| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 18 .07.2024 |
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri, değerli bürokrat arkadaşlar, sivil toplum kuruluşlarımızın kıymetli mensupları, değerli basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, kamu maliyemizin gecikmiş ev ödevleri var. Biraz önce Erhan Usta Bey'i dinlerken, aslında mesleği de özlediğini hissettirdi bize sağ olsun. Şimdi, birçok şey ifade edildi. Biz, herhâlde Plan ve Bütçe Komisyonunda, şu bir yıl içinde -ben bir yıldır buradayım- yapmış olduğumuz bütün toplantılarda vergi yükünden, vergi adaletinden, vergi ödeme gücünden o kadar fazla konuştuk ki aslında hepimizin üzerinde mutabık olmuş olduğu bir konu var. O konu, işte hep söyleniyor doğrudan ve dolaylı vergiler konusunda Türkiye yoldan çıkmış. Türkiye'de dolaylı vergilerde neredeyse yüzde 70'e 30 dolaylı vergiler lehine bir durum var ve bu durum Avrupa'da Türkiye'nin tam tersi. Ne yaparız da biz dolaylı vergileri azaltıp özellikle servete yönelik vergilerde birtakım adımlar atarız? Aslında mesele bu. Bence, iktidarıyla, muhalefetiyle Türkiye'nin önümüzde duran en önemli sorunu biz bu adımı birlikte atabilecek miyiz, atamayacak mıyız? Biraz önce yine ifade edildi yani, o 104 sayfalık sunumda belki olması gereken bazı şeyler burada maalesef yok.
Şimdi, gerçek de ülkenin ekonomik yükü, vergi yükü kimin sırtında diye baktığımızda iki temel alan çıkıyor. Bunların bir tanesi bordrolu kesim, bir tanesi de işte hepimizin ödediği KDV, ÖTV dediğimiz dolaylı vergiler. Şimdi, tabii Nilgün Hanım güzel bir sunum yaptı, ki burada kayıt dışılık da dâhil birçok konuda destekleyeceğimiz maddeler var elbette ama şu çok önemli: Yani vergi yükünün dağıtılması, vergide adaletle ilgili olarak bu maddede, örneğin bordrolu çalışanlarla ilgili, bunların gelir vergileriyle ilgili herhangi bir şey var mı, herhangi bir iyileştirme var mı ya da KDV, ÖTV meselesi. Burada maalesef bir hatırlatma yapmak zorundayım, tam bir yıl önce, burada biz KDV ve ÖTV konuşuyorduk. Şimdi, arkadaşlar genelde söze başlarken şöyle başlıyorlar: "Yani bu vergi kanun teklifinde KDV, ÖTV'yle ilgili olarak herhangi bir artış yoktur." Arkadaşlar, bence de olmaması lazım. Hafızam beni yanıltmıyorsa biz mesela hijyen malzemelerinde KDV'yi yüzde 8'den 20'ye çıkarmıştık, yüzde 18'leri 20 yapmıştık, yüzde 8'leri 10'a çıkarmıştık ve yine bence enflasyonu azdıran uygulamalardan biriydi. Biz otomobilde ÖTV'yi artırmıştık. Daha önemlisi akaryakıtta ödenen ÖTV'yi 2 liradan 7 liraya çıkarmıştık. Ya, biz zaten yapacağımız KDV ve ÖTV'yle ilgili birçok şeyi yapmıştık. Şimdi, dolayısıyla, bu vergi paketinde iyi ki hani böyle bir şey yok yani olmamalıydı zaten.
Şimdi cezalardan bahsedildi ama ben, buradan hareketle, bu kanun teklifinde, aslında yani neredeyse yüzde 30'unu teşkil ediyor diyeceğimiz şey bu küresel asgari kurumlar vergisi ve yurt içi asgari kurumlar vergisi. Yani OECD'nin zaten bir projesiydi, 140 ülke ifade ettiniz siz de. Biz almazsak bu vergiyi dışarıda başka bir ülke alacak, yapmamız gerekiyordu, doğru bir uygulama.
