KOMİSYON KONUŞMASI

MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, çok değerli hazırun; hepinizi en içten saygılarımla selamlıyorum.

Biraz sakinleşmeye ihtiyacımız olduğu anlaşılıyor. Yalnız, son derece hassas, kritik, Türkiye'nin, hatta, dünyadaki tüm hayvan haklarıyla ilgili duyarlı kesimlerin ilgiyle izlediği bir kanun teklifini konuşuyoruz burada. Dolayısıyla, burada bu tartışmaları, kaliteli yapmak, etkili yapmak, herkesi mümkün olduğu kadar konuşturmak, bu tartışmaları olgunlaştırmak ve özellikle de tarafları burada konuşturmak son derece önemli. Bu kanun teklifi yapılırken, yine her zamanki gibi, arka kapılarda, kendi içinde, kapalı devre bir çalışma yürütüldü ve onun üzerinden bizim asla kabul edemeyeceğimiz kimi hükümlerin olduğu bir kanun teklifiyle karşılaştık. Öncelikle itirazımız, bizim teklif ettiğimiz uzmanların, bizim teklif ettiğimiz sivil toplum kuruluşlarının, derneklerin, üniversite öğretim üyelerinin ve bu konuda gerçekten söyleyecek sözü olan ve bu yasaya gerçekten katkı verebilecek olan kişilerin ve kurumların davet edilmemesi oldu. Bu, son derece vahim bir hatadır. Bu, bir defa, Komisyonumuzun yaptığı usuli hatalardan biridir.

İkinci olarak, değerli arkadaşlar, salonun yetmeyeceği anlaşılmıştı, salonun değiştirilmesi gerekiyordu, Sayın Başkan burada bir adım attı ve salonu Plan ve Bütçe Komisyonuna taşıdı. Biz, bunu, önce doğru ve iyi niyetli bir tavır olarak, tutum olarak değerlendirmiştik; ancak, kısa sürede anladık ki niyet başkaymış. Bakınız, arada milletvekilleri, arada milletvekili danışmanları, arada gazeteciler, basın mensupları ve özellikle de şu anda bir kısmı Millî Egemenlik Parkında darbedilen vatandaşlarımızın içinden gelen, resmî olarak burayı ziyaret etme hakkı olan, bu koridorlarda yürüme hakkı olan, bu koridorları kullanma hakkı olan ve Komisyona gelip dinleme hakkı olan vatandaşlarımız darbedildiler. Sadece onlar darbedilmedi, milletvekillerimiz bile darbedildi. Dolayısıyla, bu tutumu da kınıyoruz. Burada yapılan, buradaki kolluk güçlerine Sayın Başkan kanunsuz emir vermiştir. Sayın Başkanın yetkisi Komisyon salonu içindir, Komisyon salonunun dışında "Şu koridordan şunları geçirmeyin." deme hakkı yoktur, yetkisi yoktur, yetkisini aşmıştır.

Diğer bir nokta, değerli arkadaşlar, burada bir büyük bir usul hatası yapılıyor. Bakın, biz orada vatandaşları içeri almaya çalışıyoruz, güvenlik güçlerine yardımcı olmaya çalışıyoruz ve burada daha bizim arkadaşlarımız oturmadan kişiye siz söz veriyorsunuz Sayın Başkan. Bu usul hatası değil mi? Siz İç Tüzük 38'i çiğniyorsunuz böylece ve ben bir usul tartışması başlatmak istiyorum, bu benim hakkım, CHP Grubunun hakkı. Siz bu beklentiye cevap vermek yerine yani İç Tüzük 38 açık; siz bunu öteleyemezsiniz, erteleyemezsiniz. İç Tüzük'te açıkça yazıyor, usul tartışmaları öncelikle yapılır. Siz bu yetkiyi çiğniyorsunuz ve usul tartışması açmamızı önlüyorsunuz. Bu, açıkça İç Tüzük ihlalidir Sayın Başkan. Ben bu usul tartışmasını niye Anayasa'ya aykırılık iddiasında bulunurken yapmış olayım? Niye CHP Grubunu veya diğer grupları bu duruma düşürüyorsunuz? Sizin de, bizim de en önemli bağlayıcımız bu İç Tüzük değil mi? Dolayısıyla, efendim "Benim önüme bir Anayasa'ya aykırılık iddiası verdiler, onu gündeme sokacağım; bu, zaten sizin iddianız değil mi?" Evet, bizim iddiamız, Anayasa'ya aykırı ama Anayasa'ya aykırılığı konuşmadan önce bizim konuşmamız gereken sizin tutumunuzdur, sizin taraflı tutumunuzdur. Bakın, birçok insanı kapıda bırakıyorsunuz. Şu koridorda olması gereken insanları orada neredeyse darbettiriyorsunuz, kanunsuz emir veriyorsunuz ama bir başkasını alıyorsunuz, içeride şov yaptırıyorsunuz. Ben, öncelikle o anneye sesleniyorum: Acısını paylaşıyorum. İlk fırsatta beni kabul ederse kendisini ziyarete giderim. Sokak hayvanları sorunu ağır bir sorundur. Annemiz eğer bunun mağduru ise -öyle görünüyor- son derece üzgünüz ve kendisinin acısını paylaşıyoruz. Bu sorunun çözülmesi gerektiğini her defasında söylüyoruz. Bizler, bu sorunu çözmek için varız. Elbette sokak hayvanları sorunu çözülmelidir ama bu sorunu çözeceğiz diye hayvanları, sokak hayvanlarını bir şekilde öldüreceğiniz, uyutma, ötanazi, etkisizleştirme, her ne şekilde olursa olsun ama sonunda öldüreceğiniz bir yasa teklifine elbette burada direneceğiz. Sadece biz mi, tüm sivil toplum, üniversiteler, insanlar, barolar, dernekler ayağa kalkmış bu Meclise bakıyorlar, bu Komisyona bakıyorlar. Siz ne yapıyorsunuz? Komisyonu kaçırıyorsunuz âdeta, Komisyonu sınırlıyorsunuz. İnsanların girmesini önlüyorsunuz, kimilerini seçip içeri alıyorsunuz, kimilerini dışarıda bırakıyorsunuz, bu da yetmiyor, bizim çağırdığımız uzmanları içeri aldırmıyorsunuz, onların görüşüne ihtiyaç yok mu Sayın Başkan? Onların bu Komisyonu dinleme hakları yok mu? Onların haklarına niye saygı göstermiyorsunuz? Dolayısıyla, burada öncelikle usul açısından büyük bir hata içerisindesiniz. Burada siz adil olmak zorundasınız, İç Tüzük'e harfiyen uygulamak zorundasınız. Burada öncelikle, bizim talep ettiğimiz davetliler listesi dâhilinde bütün söyleyecek sözü olan herkesin buraya davet edilmesi ve bu kanun teklifine gerçekten katkı vermesi gerekir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak burada olacağız, yoğun bir şekilde olmaya devam edeceğiz. Bu Komisyonu tıkamak, germek, kavga çıkarmak gibi bir derdimiz asla yok ama 2-3 milyon belki daha fazla cana kıyılacak, bunun önünü açacak böylesine bir yasa teklifini de öylesine, herkesin göz önünden kaçırarak, kapalı kapılar ardında yapacağınızı düşünmeyin. Sabahtan akşama kadar biz bu yasa teklifini geçiririz diye düşünmeyin.

