Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 18 .07.2024 |
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; öncelikle ben de hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Yakın tarihe kadar bu ülkede "Kök maaş nedir?" diye sorsanız, belki birçok vatandaşımız "Hiç duymadım." diyebilirdi ancak son dönemde artık bu ülkede "kök maaş", "en düşük emekli aylığı" gibi konular en çok konuşulan, gündemde en çok yer alan konular oldu. "Neden?" dersek, iktidarın emekliye karşı bakışıyla alakalı bir durum. Bugün, gerek kendisi gerekse ailesinden emeklilik maaşı alanlarla birlikte baktığımızda 16 milyona yakın vatandaşımız emekli maaşından yararlanmakta. Şimdi, bu kanuni düzenleme içerisinde en düşük emekli aylıklarının 2.500 TL daha artırılarak 12.500 TL'ye çıkarılmasıyla ilgili bir düzenleme var. Şunu söyleyeyim: Bu artış -belki iktidardaki arkadaşlar fark etmeyebilir ya da duysalar da duymazlıktan gelebilirler ancak- ülkemizde emeklimizi büyük bir hayal kırıklığı içerisine düşürmüştür. Eğer tahminen 4 milyonun üzerinde emeklimizin en düşük emekli aylığı aldığını düşünürsek bugün 4 milyon ve aileleriyle beraber çok sayıda vatandaşımız 12.500 TL'ye mahkûm edilecektir. Kaldı ki "kök maaş" diye, başta söylediğim rakamlar üzerinden artışları eğer dikkate alarak yani seyyanen bir zammın yapılmadığını -ki burada yapılmadı- düşünürsek bu 4 milyon sayısı daha da fazlalaşacaktır.
Değerli arkadaşlar, bakın, ülkemizde artık hangi şehre gidersek, hangi büyük ölçekli ilçeye gidersek 12-13 bin liradan, hatta 15 bin liradan aşağıya ev bulma imkânımız yok -diğer giderleri saymıyorum- yani ekonomik sıkıntıların bu kadar had safhada olduğu bir dönemde emeklimize reva görülen artış miktarı gerçekten çok düşük, emeklimizi büyük sıkıntıya sokacaktır. "En düşük emekli aylığı" dediğimizde, iktidarın hep kendilerini anlatacak olduklarında, kabul ettikleri bir milatları var: 2002 yani iktidara geldikleri. Ben size söyleyeyim: 2002 döneminde yani AKP iktidarının işbaşına geldiği dönemde, 2002 tarihinde en düşük emekli aylığı alanlar -bugünkü 10 bin TL'yi düşünürsek- 1,4 oranında bir asgari ücretten maaş almaktır yani asgari ücretin 1,4 miktarında maaş almakta yani 25 bine tekabül ediyor bugünkü koşullarda. Siz ise hani o çok övündüğünüz 2002 ve sonrası ve yok saymaya çalıştığınız 2002 öncesine göre baktığınızda daha o tarihin yarısına gelemediniz. Bir buçuk asgari ücret -eğer bugün 17 bin TL, artış olmadan önümüzdeki süreçlerde artış olacağını bir kenara koyarak söylüyorum- bugün itibarıyla baktığımızda 24 bin TL'yi emeklimize vermek zorundaydınız ama emeklimizi yok saydınız. Emeklimiz de eminim ki ilk seçimlerde sizi yok sayacaktır, bunun zaten ilk örneğini de son seçimlerde gördük. Şimdi, emekliye böyle çok düşük oranlarda zam yapılırken bu teklifle beraber çok sayıda vergiye kat kat cezalar veya oranlar getirilmekte yani bir taraftan almaya kalkarken fazla fazla alıp vermeye geldiğinizde de düşük oranlarda vermeye çalıştığınızı görüyoruz.
Son dönemde, kamuoyunda çokça konuşulan konulardan bir tanesi yurt dışı çıkış harcıydı. Önce kamuoyunda 1.500 TL olacakmış gibi kamuoyu bu yüksek rakamlara alıştırıldı. Şimdi 150 TL'den 500 TL'ye çıkarılmaktadır. Yüzde olarak çarptığımızda, bakın, neredeyse 3 katını geçiyor. İlk düzenleme çıktığında 50 TL, Cumhurbaşkanı yetkisiyle, 3 katına kadar artırma yetkisiyle 150 TL oldu. Şimdi 500 TL'ye çıkarılıyor, eminim ki yakın tarihlerde yine Cumhurbaşkanı yetkisiyle 1.500 TL'ye çıkaracaksınız. Buradan da gördüğümüz gibi vatandaşımızın yurt dışına çıkmasının, gençlerimizin yurt dışına gidebilmesinin zor koşullar içerisinde olduğu bir dönemde çıkış harcını da bu şekilde artırdığınızı görüyoruz. Geçen yıl 8 milyon 743 bin 760 kişi yurt dışına çıkış yapmış. Zaten şöyle bir dönemde yaşıyoruz: Bakın, yurt dışına çıkmak isteyenlerin vize alabilmek için randevu alamadığı, neredeyse taleplerin çoğunda randevu taleplerinin reddedildiği, randevu verilip vize taleplerinin özellikle Avrupa ülkelerinde neredeyse yüzde 50'ye kadar reddedildiği bir dönemdeyiz. Vize alabilmek için yatırılan paraların -biliyorsunuz bir para yatırılıyor- 2023 yılında 81 milyon euro vize alamadığı hâlde bir anlamda ödenen yerde kalan, bir kısmı da bunun devlete gidiyor, üstüne yatılan bir para vardı; bunu Dışişleri Vakfı görüşmelerinde gündeme getirmiştik. Kısacası, alırken kat kat alan ama vermeye geldiğinde de eli titreyen bir iktidarla karşı karşıyayız.
