Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 24 .07.2024 |
YÜKSEL TAŞKIN (İzmir) - Ben de kısa tutacağım, teşekkür ediyorum.
Tabii, bahsedilen pek çok konuya girmeyeceğim ama hepimiz sabırlı olmalıyız. Burada hiçbir marjinal milletvekili yok, herkes meşrudur, herkesin temsiliyeti meşrudur, hoşumuza gitmeyen lafları olabilir ama hakikaten tahammül etmemiz lazım. Yani iktidarda olmak da zordur çünkü sürekli eleştiriye maruz kalırsınız. Hakikaten övgü zamanı değil bu yani burada olmuş olan şeyleri övmek gibi bir şeyimiz yok. Tam tersi, aksayanı eleştiririz yani bu konuda hakikaten herkesi biraz daha toleranslı olmaya davet ediyorum.
Şimdi, vekilim aslında çok güzel bir yer edindi. Siyaset bilimci kimliğimle biraz ukalaca bir kavram... "Bölünmüş sadakat" diye bir problem var Türkiye'de. Yani bölünmüş sadakat şudur... Siz bir strateji çizdiniz, güzel bir sunum yapıldı, iyi niyetinden şüphe duymadığım bir sunumdu bu. Bir strateji var, Anayasa'ya bağlısınız siz; anayasal hükümlere, yasal hükümlere bağlı hareket ediyorsunuz. Bu konudaki girişimlerinizi de ben olumlu görüyorum. Fakat bölünmüş sadakat probleminiz var yani yukarıdan kurulan otoritenin en aşağı birimine, en aşağıdaki bürokrata kadar işleyebilmesi için bölünmüş sadakat sorununun aşılması lazım. Nedir bu? Yani çok soyut bir şey yok burada. Bir şahıs; bir çeteye, bir siyasi partiye, bir cemaat liderine daha yüksek bağlık görüyorsa size olan bağlılığı sadakati sıkıntılı hâle geliyor. Şimdi, biz bu çukurdan bir türlü çıkamıyoruz. Daha önce böyle görüntüler vardı, Mehmet Ali Ekmen Vekilimin verdiği örnek de bir başka versiyonu. Yani biz buradan çıkamayacak mıyız? Darbeden hemen sonra Numan Kurtulmuş Bey'in şöyle bir lafı vardı: "Devleti bütün kesimlere açmamız lazım." diyordu. Çok doğru, bu hedefe ulaşamıyoruz. Yani belli dünya görüşüne sahip, belli backgrounddan insanların devlete alınmadığına dair bir algı var. Benim sorum da yine çok net açıkçası: Kolluk kuvvetlerinin bir partinin, hareketin sembolü sayılabilecek işaret, simge ve benzeri şeyler kullanmaları ne kadar doğru? Kıyafet vesaire her bakımdan daha tarafsız bir görüntü vermek, devlet otoritesinin güven inşası bakımından daha doğru değil mi?
Bir de son olarak bunu ek yapacağım, bu son cümlem: Yine, benim bahsettiğim sizin otoritenizle sorunu olabilecek şahısların, belli birimlerin Anayasa'nın 34'üncü maddesini kesinlikle...
NACİ ŞANLITÜRK (Ordu) - Diğer milletvekillerinin sataşmaları da oldu...
YÜKSEL TAŞKIN (İzmir) - Sataşma olabilir, siz öyle algılayabilirsiniz ama Anayasa'nın 34'üncü maddesi hepimizi bağlıyor, sizi de beni de bağlıyor. Buraya yoğun bir direnç olduğunu görüyorum, bunu aşmamız gerekir; sizin de görevinizdir bu, diye bitiriyorum ben.