| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) ve Sayıştay tezkereleri a) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 27 .01.2016 |
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli Komisyon üyeleri, değerli bürokrat arkadaşlarım, kıymetli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle Sayın Bakana hayırlı olsun diyoruz.
Sayın Bakan, bizim yeni bakanlara avansımız var ama Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına ekstra bir avansımız daha oluyor yani kadın bakan oldukları için değil, konunun hassasiyeti ve sosyal devlet olmanın gereğini yerine getiren bakan oldukları için. Hele bu söylediğimiz söze uyarlarsa süre boyunca bir artı avans daha oluyor, fazla siyasete Bakanlığı bulaştırmadan devlet adına sosyal bir devlet olmanın gereğini yerine getirirlerse o zaman avanslarımız giderek artıyor, geriye de istemiyoruz. Öncelikle Bakanlığınızın ayrıcalığını söylemiş olalım.
Tabii, sosyal devlet olmak sadece Anayasa'mızda yazan bir şey değil, sizin yapmış olduğunuz bu işlevler her ne kadar yapısal birtakım sorunlar olsa da kurumsal bazı eksikliklerimiz olsa da Türk devlet geleneğinde baştan beri var olan işlevlerimizden bir tanesi. Ta Göktürk kitabelerinde Bilge Kağan'ın taşa vurduğu şeylerde, devleti toparladıktan sonra en sonunda söylediği şey yine odur. "Milleti kalkındırayım, besleyeyim diye seferler yaptım." dedikten sonra dönüp bu dağınık milletle ilgili "Açları doyurdum, çıplakları giydirdim, yoksul milleti zengin ettim." diye devam eder, "Az milletimi çoğalttım, artık kötülük yok. Ötüken'de durduğumuz sürece -yani töreye bağlı olduğumuz sürece- Türk milletine de kötülük olmaz." diyor. "Töre" dediğimiz şey de işin manevi boyutu, kuralları, geleneklerimiz, göreneklerimiz, devlet yönetim şeklimiz. Onun için bu Bakanlığı önemsiyoruz. Dün Diyanet İşleri Başkanlığımızın bütçesi vardı. Orada da söyledik, bu kurumlar kesinlikle siyasete kurban edilmemesi gereken, "alet" demiyorum bakın, kurban edilmemesi gereken kurumlar.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim şimdi değil, ta 60'lı yıllardan beri söylediğimiz bir sosyal güvenlik sistemi vardı. Aslında sosyal yardımların da bunlarla beraber tamamının birleşmesi lazım. Her ne kadar sizde şimdi sosyal yardımlarla ilgili birim olsa da bu bizim istediğimiz düzeyde bir kurum değil. Sosyal güvenlik sistemiyle beraber farklı bir şekle bürünmesi gerekiyordu.
Tabii, bu çerçevede bakınca da önce tek tek rakamları konuşmaya vaktimiz yok yani şu şöyle oldu, bu böyle oldu değil, ben daha çok işte burada yaşamış olduğumuz ahlaki yozlaşmadan, küreselleşmeyle beraber her şeyi tüketen bir toplum olmanın getirdiği aile değerlerinin aşınmasından bahsetmek için böyle bir giriş yaptım. Asıl sorunumuz bence bu. Az önce Sayın Gizligider kısmen söyledi başlarken.
Değerli arkadaşlarım, burada, zannediyorum, ilk Sayın Temizel de benzer şeylerden bahsetti, yoksulluğun azaltılması ile yoksulluğun yönetimi gibi. Ben de benzer şeyleri söylüyorum ama asıl olan burada onların gitmesi için önce bizim bir anlayışımızı değiştirmemiz lazım. Yani biz, sadece, tamam, bugün yoksul var, yardım edelim, olayı çözelim. Şiddet var, bunları sığınma evine alalım, olayı çözelim. Taciz var, tecavüzcüleri cezalandıralım.
Peki, bu sosyal doku nasıl düzelecek Sayın Bakanım? Yani Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, sosyal ödemeler bakanlığı değilsiniz. Yani sadece tedavi bakanlığı, geçici olarak değil, ondan sonra sağlığımızı nasıl devam ettireceğimiz konusunda da bazı çalışmalarımız olması lazım. Onun için de biz MHP olarak hem Diyanet İşleri Başkanlığına söylediğimiz şey, Millî Eğitim Bakanlığına söylediğimiz şey, okullardan itibaren, bu değerler eğitiminin ilkokuldan, anaokulundan itibaren farklı bir şekilde ele alınması, sizin de bu konuda öncülük etmeniz.
