KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bürokrasimizin, meslek örgütlerimizin, basınımızın çok değerli mensupları; ben de öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, geçen hafta "tasarruf paketi" adı altındaki kanun teklifini görüştük, orada tasarruf yoktu. Vergi paketi... Burada o kadar haksızlık etmeyeyim, burada tamamı vergi ama adalet anlamında, adaleti sağlamaya ne kadar hizmet edecek -birazdan detaylarını anlatacağım- o çok şüpheli ve vergi hassasiyeti açısından da -ihtiyacı düşündüğümüzde- son derece yetersiz bir vergi paketiyle karşı karşıyayız.

Burada aslında belki içerdekilerden ziyade dışarıda kalanları konuşmak gerekiyor. Referans olarak neyi alabiliriz? İşte, Gelir İdaresi Başkanlığının sızan, sızdırılan, ne olduğunu bilmediğimiz bu raporunu alabiliriz veya illa bu olması da gerekmiyor, zaten bunları birazdan referans vereceğim "Ben söyledim." demek çok hoş gelmiyor karşı tarafa ama bunlar bizim yıllarca, defalarca kamuya açık yerlerde "Şunlar yapılmalı." "Şunlar yapılmalı." diye söylediğimiz ve memnuniyetle görüyorum ki Gelir İdaresi Başkanlığının da raporunda olan fakat burada olmayan birtakım meseleler var; esas bunların konuşulması lazım. Tabii, arkadaşlar şunu diyebilir: "Ya, o da önümüzdeki günlerde gelecek." Bunu bir miktar anlarım ama o zaman ben şunları sorarım: Onlar daha mı az önemliydi? Niye onlara öncelik vermediniz? Onlarda anlaşamıyor musunuz? Çalışmadınız mı? O zaman oradaki meselelerinin izah edilmesi ihtiyacı var hâlbuki dışarıda kalanlar şu anda bize getirilenlerden daha önemli; bunu da not etmek gerekir.

Şimdi, burada ne var? Şöyle çok önemli gördüklerimi kısaca söyleyeyim, ticari ve mesleki kazançlarda günlük hasılatın tespitine ilişkin bir madde var. Tamam, zararsız bir madde ama yani bugünün teknolojisinde bu madde ne kadar çalışır çok emin değilim, bu maddeye geldiğinde detaylı konuşacağız.

Tevkifat kapsamı genişletiliyor yani stopaj kapsamının genişletilmesi iyi bir şey değil, onu söyleyeyim; onun da birazdan detaylarını konuşmaya çalışacağım. Yani sistem açısından iyi bir şey değil, bu, bir acizyettir. "Tevkifat" demek acziyettir. Yani alamıyorum; hazır, işte, bulmuşken şu adamdan biraz vergi alayım da artık neyse kalanını almasam da olur anlamına gelen bir şeydir, biz tam tersine. Modern bir vergi sisteminde veya güçlü bir vergi dairesinde tevkifatın nihai vergilendirme olduğu durumların azaltılması gerekir; o yapılmıyor, burada tevkifatlar artırılıyor, cezalar artırılıyor. Evet, kayıt dışılıkla mücadele anlamında önemli olabilir ama burada biraz kantarın topuzu fazla mı kaçtı, ona bakmak lazım.

"Uzlaşmaya vergi asla dâhil olmayacak." deniliyor. Bu önemli ve güzel mesele, uzlaşma meselesini herhâlde hem Komisyonda hem de Genel Kurulda defalarca söylemiş arkadaşlarınızdan bir tanesiyim ama burada da yine yeterli olmadığını birazdan ifade edeceğim.

İşte, yerel ve küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisi var. Bu yap-işlet-devret ve KÖİ'lerde kurumlar vergisi oranının artırılması maddesi şov maddesi yani insanların gazını almaya yönelik. "Bak, işte, biz buradan 5 puan daha fazla vergi alacağız." maddesi yani toplam hasılatı yarım milyar TL olmayan bir şey. Adamlar bir defa kazanç beyan etmiyor yani Gelir idarisinin buna bakması lazım. 44 tane şirketten, KÖİ kapsamında iş yapan, devlete iş yapmış, 44 şiketin 37 tanesi zarar veya matrah beyan etmemiş -Gelir İdaresi Başkanlığı raporu- 7 tanesi..., 5 puan artırdığımda oradan alacağım vergi 550 milyon lira arkadaşlar, komik ya! Yani bunu madde diye buraya getirmenin bir anlamı yok. Eğer bir şey yapacaksanız oraya gidip onların üzerine çöküp bu şirketlere aşırı kârlardan dolayı vergiyi niye kaçırdığını, vergi niye vermediğini? sormak lazım.

Yurt dışı çıkış harcı meselesi var. EYT'lilerdeki o 5 puanın kaldırılması, en düşük emekli maaşı meselesi var. Diğerlerine maddeler üzerinde duracağım.

