Komisyon Adı | : | TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 17 .07.2024 |
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri, değerli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben Anayasa'ya aykırılık üzerine de konuşmuştum. Şimdi, gecenin saat 01.00'i. Başkanım, benim itirazım, yani yasanın içeriği falan, onları konuşacağız da bu yasama faaliyetinin kendisinde. Yani bu yasama faaliyetinin bu şekilde yapılması gerçekten, yüz yıllık deneyimi olan bu Parlamentoya yakışmıyor ya. Yakışmıyor gerçekten. Ya, yasama faaliyeti böyle yapılmaz. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi sonuçta bu Parlamentoyu deneme yanılma yöntemiyle yasama faaliyeti yapan bir kurula dönüştürdü. Yani bu kurulun bir derneğin genel kurulundan veya işte bir vakfın genel kurulundan ne farkı var şimdi? İnanın, derneklerin tüzüğü falan da böyle değişmiyor yani ha ama biz burada kanunları değiştiriyoruz.
İşte, biraz önce ifade edildi: 2004 yılında 5199 sayılı Yasa Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde çıkmış, övünüyorsunuz. Sonra 2021 yılında yeni bir kapsamlı yasayla bu yasa değiştirilmiş, bununla da övünüyorsunuz. Bu Parlamento gerçekten tarihinde önemli işler yapmış ve 2019 yılında bir komisyon kurmuş. Bu komisyon bütün siyasi partilerden üye almış çok önemli bir rapor hazırlamış, bu raporu Parlamento Başkanlığına sunmuş, Parlamento Başkanlığı da gereği için bütün kurumlara, Cumhurbaşkanlığına falan göndermiş "Bunun gereğini yapın." diye. E, şimdi biz burada hangi faaliyeti yapıyoruz ve niçin yapıyoruz, niye bunu sorgulamıyoruz? Yani yasalar böyle günlük ihtiyaçlara göre yapılmazlar ya da günlük ise, ihtiyaçlara göre yapılmazlar. Genel, uzun süreli, objektif, bu şekilde yapılır. Ama Adalet ve Kalkınma Partisi günlük ihtiyaçlara göre, herhangi bir planlama yapmadan, bir yasanın hazırlanış sürecine toplumu katmadan, hangi ihtiyaçtan kaynaklandığına toplumu ikna etmeden "Ben yaparım, çoğunluğum var." deyip yapıyor. Buna yasama faaliyeti denmez, böyle yasama faaliyeti yapılamaz, yapılmaması lazım ama nedense böyle yapılıyor.
Yani şimdi, yurttaşlar bakımından hukuk öngörülebilir değil. Hukuk devleti olmanın özü, yurttaşlar bakımından hukukun öngörülebilir olmasıdır. Bir yasayla karşı karşıya kaldığımız zaman bize ne uygulanacağını bilmemiz lazım. Ya, biz, yasama faaliyeti yapan insanlar olarak -hadi ben avukatım- 600 milletvekili var, vallahi takip edemiyoruz. Ya, bizim bakımımızdan öngörülebilir değil yani yasama faaliyeti yapanlar bakımından bu düzen öngörülebilir bir düzen değil. Biz yapıyoruz ama hangi yasanın ne zaman değiştiğini, ne getirdiğini bilemiyoruz çünkü o kadar çok yasama faaliyeti yapılıyor ki bilemiyoruz. E, vatandaş nasıl bunu bilecek? Uygulayanlar nasıl bunu bilecek? Yani böyle bir yasama faaliyeti olamaz, olmaması lazım. Bunu bir kural hâline getirdiniz ve bu, çok kötü bir teamüle dönüştü. Yani kötü yönetiyorsunuz, Parlamentoyu da kötü yönetiyorsunuz. Parlamentonun bütün geleneklerini, yasama faaliyetlerinin bütün geleneklerini yok ettiniz gerçekten. Oluşmuştur yani sonuçta, yasama faaliyeti sadece Anayasa'yla, İç Tüzük'le falan belirlenmez, Parlamentolar bir teamül oluşturur, o teammüller de, sonuçta mevzuatın bir parçası olur ve kim gelirse ona uyar. Hangi iktidar değişirse, yazılı kuralların dışında Parlamentonun oluşturduğu kurallara uyar ama bunu da yapmıyorsunuz. Dolayısıyla olmaz, olmaması lazım ama hepsini, gerçekten de, her seferinde, burada karşımıza getirip önümüze sunuyorsunuz. Bunlar doğru değil, doğru değil.
