Komisyon Adı | : | DİJİTAL MECRALAR KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 16 .08.2024 |
BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Şimdi, şöyle bir cümle kurdunuz: "Dijitalleşme meselesi iktidar-muhalefet gerilimine kurban edilemez." Meseleye zaten şöyle bakmıyoruz: İktidar bir şey yapıyor, hemen bunun karşısında bir konum alalım... Hayat böyle yaşanmaz yani, kendini sürekli olarak birisinin, bir şeyin, bir kurumun, bir partinin karşısında konumlandırarak yaşam kurmuyoruz ama elbette ilkelerimiz, tutumlarımız, düşüncelerimiz var ve meselenin kendisi bu nedenle önümüze geliyor? Bu Komisyonun daha önceki, en azından benim katıldığım çalışma düzleminde de biz meseleyi, meseleleri illa AKP karşıtlığı üzerinden yürütmedik, fikri bir tartışma yürüttük; özgürlükler ve demokrasi bağlamında çok tartışma yürüttük, meselenin kendisi de bizim açımızdan bu.
Sayın Nazım Bey, resmî telefonlara ve cihazlara dair, özellikle Avrupa ülkeleri ve Amerika'ya dair kısıtlamaları, örnekleri verdi ve açıkçası biz de uygulanacaksa milletvekillerine de kısıtlansın "Telefonlarınızda bu olmasın." densin çünkü evet, hepimiz açısından kullanmak zorunda olduğumuz fakat güvenemediğimiz uygulamalar çeşitli nedenlerle. Çeşitli dolandırma yöntemleri de var, bir sürü sıkıntısı var ama hakikaten kamusal ve özel ayırarak tartışmak lazım. Verdiğiniz örneklerin, ben kaçırmadıysam, tamamı kamusal örnekler. Evet, kamusal alanda, kurum telefonlarında, kurum bilgisayarlarında çalışma disiplini açısından kurumlar önlemler alırlar. Bu, özel kurumlarda da böyledir. Biliyoruz, büyük bankaların, vesaire bilgisayarlarından, telefonlarından bu uygulamaların hiçbirine giremezsiniz, hatta belirli siteler dışında girilemez, o kadar kısıtlanmıştır. Bizde de resmî kurumlara ait cihazlarda bu uygulamalar böyle kısıtlanabilir, bunların hiçbirinde bir sıkıntı yok, bunu böyle tartışmayız zaten. En nihayetinde bunlar belirli işleri yapmak, belki hayatı kolaylaştırmak, çalışmayı kolaylaştırmak için kurumların bünyesinde bulunan cihazlar ve bu uygulamalara kurumların ihtiyaçları yok, bu olabilir ama özel hayatın, günlük yaşamın kendisinde... Ya, Roblox'a baktığım zaman ya da Instagram'a ya da Wattped'e ben aslında... Vikipedia yıllarca kapalı kaldı misal. Bunlar için hiçbirimiz ölüp bitmiyoruz, meselemiz bunların avukatlığı hakikaten değil, bunları savunmak illa görevim değil ama Instagram kapatıldığında şöyle düşündüm: Filistin'le ilgili çağrıların, duyuruların, gerçeklerin duyurulduğu bir platformdu aynı zamanda Instagram. Türkiye'de Filistinlilerin sesinin kesildiği bir şeyle karşı karşıya kaldık. Bu da bir sıkıntı, mesela bunu da konuşmak lazım. Sadece Filistinlilerin değil, ezilenlerin, sömürülenlerin, sesini başka yollarla çıkaramayanların kendini ifade ettikleri alanlar sosyal mecralar. Birçok meselede, örneğin birçok kadının yaşadıklarını Twitter'dan Instagram'dan ifşa ederek çözüm ve dayanışma bulduğu, belediyelerin hayvanlara yönelik işkence ve katliama varan uygulamalarının son birkaç hafta içerisinde bu mecralarda duyurulduğu, bu mecralardan halka ulaştığı ve bir basıncın oluştuğu alanlar buralar. Yani bu alanlar çok farklı şekillerde kullanılabilir ama bizim tam istediğimiz gibi kullanılmıyor diye bu alanları kapatmak bir demokrasi ve özgürlük sorununa neden oluyor. Açıkçası bu Komisyondan şunu bekleriz: Bu tip gündemlerin tamamına dair bizim tutumumuz demokrasi ve özgürlüklerin yasaklarla sağlanamayacağı, güvenliğin yasaklarla sağlanamayacağı yönündedir açıklamasını yapması beklenir çünkü örneğin kadınlar açısından da çocuklar açısından da sokakta yaşayan canlılar açısından da SMA'lı bebekler açısından da bu alanlar kısıtlandığı zaman daha fazlası oluyor.