En düşük emekli maaşı meselesi... Emeklilerin hakikaten bu kadar geçimde zorlandığını ben otuz, otuz beş yıllık meslek hayatımda hiç hatırlamıyorum. Yani bunun bir sürü nedeni var. Hükûmetin yanlış politikaları, enflasyonun yanlış ölçülmesi, ondan sonra yanlış uygulanan politikalar... Burada emeklilere vere vere arkadaşlar, bu yıla 33 milyar lira yük, yıllıkta da 66 milyar lira yükü olacak sadece bir şey vermiş olduk. Bu da son derece komik kaçtı. Vaktimiz olursa bunların da biraz daha üzerinde duracağım.

Şimdi, vergiyi konuşuyorsak tabii, vergi yüküyle başlamak en doğrusu. "Vergi yükü" dediğimiz ne? Toplanan verginin millî gelire oranı. Bu, bütün dünya da kullanılan bir rasyo. OECD'yle mukayese ettiğimizde rakama boğmayacağım ama iki tane önemli şey var: Biz ne diyoruz? Gelirden ve servetten alınan vergilerde kendi millî gelirimize oranla OECD ortalamasının çok altındayız. "Dolaylı vergilerde yani KDV ve ÖTV türü vergilerde OECD ortalamasına yakınız." diyoruz. Gerçekten öyle yani vergi yükü açısından baktığımızda gelir ve kazanç vergilerinde OECD ortalamasının yüzde 45'indeyiz arkadaşlar -bunlar 2022 yılı rakamları, ülke rakamlar biraz gecikmeli toplanıyor- yüzde 45'i yani yarısı kadar bile değiliz kendi millî gelirimize oranladığımızda. Kimle mukayese ettiğimizde? OECD ülkeleriyle. Hangi vergide? Gelir ve kazanç vergilerinde. Dolayısıyla, burada bir şey yapılması lazım Hükûmette "Burada bir şey yapacağım." diyor, diyor da yapmıyor o ayrı bir şey.

Servet vergilerinde, mülkiyet üzerindeki vergilerde de yine OECD'nin yarısı kadarız ama mal ve hizmet yani en adaletsiz vergi olan fakirden de zenginden de aynı nispette alınan, gelirden tamamen bağımsız alınan vergide ise OECD'yle hemen hemen aynıyız yüzde 90 seviyesindeyiz. Ki bu 2021 rakamı, 2023'te yaptığımız ekstra KDV ve ÖTV düzenlemelerinden sonra muhtemel 2023 rakamları çıktığında belki de vergi yükü anlamında, dolaylı vergilerde OECD'yi geçeceğiz arkadaşlar. Hakikaten bu çok ayıp bir şey. Yani "Bunu da düşürün." demiyoruz ama eğer adaleti sağlayacaksak ya öbürünü artıracaksın ya da bunu düşüreceksin ama gel, git buraya yüklen, dolaylı vergilere yüklen, fakirin fukaranın vergisine yüklen, bu olacak iş değil yani bu rakamlara zaten kimsenin itiraz yok. Yani o zaman getirdiğimiz vergi paketlerinin bunu düzeltmeye matuf bir yanılmaması lazım değerli arkadaşlar, işin kötüsü bu yok. KDV'de, ÖTV'de yani mal ve hizmet üzerinden alınan vergilerde OECD ortalaması kadar vergi alacaksın, neredeyse yüzde 100'ü kadar ama kazanç üzerinden, vergilerde, servet üzerinden, mülkiyet üzerinden vergilerde, OECD'nin yarısı kadar, kendi millî gelirimize oranı arkadaşlar, yoksa orada vergi ne kadarsa burada olsun demiyoruz. Onların geliri zaten çok yüksek, onların gelirinin çok altında vergi alıyoruz ama kendi gelirimize nispetle bu vergilerde düzeltme ihtiyacı var. Bunun yapılacağını Mehmet Şimşek söyledi, söyledi ama bir şey gelmedi buraya. Mehmet Şimşek Bey getirseydi acaba farklı mı getirirdi, bilmiyorum ama Nilgün Hanım'ın getirdiğinde yok arkadaşlar yani Nilgün Hanım getirmedi, maalesef, biraz vicdansızlık yaptı. Nilgün Hanım bunları getirmedi buraya, o da zenginden yana oldu fakirin fukaranın üzerine.