Burada iki saat şimdi konuşacak hâlimiz yok ama belli araştırmalar yaptırıyorsunuz. Bunlarla ilgili usul hatalarını Sayıştay yazmış, ben onlara girmek istemiyorum yani onları siz tamamlarsınız ama o araştırmaların sonuçlarından bir şey çıkaralım. Yani o aksaklıkları siz kendi aranızda giderin, bir dahakinde gelirse, avans bitince o zaman sorarız. Şimdilik fazla oralara girmeyelim ama TOKİ'yle ilgili olanı önemsiyorum çünkü TOKİ deyince bizim kafamız hemen hep böyle rant işleri, bilmem ne, usulsüzlükler geliyor yani o konudaki şeyleri önemsiyoruz. Diğerleri araştırmadır, ihaledir, onlarda birtakım eksiklikler olabilir, tamamlanır, siz de zaten gerekli şeyleri yapmışsınızdır Sayıştayla görüşerek. Önümüzdeki sene onu sorarız. Ama burada protokol dışı birtakım dayatmalar olduğu zaman onlara sizin de dikkat etmeniz gerekiyor. İşin özeti, onlarla fazla uğraşmayalım diye söylüyorum, biz bu maneviyat eğitimini, değerler eğitimini yapmak zorundayız. Siz de Millî Eğitim Bakanlığıyla beraber, hatta Diyanet İşleri Başkanlığıyla beraber yaz okulları dâhil olmak üzere, Kur'an kursları dâhil olmak üzere bir eğitimden geçirmemiz lazım. Ben dün şok oldum arkadaşlar; haberi okudum, hem de Ankara'da bir aile yani karısını, 2 tane çocuğunu vurup ondan sonra intihar etmiş, Allah rahmet eylesin. Şimdi, buna cinnet geçirdi diye bakıp geçersek aynen deminki gibi artık hepimiz materyalist olmuşuz, hep fiziksel olaya bakıyoruz, işin arka boyutu, maneviyatı, nereden geliyor, nasıl olur? Yani sonra ayrıntısını tesadüfen bir gazetede okudum, önce bilmiyordum. Tecavüzle ilgili davanın celbi gelince adam delirmiş, daha önce söylemediler diye. Peki, şimdi, bu nasıl olacak yani? Arada bunları daha önceden birtakım şeylerle; eğitimcilerle, sosyal destek uzmanlarıyla, psikologlarla bir şekilde bakmak lazım. Yani bir toplumsal bir taraftan ona bakalım ama bunu azaltacak önlemleri de, aile mefhumunu da güçlendirecek şeyleri yapmamız lazım. Biz hep böyle şartlanmışız, o günü kurtaralım, yoksullar, hemen yardım edelim, tamam. Yani balık tutmayı öğrenmemiz lazım. Bizim o gün verdiğimiz balık... Sayın Gizligider kalktı herhâlde, "sürdürülebilirlik" diyordu. O bir konuyla ilgili söyledi ama sosyal yardımlar açısından da bu sürdürülebilir mi? Bu kadar yoksulun olması... Az önce Sayın Usta rakamları verdi, ayrıntılı olarak tekrara girmemizin bir anlamı yok. Aile bütünlüğü nasıl devam edecek? Yani aile bütünlüğünü devam ettirelim ama parayla teşvik olmaz, bunlar eğitimle olur. Geçmişten bugüne gelen bir süreç olması lazım. Önce ahlaki yozlaşmayı önlemeden bu olmaz. Siz bir taraftan evlenmeyle ilgili söylüyorsunuz ama toplum bütün televizyonlardaki evlenme programlarına kilitlenmiş. Dün RTÜK Başkanına sorduk, "Efendim, işte, şu kadar ceza yazmaya başladık, şöyle uyardık." diyor. Böyle bir şey oluşmuş yani sosyal medya ve eğlence medyasına herkes takılır olmuş. Bir şey okuyalım, bakalım veya bir şey var kısmı artık zayıflamaya başlıyor. Demek ki kökten bir reform yapmak lazım. Sadece, özü itibarıyla, bu yardım bakanlığı parasal bakanlık değil, işin diğer boyutlarını da hep beraber düşünmemiz, buradan da yapılacak bir şey varsa yapmamız lazım.
Şimdi, onun için dedim, Sayın Gizligider gitmiş ama arkadaşları burada, siz de buradasınız. "Özel sektör de başı örtülüleri almıyor." dedi. Şimdi, burada eğer çifte standart yaparsak ben de -kendi Bakanlığınızla ilgili zaman zaman şikâyetler geliyor, başka yerlerde de geliyor- Kabinenin bir üyesi olarak size söyleyeyim. Vatandaş geliyor, belediyenin taşeron şirketinde işe alınacak, "Git, AKP'ye üye ol, gel." diyorlar. Somut olarak bilgiler verebilirim sadece zaman almayayım diye... Veya tayini çıkacak, terfi edecek, eş durumundan bir yere gidiyor, "Sendikanı değiştir, MEMUR-SEN'e geç." diyorlar. Şimdi, bunun o baskıdan ne farkı var? Yani hepsi için duyarlılık göstermezsek yarın arkamızda hak verecek kimse bulamıyoruz Sayın Bakanım. Bu konularda duyarlı olmamız gerekiyor, kişi hakkı, kul hakkıyla ilgili konularda bir değerlendirme yapmamız lazım.