Şimdi, etki analizine bakıyoruz, etki analizinde görebildiğim kadarıyla 40 milyar TL bir bütçeye katkısı olacak bunun; eyvallah, güzel. Peki, bu yurt içi asgari kurumlar vergisi meselesi. Yani ben yanlış okumuş olabilirim ama aslında esnafa biz şunu söylüyoruz, aslında serbest meslek erbabına da aynı şeyi söylüyoruz, diyoruz ki: "Arkadaş, sen zarar edemezsin. Sen bize yüzde 10 her halükârda bir ödeme yapacaksın, bir vergi ödeyeceksin." Ben bunun -sanıyorum Anayasa'nın 73'üncü maddesiydi herkesin mali gücüne göre vergi vereceği madde, herhâlde o, yanlış hatırlamıyorsam- o maddeye de aykırı olduğunu düşünüyorum ve oradan elde edilecek gelirin... Nilgün Hanım, bakın, bu önemli, yurt içi asgari kurumlar vergisinden beklentimiz 70 milyar ama diğer taraftan beklediğimiz vergi 40 milyar; toplama girmek istemiyorum. Şimdi burada yani ne olur şunu düşünelim: Ya, bu esnaf, bu insanlar, tabii ki adalet önemli, vergi yükü önemli de ödeme gücünü, hele hele böyle bir ekonomik koşulda bu ödeme gücünü biraz düşünmemiz gerekmiyor mu? Elbette kurumlar vergisi artmadan, bazı vergileri, doğrudan vergileri artırmadan biz o dengeyi yakalayamayız. Ama bakın, servetle ilgili neredeyse Mecliste her çıkıldığında konuşulan bir şey var; zaten TÜİK yayınlıyor, hani yine kayıtlara geçsin diye söyleyeyim, bizim ana meselemiz vergide yani "Bu ülkenin yüzde 1'inin servetin yüzde 40'ına sahip olduğu bu ülke." diye başladığımız cümlelerde; eğer bunu düzeltemezsek, palyatif çözümlerle -elbette bunlar çok kıymetli şeyler, gecikmiş şeyler de var- bunları yerine getirmek mümkün değil.
Aklıma geldi, bir parantez açarak bir öneride bulunayım. Şimdi, normalde vergi yapılandırmaları vardı. Şimdi, bu vergi yapılandırmalarında yanlış bilmiyorsam, 3 defa ödeme olmadığı zaman hani bir şekilde artık o hakkını kaybediyor. Bakın, ben, mesela bu şekilde çok esnaf olduğunu biliyorum. Ağustos sonuna kadar bir zaman verin, bu ödemesini yapmayanlar ağustos sonuna kadar ödemeyi yapsın ve ödemeyi yaptıktan sonra da bu yapılandırma devam etsin. Niye bunu söylüyorum? Çünkü o yapılandırmada ödeme yapamayanların banka hesaplarına bloke kondu ve bu konuda esnaf gerçekten çok ciddi sıkıntılar yaşadı.
Şimdi, burada cezalar konusundan çok bahsedildi. Yani uzun yıllar bu vergi şeyleriyle işte gelen giden denetimlerde, şirketlerde çok bulundum. Şunu çok isterim yani işini doğru yapan, vergisini zamanında ödeyen... Mesela Hazine ve Maliye Bakanlığımızın yerinde, Gelir İdaremizin yerinde ben olsam şunun içerisinde -ben devlet olarak vazifesini yerine getirmeyen, gerek tüzel gerek gerçek kişilerle ilgili olarak yapacağımı yapacağım ama- devletine vergisini düzenli veren, aksatmayan kişiler için de tüzel ya da özel bir ödül sistemine ihtiyaç var.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - İndirim vardı herhâlde yüzde 5.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Yüzde 5 indirimin inşaatla ilgili olduğunu biliyoruz hepimiz, bakım onarımla ilgili; onun da çok çok ciddi başka sorunları olacak. Yalnız şöyle, ben genel olarak söylüyorum İsmail Bey, ben bunun olması gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi, bakın, bu etki analizinde Erhan Bey de söyledi, hani arkadaşlarımız buna baksın diye söylüyorum. Şimdi, şu 10'uncu, 11'inci ve 12'nci şeylere bir bakalım. Yani "20 küsur" dendi de arkadaşlar, 29-30 kat artışlar var. Yani bilmiyorum, daha önce bir şey vardı, yanlış hatırlamıyorsam bir ölçülülükle ilgili, Anayasa'nın yine 13'üncü maddesine göre daha önce harç bir gitmişti. Yine harç var, şu anda gitmeyecek harç öyle görüyorum ama bu 25-30 kat cezaların artırılmış olması, bu bence sıkıntılı bir alan. Ceza olabilir, düzenleyebiliriz ama 25-30 kat cezanın artırılması bu bence doğru bir uygulama olmaz.
Şimdi, bu yerinde tespit yani hasılatın yerinde tespitiyle ilgili olarak ben merak ediyorum zaten bu tespitler yapılıyor. Yani bizim Vergi İdaremizin, Gelir İdaresi Başkanlığımızın bu konuda işte 35-40 bin personeli var. Şimdi, ben yanlış anlamadıysam Nilgün Hanım, siz diyorsunuz ki: "Biz, burada personelin bir kısmını, yani 35-40 bininin yaklaşık 7-8 binini bu işte kullanacağız ve bu insanlar yüzde 20'yi geçmeyecek toplam personelin." Bu insanlar haftada 50 saat fazla çalışabilecekler ve bu işleri yapacaklar. Bakın, hem kurum tarafında hem serbest meslek tarafında hakikaten bizim insan kaynağımız buna yeterli mi? Yani, bu 7-8 bin kişiyle... Yani, şöyle düşünelim: Bizim bütün serbest meslek erbabını, avukatı, şunu bunu, esnafı tek tek inceleme şansımız yok ki. Bir örneklem alacağız, yakaladığımızı cezalandıracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Bu, biraz, bence, elektronik, dijital ortamda, belgelerin devletin elinde olduğu bir ortamda daha bunu farklı bir metotla acaba çözmek mümkün olmaz mıydı diye sormak istiyorum?