Mesela, şimdi, benim geçmişte yaptığım -kamuoyuna açık olduğu için- 2022'nin Eylülünde -ne bileyim ben, Meclis tutanaklarında çok var da- Şubat 2022'de "İstikrarlı Türkiye" "Kamu Maliyesi Vizyonu" bilmem ne filan diye... Mesela, vergi politikalarımıza ilişkin söylediğimiz meseleler var buralarda. Ne demişiz: "Vergi sistemi artan oranlı güçlendirilerek vergi adaleti tesis edilecektir." Seçim öncesiydi, hani biz iktidar olacağımızı düşünerek bunları yapacağımızı topluma taahhüt etmiştik. Bakın, muhalefetteki bir parti "Vergi artıracağım." diyor değerli arkadaşlar. Ondan sonra, kentsel rantların vergilendirilmesi meselesi burada yok; fırsatımız olursa oraya gireceğiz. Sermaye kazançları, faiz, menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesi... Mehmet Şimşek söyledi, Gelir İdaresi Başkanlığının çalışmasında var, burada yok. Ondan sonra "Servet vergileri hesabını, değerleme sistemini etkinleştireceğiz." diyoruz mesela yani ben bir milletvekili olarak, muhalefetteki bir milletvekili olarak. "Kripto varlıklar ve yeni gelişen ticaret mecralarının etkin bir şekilde vergilendirilmesi sağlanacaktır." diyoruz. Gelir İdaresinin çalışmasında var ama gelen kanun teklifinde yok, bir daha gelip gelmeyeceğini bilmiyoruz. Çalışanların vergi ve sosyal güvenlik yükü azaltılacak. Vergi harcamaları, istisna ve muafiyetleri... Yani bunu devletteyken de çok söylüyordum, sekiz yıldır milletvekiliyim, söylüyorum, yaptığımız sunumlarda söyledik; en son Mehmet Şimşek de söyleyince bir sevinmiştik. Ne kadar geldi arkadaşlar, kaç liralık bir şey geldi? Esas, yine, büyük montanlı vergi istisna ve harcamaları; bir kısmı bu çalışmalarda var ama önümüze gelen kanun teklifinde maalesef bunların hiçbirisi yok. "İşletmelerin ihracatta KDV iade sistemi etkinleştirilecek." diyoruz; orada daha başka bir şey getirdiler. Bunun gibi... Şimdi bunları tek tek saymak istemiyorum.

Tabii, vergideki en önemli şey nedir? Adaletin sağlanması. İşte, burada kuvvetli laflar ediliyor, OVP öyle diyor: "Vergi adaletini sağlayacağız." Nilgün Hanım sunumunda "Vergi adaletini sağlayacağız." dedi. Ya, bize vergi adaletini sağlayacak şuradan bir şey söyleyin Allah aşkına; böyle bir şey yok. Ki bu ülke gelir adaletsizliğinde dünyada 8'inci ülke arkadaşlar, gelirin en adaletsiz dağıtıldığı 8'inci sıradaki ülkeyiz Dünya Bankası rakamlarına göre, işte şöyle de bir grafiği var ve 2020'den beri de bu değişmemiş yani hiç olmazsa bir basamak bari iyileşseydik fena olmayacaktı.

Şimdi, vergide adaleti hırpalayan hususlardan bir tanesi ne mesela? İşte, dolaylı-dolaysız vergi çok konuşuluyor ama onun dışında bir şey daha var; mesela, bu vergi dilimleri meselesi var. Normal mevzuat gereği elbette Cumhurbaşkanının yetkisi var, eskiden Bakanlar Kurulunun vardı ama yeniden değerleme oranında vergi dilimleri meselesi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Başkanım, daha mukaddemedeyiz, onu söyleyeyim.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Zamanı çabuk harcadın.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Vergi dilimlerinin normal şartlarda yeniden değerleme oranında artırılması bekleniyor. Şimdi tek tek, yıl yıl saymayacağım ama baktım ben, kimi yıllarda evet, öyle artmış ama kimi yıllarda yarısı kadar artırılmış.

Arkadaşlar, ücretlilerde de -ücretler için tabii daha çok bunu konuşuyoruz- kanuni olmayan, hukuki olmayan, anayasal olmayan çok ciddi bir vergi yükü artışı var burada. Yani Anayasa'nın temel prensibi nedir? "Vergi kanunla konulur." diyorsunuz. Siz vergi dilimini düşük artırıyorsunuz, vergi dilimine insanlar şakır şakır erken giriyor ve buradan çok ciddi bir vergi artışı var. Ben şöyle varsayımsal olarak söyledim: Mesela, normal şartlarda ortalama bir memur veya işçi 2'nci vergi diliminde olurdu, 2'nci vergi diliminin sonuna gelmiş olurdu. Yeniden değerleme oranında artırılmış olsaydı, 2'nci vergi diliminin limiti 721 bin lira olacaktı 2024 yıl için ama daha düşük artırıldığı için şu andaki mevcutta 230 bin lira. Bakın, 721 bin nerede, 230 bin nerede? Yıllık matrahı 721 bin TL olan birisinden, verginin bu düşük artırılması nedeniyle arkadaşlar, yüzde 49 daha fazla vergi alınıyor, yüzde 49 daha fazla vergi alınıyor; eğer normal şartlarda yeniden değerleme oranına göre vergi dilimi artırılmış olsaydı... Yani bakın, hiçbir vergi artışı yok, ücret aynı, her şey aynı ama sizin sadece vergi diliminde oynamanız yüzde 49 daha fazla bu insanların, çalışanların vergilenmesi anlamına geliyor. Bu, rakam olarak 63 bin lira oluyor, efektif vergi yük olarak yüzde 8,7. Her neyse... Bakın, bazını söylemiyorum, kimse yanlış anlamasın, bürokratlardan biraz sonra cevap verilmeye çalışılır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Yani "Yüzde 15'ten 23'e çıkıyor." demiyorum, 15'i hesaplamak lazım ama efektif vergi yükü yüzde 8,7 artırılıyor. Hiçbir anayasal temeli olmadan, hiçbir vergi artışı olmadan sadece vergi dilimleri yoluyla; olmaz böyle bir şey. Ya, hiç olmazsa -mesela biz bununla ilgili önerge vereceğiz, vergi dilimlerinin artırılması için- şunlara bir şey söyleseydiniz burada: Yani "vergi adaleti" diyorsak eğer bunlarla ilgili bir şeyden bahsetmek lazımdı.