Şimdi, yine getirmişsiniz, 2028... Bakın, ben size ya, şunu sadece söyleyeyim: Tamam, bizim bakımımızdan yasama faaliyeti öngörülebilir değil. Ya, köpekler bakımından da öngörülebilir değil. Şimdi, onlar, eğer düşünülüyorsa gerçekten "Ya, biz ne çekiyoruz bu Adalet ve Kalkınma Partisinden; ikide bir yasa değiştiriyorsunuz, nasıl yaşayacağımızı bilmiyoruz. Ölecek miyiz, nasıl öleceğiz, kim karar verecek, nasıl verecek?" diyecekler. Yani, yok, onlar bakımdan da öngörülebilir bir yasama düzeni yapıyorsunuz.
Şimdi, size soracağım, bu kanunu önümüze getiren arkadaşlara soruyorum, gerçekten: 5199 sayılı Yasa'nın 3'üncü maddesinde tanımlar var. O tanımlarda teker teker sayılmış yani yasada geçen tanımların ne anlama geldiği. Şimdi, bunda, bir kavram getirmişsiniz: Ötanazi. Peki, bu yasanın 2'nci maddesinde 2 tanım da eklemişsiniz f ve j; f sahipsiz hayvan, j sahipli hayvan, tanım getirmişsiniz. Peki, nedir? Yani bu yasayı okuyan ötanazinin ne olduğu konusunda tanımlara bakmayacak mı? Hani ben soruyorum gerçekten.
HARUN MERTOĞLU (Rize) - Bir tanım, açıklaması var. (Uğultular)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Tanım ama o tanımı buraya yazmanız gerekmiyor mu mesela?
BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Arkadaşlar, Hatibi dinleyelim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Bakın, "sahipsiz hayvan" demişsiniz, sahipsiz hayvan da bir tanım ama "Ötenazi nedir?" diye "tanımlar" kısmına... Gerçekten yasama faaliyeti olarak söylüyorum, bu yasa teklifini yazan imza sahibine soruyorum, elinizi vicdanınıza koyun; ama elinizi vicdanınıza koymadığınızı biliyorum. Bakın, burada yasama faaliyeti olarak, tanım olarak ötanazinin ne olduğunu yazmanız gerekmiyor muydu? Biliyorsunuz yanlış bir iş yaptığınızı, yurttaşlarımızı başka bir noktaya taşıyacağınızı.
HARUN MERTOĞLU (Rize) - Alakası yok, ötenazinin ne olduğunu dünyada herkes biliyor. (Uğultular)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Yahu, dünya da değil kardeşim, dünya da değil.
BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Arkadaşlar, Hatibimizi dinleyelim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Bakın, benim itirazım buna işte, tam da bu dediğinize, yasama faaliyeti böyle yapılmaz. "Dünya da herkes biliyor, okuyan da bilecek." Böyle bir şey var mı? O zaman niye tanımlar kısmını koymuşsunuz, herkes biliyor zaten. Bakın, eğer kendinize güvenseydiniz, dolanma yoluna gitmeseydiniz, tam güvenseydiniz buraya ötanazinin ne olduğunu yazardınız ama yazmıyorsunuz, ötanaziyi 5'inci maddeye koyuyorsunuz. Bununla yurttaşlarımızı başka bir şekilde kandırmayı, aldatmayı düşünüyorsunuz. Okuyayım ötanaziyi sözlükten: Yaşamından umut kesilen, öleceği kesinlikle bilinen bir hastanın acısını bir an önce dindirmek amacıyla ve hastanın isteği üzerine yaşamına bir hekimce son verilmesi biçiminde gerçekleşen ölüm. Gerçekten tanımı bu, şimdi, bunun hayvanla ne alakası var? Yani ne ilgisi var gerçekten? Bunu yani bir ilgi, mantık bakımından söylüyorum, bir ilgisini söyler misiniz bana? Bakın, bizi ikna edin, kendinizi ikna edin ilk önce, bakın, kendinizi ikna edin ilk önce. Bu tanımın, bakın, "tanımlar" kısımda yazmadığınız bu tanımın hayvanla yani bir canlıyla ne ilgisi olduğunu bana söyleyin ya da bu hazıruna söyleyin, mesele biter, söyleyemiyorsunuz. Bakın, bir daha okuyacağım, kayıtlara da geçsin isterseniz bir daha gelsin: Yaşamından umut kesilen, öleceği kesinlikle bilinen bir hastanın