KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, Sayın Bakan, tabii, sizin Bakanlığınızla ilgili olarak ekonomideki temel problemlerden bir tanesi, bana göre en önemlisi verimlilik problemi, daha doğrusu verimsizlik veya verimliliğinizin düşük olması problemi; bu da sizin Bakanlığınızın daha çok ilgi alanına, görev alanına giriyor. Bununla ilgili olarak bize dağıttığınız dokümanlar içerisinde Bakanlığınızın -birazdan azıcık detaylarını da ileteceğim- bu, toplam faktör verimliliğiyle ilgili bir çalışması var; gayet de güzel bir çalışma, hoşuma gitti. Fakat tabii, kaynakları kıt bir ekonomiyiz, tasarruflarımız kendi ekonomimizin büyümesini finanse etmeye yetmiyor; dolayısıyla dış tasarruf, dış kaynak ihtiyacı olan bir ekonomiyiz; özellikle AK PARTİ hükûmetleri döneminde de bu dış kaynak ihtiyacı aslında azalmadı, arttı; bunun rakamları çok net bir şekilde var.

Şimdi, bunun için yapılması gereken en önemli meselelerden bir tanesi yani kaynakların, ülke çapındaki kaynakların -sadece kamu kaynağı anlamında demiyorum- etkin kullanımının sağlanması lazım. Şimdi, bizim kaynaklarımız, özellikle yine sizin iktidarınız döneminde büyük ölçüde verimli olmayan, üretken olmayan alanlara gitti; inşaat yani konuttur, AVM'dir veya bazı altyapı... Altyapı yatırımlarına karşı olduğumuzdan değil, yanlış anlaşılmasın ama bugün ihtiyacımız olmayacak, yirmi yıl sonra ihtiyacımız olacak altyapı inşaatlarının da şimdiden yapılmış olması ve bunların tabii, borçla finanse ediliyor olması aslında kaynakların etkin kullanımı anlamında ciddi sıkıntı çıkardı ama benim esas üzerinde duracağım konu imar rantları meselesi. Sizin iktidarınız döneminde, Sayın Davutoğlu'nun Başbakanlığı döneminde buna ilişkin bir kısım çalışmalar biz yaptık, biz de o zaman devlette çalışıyorduk fakat bunlar bir türlü hayata geçirilemedi, bu imar rantlarının vergilendirilmesi. Dolayısıyla, bu alanı yani üretken olmayan alanları ekonomide cazip olmaktan çıkarmak lazım. Bu ihtiyaç bugün her zamankinden daha şiddetli bir şekilde ortada duruyor.

(Uğultular)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Şu uğultuyu bir bitirelim değerli arkadaşlar.

Sayın hatip, devam edin.

ERHAN USTA (Samsun) - İmalat sanayisinin -Hükûmet de diyor, kalkınma planları da diyor, siz diyorsunuz- ekonominin içerisindeki payını artıracağız diyoruz ama bunu bir türlü istediğimiz seviye getiremiyoruz.

Şimdi, bakın, gelişen iyi örnek ülkelere baktığımızda imalat sanayisinin millî gelir içerisindeki payı uzun süre -öyle bir yıl falan değil- yüzde 30'un üzerinde seyretmiş. Dolayısıyla bütün üretim altyapısını tamamlamışlar, etmişler, markalar çıkarmışlar, teknoloji yatırımı yapmışlar. Burada ciddi bir sıkıntımız olduğunu öncelikle ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla, öneri olarak söylüyorum, bu rant meselesinin, imar rantları meselesinin mutlaka Hükûmetinizin gündemi olması lazım; bunu da en fazla sizin dillendirmeniz gerekir diye düşünüyorum konuyla ilgili Bakan olarak.

Şimdi, toplam faktör verimliliği teknik bir konu. Nedir? İşte, büyümenin üç tane kaynağı var. Bir tanesi sermaye stokunu artırıyorsunuz, yatırım yapıyorsunuz; ikincisi, istihdam. Bununla açıklayamadınız her şeyi de hukuk sisteminden kamu yönetimine, eğitiminden sağlığına "toplam faktör verimliliği " diye artık bir şey vardır -bu, literatürde olan bir şey- oraya yüklüyor ve "Oradan arttı." filan diyoruz.