Şimdi, değerli arkadaşlar, dokümanda olan fakat önümüze gelmeyen meselelerden bir tanesi neydi? Asgari gelir vergisi uygulaması. Yani şimdi artık vakit çok sınırlı olduğu için detayına girmeyeceğim ama bu konulmadı. Özel gider bildirimi uygulamasının ihdası. Yani ne denildi? Yani Mehmet Şimşek defalarca anlattı televizyonlarda bilmiyorum, belki de o yüzden gelemiyor buraya. Yani bunu anlatacaksınız, bunun üzerinden, efendim, kamuoyunda bir iletişim yapacaksınız. Niye? Çünkü geliri düşük, harcaması çok yüksek, bu insanlardan vergi almamız lazım. Toplum bundan ikna oldu; arkadaş, nerede bu? Öyle bir şey var mı gelen pakette? 53 maddelik paket, böyle bir şey yok. Niye? Kim engel oldu, nasıl oldu, bunu anlamak mümkün değil.

Az önce söyledim, borsa kazançlarının vergilendirilmesi, hisse senetleri, kripto varlıklar yani faiz şeyleri. Bakın, şurada, listesini çıkartırdım, 10 sayfa listesi var. Tevkifatla alınıyor çoğu zaman, hele gerçek kişilerde. Yani şunu söylemeye çalışıyorum: Paradan para kazananlar bu ülkede ya hiç vergi vermiyor ya da işte yüzde 5, maksimum yüzde 15 vergi veriyor. Bu ister faiz olsun, ister katılım ortaklığı kazancı olsun, ister hisse senedi olsun, efendim, iste Swap olsun, opsiyon, bilmem her ne olursa olsun, değerli arkadaşlar, böyle bir şey olamaz. Sıfır vergi, yüzde 10 vergi. Vergi yükünü biliyoruz yani diğer tarafta diyorsun ki çalışanların vergi dilimlerini düşük tutarak yüzde 40'a kadar vergilendirmekle iftihar ediyorsunuz bir yandan; e, bir yandan da "Milyarlarca lirayı kazanan insanlardan bir kuruş vergi almıyorum." diyorsunuz, böyle bir şey olabilir mi? Niye bunlarla ilgili bir şey getirilmiyor?

Yani bir defa zaten bunun tevkifat olmasına karşıyım. Niye tevkifat olsun ya? Bakın, genç arkadaşlar hatırlamayabilir, İlhan Bey hatırlayacaktır, biz devletteyken -sizlerin genç olmadığını ifade etmek istemiyorum, okul arkadaşım aynı zamanda- 2006'da biz bunu çok çalıştık Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı. Artık şu şeylerde; Hazine tahvili, bilmem nelerde, bunların tamamında beyana geçelim, bırakın şu stopajı, bilmem ne falan diye. Bak, Türkiye -2006, kaç yıl olmuş oluyor?- on sekiz yıl önce tartıştığı meseleyi arkadaşlar, şimdi, ta 2030'lara kadar geçenki gelen kanunlarda biliyorsunuz bunlar uzatıldı bir de. Yani çok vahim bir durum, buraların üzerine gitmek lazım. Hem adaletsizlik var yani düşük vergi alıyoruz. Ha, şimdi diyecekler ki: "Efendim, devletin bu kadar borçlanma ihtiyacı var." Devlet bu borçlanma ihtiyacını yine bu hükûmet döneminde sıfıra düşürmüştü değerli arkadaşlar. Yani size biz mi dedik borçlanma ihtiyacınız yeniden millî gelirin yüzde 6'sına yükseltin diye? Devleti kötü yöneteceksin -son on-on beş yıl için söylüyorum- borç stokun artacak, borçlanma ihtiyacın artacak, paraya ihtiyacın artacak. Şimdi bu kötü yönetimi mazeret göstererek: "Efendim, ne yapalım? Şimdi hazine bonosuna, mevduata, şuraya buraya nasıl vergi koyalım?" diye konuşacaksın. Böyle bir şey yok, bunu kabul etmek mümkün değil. 2006 yılında bu, son dakikada "Hadi biraz bekleyelim." denildi, kalmış bir şeydi yani 2006 yılının Türkiye'si beyana geçecekti, modern bir sisteme geçecekti, şu anda bunlar uzatılıp uzatılıp duruyor. Burada da, şu vergi paketinde olmasını beklerdik, bunla ilgili de hiçbir şey yok.

Şimdi, değer artış kazancı istisnasının kaldırılması. Ben bunu görünce çok hoşuma gitmişti, Gelir İdaresi Başkanlığı Sayın Başkanı nezdinde bütün personeli tebrik ediyorum. Yani önemli de bir husus. E, niye yok burada şimdi arkadaşlar? Yani buralarda çok ciddi kârlar oluşuyor, değer artış kazançları. E, bunlara istisna tanıyoruz. Yani şimdi hani detayını çok konuşacak, şey yapacak durumumuz yok ama... Dâhilde işleme rejimi, şimdi sadece KDV açısından kaldırılıyor, bu bile önemli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Pardon, bunu koymamışsınız, değil mi?

