Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 18 .07.2024 |
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım teşekkür ederim.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Seçimle iktidar olunan bir ülkede hiç kimse millete karşı sermayeden yana tavır alamaz, sermayeden yana tavır almışsa da iktidarda kalamaz. AK PARTİ 2002'nin sonunda 3 Kasım seçimleriyle iktidara gelmiş, milletin temsilcisi olmak, milletle devleti yeniden buluşturmak, yeniden barıştırmak, milletin bir şekilde imkânsızlıklardan, zorluklardan dolayı mahrum edilmiş veya ona sunulamamış haklarını yeniden onlara sunmak iddiasıyla siyasete başlamış, iktidara gelmiş ve yirmi yıldır da milletin yüzünü güldürmeyi başarabildiği için, onun standartlarını yükseltmeyi başarabildiği için, onun eğitiminden tutun sağlığına, onun güvenliğinden tutun ulaşımına, onun yaşlısından tutun engellisine kadar hepsinin derdiyle dertlenmeyi becerebildiği için de yani milletiyle beraber olmayı başarabildiği için de girdiği seçimlerde millet takdir etmiş yapılanları ve yeniden yetkiyi ona vermiş ve son dönemlerde de Cumhur İttifakı'yla beraber güçlenerek yoluna devam etmiş. Son dönemlerde yaşadığımız sorunlar var, yok değil yani arkadaşlar burada emekliye 12.500 lirayı getirirken "Yeter 12.500 lira, daha ne istiyorlar?" üslubuyla getirmiyorlar elbette veyahut da asgari ücret 17 bin lira yapıldığı zaman "Ya, ne var? İşte, bu ücretle geçinilir." diyen bir tane arkadaş bizim içimizden çıkmaz, hiçbir siyasetçi, hepinizi, sizleri de katarak söylüyorum, muhalifi, iktidarı, hiçbir siyasetçi millete daha az verelimin mücadelesini vermez, hep daha fazla millete yansıtmanın, milleti daha fazla memnun etmenin, ona daha çok devletin kaynaklarını büyüterek daha büyük bir rahatlık, daha büyük bir refah ulaştırmanın derdinde olur ama son tahlilde, eldeki imkânlar, karşılaşılan sorunlar, sınamalar; depreminden tutun, işte, arkadaşlar bahsetti, tek tek hepsini bir daha zikretmeyeceğim, belki zaman zaman size göre uygulanan politikaların isabetsizliği, hepsini bir düşünebilirsiniz, birkaçını biz çıkartırız, birçoğunda ortaklaşabiliriz ama bu oluşan zorluğun getirdiği imkânsızlıklarda zorlayarak bir şeyler yapılmaya çalışılıyor. Biz burada "Verilen zamlar, yapılan işler yeterlidir, daha ne isteniyor?" üslubuyla hiçbirimizin böyle... Ben sizlerin de iktidar olsanız, ben size bu cümleleri kurmanıza hicap ederim çünkü bilirim ben siyaset yapan herkes imkân varsa millet bir şeyi bir istiyorsa ona onu iki sağlamak ister, milletin hayır duasını almak ister, gönlündeki yerini muhkemleştirmek ister ama mevcut şartlar içerisinde arkadaşlarımız ne yapılabiliri tartışıp bunun yükü nedir... Bu sadece emekli maaşıyla bitmiyor ki hayat veya sadece eğitim masraflarını karşılamayla bitmiyor ki devletin sorumluluğu; kamu hizmetini sunarken oluşan maliyetleri de karşılamanız gerekiyor, terörle mücadele ederken oluşan, ülkenize yönelen tehditlere dönük oluşan sıkıntıları bertaraf etmek için de bir bütçe oluşturmanız gerekiyor, yolu olmayan yere yol yapmak için de hastanesi olmayan yere hastane götürmek için de sizin konuşmanızda ismini zikrettiğiniz ilaçların ötesinde dünya kadar ilacı, nadir hastalıklarla ilgili belki dünyada hiçbir yerde karşılanmayan ilaçları bile ücretsiz, vatandaşından tek kuruş almadan sağlayabilmek için de. Dolayısıyla, bütün bunları bir düşündüğü zaman arkadaşlarımız koşulları da zorlayarak bugün böyle bir şeyin yapılabileceğine dair bir inançla bunu getirmişler. Dolayısıyla, siyasetçi sermayeden yana olmaz, siz de olsanız olmaz, biz de olsak olmaz. Sermayenin yanında, milletin karşısında duran siyaset iktidar olamaz, olmuşsa iktidarda kalamaz. Allah'a sonsuz şükürler olsun, yirmi küsur yıldır bu memleketi yönetme yetkisini başka hiçbir vesayet odaklarının desteğiyle, katkısıyla, zorlamasıyla değil, bizatihi demokratik, açık, bütün dünyanın gözü önünde yapılan seçimlerle milletimiz bize vermiştir.
