| Komisyon Adı | : | DİJİTAL MECRALAR KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 16 .08.2024 |
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Çok değerli milletvekillerim, çok değerli basın mensupları, çok değerli Türkiye Büyük Millet Meclisimizin raportörleri, uzmanları, danışman arkadaşlar, çok değerli misafirler, çok değerli uzman arkadaşlar; toplantı yeter sayımız vardır, toplantımızı açıyorum.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Çok değerli milletvekillerim, bu çalışma süremizin 9'uncu Toplantısını yapıyoruz. Biz Komisyon üyelerimizle yaptığımız değerlendirme sonucunda yaz dönemi için toplanma kararı almıştık. Çok değerli milletvekillerimizin verdikleri dilekçeyle toplanma kararı almış bulunduk. Bu toplantıyı çok daha önce yapacaktık ama Meclisteki hem çalışmalar hem İç Tüzük hem de diğer sebeplerle toplantımız bu tarihe alındı, bu tarihte yapıyoruz. Nezaket gösterip bu yaz döneminde toplantımıza katıldığınız için hepinize şükranlarımı sunmak istiyorum.
Çok değerli milletvekillerim, çok değerli misafirler; gerçekten dijital dünya o kadar yoğun bir gündemle hareket etmekte ki hem Türkiye'de hem dünyada inanılmaz bir sürecin içindeyiz. Biz neredeyse her toplantımızda dijital çağın başladığından bahsettik ve artık bu çağın içindeyiz ve bu çağın içinde yaşıyoruz. Geçen haftalarda birtakım gelişmeler oldu; bu gelişmeleri konuşacağız, değerlendireceğiz ama şunu özellikle belirtmek istiyorum, bunu neredeyse her toplantıda ifade ettik ama bir kez daha dile getirmek isterim. Meselemiz şudur: Biz yasaklamalara, sansüre karşı olan bir Hükûmetiz ve partiyiz. AK PARTİ'nin yirmi iki yıllık iktidarı döneminde bu ağlar, dijital mecralar başta hukuksal, yönetsel altyapısı olmak üzere Türkiye'de gelmesi, faaliyet göstermesi, temsilcilik açması ve bir müzakere sürecinin yürütülmesi hep bu dönemde olmuştur. Sizlere birazdan birkaç rakam vereceğim. Türkiye dünyada en fazla sosyal medya kullanan, takipçisi olan, abonesi olan ülkelerden biridir. Aslında söyleyeceğim rakamlar dahi nasıl bir meseleyle karşı karşıya olduğumuzu bir kez daha ortaya koymaktadır.
Çok değerli milletvekillerim, bizim Komisyonumuz kurulduğundan bu yana biz hep şu atasözlerini dile getirdik: "Dijitalleşme gündemi siyasetüstü bir konudur. Dijitalleşme meselesi iktidar-muhalefet gerilimine kurban edilemeyecek kadar önemlidir ve Türkiye'nin geleceğidir. Dijitale sahip olan geleceğe sahip olur." dedik, birincisi bu. İkincisi, yine sizlerin de çok önemsediği, değerli gördüğü gerçek hayatta suç olanın dijital dünyada da suç olduğu gerçekliğidir. Biz tüm çalışmalarımızı son tahlilde Türkiye Büyük Millet Meclisinin İçtüzüğü'ne göre bir ihtisas komisyonu olarak yürütmekteyiz. Bizim, zatıalinizin, tüm vekillerimizin bildiği üzere, biz icra yerinde değil, yaptırım makamında değil, biz yasadan kaynaklanan, İç Tüzük'ten kaynaklanan istişare etme, değerlendirme, danışma ve tavsiye niteliğinde kararlar alabilmekteyiz. Fakat sizlerin de takdir edeceği üzere, son tahlilde Türkiye Büyük Millet Meclisinin alacağı tavsiye kararı yürütmenin aldığı kararlar kadar önemlidir ve değerlidir; belki de ondan daha değerlidir. Dolayısıyla, biz bu noktada bir taraftan özgürlüklerin sonuna kadar kullanılmasını ama aynı zamanda kamu düzeninin korunması, çocuğun korunması, bireyin korunması, veri mahremiyetinin sağlanması, dijital dünyada yargısız infazlara karşı hukukun ve kişinin korunması noktasında bir paradoksu beraberce yönetiyoruz, bir praksisle karşı karşıyayız her kararımızda. Mesele şudur: Biz sosyal medyanın ve dijital mecraların geleneksel, konvansiyonel medya ve basına karşı fikirlerini açıkça dile getirmesi ve buraların -her zaman konuştuğumuz üzere- şehirlerin yeni agoralar olması, yeni özgürlük meydanları olması noktasında bir genel yaklaşımımız vardır. Fakat tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bu konular konuşulmaktadır, konuşulmaya devam etmektedir. Bizim de bu meseledeki yaklaşımımız fikir hür, yorum serbesttir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde her mesele usulü ve üslubu içerisinde konuşulmalı, değerlendirilmeli ve o meşhur sözde olduğu gibi "Fikirlerinizin hiçbirine katılmıyorum fakat söz söyleme hakkınızı sonuna kadar savunuyorum." yaklaşımıyla birbirimize hoşgörü, tahammül ve müzakereci demokrasi içerisinde meseleleri ele almamız lazım.