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Mikorofon kapandı Erhan Bey, açıyorum bir daha.

ERHAN USTA (Samsun) - Hürmetinize muhtacız.

Evet, şimdi, benim karışacak biraz, bozulacak ama yok, şimdi dâhilde işçilemenin KDV... Ya, arkadaşlar, Allah aşkına, bakın, şunu iktidardaki arkadaşlara da söylüyorum: Ya, şu raporu bir okuyun, hakikaten bu güzel çalışılmış bazı şeyler, tamam mı. Bunun kaçıncı sayfası? 47'nci sayfası. Zehir zemberek. Dersiniz ki: "Ya, Nilgün Hanım, niye koymadınız?" Nilgün Hanıma kendiniz fırça basarsınız. Dâhilde işleme rejiminden hiç olmazsa KDV'yi... Dâhilde işleme rejiminin komple gözden geçirilmesi lazım, o ayrı bir husus da adam orada KDV'yi vermeden Türkiye'ye malı koyuyor, ondan sonra diyor ki: "Ben bunu izleyemiyorum. Bu para gidiyor, uçuyor." 65 milyar mı, yanlış hatırlamıyorsam burada bir rakamdan bahsediliyor. Evet, 65,7 milyar lira. Niye koymuyorsunuz arkadaşlar, bu pakette niye yok bu ya? Hani burada teknisyenlerin bir direnci olur, yanlış bir iştir, yapılmaz. Ve teknisyen diyor, Bakan açıklıyor ama önümüze gelen de yok; bunların kabul edilmesi mümkün değil.

Şimdi, neyse diğerlerine girmeyeceğim, fazla vaktim yok.

Kentsel rantların vergilendirilmesi meselesi, o, zaten şeyin çalışmasında da yok, hoş ama bunun mutlaka olması lazım. Bakın, Sayın Ahmet Davutoğlu'nun Başbakanlığı döneminde biz bu çalışmaları yaptık, bizim koordinasyonumuzda yapıldı, teknik koordinasyonu da yürüten kişi bendim. Maliye Bakanlığı, Hazine Bakanlığı, siyasi koordinasyonunu Ali Babacan'ın yönettiği bir çalışmaydı. İki defa basın toplantısı düzenlendi bunlar için "Kentsel rantları vergilendireceğim." diye, Sayın Erdoğan direnç gösterdi, o günden sonra artık konuşulmaz da oldu. Bu ekonominin, şu ekonominin dibe vurmasının, kaynakların etkin dağılmamasının, ekonomide yaşadığımız ne kadar sıkıntı varsa hepsinin temelinde buradaki hiçbir vergilendirmenin olmaması var. Yani insanlar burada milyarlarca dolar parayı kazanıyor ama bir kuruş vergi vermiyor. Böyle bir şey olamaz. Yani mesela bunu Türkiye'nin gündemine alması lazım, bu zaten maalesef yok. Ucuz kredi üzerinden son yıllarda çok ciddi bir zenginleşme oldu, bunlara ilişkin de hiçbir şey yok. Aşırı kârlar var, ona birazdan geleceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, toparlayın lütfen.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, burada etki analizinden hesaplanamayanların -onlar da hesaplanamadığını da konuşmak lazım, ayrı bir şey, bazen gerçekten hesaplanamaması normal ama bazıları bana göre hesaplanabilirdi- şu anda kanun teklifine konulanların, bunların yıllık mali etkisi toplam 219,6 milyar TL arkadaşlar. Yani bu kadar şovdan sonra, bu kadar konuşmadan sonra bize getirdikleri mali etki 219,6 milyar TL değerli arkadaşlar, 6,5 milyar dolarlık bir etki, bu da yıllık etki, altı aylığı falan, almıyorum. Sadece şu grafik, geçen burada sözlü olarak söylemiştim, şu grafiği hem şu kameradan da görelim. Şimdi, bu ne? Kamu bankalarına hazineden aktarılan paralar arkadaşlar. 2006 yılından başlıyor, böyle geliyor, tamam mı? Şöyle baktığınızda 2006-2018 ortalaması yaklaşık 645 milyon dolarmış, elbette bir kısım görevlendirmeler yapmışsınızdır, kamu bankalarına hazinenin para vermesi normal ama bakın, yarım milyar doların biraz üzerinde. Öyle politik hatalar yaptı ki Türkiye, şuradan sonra, 2019'dan sonra bunun yıllıkları 8 milyar doları buldu arkadaşlar, 8 milyar dolar. Yani buradan şimdi "Bu kadar vergi koyuyorum, bilmem ne." falan diyorsun, tamam mı? 6,5 milyar dolar gelir geliyor, sadece bizim kamu bankalarında yanlış alınan kararlardan dolayı yani daha önce hiç veremediğimiz birtakım politika kararlarından dolayı verdiğimiz yıllık para 8 milyar doları aşıyor. 2019-2024'te 31 milyar dolar vermişiz değerli arkadaşlar kamu bankalarına bu yanlış politikaların bedeli olarak. Dikkat ederseniz 2024'te turuncu yok, o turuncunun yetkisini de şimdi Genel Kurulda alıyorlar yani şuraya da koskoca bir turuncu gelecek. Bakalım kamu bankalarına 2024 yılında da nakit dışı tahvil olarak ne kadar para verilecek yani daha 2024 bitmiş değil, onun yetkisi şu anda alınıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, 5 defa söz verdim, 6'ya dönüyoruz şu anda.

ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Saruhan Bey'de 7 defa açıldı, mütevazı oldu onunki, benimki muhtemelen biraz geçecek ama maddelerde tasarruf edeceğiz. Yani amacımız gerekli, gereksizi konuşmak falan değil, şu intizam bozulmadan bir konuşalım şunu, maddelerde hızlı hızlı gideriz, size söz. Arkadaşlarımın da yani müsamahasına sığınıyorum ama arkadaşlar, hakikaten içimiz yanarak anlatıyoruz.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Erhan Bey, o zaman direkt beş dakika söz veriyorum, toparlayın.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Sağ olun, aynı seçim bölgesindeyiz Sayın Başkanım yani.

Şimdi, dolayısıyla ilk yapmamız gereken şeylerden bir tanesi... Siyasaldan bir sürü arkadaşım var, Gelir İdaresinde görev aldılar veya Maliye Bakanlığında gelirler kontrolörü, hesap uzmanı, maliye müfettişi, vergi denetmeni olarak. Ülkenin çok değerli bir kurumu, çok da bela açmıştır ülkenin başına bu Maliye Bakanlığı, onu zaman zaman söylüyorum, o ayrı bir husus ama bu Gelir İdaresi Başkanlığını güçlendirmemiz lazım. Bu işin temelinde Gelir İdaresi Başkanlığının zayıf kalması, siyasi otoritenin aldığı kararlar var. Mesela af kararları, Gelir İdaresi Başkanlığının afta bir suçu yok. Yani sizin ne kadar güçlü Gelir İdareniz olursa olsun -ben 13 tespit etmiştim, arkadaşlar, 13, 14- sayısını bile tespit edemediğimiz af çıkartılmış bu Hükûmet döneminde. Bu kadar af çıkartırsak zaten Gelir İdaresi Başkanlığının yapacağı bir şey de yok, bunların da olmaması lazım. Mehmet Şimşek'e o anlamda güveniyoruz yani herhâlde Mehmet Şimşek döneminde en azından bir vergi affı çıkmayacaktır diye düşünüyorum ama gerek insan kaynağı açısından, gerek diğer donanımlar açısından Gelir İdaresini mutlak suretle güçlendirmemiz gerekiyor arkadaşlar. Yani bu devreden KDV meselesini birazdan konuşacağız, orada da yine Gelir İdaresi Başkanlığının zayıf olmasından kaynaklanan nedenlerle KDV mantığına tamamen aykırı bir şekilde adamın hak ettiği devreden KDV'sini "En fazla işte beş yıl devredersin, ondan sonra silerim." filan diyoruz. Böyle bir şey yok yani bu, KDV'nin mantığına aykırı bir şey. Ha, evet, ben de biliyorum, orada haksız iadeler var, haksız yere para alıyor. Bunu işte denetleyeceğiz, 40 bin personeli olan bir kurum var karşımızda. Yani bu denetim yapılacak, kimseye haksız yere ne iade yapacağız ne indirim yapacağız. Tevkifatların mesela yaygınlaştırılması, yine Gelir İdaresiyle ilgili bu temel bir şeyler var.