Şimdi, maalesef, usulle ilgili konuşmayı Anayasa'ya aykırılık durumunda yapmak zorunda kaldım. Sayın Başkan, Anayasa'ya açıkça aykırı. Bakın, şöyle düşünün, ben böyle rahatsız edici bir taraftan başlamak istiyorum, her birinize soruyorum: Bu Meclis annesiz, babasız sahipsiz çocukları öldürelim diye bir yasa teklifi verebilir miydi? Birileri bunu yapabilir miydi? Peki, böyle bir teklif verilmiş olsa bu Komisyon bunu görüşebilir mi? Bu ülke böyle bir yasaya tahammül edebilir mi? Peki, çocuklar can da köpekleri, sokak köpeklerini sahipsiz olduğu için can olarak kabul etmeyecek miyiz? Anayasa'nın hangi maddesine bakarsanız bakın, biz, bu doğayı -çünkü doğa hakları Anayasa'mızda tanımlanmıştır- bu çevreyi, sokakları da sokak hayvanlarıyla birlikte paylaşıyoruz. Onlar bizim can dostlarımız, onları "sahipli" ve "sahipsiz" diye ayırt ederek onları bir şekilde öldürme hakkını kendimizde asla göremeyiz. Bu, bir yönüyle cinayettir, bu, cana kıymaktır. Dolayısıyla, bu Anayasa'mızın koruduğu temel haklara tamamen aykırıdır. Şunu da ifade etmek lazım: Sayın Başkan, bizim Anayasa'mızda doğanın, çevrenin korunmasına dönük birçok madde var ve insanın varlığını korumasının, maddi ve manevi varlığını korumasının ve geliştirmesinin anayasal teminat altında olduğunu biliyoruz ama bunun tek yolunun, biricik yolunun, yegâne yolunun, vazgeçilmez yolunun hayvanları öldürmek, hayvanları katletmek olduğunu hanginiz söyleyebilirsiniz? Efendim "Biz bunları belli prosedürlere bağladık." diyorsunuz ama bu prosedürlerin işlemeyeceğini, çalışmayacağını, altyapısının olmadığını, kaynaklarının gösterilmediğini hepiniz görmelisiniz. Dolayısıyla, böyle bir yasa teklifi geçerse hangi gerekçeyle olursa olsun, hangi ön değerlendirmeler, hangi ön kriterlere bağlanırsa bağlansın sonunda yol açacağı ağır bir hayvan katliamıdır, cinayettir. Elinizi kana bulamayın, bu Komisyona sesleniyorum, elinizi kana bulamayın. Hayvan öldürmekle insan öldürmek arasında bir fark yoktur. İnsani açıdan, vicdani açıdan, dinî açıdan, hukuki açıdan ve şu Anayasa açısından da bu böyledir.

Dolayısıyla, bu Anayasa tartışmasının evleviyetle yapılmasını talep ediyorum. Sizi tekrar İç Tüzük'e uygun ve adil bir yönetime davet ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.