Şimdi, bakıyorsunuz, 1998-2002 yılları arasında toplam faktör verimliliği artışı katılım öncesi ekonomik programda yüzde 0,8; düşük bir oran. Sizin çalışmalarınız da onu hemen hemen benzer; 1998-2003 arası için yüzde 0,9 olarak bulunmuş. Dokümanlar arasında, katılım öncesi ekonomik programla veya kalkınma planı ile sizin dokümanlarınız arasında ara yıllarda aşırı farklılıklar var; onu çok anlayabilmiş değilim. Tabii, rakamların da böyle bire bir tutması gerekmiyor çünkü metodolojiler farklılaşabiliyor; üzerinde durmak istediğim konu esas itibarıyla o değil. Şimdi, burada, mesela, 1998-2003 yılları arasında toplam faktör verimliliğinden büyümeye gelen katkı yüzde 0,9; düşük olmakla birlikte aslında Türkiye'nin realitesini düşündüğümüzde yüksek. Özellikle son dönemlerin bazı yıllarında çok yüksek toplam faktör verimliliğinden büyümeye katkı geliyor. O zaman diyorsunuz ki, mesela, 2023 yılı; toplam faktör verimliliğinin büyümeye katkısı yüzde 1,8 yani 2023 yılı -şöyle bir bakın Allah aşkına- her şeyin sıkıntıda olduğu, bütün uluslararası göstergelerde Türkiye'nin tepetaklak gittiğini... Yani bunların örneklerini daha önce verdiğim için çok uzatmak istemiyorum ama siz bu konuya girdiniz, ben de hem biraz daha makro yaklaşım olsun diye şey yapıyorum. Mesela, Küresel Barış Endeksi'nde, Küresel Huzur Endeksi'nde, Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde, Yolsuzluk Algı Endeksi'nde, Özgürlük Endeksi'nde, Refah Endeksi'nde, Rekabet endekslerinde, Basın Özgürlüğü Endeksi'nde, bütün uluslararası endekslerde endeksin ilk başladığı yıl ve son yıl diye baktığımızda Türkiye sıralamada 30-40 sıra düşmüş. Şimdi, 2023'te bu düşüş hızlanmış, "Nasıl olur?" diyorsunuz o zaman yani Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde, Yolsuzluk Algı Endeksi'nde, Rekabet Endeksi'nde gerileyen bir ülkenin toplam faktör verimliliğinin büyümeye katkısı nasıl 1,8 olur? Bu, çok anlaşılabilir bir şey değil. O zaman büyümeyi tartışmak lazım. Büyümenin bu enflasyondan kaynaklanan, büyümenin yanlış ölçülmesinden kaynaklanan... Burası da "residual" olarak bulunduğu için geliyor burada toplam faktör verimliliğinde yığılan bir şey var. Ama uzun dönemde baktığımızda bunun yine düşük olduğunu, artırılması gerektiğini mutlak surette ifade etmemiz gerekiyor. Niye? Çünkü tasarruflarımız yetmiyor, kaynak ihtiyacı olan bir ekonomiyiz yani kaynağımız bol olsa... Mesela, diyelim ki Çin iyi büyüyor, iyi kaynağı var, rezervi güçlü, toplam faktör verimliliğinden ziyade sermaye stoku artışıyla büyümesini çok yüksek tutabilir, nitekim tutuyor da ama bizim orada sıkıntımız var, zaten ciddi cari açığımız var. Hükûmetiniz döneminde 610 milyar dolar bu ülke cari açık verdi toplamda yani nominal dolarlarla topluyorum, reel dolarla söyleyecek olursak çok daha yüksek bir rakam yapar. Dolayısıyla buradan, millî gelire oran olarak da yıllık bazda yüzde 3,76 gibi bir şey geliyor yani yüzde 5,4'lük büyüme için yüzde 3,8'lik bir cari açık verdiniz. Bu, mesela daha önceki dönemde, sizden önceki yirmi bir yılda ortalama büyüme yüzde 4 ama mesela orada millî gelire oran olarak yüzde 0,6'lık bir cari açıkla bu büyüme finanse edildi.