acısını bir an önce dindirmek amacıyla ve hastanın isteği üzerine yaşamına bir hekimce son verilmesi biçimde gerçekleşen ölüm. 5'inci maddede ne var? Hayvanların ötenazisi. Ya, el insaf gerçekten ya, inanın, bakın, bu eğer bir sınavda hangileri... Bakın, bir hukuk fakültesi sınavında eğer hukuk başlangıcı dersinde "Aşağıdakilerden hangisi insanın ölümüne dair bir kavramdır." dense tamam mı? Yani başka bir şey yazılsa değil sınıftan geçmek okuldan atılır ya, vallahi okuldan atılır yani o öğrenciye der ki: Kardeşim, eğer sen bunla bu bağı kuramıyorsan, sen bu okulu okuma kardeşim." denir. Şimdi, bununla biz yasama faaliyeti yapıyoruz ya, böyle bir şey olur mu gerçekten? Ayıp gerçekten, vallahi utanıyorum ya, inanın utanıyorum. Bakın, ben iyi bir hukukçuyum, iyi bir hukukçuyum, avukatım, iyi avukatlık da yaptım, baro başkanlığı da yaptım ama bu kavramın, bu yasa teklifinin bu şekilde Parlamentoya gelmesinden utanıyorum ya, yani nasıl böyle bir şey? Gerçekten bunu nasıl yaparsınız?
BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Sayın Tanrıkulu, lütfen toparlayalım. çünkü üç dakikalık bir söz talebiniz oldu, şu anda dokuz dakika oldu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Neyse, bitiriyorum Sayın Başkanım.
Bakın, ben utanıyorum ama sizler bunun imza sahibi olarak yarın öbür gün yani çocuklarınız, geleceğiniz, çevreniz, veya partiniz diyelim yahu, nasıl bundan utanmayacak? Gerçekten "Bizim partimiz böyle bir yasayı, böyle bir düzenle nasıl getirmiş?" diye söylemeyecek mi arkadaşlar ya? Yani insan çocuklarına çevresel sadece para, mal mülk bırakmaz, biraz da onur bırakır; yazdığı yani verdiği tekliflerle onur bırakır, bir hatıra bırakır. Bu sizin hatıranıza yakışmıyor, milletvekilliği önemli bir şeydir, sizlere hatırlatıyorum. Yani şöyle böyle yapılacak bir iş değil ya seçilmiş 600 kişiyiz, fazla değil. Bizden 600 kişi var bu toplumda, seçilmiş insanlarız.
BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Sayın Tanrıkulu, lütfen.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Sayın Başkanım, bitiriyorum.
Dolayısıyla, bakın, bir de şu örnek verildi: "İşte, 3 milyon tavuk Afyon'da şey oldu." Arkadaşlar, insanlar tavuklarla arkadaşlık yapmıyor, ne biçim örnek veriyorsunuz?
NURETTİN ALAN (İstanbul) - Onlar da can.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Gerçekten yani arkadaşlık yapıyoruz ya! Şimdi, kedi köpek bizim can dostlarımız, can dostlarımız! Verdiğiniz örneklere bakın, verdiğiniz örnekler bile hayatın gerçekliğinden uzak. (Gürültüler)
NURETTİN ALAN (İstanbul) - Tavuklar da can.
BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Arkadaşlar, hatibi dinleyelim lütfen.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Başkanım, bağlıyorum.
Bakın, mesele şu: Siz insan yaşamı bakımından ölümü sıradan hâle getirdiniz yani doğal ölümün dışında insan yaşamı bakımından ölüm sıradanlaştı sizin iktidarınızda. O kadar çok sıradanlaşmış ölüm hali var ki! Şimdi, aynı bu sıradanlaşmış ölümü insanların eliyle, yasalarla yani tamamen vicdani, insani, ahlaki, dinî hiçbir şeyde olmayan bir yasayla burada bizlere yaptırmaya çalışıyorsunuz. Bu, aynı zamanda ifade ediyorum, ahlak dışıdır, vicdan dışıdır, din dışıdır, hukuku söylemiyorum yani. Olamaz böyle bir şey.
Dolayısıyla bu yasanın geri çekilmesi lazım. Bu Parlamentonun itibarı bakımından, Adalet ve Kalkınma Partisinin de geleceğe bırakacağı miras bakımından geri çekilmesi lazım diyorum.
Teşekkür ediyorum.