Tabii, özellikle bu kayıt dışılıkla ilgili olarak da şöyle: Her bir iki yılda vergi affının çıktığı bir ülkede biz aslında kayıt dışılığı devlet olarak kendi elimizle vatandaşa teşvik ettiren bir mekanizma kurduğumuzun farkında değil miyiz? Ya, bir kere, şu anda şu şeyde kayıt dışılıkla ilgili çok madde var yani bunla ilgili çok olumlu düşüncelere sahibim ama bizim makro planda artık vergi aflarının bu ülkede gündemimizde olmayacağına dair çok net birtakım tavırlara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum, bu da bence önemli.
Tabii, ülkemizde gerçekten biz az vergi mi ödüyoruz? Şimdi, biraz önce Erhan Bey söyledi; doğru, dolaylı vergilere bakıldığında OECD ortalamasına yakınız; sanıyorum yüzde 9 civarındayız biz, onlar yüzde 10. Diğer tarafta da çok gitmemiz gereken yol var; ifade edildi, girmeyeceğim ama biz az vergi mi ödüyoruz? Şimdi, kurumlar vergisi yüzde 25, işte, gelir vergisinin tavanı yüzde 40'a kadar çıkıyor; kurumlarda bir pay durumu olunca, satış durumu olunca oradan yüzde 15 stopaj, o da yüzde 40; ÖTV'miz var, damga vergimiz var, var da var. Yani, ben vergilerle ilgili bir problemimiz olduğunu düşünmüyorum ama buradan şu devreden KDV'yle ilgili ifade edildi ama ifade edilmeyen bir şeyi söylemek zorundayım: Ya, sonuçta, devreden KDV devletin mükellefe olan borcu değil mi; mükellefe olan, ödemesi gereken bir KDV değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Şimdi, burada bir vergi mahsubu yapılacaksa devlet ile şirketler arasında bunun şöyle yapılması lazım: Devlet de mükellefin vergisinden vergiyi düşmesi lazım. Şu an -mutlaka farkındasınız- siz matrahtan düşüyorsunuz; matrahtan düştüğünüz zaman bu, doğru bir, adil bir uygulama olmaz. Beş yıl ve üstü bekleyecek, yoksa bunu yok ediyorsunuz ve bunu matrah içinde yok ediyorsunuz; ben bunun adil bir düzenleme olduğunu, doğrusu, düşünmüyorum.
Tabii, bu servetle ilgili söyledim, ceza ve ödülü söyledim.
Şu emeklilerle ilgili bir iki cümle kurmak istiyorum. Şimdi, 12.500 lira elbette yani orana baktığınızda önemli bir artış, bunu asla şey yapamayız ama birinci söyleyeceğim şey şu: Burada -sağ olsun, değerli dostumuz, SGK Başkanımız da burada- yani prim gün sayısı konusunda bu ülkede -3600, 7000, 9000- çok adaletsiz bir sistem var. Ya, sisteme katkı yapan insanların gün sayılarının neredeyse yüzde 50, yüzde 100 birinden farklı olduğu bir ortamda neredeyse bütün emeklilerin ücretlerini birbirine yakınlaştırmak doğru bir sistem değil yani bence burada bir şey mutlaka getirmemiz gerekiyor.
Emeklilerle ilgili şunu da söylemek lazım: Maalesef bazı şeylerin bedelini çok ağır ödüyoruz değerli milletvekilleri. Yani, biz 2018 ve 2023 yılları arasında gerçekten o rasyonel politika zemininden çıkmamış olsaydık bugün 200 küsur milyar TL olarak bu vergi paketi meselesinde konuştuğumuz meseleyi konuşmayacaktık, başka bir şey konuşacaktık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Çünkü bizim şöyle bir derdimiz olmayacaktı: Bu ülkenin bütçesinde 1 trilyon 254 milyar faiz yükümüz olmayacaktı ve bu ülkenin Merkez Bankası 2023 sonu itibarıyla 812 milyar TL kur korumalı mevduatı ödememiş olacaktı. Dolayısıyla, yani, burada biz aslında yanlış işler yaptığımız için, aslında emeğinin karşılığını vereceğimiz, emeklilikte rahat ettireceğimiz insanlara bu paraları şu anda veremiyoruz. Dolayısıyla, ben burada da önümüzdeki dönemde farklı birtakım bakış açılarına ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Son bir şey söyleyip kapatayım: Bu özellikle kamu-özel iş birlikleri ve yap-işlet-devretlerle ilgili olarak bu yüzde 5'i, bunların vergilerini artırmakla ilgili bir şey var. Bunlar uluslararası tahkime gitmez mi, nasıl olur bu iş? Yani, onların o tür şeyleri yok mudur maddelerinde?
Kanun teklifinin maddeleriyle ilgili olarak, serbest bölgeler ve diğer birçok konuda belki söyleyeceğimiz şeyler olur.
Tekrar hayırlı uğurlu olsun kanun teklifi inşallah.