Bu düzenleme içerisinde şöyle bir konu var: Bana Antalya Serbest Bölgede bulunan yöneticiler tarafından iletildiği için özellikle gündeme taşımak istediğim bu serbest bölgeyle ilgili bir düzenleme var, o konuyu burada paylaşmak istiyorum, 25'inci maddede geçen konu. Şimdi, değerli arkadaşlar, serbest bölgede kurumlar vergisi ödenmiyor, bildiğiniz gibi. Bunun karşılığı olarak kırk beş yıl orada yapılan bina işletmeci firmalar tarafından kullanılmakta ve bu, kırk beş yılın sonrasında devlete bırakılmakta. Yine bu kırk beş yıl boyunca kullanılan araziye kira ödenmekte. Şimdi, bu düzenlemeyle yüzde 10 asgari kurumlar vergisi isteniliyor. Serbest bölgeden Türkiye'ye yapılan satışlarda binde 9 fon alınmakta. 2023 yılında yaklaşık 40 milyon dolarlık bir fon alınmış yani devlet için bir gelir elde edilmiş. Etki analizinde eğer etki analizi doğru çıkarsa 75 milyon dolar bir beklenti söz konusu. Kurumlar vergisi devreye girince firmalar bu fonu ödemeyecekler. Dolayısıyla, artı eksi yapıldığında bu maddeyle yaklaşık 30-35 milyon dolarlık bir gelirden bahsedebiliriz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Arı, buyurun, tamamlayın.
CAVİT ARI (Antalya) - Bitiriyorum Başkanım.
Bu uygulama ilk etapta baktığımızda devlete bir gelir kaynağı olarak görülebilir, doğrudur da böyle bakılabilir. Ancak dıştan şöyle baktığımızda, serbest bölgelerde Türk firmaları olduğu kadar özellikle de yabancı firmalar var. Biz hep diyoruz, yabancı yatırımcıların, özellikle üretime dayalı yatırımcıların ülkemize gelmesini hep arzu ediyoruz. Ancak sizler bir yabancı yatırımcı olsanız ya da Türk vatandaşı olarak 2 yabancı ülke seçeneğinde yatırım yapma ihtimaliniz olsa o ülkeye gittiğinizde size öngörülen hukuki koşullar, şartlar hiçbir zaman değişmeyecek olan, hukukun üstün olduğu devletin bulunduğu yere mi yatırım yaparsınız yoksa yolda devam ederken her türlü hukuki değişikliklerin, yaptırımların olabilme ihtimali olan ucu açık, yarın güvencesi olmayan bir ülkeye mi yatırım yaparsınız? Dolayısıyla, Türkiye'nin itibarının, hukuk devleti olarak özellikle itibarının korunması gerekir. Bakın, burada, tamam, bir gelir söz konusu, doğru. Ancak mevcut koşullara göre Türkiye'ye yatırım yapmış olan yabancı firmalar var. Bu firmalar Türkiye'nin hukuki anlamda, ekonomik anlamda güvencesiz olduğuna dair izlenimlerini kamuoyuyla, dünyayla paylaşması hâlinde elde edilecek gelirden fazla zarar söz konusu olabilecektir. O nedenle, bunu yeniden gözden geçirmekte fayda var diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun, tamamlayın.
CAVİT ARI (Antalya) - İkinci konu: "İllaki biz bu düzenlemeyi geçirmek zorundayız." diyorsanız bakın, orada mevcut koşullara göre yatırım yapmış ve o kırk beş yıllık süreci hâlihazırda devam eden yerli-yabancı şirketler var. Onların o kazanılmış olan haklarının korunması, yeni yatırımcılara bu müeyyidelerin yani vergi gelirlerinin uygulanması daha adil ve daha hukuki olacaktır. Böylelikle de yabancı yatırımcıların buraya, ülkemize daha güvenli bakmasının yolunu açacaktır diyorum. Bu maddeyle ilgili yeniden bir değerlendirme yapılması ve gözden geçirilmesi konusunu da takdirlerinize sunuyorum.
Son olarak, Cumhuriyet Halk Partisinin her platformda ifade ettiği şekliyle, emeklilere en düşük ücretin, en düşük emekli aylığının da asgari ücret seviyesinde olması gerektiğini bir kez daha ifade ediyorum.
Hepinize teşekkür ederim, çok sağ olun.