Teşvik veriyorsunuz, sermayenin yanındasınız... Arkadaşlar, teşviki vermenin bir mantığı var, ülkenizde yatırımları artırmanız lazım. İşte, bazı ülkeleri sayarak dedi ki: "Bizim 7,5 milyon, 9 milyon daha istihdam üretmemiz lazım ." Nasıl üreteceğiz bu istihdamı? Teşvik vereceğiz, farklı yatırımları ülkemize çekeceğiz. Bizim ülkemizde olmayıp dışarıdan ithal ettiğimiz ve bir şekilde dövizle ödemesini yaptığımız işleri bu ülkede üreterek, o dövizin ülkemizde kalmasını sağlayacak yatırımları ülkemize çekebilmek için teşvikler yapacağız. Evet, bu teşvikler yeri gelecek arsa teşviki olacak, yeri gelecek yatırım teşviki olacak, yeri gelecek vergi istisnası olacak, yeri gelecek sigorta primi istisnası olacak, istisnalarla, teşviklerle ülkenizde yatırımları büyüteceksiniz hem ülkemizdeki üretim kabiliyetini ve "know-how"ı ve birikimi artıracaksınız hem ona bağlı ekosistemi zenginleştireceksiniz hem de en önemlisi, insanların gidip sabah başlayıp çalışabileceği, akşam evine dönebileceği bir istihdam alanı, bir ekmek kapısı da üreteceksiniz aynı zamanda. Üniversitede okuyan öğrencinize, mühendisinize, meslek lisesinden mezun olan, ayrılan gencinize, hepsine bir iş alanı üretmek durumundasınız. Dolayısıyla, "sermaye" dediğiniz kesim ile bizim de "yatırımcı, girişimci" diye tanımladığımız kesimle münasebet geliştirmemizdeki temel mesele budur; ülkemizi büyütmek, ülkemizde yatırımları artırmak. İlanihaye tanınan teşvikler, istisnalar değildir onlar, onların süreleri vardır, zaman kısıtları vardır, belli süreler onlara tanınır, işletme kurulur, ayağa kalkar ve ondan sonra o istisnalar biter, o teşvikler biter, böylelikle vergi gelirlerinizi de kurumlar vergisini vesaire farklı yöntemlerle artırmış olursunuz. Dolayısıyla, tekrar söylüyorum, sermayenin yanında, millete karşı olan siyasetçi, siyasetçi olamaz, iktidar hiç olamaz, hasbelkader olmuş olsa bile iktidarda kalamaz. Bu cümleleri kurduğunuz parti yirmi küsur yıldır iktidarda milletin oylarıyla, lütfen, dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bu, patrondan görünüp işçiyi, emekçiyi ezme metaforu falan bunlar doğru işler değil, bunlar yanlış işler, bunlar bir şey kazandırmaz, belli bir şeyden sonra da zaten bir ezberin tekrarına dönüyor. O yüzden birbirimizi yıpratacak cümleler, birbirimizi mahcup edecek cümleler kurmak için her şeyi tekrar tekrar kullanmak bence doğru değil.
"Sızan bir metin var." dedi Sayın Usta. Yani metin sızmış, nereden sızdığını bilmiyoruz. Hani kime sızmışsa, kim sızdırmışsa gidip onu bulup, onun belki kriminalini araştırıp bulmak lazım ama sonuçta neyse, sızmış bir metin var elinizde, biz görmedik. O sızmış metinde güzel şeyler de olabilir, o güzel şeyleri bizim arkadaşlarımız düşünüyor da olabilir, hamdır, pişmemiş olabilir, pişirilmek üzere olabilir, onun daha iyisi de olabilir başka bir hazırlıkta o sızmışın dışında, gerçek çalışmalarda. Dolayısıyla, yasama sürecimiz bitmiş değil, devam ediyor Allah'ın izniyle hepsi gelir. Bugün 53 madde geldi "Ne kadar çok?" dediniz bir yandan da birileriniz. Yasama tekniğini, İç Tüzük'ü en iyi sizler biliyorsunuz, o İç Tüzük'ün verdiği hakları en iyi muhalefet milletvekilleri kullanıyor. Dolayısıyla, merak etmeyin, iyi olan ne varsa, yapılması gereken ne varsa... Tecrübeniz elbette çok büyük, bu konulardaki bilginiz, birikiminiz elbette çok kıymetli, AK PARTİ hükûmetleri döneminde de çok çok bu işlerin içerisinde bulundunuz müsteşar yardımcısı olarak. Dolayısıyla, ihtiyaç olan ne varsa onların hepsi gelecektir, hiç merak etmeyelim.