Dolayısıyla şunu söylemeye çalışıyorum: Dışarıdan kaynak kullanıyoruz -çünküYabancı Sermaye Genel Müdürlüğü de sizde olduğunuz için o yüzden bu meseleye giriyorum biraz da- ancak kullandığımız kaynakları fakat üretken alanlara yatıramıyoruz. Bu, Türkiye'nin önündeki çok büyük bir sıkıntı. Umudunuz da pek yok çünkü kalkınma planına bakıyorum toplam faktör verimliliği artışına "1,1" demiş plan dönemi için, ondan sonra çıkan katılım öncesi ekonomik programda toplam faktör verimliliğinin artışını 2024-2026 dönemi için yüzde 0,8'e çekmişler. Yani aslında, bu modellemeyi yaparken, bu işi yapan arkadaşlar da Türkiye'de toplam faktör verimliliğinden çok daha fazla bir büyüme olması şeklinde bir anlayış içerisinde olmuşlar. Şimdi, tabii, bu olmayınca ne oluyor, ihracatçı ne diyor? Şimdi TİM'in açıklamasını gördüm, hâlâ kurun yatay seyrinden şikâyet ediyor "Kur böyle giderse ihracatta sıkıntıya gireriz." diyor. Dolayısıyla verimlilik meselesi önemli.

Şimdi, diğer bir mesele bu AR-GE meselesi. Tamam, bizim AR-GE mevzuatımız ilk faz için iyi yani bir patent bulma, etme falan ama ikinci fazı nedir bunun? İşin ticarileştirilmesi, paraya dönüştürülmesi, refaha dönüştürülmesi meselesinde hâlâ çok zayıfız. Bunlara da baktığınızda bunun çok zayıf olduğunu görüyoruz. Zaten sizin verdiğiniz örnekte de, mesela sizin sunumunuzda da var, AK PARTİ'den konuşan arkadaşlar da var "Şu kadar AR-GE personeli istihdamına teşvik verdik, şunu yaptık, bunu yaptık." Ya, hep girdi üzerinden konuşuyoruz halbuki artık modern yönetimlerde çıktı üzerinden konuşuluyor. Sonuç ne? Yaptık bu kadar, bu kadar teşviki verdik, bu kadar desteği verdik, trilyonları aktardık ama çıktımız ne? İşte büyümelerimiz ortada yani nihayetinde gelişmekte olan ülkelerle filan baktığımızda geçmişte biz gelişmekte olan ülkelerden daha fazla büyüyorduk, şimdi gelişmekte olan ülkelerle aynı seviyeye düşmüşüz yani emsal ülkelerle rekabet gücümüzde bir azalma var, bir daralma var. Dolayısıyla, para harcıyoruz, evet, hakikaten çok para harcıyoruz yani adres kötü değil baktığınızda "AR-GE" "teşvik" "teknoloji" filan diyoruz ancak bunların çıktısının olmadığını görüyoruz. Mesela, 2002 yılında yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ihracatı içindeki payı yüzde 6,2; 2002 yılında yüzde 6,2; 2006'da yüzde 5,6; şu anda yüzde 3, yüzde 3,5; yüzde 3,9 civarında gidiyor, yüzde 4'ün altında yani yüksek teknolojili ürünlerin ihracat içerisindeki payı düşüyor. Evet yani ihracat arttığı için miktar olarak elbette fazla ama payı? Daha teknolojik ürün mü üretiyoruz diye baktığımızda yüksek teknoloji açısından onun bir altı olan orta yüksekte, evet geçmişe göre bir yükselme var ama yüksek teknolojili ürünlerin payının artmadığını görüyoruz. Dolayısıyla biraz daha bu çıktı meselesinin üzerinde durmamız lazım.