Tuncay Bey örnek verdi; deprem sürecinde bant daraltma uygulaması, bakın, bugün deprem bölgesine gittiğinizde insanların hâlâ ağlayarak değindiği bir mesele. Bu insanlar deprem esnasında sosyal medyaya mı girmeye çalışıyordu, "influencer" takip etmeye mi, fenomenleri mi izlemeye çalışıyordu? O alanı yaşam için kullanmaya çalışıyorlardı ve ağlıyorlar yani bu çok basit bir şey, bir duygu sömürüsü açısından söylemiyorum, kendini tutamıyor insanlar bu meseleyi konuşurken ya da öfkeleniyorlar. İnsanların hayatlarında bu yasakların tekabül ettiği yerleri iyi gözlemlemek lazım. Örneğin, sosyal medyada hepimizin paylaşımlarını ya da paylaşımları dışında, adları üzerinden birçok şey yazılıyor. Yani biz, bu komisyondaki insanlar ya da başka insanlar, hakkımızda sohbet odaları kuruluyor ve buralarda bizimle ilgili neler söyleniyor, birçok insanla ilgili neler söyleniyor. Kendi adıma gidip hiç kimseyi tutuklatmaya çalışmadım ama bir sokak röportajında genç bir kadın -kırıcı bulunabilir ifadeler ama suç olmayan ifadelerle- tutuklandı. Mesela, neden bunu konuşmak zorundayız? Çünkü bunun sadece bir kişiye değil, bütün topluma bir mesaj verdiğini görmek zorundayız. Bütün topluma "Çeneni kapalı tut." Eskiden şey esprisi vardı: "Silivri soğuktur." Bir müddet sonra insanlar şunu demeye başladılar: "Yok, soğuk değil, gideriz Silivri'ye." Bu iş buna döner. Aslında bir karşıtını bastırma hamlesi dönüp o tutumun toplumsallaşmasına neden olur. Ve "Niye sosyal medya bağımlılığı var?" diye tartıştığımızda ya da "Çocuklar niye bu kadar çok kimi oyun programlarının içerisindeler?" bunları tartıştığımızda... Aslında toplumsal olarak başka meseleleri tartışmak zorundayız; ekonomik krizi, fakirliği, çocukların sokakta güvenle oynayamamalarını ve bütün bunları tartışmak zorundayız, meselenin temelinde bunlar da var. O nedenle, yasaklar meselesi sorunu çözmüyor.
Misal, bir örnek vereyim: Bugün düğünler basılıyor. Halay çektikleri, Kürtçe müzik dinledikleri için insanlar tutuklanıyor, gözaltına alınıyor. Karşılığı ne oluyor? Daha fazla halay videosu sosyal medyada yer alıyor, daha fazla Kürtçe müzik videosu sosyal medyada yer alıyor yani aslında karşıtını örgütleme hamlesidir. Ben bunu taktiksel olarak da iktidar tarafından yanlış yapıldığını düşünüyorum. Bizim açımızdan sıkıntı yok, biz muhalefetin ve özgürlük güçlerinin, örgütlülüğün yayılmasını tabii ki istiyoruz fakat bunun böyle bir baskıyla olmasından üzüntü duyuyoruz. İnsanların hapsedilmesinden, insanların sürekli gözaltına alınmasından, evlerinin basılmasından ve açıkçası, mütemadiyen aile kurumunun kutsallığından bahseden bir iktidarın düğünleri basmasından da hicap biz duyuyoruz. Bu meselelerde bir toplumun büyük kesimlerinin, halkın yani bütün toplumun -büyük kesimlerinin değil, tamamının- haklarının -bakın, "çıkar" demiyorum- gözetilmesi gerekiyor. Tamamımızın bu yaşam içerisinde kendinin nasıl gerçekleştirildiğiyle ilgili -evet, devletin sorumluluğu vardır ama- bu motamot nasıl insanlar olacağımızı değil, kendimizi gerçekleştirme hakkımızın sağlanması yönündedir. Burada böyle bir sorun var.
Bir de bir şey söylemek istiyorum: Tuncay Bey daha önce de bahsetmişti ama bu Batman intiharları meselesinde, orada, Batman'daki ve o bölgedeki kadın kurumlarının şöyle bir tespiti vardı: Bu kadınlar çoğunlukla intihar ettirildiler yani ve hâlen Batman'da ara ara intihar oranları artar. Oradaki toplumsal yapının kadınların yaşamları üzerinde kurduğu baskı evet, bir intihar edenler...
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Kadınlara özgürlük nedeniyle... Aile Bakanlığının şeyi de sizin söylediğiniz...
BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Yani eğer kadınlar, özellikle genç kadınlar ailenin çizdiği sınırlardan, toplumun çizdiği sınırlardan bir tık çıkarsa ya baskı sonucu, artık yaşadıkları buhranlardan dolayı intihar ediyorlar ama çoğunlukla aile "Onurumuzu, şerefimizi lekeledin." diyerek intihar ettiriyor "Biz seni vurmayacağız, sen kendini vur." Yani aslında meselenin kendisi... Ya, Televole'yi kapatırsın, onu kapatırsın, bunu kapatırsın ama özgürlük televizyon olmasa da... Kadınların oy hakkı mücadelesi televizyondan çok önce örneğin. O yüzden, özgürlükler mücadelesi her daim olacaktır ve yasaklar sadece burada özgürlükler mücadelesinin gündemi olacaktır. O nedenle...
Ya, bu arada bu Komisyonun hakikaten çalışması açısından bizim de hoşumuza giden bir şey var: Tartışma zemini daha güçlü fakat sonuç zemini sıkıntılı. Buradan sonuç çıkaramıyoruz yani ortak bir tutum çıkarmak gerektiğini düşünüyoruz örneğin bu gündemle ilgili. Bu gündemin kendisini de sadece Instagram'ın kapatılması olarak düşünmüyoruz. Hakikaten, yasaklama ve sansürün, güvenlik ve özgürlükler açısından çözüm olmadığını düşünüyoruz şeklinde. Birçok meseleye değinme ihtiyacım var ama açıkçası birçok noktada değinildi ve geçmişte çok konuştuk yani bundan önceki toplantılarda çeşitli şekillerde temas ettik.
Ben şimdilik teşekkür ediyorum.