KOMİSYON KONUŞMASI

MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Öncelikle herkese saygılar sunuyorum.

Şimdi, biliyorsunuz, sabah -saat dörtte başlayan Komisyon- ikide başlayan Komisyonun salonunun küçük gelmesi, dışarıda bulunan sivil toplum kuruluşlarının, veterinerlerin psikolojik baskısı nedeniyle "Acaba biz bunları nasıl elemine ederiz?" diye Komisyon bu salona taşınarak o insanların buraya gelmesinin önü kesildi.

Geçen hafta Kocaeli'de bir mitinglerine katıldım ve şu anda da dışarıda muhtemelen bizi izliyorlar Kocaeli'den geldikleri için. Onların her ne kadar önlerine bir bariyer konulsa da bu kanun teklifinin çıkmaması için Cumhuriyet Halk Partisi olarak ve diğer partiler olarak burada sonuna kadar savunmada olacağımızı bilmelerini istiyoruz. Bunu niye söylüyorum? Çünkü hafta sonu yaptıkları mitingde bir konuşma yaptığımda sanki pazartesi günü evlatları ellerinden alınacakmış gibi feryat figan içindelerdi yani can dostlarını o kadar ciddi savunuyorlardı.

Evet, ben de buraya gelince önce kuduzdan başlayacağım. Kuduzun yüzde 90'ını evcil hayvanlardan bulaşıyor arkadaşlar; yüzde 43'ü köpeklerden bulaşırken yüzde 36'sı sığırlardan bulaşıyor, geri kalanı da yarasadan bulaşıyor. Yani baktığınız zaman bu kuduzu bir bahane üreterek hayvanları öldürmek için bir aracı olarak kullanmanız mümkün değil.

Ben çok uzatmayacağım, sadece şunları söylüyorum: Eğer hayvanları alır, doğurganlıklarını yüzde 40 seviyesinde azaltırsanız köpeklerin, can dostlarımızın zaten üretkenlikleri yüzde 35 oranında azalıyor yani bir çaba göstermenize gerek yok. Sokak hayvanlarının ortalama ömrü beş yıl yani siz eğer doğru dürüst bir kısırlaştırma yaparsanız bu hayvanların bir süre sonra kontrol altına alındığını görebileceksiniz. Dolayısıyla bunun için "ötenazi" dediğiniz aslında itlaf edeceğiniz hayvanlar için bu kanun teklifini geri çekmeniz çok çok önemli.

Bir şey söyleyeceğim, ne söyleyeceğim? Sahipsiz hayvanlar, evet, mutlaka barınaklar tartışılabilir, o olur, bu olur ama bizim esas şeyimiz yaşatma üzerine olmalı. Biraz önce bir babanın feryadını duyduk, tabii ki evladıyla ilgili bir sorun yaşamış ve feryadı çok haklı, ona bir şey diyemeyiz ama burada o babayla ilgili bir tartışma esnasında burada bir vekilimizle konuşurken "Siz hayvanları savunuyorsunuz, biz insanları savunuyoruz." dedi. Bakın, ben bir kalp damar cerrahıyım, bazen bir hastayı yatırırsınız işler kötü gider, bir cihaza bağlarsınız üç ay boyunca yüzde 1 yaşama umudu olan bir insanı yaşatmak için uğraşırsınız. Dolayısıyla bizim insan sevgimizden hiç kimsenin şüphesi olmaması lazım. Hasta yakınları gelir bize "Lütfen, bu hastadan artık umudumuz yoksa ötenazi yapalım." derler, biz olmaması gerektiğini söyler ve o hastayı yaşatmak için uğraşırız. Büyük Türk mutasavvıfı Yunus Emre var, biliyorsunuz, ne demiş? "Yaratılanı severiz Yaradan'dan ötürü." demiş. Biz burada hayvanı da severiz, insanı da severiz ve bitkiyi de severiz yani burada hiç kimse bizi hayvan sevmek, insan sevmemek üzerinden yargılayamaz; bu tarz kötü bir tarzdır.

Bir diğerini söylüyorum: Biraz önce mucizevi bir şey söylendi, denildi ki: "Hayvanlara spiral takılacak." Yani hayvanlara spiral takmak için hayvanı yakalamayacaksanız uzaktan atış yapıp spirali takacaksınız herhâlde, böyle bir yöntem yok.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Hayal kurmayın.

MÜHİP KANKO (Kocaeli) - O zaman mucizevi bir yöntem de ben söyleyeyim, şöyle yapalım: Hayvanların mamalarının içine doğum kontrol hapı koyalım, hiçbiri doğum yapmasın; böyle bir yöntem de olabilir ama dolayısıyla söyleyeceğiniz şeylerin hepsinin bir mantığının olması gerekiyor. Orada da hayvanı yakalayacaksınız, sedatize edeceksiniz, anestezi vereceksiniz ve uygulayacaksınız. Dolayısıyla burada söylediğiniz çok doğru bir şey değil.

Biz sabahtan beri "ölüm" diyoruz arkadaşlar "Öldürmeyin." diyoruz yani söylediğimiz bu, başka bir şey söylemiyoruz. Gelin, gerçekten, bu ölüm şeyini "ötenazi" dediğiniz itlafı ortadan kaldıralım, hiç kimse bu kanun teklifine bir şey söyleyemez. Biz "ölüm" diyoruz, siz "Öldürmek." diyorsunuz. Dolayısıyla bunu kabul etmiyoruz, bunu kabul etmiyoruz, bunun kabul edilecek bir tarafı yok. Herkes yaşama üzerine bir hedef koymalı, yaşama üzerine bir hikâye kurmalıdır. Dolayısıyla burada gelin, bu kanun teklifini geri çekin, biz oturalım, bu toplumun tüm kesimlerinin yani Öğretmenlik Meslek Kanunu'nda olduğu gibi 11 tane sendika geldi, hiçbiri buna onay vermedi, bugün bunda da hiçbir sivil toplum kuruluşu buna onay vermiyor. Gelin, geri çekelim, bir komisyon oluşturalım, birlikte oturalım, birlikte konuşalım. Ondan sonra, diyelim ki: "Evet, bu yasada şöyle şöyle yapıldı, ötanaziyi de çıkardık." Dolayısıyla, bundan sonra bütün toplum kesimlerinin kabul edeceği, sizin de sokaklarda rahat gezebileceğiniz, bizim de göğsümüzü gere gere gezebileceğimiz bir kanunu çıkarmamız mümkün.

Yani şunu söylüyorum: Evet, gelin, kısırlaştıralım, aşılatalım ve yerinde yaşatalım. Eğer bunu yapmıyorsanız, o zaman yasanızı geri çekin, yasanızı geri çekin.

Hepinize saygılar sunuyorum.