Şimdi, Mehmet Şimşek de söylüyor, diğer siyasi partiler de söylüyor, bizim parti de söylüyor, diyoruz ki "Ya bu vergi istisna ve muafiyetleri var, bunlar çok yüksek, bunların azaltılması lazım." Mesela Maliye Bakanlığının 2025 yılı için tahmini 3 trilyon lira vergi harcaması yani bunu geriye doğru yapamıyor işin kötüsü. Mesela siz yapabiliyor musunuz diye size sormak istiyorum? Ya bu verdiğimiz teşviklerin maliyeti bize nedir? Buna ilişkin bir çalışmanız yok. Yani sizin şimdi bütçeniz 125 milyar TL filan civarında gözüküyor -değil mi öyleydi herhâlde yanlış hatırlamıyorsam Bakanlık bütçesi- ama ben eminim, bu 3 trilyon liranın en az 1 trilyon lirası, belki daha fazlası sizin vergi harcamanız sizin düzenlediğiniz vergilerden dolayı, sizin sorumluluk alanınızdaki işlerden dolayı. Bakın, yanlıştır filan diye demiyorum ama bir şey yapıyoruz değil mi, bunun karşısında elde ettiğimiz sonuç hakikaten beklediğimiz bir sonuç mu? Şimdi, 3 trilyon lira -değerli arkadaşlar- vergiden ben vazgeçiyorum devlet olarak, bu bana ne kadar istihdam sağlıyor, ne oluyor? Yani veya bu tahmin olarak yapılıyor ama bunun geriye doğru uygulaması nedir, ne kadar biz verdiğimiz teşviklerin -yatırımı demiyorum- size gelen, siz ne yapıyorsunuz? Teşvik belgesindeki yatırım tutarlarını toplayıp şu kadar yatırım teşvik edildi veya işte yatırım tahsisli, yatırım taahhütlü avans kredisi şurada burada filan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, toparlayın sözlerinizi.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Spesifik bazı şeylerde yaptığınızı biliyorum yani bazı projelerde, çok yeni programlarda bir çıktıyı ölçmeye yönelik ama o çok cüzi kalıyor. Ama esas büyük montanlı işlerde, bu teşvik uygulamalarının yaptığı işlerde bunu bir ölçmemiz lazım. Ben bunun önemli olduğunu düşünüyorum Türkiye açısından; sizi de yönlendirecek, kamuoyunu yönlendirecek, politika yapıcıları yönlendirme açısından önemli olduğunu düşünüyorum fakat maalesef böyle bir çalışma ne sizde ne de Maliye Bakanlığında var, yani yok.

Şimdi, proje bazlı teşvikler veriyorsunuz, büyük projeler veya işte avans… Ya, şimdi bundan ben emin olun kuşkulanıyorum yani yirmi yedi yıl devlette çalışmış birisi olarak. Kurumların bu kadar yıpratıldığı ve yapılan işlerin şeffaf olmadığı, açık olmadığı bir yerde hakikaten insan düşünüyor; ya acaba yani bunun seçmeleri nasıl yapılıyor, objektif kriterlere bağlanmış mı, bağlanmamış mı yani subjektif değerlendirme mi yapılıyor? İşte yandaşların desteklendiği veya bilmem kimlerin desteklendiği…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Başkanım, birkaç dakika müsaade ederseniz.

Kamuoyunda bunlar çok konuşulan şeyler. Burada şeffaf olmak lazım, objektif kriterlerinizi açıklamanız lazım yani ben firma mahremiyeti anlamında demiyorum ama burada ciddi bir kamu kaynağı kullanılıyor. Yani avans kredilerinde en düşüğü 1 milyar olacak, 300 milyarı üç yılda 300 milyar kullanacaksın dedik değil mi? Biz eğer bu kadar ciddi bir teşvik veriyorsak yani dolayısıyla yapmamız gereken şey bunu objektif kurallara bağlamak. Kurumsallığın bu kadar zayıfladığı bir ortamda bununla ilgili ben ciddi bir sıkıntı olduğunu görüyorum.

Bugün bir arkadaş beni uyardı, bu yatırım teşvik belgeleri eskiden Resmî Gazete’de yayınlanıyordu, görüyorduk; hakikaten ben takip etmemişim, bir süredir, yaklaşık herhâlde bir yıldır filan yayınlanmıyormuş. Bu hakikaten böyle mi? Eğer böyleyse nedenini de bize bir söylerseniz memnun olurum. Bunu küçük bir soru olarak sormuş olayım.

Şimdi, Bakanlığın idari yapısı. Bu Bakanlık bilmiyorum yönetilebilir mi? Şimdi, bakıyorsunuz, işte bu teşvik, yabancı sermaye meseleleri var, bir yanda kalkınma ajansları, işte bölge kalkınma idareleri yani kalkınmayla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Başkanım, birer birer açıyorsun; gözünü seveyim, şunu bir aç üç beş dakika. Daha Samsun'u söyleyeceğim.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Daha Samsun’a gidecekseniz.

ERHAN USTA (Samsun) - Daha Samsun’a gideceğiz yani…

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Ya siz grup adına konuşun Sayın Usta, grup adına bile yetmiyor size.

ERHAN USTA (Samsun) - Gelecek yıl öyle yapacağım.