Son tahlilde, geldiğimiz noktada -birazdan sözü sizlere bırakacağım- sosyal medyanın yapıcı etkisi yıkıcı etkisine göre daha zayıftır, bunu hepimiz görmekteyiz. Türkiye'de 20 milyon genç insanımızın, genç kardeşimizin olduğunu düşündüğümüzde, Türkiye'de insanların günün yedi saatini internette, üç saatini sosyal medyada geçirdiğini kabul ettiğimizde, aslında nasıl bir fırsatla ve nasıl bir tehditle karşı karşıya kaldığımızı hep beraber görmekteyiz. Türkiye'nin yapay zekâyı konuşması gerekirken birtakım içerikleri konuşması ve bunun üzerinden yeni bir kutuplaşmanın ortaya çıkması gerçekten manidar bir durumdur. Biz aslında sosyal medyanın siyasetüstü bir mesele olduğunu dile getirirken, bunun da bu kutuplaşmaları engelleyecek nosyonuna dikkat çekmek isterken bugün maalesef böyle bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Geldiğimiz noktada bizim Dijital Mecralar Komisyonumuz bir sosyal medya komisyonu değildir, bizim Komisyonumuz Dijital Mecralar Komisyonudur. Dijital mecralarda kadına şiddet, pedofili, çocuk istismarı, sanal kumar, ırkçılık, nefret suçları, ötekileştirme, dijital faşizm gibi hepinizin kabul edeceği birtakım tartışmaların olması aslında nasıl bir meseleyle karşı karşıya olduğumuzu ortaya koymaktadır.
Yine, özellikle veri mahremiyetinin sağlanması noktasında çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıyayız. Yine, değerli arkadaşlar, maalesef özel hayatın gizliliği, İslamofobia, din karşıtlığı gibi bir içerik paylaşımları daha çok öne çıkmaktadır. Biz sosyal medyanın daha yapıcı bir etkiye kavuşması için 5651 sayılı Yasa'dan başlayarak gerçekten bu konuda yapıcı bir, pozitif bir gündemle çalışmalarımızı yürütmekteyiz. Fakat şunu da görmek gerekiyor: Bir taraftan dediğim gibi bireysel özgürlükler, öbür taraftan da kamu düzeninin sağlanması çok çok önemlidir.
Ben toplantının başında birkaç rakamı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu arada bu verileri We Are Social 2024 Ocak rakamlarıyla paylaşıyorum, referansı da vereyim ki yani çünkü bu konuda farklı rakamlar var, farklı rakamlara saygı duyuyoruz, bizim referansımız belli. Bakın, Türkiye'nin X'de 20 milyon, YouTube'da 57 milyon -düz rakam söylüyorum- Instagram'da 57 milyon -muhtemelen son dönemde yapılan tartışmalarla rakam 60 milyona çıkmıştır- TikTok'ta 37 milyon, Facebook'ta 34 milyon, LinkedIn'de 16 milyon takipçisi var. Bunu bir kez daha sizlerin aracılığınızla ifade edeyim. X'te dünyada 7'nci sıradayız, YouTube'da 11'inci sıradayız, Facebook'ta 15'inci sıradayız, TikTok'ta 10'uncu sıradayız, Instagram'da 5'inci sıradayız, LinkedIn'de ise 13'üncü sıradayız. Bu rakamları söyledikten sonra iki konuya daha değinip sözleri size bırakmak istiyorum.
Değerli milletvekillerim, çok değerli misafirler; biraz önce dile getirdiğim gibi sosyal medya ve dijital dünya bütün dünyada çok tartışılmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan tartışmalara tekrar referans vermek istemiyorum. Gerçekten artık hibrit bir siyasal iletişim kampanyasının yapıldığını görüyoruz, hibrit savaş gibi hibrit bir siyasal iletişim kampanyasının yapıldığını görüyoruz ve Amerika'da cumhuriyetçiler ile demokratlar arasındaki siyasal mücadelenin meydanlardan, salonlardan daha çok dijital platformlarda yürütüldüğünü ve dijitalleşen siyaseti görme bağlamında ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. İki demeci hatırlatıp sözü size vermek istiyorum değerli arkadaşlar.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron 17 yaşındaki gencin polis tarafından öldürülmesinin ardından protestoların yaşandığı şehirlerin belediye başkanlarıyla bir araya geldiğinde şu demeci verdi: İşler çığırından çıktığında erişimi düzenleyebilecek veya kesebilecek konumda olmalıyız ve toplumsal kargaşanın önüne geçmek için sosyal medyanın kontrolü ve erişime kapatılması olasılığını değerlendirmesi gerektiğini söylemiştir. Fransa Cumhurbaşkanı Macron "Hassas içeriklerin kaldırılmasını talep edeceklerini, sosyal medya vasıtasıyla -ben burayı çok önemsiyorum- şiddetin taklit edildiği ve bunun genç yaştaki insanları bir nevi gerçeklikten ve gerçek dünyadan kopardığı, bazı gençlerin sokakta kendilerini zehirleyen video oyunlarını oynadığı hissine kapılıyoruz." şeklinde bir demeçte bulunmuştur. Yine Fransız Senatosunda sosyal medyayla ilgili içeriklerin düzenlenmesi noktasında kararlar alınmıştır.
