amaçlı kullanılmamalı. İstanbul'da özellikle bunu çok görürüz. Bir apartman vardır, üzerinde bir minare vardır; orası camiymiş gibi kullanılır, hâlbuki orası birkaç kişinin dükkânı ve oturduğu yerdir.

Mimarisiyle ilgili de bir şey söylemek isterim. Mimar Sinan bugün dünyanın kabul ettiği ve bizim de üstat saydığımız bir mimardır ve zamanının en iyi mimarıdır bizim gözümüzde; geçilemeyen açıklıkları geçmiş, strüktürel olarak çağının çok ötesinde bir mimardır ama bugün, 2016 yılında dünyada teknoloji bu kadar gelişmişken, yapı teknolojisi bu kadar gelişmişken başka tür cami mimarisine gidilebilir. Az önce sayın vekilin de aslında söylemeye gayret ettiği gibi, gerek ısıl konforda gerek orada bulunan bitki örtüsüne, iklime, doğal şartlara ve yapı malzemesine uygun mimarilerin yapılması lazımdır. Hiçbir şekilde taklit yapılmamalıdır. Yani çeşitli konkur projelerle belki yeni camiler, yeni cemevleri yapılabilir.

Cemevleriyle ilgili az önce sayın vekilimiz anlattığı için bir şey söylemiyorum ama kimin, nasıl ibadet yapacağını söylemek hiç kimsenin hakkı da, haddi de değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Bitiriyorum.

O anlamda, elbette ki cemevleri de yasal statüye kavuşturulmalı ve gereği yapılmalıdır.

TOKİ, tabii, bizim alanımız olduğu için çok ilgimizi çekiyor. Yaptığı bütün yapılaşmanın yanlış olduğunu TOKİ Başkanına da ilettiğimiz için burada da rahatlıkla söyleyebiliriz. Benim tek merak ettiğim, sizden de açıklamasını beklediğim şey, niçin bütçesi denetlenmiyor? Amaç nedir burada? Daha rahat ve daha keyfî ve hiçbir şekilde kent kimliğine uymayan yapılaşmaların artırılması mıdır? Yani bugün gözünüzü bağlayın mesela, bir otobüse bindirelim sizi, indirelim bir kentte, orası Adana olsun; oranın Adana mı, Erzurum mu olduğunu ayırt edemezsiniz. Artık kentlerimizin kimliği kalmadı.

Bilirkişilik yasasıyla ilgili bir şey söylediniz. Biz bununla ilgili çokça çalıştık. Burada çok ciddi endişelerimiz var. Genel Kurulda ayrıca dile getiririz ama Sayın Numan Kurtulmuş "Belki katkınız olabilir." dedi, buradan da belki bir katkı olabilir diye söylemek istiyorum, tüzel kişilerin bilirkişilik yapmasıyla ilgili bir çalışma var, bu ciddi anlamda sıkıntı doğurabilir. Yapı Denetim Kanunu'yla ilgili, yapı denetim kurullarının çalıştığı ve şu anda da ortaya çıkan sonuç ortadayken bilirkişilerle ilgili böyle bir tüzel çalışma çok büyük hatalara yol açacaktır. Hepimizin hayatını etkileyecek çok önemli ve sorunlu bir durumdur ve ilgili meslek odalarından eğitim ve ilgili sertifikaların alınması ve bununla ilgili denetimin yapılması esas olmalıdır. Bununla ilgili de şöyle bir önerimiz var bizim: Bununla ilgili bir bilgisayar sistemi kurulabilir. Bu bilgisayar sisteminde de hâkim önünde hangi bilirkişinin, hangi alanda uzman olduğunu ve meslek odasından disiplin cezası alıp almadığını ve hangi konularda bilirkişilik yapabileceğini görebilir ve sistem o şekilde işleyebilir. Sanırım burada Almanya örneğinden gidilmeye çalışılıyor ama Almanya örneği Türkiye'ye uygun değildir ve hiçbir şekilde tüzel insanların, tüzel kurumların bilirkişilik yapmaması gerekmektedir.

Tabii, ben bütçenin genel olarak, yani şimdiye kadar söylenen, benim de belki üzerinde durmaya gayret ettiğim şeylerde özellikle mazlumdan yana, ötekileştirilen halktan yana, emekçiden yana, memurdan yana ve kendini yalnız ve mağdur hisseden insanlardan yana tekrar düzenlenmesini dilerim.

Hepinize teşekkür ederim, saygılar sunarım.