Şimdi, bu raporun sızması meselesinde yani Sayın Bakanın biraz daha şöyle bir şey demesini bekledim: "Evet, Gelir İdaresi Başkanlığındaki arkadaşlarımızın hazırladığı bir rapordur ama siyasi irade burada oluşmamıştır." Ama bu çalışmanın, bu raporun arkasında durması gerekirdi değerli arkadaşlar. Yani Sayın Mehmet Şimşek'in ben bu raporun arkasında durmasını beklerdim. Şimdi, bunun benzerini biz 2000 yılında yaşadık. 2000 yılında bir rapor hazırladık Devlet Planlama Teşkilatı olarak, Cavit Dağdaş Genel Müdürümüz, ben Finansman Dairesi Başkanıyım, İbrahim Çanakçı da Konjonktür Dairesi Başkanı. Yaz ayları, ağustosun sonu, eylül falan; Bülent Ecevit Hükûmeti. Bir IMF programı uygulanıyor yani sonradan AK PARTİ'nin devam ettirdiği program yani IMF derken oraya kötülemek için söylemiyorum, siz de uyguladınız. Fakat programda enflasyon istediğimiz hızda düşmüyor, fakat biliyorsunuz, hani günlük kur belirlenmişti, kuru tutuyoruz ama enflasyon düşmüyor. Tabii, biz planlamacıyız işte makrosundan bakınca şöyle bir rapor yazıldı, denildi ki: "Eğer bu şekilde enflasyonun yeteri kadar hızlı düşmemesi durumunda yıl sonuna doğru TL üzerinde veya dolar üzerinde, kur üzerinde ciddi bir baskı oluşacak, bu da programı riske sokacaktır." diye. Yani hakikaten riskleri içeren bir rapor yayınlamıştık. O rapor nasıl oldu biz anlamadık ama Başbakan o zaman rahmetli Ecevit'in özel kaleminden sızdığı ifade edildi, bu, basına sızdı. Bizim o zamanın Planlama Müsteşarı Akın İzmirlioğlu bu raporu, bizim raporumuzu savunmadı dedi ki: "Uzman görüşüdür. Hâlbuki madem sızmış -sızması doğru bir şey değil- savunmuş olsaydı belki Türkiye 2001 krizini yaşamayacaktı o kadar yüksek maliyetli çünkü toplum bir şeyin farkına varacaktı, işin üzerine gidilecekti. Yani burada da o gün yani müsteşarın yaptığı yanlışı, raporu yani planlamanın raporunu "Uzman görüşüdür." deyip raporu savunmaması meselesinin bu topluma açtığı sıkıntıyı söylüyorum. Burada belki Sayın Mehmet Şimşek bu raporu savunmuş olsaydı bugün çok daha farklı bir vergilemeyi konuşuyor olabilecektik, maalesef bu olmadı.

Cumhurbaşkanına aşırı yetki verme alışkanlığını burada devam ettiriyoruz arkadaşlar, Gelir İdaresindeki arkadaşlarım, Sayın Bakan Yardımcım, doğru bir şey değil. Bakın, belki de hiç kullanmayacaksınız yetkileri burada alıyorsunuz. Tabii, bürokrat yetki almak istiyor ama yetki olduğu zaman piyasa en kötüyü fiyatlar yani sizin en üstteki yetkiyi kullanacağınızı düşünerek bir fiyatlama yapar. Yetkiyi kullanamadığınız zaman da adamın cebine aşırı kâr bırakmış olursunuz veya gereksiz yere ekonomisine yük oluşturmuş olursunuz. Bu kadar, sıfıra kadar indirmeye iki katına kadar çıkarmaya...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - O yetkiyi zaten...

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, hayır, bu yetkiyi almak Anayasa'ya aykırı zaten.

Şu, aşırı kâr meselesini o zaman çok kısa söyleyeyim. TÜİK Başkanının konusu değil, bence bu konuda şey vermemesi lazımdı ama güzel bir şey söyledi, dedi ki: "Bu yüksek kârlar, aşırı kârlar enflasyon üzerinde daha fazla etki yapıyor." Bu konuyu -belki takip eden arkadaşların dikkatinden kaçmamıştır- ben Genel Kurulda birkaç defa konuştum, bu aşırı kârların vergilendirilmesi meselesini dünya konuşuyor, Türkiye'de hiç gündem değil. Menekşe Yılmaz diye Twitter'dan takip ettiğim, kim olduğunu da bilmediğim bir hanımefendi var, o bu konuda bayağı ciddi.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, toparlayın lütfen, sırada bekliyorlar.

ERHAN USTA (Samsun) - Evet, tamam. Çok kısa bir şekilde artık şey yapacağım Sayın Başkanım.

Teşekkür ederim.

Yani bu aşırı kârlar meselesinin mutlaka konuşulması lazım. Bu kâr oranları var, mesela, TÜPRAŞ'ta yüzde 12,2, Ford yüzde 0,4 arkadaşlar, ödediği efektif kurumlar vergisi diyelim buna. Şirket ismi belki vermek doğru da değil, sıfır olan şeyler var, çok düşük olan şirketler var. Bunlar vergi kaçırıyordur demiyorum, vergiden kaçınırlar büyük şirketler genelde ama aşırı kâr madencilikte, enerjide ve bir kısım alanlarda aşırı kârlar oldu, bunun çalışılması lazım, sadece söylediğim o. Şimdi buraya yetişmesini zaten pek beklemiyoruz ama çalışılması lazımdı. Bu tevkifatın yaygınlaştırma süresinin yanlış olduğunu söyledik. Yani şimdi şu ceza... Şimdi, cezalara bakıyorsun 23 katına çıkartılıyor, 10 katına, 8 katına ama en fazla 23 katına çıkartılıyor. Arkadaşlar, bunlar doğruysa bu vakte kadar aklınız neredeydi? Yahu, yazık değil mi? Ciddi bir şekilde caydırıcı olmayan bir ceza sistemi uyguladık demek ki bugün 23 katına bir şeyi arttırma ihtiyacı hissediyorsak. E, yanlışsa niye bu kadar çok artırıyorsunuz? Mesela, şimdi, TÜRMOB'dan arkadaşlarla konuştum ben. Yani bunun bu kadar aşırı yükseltilmesi, maddesinde konuşacağız, detayında değilim bakın, doğru veya yanlış tarafında değilim ama bir anda bir cezanın 10 kat, 20 kat artırılması diye bir şey olabilir mi ya? O zaman "Bugüne kadar aklımız neredeydi?" diye sorulur. Yani o zaman caydırıcı olmayan bir sistemle yirmi yıl geldik, şimdi aklımız başımıza geldi, cezalar... Sonra cezayı artırmak işi çözüyor mu zannediyorsunuz? Bak, şimdi, Alaattin Aktaş... Alaattin Bey'le ilgili bir şey söyleyemezsiniz Ümit Hocam. Şimdi, onun şeyine baktım ben, bulunabilir de onu Twitter hesabında gördüm.