Az önce gelen bir şeyi size aktaracağım, notunu vereceğim ama. Burada HDP'li milletvekili arkadaşlar demin oradaki şartlardan bahsetti. Silopi kamu kurumunda, tayini çıkmış eşinin, şu an raporlu duruyor, mecbur gelecek ama gidip oradan çıkış belgesini alıp buraya gelemiyor, sokağa çıkma yasağı var. Yani bu hâle gelmiş durumdayız. Bakın, tayini çıkmış, alıp ilişiğini kesip Antalya'ya gelemiyor vatandaş, şu anda oradaki fiilî durumdan dolayı. Buradan şunu söylemeye çalışıyorum: Şu oldu, bu oldu, filanca onu yaptı, falanca bunu yaptı değil, hepimiz duyarlı olmak zorundayız. Rakamlara takılıp kalırsak, demin Sayın Usta'nın dediği gibi, hâlâ bize 2002'yi anlatırsanız o olmaz. Yarın ne yapacağız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN - Veriyorum ilave süre.
Buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yani bu sosyal dokudaki bozulmayı nasıl onaracağız? Bunlarla ilgili ne gerekiyor; para mı lazım, pul mu lazım, eğitim mi lazım yani eğitmen mi lazım, başka bir şeyler mi lazım, onlara biraz kafa yoralım. Gerçekten bu sosyal gerilimi düşürmediğimiz zaman karşılıklı olarak o gün birimiz ötekine kızıyor, hangimiz yorgunsak, canımız sıkkınsa o biraz daha farklı konuşuyor ama neticede bir şey üretemiyoruz, üretiyormuş gibi yapıyoruz. Dolayısıyla sizin Bakanlığınız bu konularda bu açığı kapatabilecek, bu söylediğimiz, işin ayrıntısı gibi görünen ama esası olan asıl eğitim kısmını aileden başlayan ve okulda, kreşte başlayan eğitimi, bence biraz daha değerler eğitimini dikkate alırsak, çalışmayı da ibaret olarak görürsek... Balık vermek güzel ama bir günlük balık verip ertesi gün balık tutmayı öğretmek lazım. Yani balık vermemek de iyi değil, aç çünkü. Ama ertesi gün eğer ona balık tutmayı öğretmiyorsak artık bir daha hayatında balık tutmayla uğraşmaz, önce balıktan vazgeçer, sonra kuru fasulyeye, sonra ekmeğe... Sonra ekmeği de bulamayabilir yani şartlar uygun olmadığı zaman. Hep beraber, o "sürdürülebilirlik" dediğimiz kavram işte, evet, yardım edelim ama bir taraftan da istihdamı teşvik edelim, bir taraftan kadın istihdamını, genç istihdamını teşvik edelim ki o yozlaşmalar olmasın.
Ben bu Bakanlığın bütçesinde bunların daha önemli olduğunu düşünüyorum. Zaten her bakanlıkta konuşamıyoruz. Dün akşam dediğim gibi, biraz Diyanette sıkıntılarımız olduğu için, din eğitimiyle ilgili de diğer konularda da, bunlara değindik, inşallah dikkate alınır. Bu kapsamda çalışmayı da bir ibadet olarak anlatmak zorundayız ki insanlar yatarak hayatını devam ettirmesinler. Bizim -İbrahim yok ama gene felsefe yapardı, Sayın Bilgiç de yapabilir- Siyasal Bilgilerde okuduğumuz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bitiriyorum Başkan ya, bir kitap ismi vereyim, reklam olmaz yani. Önemli şeylerden bir tanesi Max Weber'in sosyolog olarak "Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu" kitabıydı. Okuduğumda hakikaten o günün şartlarında dikkatimi çekmişti. Bizim de dinimizde... "Yarın ölecekmiş gibi ahiret için, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışın" düsturuyla olması gerekir. Dolayısıyla çalışmayı, iş yapmayı teşvik etmemiz lazım. Onları da bu yardımlara bağımlı hâle getirmeyelim. Dünya Bankasının, dış ülkelerin, Sayın Temizel'in söylediği gibi, az önce Sayın Usta'nın söylediği gibi, bu yoksulluk derecesini azaltmanın yolu üretmek, yatırım yapmak, istihdamı artırmaktır. Aksi takdirde belli şekilde bağımlılık yaratırız, sonrasında da o bağımlılıktan dolayı bir şey olduğu zaman da ahlaki yozlaşma pik yapar. İnşallah bunları da yaparız. Sizler de önlem alırsınız, biz de destek oluruz.
Teşekkür ederiz diyor, bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.