Biliyorsunuz, 30 Temmuzda İngiltere'de yine mülteciler üzerinden yaşanan çok acı olaylar oldu. Tabii, bir parantez açarak şunu da söylemek isterim: Avrupa'nın aydınlanma değerlerinin yok sayılırcasına ırkçılığın, nefretin, ötekileştirmenin, din karşıtlığının, İslamofobiyanın bu ülkelerde yükseliyor olması aslında Avrupa değerlerinin de intihar ettiğinin ve Avrupa değerlerinin de yok sayıldığının bir ispatı olduğunu belirtmek isterim. İngiltere'nin yeni Başbakanı Starmer İngiltere'de yaşanan bu toplumsal şiddet olayları karşısında iki sosyal medya şirketine ve onu yönetenlere seslenerek sosyal medyanın inanılmaz bir imkân ama sorumluluk da taşıdığını, şiddet olaylarının internet ortamında körüklendiğini, bunun bir suç olduğunu ve hukukun her yerde geçerli olması gerektiğini, internette şiddeti övmenin suç olduğunu, ifade özgürlüğü olmadığını, sosyal medya platformları için burada uyulması gereken bir denge olduğunu ifade etmiştir. Herhâlde hepimizin altına imza atacağı sözler olduğunu bir kez daha belirtmek isterim. Tabii, Instagram'a erişim engelinin getirilmesi daha sonra bunun kaldırılması, bu tartışmalar başta katalog suçlar olmak üzere yasadan kaynaklanan birtakım düzenlemelerdi ve Instagram'ın açılmış olmasını biz çok değerli buluyoruz. Meta yetkilileri zaten Komisyonumuza geldiler, dinledik ve tekrar bu dönemde yoğun bir diplomasi içerisinde bulunduk.
Diğer taraftan, oyun mecralarının son durumuyla ilgili de şunu söylemek lazım: Değerli arkadaşlar, Adana Mahkemesinin verdiği karara hepimiz uymak zorundayız, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Bizim hep söylediğimiz, dijital mecralar için söylediğimiz mesele şudur: Siz, Berlin'de, Paris'te, Londra'da, Washington'da, Viyana'da hangi hukuka uyuyorsanız, o ülkenin yasalarına ne derece saygı gösteriyorsanız Türkiye'de de buna uymak zorundasınız, bu ricamızı söylüyoruz, bunu da bir ast üst ilişkisiyle değil bir yönetişim anlayışı içerisinde, bir karar alma sürecinin paydaşları olarak dile getiriyoruz.
Öbür taraftan, TikTok meselesi çok konuşuldu, tartışıldı. Dediğim gibi, biz kesinlikle yasaklamalara, sansüre karşıyız. Çünkü zaten bu platformları Türkiye'ye davet eden, bunun her türlü hukuksal, yönetsel, dijital, teknolojik altyapısını kuran bir hükûmetiz fakat son tahlilde her zaman söylediğim bir konu -değerli milletvekillerim burada- biz Türkiye Cumhuriyeti devletini sokakta bulmadık ve kendini yasamanın üzerinde gören anlayışı asla kabul etmiyoruz, kendini yargının üzerinde gören anlayışı asla kabul etmiyoruz, kendini ulus devletlerin üzerinde gören ve kendisini demokrasinin üzerinde gören ve yeni bir din, yeni bir ideoloji vazetme durumunda olan ve ulusaşırı dijital ağların kendilerini dokunulmaz ve kendilerini bütün hiyerarşilerin üzerinde görmelerini en azından böyle davranmalarını asla tasvip etmiyoruz, onaylamıyoruz. Dolayısıyla burada müzakereci demokrasi çerçevesinde biz sorunlarımızı ele alıyoruz, ele almaya devam edeceğiz. Tabii, meseleler uzun, sizleri de dinleyeceğiz. Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi 14.00'te açılacak, bugün toplantılar var, arkadaşlarımızın da zaman sınırı içerisinde fikirlerini dile getireceklerini umuyorum. Diğer komisyonlarda olup toplantımıza gelen milletvekillerimize de teşekkür ediyoruz, bizim Komisyonda herkes fikrini açıkça dile getiriyor.
Ben çok teşekkür ediyorum. Şimdi, sözü size bırakıyorum. Yine, konuşacağız, değerlendireceğiz. Ben hepinize katılımlarınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Basın mensuplarına teşekkür ediyoruz, arkadaşlar sağ olun.
Evet, şimdi, sözü ilk sözü isteyen Sayın Tuncay Özkan Bey'e veriyorum.