Sayın Başkanım, 2023 yılı ocak, haziranda "diğer"... Zaten maliyenin bir huyu da budur, detayları verir verir, detayda hiçbir şey yoktur, en büyük rakamlar "diğer"dedir, küçük detaylar orada bir vardır... Diğer vergi cezalarında 2024 yılında 369,5 milyar lira tahakkuk ediyor, tahsilat 4,7 milyar lira, yüzde 1,3. 2023'te 332 milyar lira tahakkuk ettirilmiş, cezayı tahakkuk ettirmiş, aldığım para 4,3 milyar lira, yüzde 1,3 ama bu 1,3'te istikrar var, onu söyleyeyim, 2022'de de 1,3. Tahakkuk eden cezanı sadece 1,3'ü toplanmış, buna ilişkin de arkadaşlar bize bilgi verirse memnun olurum. Yani bu da ayrı bir husus, yeni vergi koyuyoruz, uğraşıyoruz, ediyoruz, tahakkuk ettiğimiz vergileri toplasak, cezalar, sadece cezaları toplasak şu vergi paketinin 2 katı ceza alma imkânımız varmış, bunları niye almıyoruz?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Vergi cezası mı bunların hepsi?

ERHAN USTA (Samsun) - Vergi cezası, "diğer", ne olduğunu bilmiyoruz, vergi cezalarının altında tanımlanan vergi cezaları var, o 35, diğer tanımlanmayan 369, ne olduğunu bilmiyorum. Dolayısıyla bunun bu şekilde yapılması lazım. Ben o zaman uzlaşmayla ilgili de çok kısa, belki maddesinde konuşmayabiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Uzlaşma müessesinde de hakikaten ciddi sıkıntıların olduğunu biliyoruz. Bu vergi aslının uzlaşma dışına çıkarılması son derece güzel bir şey. Nilgün Hanım ve arkadaşlar "Zaten uygulaması çok fazla yoktu." diyor ama olan uygulamalarını da biliyorum, örneklerini de gerekirse verebilirim geçmişte, çok daha eskilerde, bu yapıldı, güzel ama burada mesela ilave bir şey daha yapmak lazım. Vergi cezalarında yüzde 100'üne kadar silinme, bunun bilgisi paylaşılmıyor Sayın Bakan Yardımcım, bu bilgiyi bizimle paylaşın. Hakikaten bu vergi uzlaşmalarında ne yaptınız? Twitter'da dolaşıyor bir şeyler doğru mu? Yanlış. Geçmişte paylaşılıyordu ama son üç beş yıldır bunları paylaşılmadığını biliyoruz. Ne kadar siliyorsunuz? Oradaki baktığımızda yüzde 100'ünün silindiğine ilişkin birtakım şirket bilgileri var. Burada da bir limit koyalım, cezada da. Diyelim ki en fazla yüzde 50'sinin uzlaşmada silinebileceğine ilişkin bir şey koymak lazım. Tabii, uzlaşma müessesinin çalışmasının bir nedeni de çıkartılan vergi afları. Vergi affını çıkardığınız zaman vergi affı daha fazla avantaj sağladığı için uzlaşmaya gelmiyor veya uzlaşmada sizin elinizi kolunuzu bağlıyor, pazarlık gücünüzü düşürüyor, uzlaşmadan silinmek durumunda kalıyorsunuz vergi affından...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, teşekkür ediyorum, sağ olun.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, çok kısa bu asgari kurumlar vergisi ve şeyle ilişkin... Küresel asgari kurumlar vergisi meselesini yerinde buluyoruz elbette hani uygulamaya ilişkin belki sorularımız olacaktır. Yerel meselesini o geldiği zaman biraz konuşmakta fayda var diye düşünüyorum. İtiraz ettiğim için değil ama hem uygulanabilir mi? Bu da tabii Gelir İdaresinin güçsüz olmasından kaynaklanıyor yani gerçekten de zarar etmiş olabilir. Şimdi, gerçi indirimler nedeniyle zarar edenden almıyorsunuz zaten...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Zarar edenden almıyoruz.

ERHAN USTA (Samsun) - Pardon zarar edenden almıyorsunuz ama ticari kârın üzerine bir kısım eklemeler çıkarmalar yaptığında hakikaten tamamı doğru da olmuş olabilir. Oraya bir asgari vergi koymak ne kadar doğru, ne kadar yanlış bakılır ama bir yandan diyorsa ki dolaylı vergileri artırın. Dolayısıyla burada rıza göstermek durumundayız ama maddesi gelince bunu konuşacağız.

Ben bütün arkadaşlara çok teşekkür ediyorum sabrınız için.