Şimdi, bakın, sürekli sermayenin vergisi düşürülüyor, çok kazananın vergisi düşürülüyor, ücretlinin vergisi artırılıyor... Bakın, arkadaşlar, birçok madde var sayabileceğim, birkaç tanesini söyleyeyim. Asgari ücretten verginin kaldırılmasını hepimiz biliyoruz, herkes konuştu, diğer ücretlerden asgari ücrete tekabül eden verginin kaldırılmasını da hepimiz biliyoruz, hepimiz konuştuk ama üzerinden çok zaman geçti, unuttuğunuz bir şeyler olabilir, hatırlatmak isterim. Gelir vergisi tarifesinin üst diliminin vergi oranı 49,5'tu, 50'ydi değil mi? Yanlış mı hatırlıyorum? Lütfen düzeltin beni. Biz bunu kaça indirdik? 49,5'lar olmuştu ya üst dilim, bunu biz 40'a indirdik bu üst dilimi.
ERHAN USTA (Samsun) - O çok daha eski, sizin geldiğinizde 45'ti.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Alt dilime gelelim. En alt dilimdeki vergi oranı yüzde 22'lerdeydi, bunu yüzde... Ha, bununla övünecek miyiz? Aman Allah'ım... Hayır, elbette değil.
ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, Mehmet Şimşek tam tersine...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Yani şunu söylemek istiyorum: Hepimiz esnafın da emeklinin de asgari ücretlinin de hepsinin de daha iyi olması için bir şeyler yapmak için mücadele ediyoruz. Yani biz özel iletişim vergisini indirmekten tutun da giyim, tekstil, konfeksiyondaki KDV'yi yüzde 1'e çekmeye, "Ekmekte bile birkaç çeşit KDV oranı var." dediniz. Normal ekmekte, gündelik ekmeğimizde KDV'yi, herkesin kullandığı ekmekte yüzde 1'e indirip daha nitelikli, daha farklı unların, ürünlerin, karışımların olduğu, paçalların olduğu ekmeklerde KDV oranını biraz daha yüksek tutarak aslında bir nevi harcamadan alınan o vergilerde de çok kazanan ile az kazananın harcaması arasında, biraz onun üzerinden de aslında bir indirim yaparak bir şekilde korumaya çalışan bir sistem de kurulmuş burada. Birçok indirimler yapılmış aslında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Orhan Bey, lütfen toparlayalım.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Tekrar söylüyorum, biz bunlarla övünüp de her şeyi bitirdik diyecek değiliz. Dolayısıyla hayat değişiyor, değişen hayatın koşullarına göre önünüzdeki yük var, o yüke göre yeni pozisyonlar üretmek, o yükü taşıyacak yeni omuzlar üretmek, o yükü menzile eriştirecek yeni güçler oluşturmanız gerekiyor. Rahatlama olur, o rahatlama oldukça indirimler artar, o rahatlama oldukça oranlar düşer, o rahatlama oldukça, zenginleşme arttıkça ülkeyi yönetenler kim olursa olsun biz olalım, siz olun, başka biri olsun, vatandaşa o refahı yansıtacak bahaneler arar, bahaneler bulur ve onu vatandaşa yansıtır ama zorluklar oluştuğu zaman, tarihin en büyük depremiyle karşı karşıya kalıp orayı ayağa kaldırmanız gibi bir gereklilik oluştuğu zaman, yaşadığımız coğrafya Cumhuriyet kurulduğu günden bugüne tarihin en karmaşık dönemini yaşayıp dünyanın bütün sorunlarının ihraç edildiği bir coğrafyaya dönüşüp o sorunların hepsinin her birinin sizi bire bir muhatap ettiği zaman dilimi gelir, o zaman diliminde başka ihtiyaçlarınız oluşur, başka önlemler, başka pozisyonlar almanız gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Dolayısıyla bizim yönümüz milletedir, bizim günümüz milletledir; bu milletin içerisinde öğretmen de vardır, emekli de vardır, öğrenci de vardır, girişimci de vardır, yatırımcı da vardır, müteşebbis de vardır, işçi de vardır, çalışan da emekçi de, emekli de hepsi vardır, dar gelirli de vardır, yiyecek belki ekmeği kendi geliriyle elde edemeyecek olan da vardır; devlet her yönüyle, sosyal yardımıyla da devlet her yönüyle, emekli aylığıyla da devlet her yönüyle, teşvikiyle de desteğiyle de milletinin arkasında durur diyorum.
Başkanım, teşekkür ediyorum.