Şimdi, bölge kalkınma… Bilim ve teknoloji kurumları var, hem kendi bünyenizde var hem de size bağlı ilgili kuruluşlar var. E, bakıyorsunuz işte TSE var, Patent var, KOSGEB var, efendim Ürün Standardizasyon; bunlara ilişkin denetim, denetleme, bilmem ne birimleri var; Piyasa Gözetimi Denetimi var, kalkınma ajansları derken yani ben korkarım ki... Bu yapı çok büyük bir yapı. Yani buradan mesela “Selim Bey’in Kalkınma Bakanlığı olmalı.” şeklinde. Geçmişte bir Kalkınma Bakanlığı vardı ama yanlış kurdular, Planlamayı Kalkınma Bakanlığına dönüştürdüler, o çok yanlıştı, o yanlıştan şimdi geri dönülmüş oldu. Ama belki de hakikaten bir kısım birimlerin Bakanlık bünyesinden ayrılmasının, ayrı bir şeye dönüştürülmesinin ben daha doğru olabileceğini, daha yönetilebilir ve sizin de mesela sanayi ve teknolojiye daha fazla odaklanmanız açısından da önemli olduğunu düşüyorum. Yoksa o ilişkiyi bir kurmaya başlarsanız herkesin birbiriyle ilişkisi var, o zaman bütün bakanlıkları size bağlamak lazım. Yoksa enerji de sizin için yok mu? Enerji verimliliği en önemli konu yani verimlilik açısından. Öyle bakınca işi oraya götürür, orada bir yerde kesmek gerekir diye bunu düşünüyorum.

Şimdi, bu TOGG meselesi. Türkiye'nin yerli bir firmasının olması meselesi, hepimiz bundan iftihar ederiz. Şimdi, bir defa bunun çok ayıp kısmı, bu, seçim malzemesi yapıldı. Bizim Samsun'da da ilçe ilçe -sanki uzay aracı gezdiriyoruz arkadaşlar, yani otomobil sanki yeni bulundu memlekette, tamam mı- böyle bu Togg'ları falan gezdirdik. Şimdi, bakıyorsun, yalnız, sağınızdaki Sayın Bakan Yardımcısının -ismini şimdi hatırlayamadım ama- bu BYD'yle ilgili, o teşvik, vergi mevzuatı filan geldiğinde kendisinin şöyle bir ifadesi oldu yani önümüzdeki yedi on yıllık bir periyotta trend olarak hibrit araçların trendde olacağını, ondan sonraki dönemde full elektriklilerin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bu sefer daha fazla süre verdim Sayın Usta, süre yetmiyor.

ERHAN USTA (Samsun) - Tamam, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Başka bir şey var mı söyleyeceğiniz?

ERHAN USTA (Samsun) - Var, var.

Hemen bitiriyorum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Çok teşekkür ediyorum.

Şimdi, BYD'ye bir şey veriyoruz, ciddi bir vergi teşviki falan da getiriyoruz. Mesela, TOBB temsilcisi orada "Bu bizim TOGG'u olumsuz etkiler." falan dedi. Bir yandan sizin beyanatlarınızı görüyoruz, işte, "TOGG'a ortak bulunabilir veya iş birliği yapabiliriz." şeklinde.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Öyle bir şey demedi.

ERHAN USTA (Samsun) - Vallaha öyle, şeyde, birazdan göstereyim.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MEHMET FATİH KACIR - Ben "TOGG'a ortak bulunabilir." diye bir cümleyi hiçbir yerde kullanmadım.

ERHAN USTA (Samsun) - Ortak değil. Nasıl diyorsunuz? "TOGG'u güçlendirecek her türlü iş birliğine olumlu bakarız." diyorsunuz.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MEHMET FATİH KACIR - İş birliği zaten var.

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır hayır, orada anlaşılan şey...

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MEHMET FATİH KACIR - İş birliği zaten var.

ERHAN USTA (Samsun) - Öyle mi, tamam, peki. Hayır, olmadığını düzeltin, ben bundan memnun olurum.

Ama şu: Yani bu TOGG nasıl rekabet edecek, önümüzdeki dönemde nasıl olacak, bunu bize bir anlatın. Biz bundan mutlu oluruz çünkü buraya ciddi yatırım yapıldı ve beklenti oluştu. Ama benim korkum yani TOGG'un rekabet etmesinde ciddi sıkıntı varmış gibi geliyor. Özellikle, bu BYD'ye yüzde 10'luk vergi teşviki önemli bir teşviktir, ithalat imkânları da vereceğiz. Dolayısıyla, meseleye bu çerçevede baktığımız zaman...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, teşekkür ediyorum.

ERHAN USTA (Samsun) - Son olarak da bu Samsun'la ilgili...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, bayağı bir süre uzattık, arkadaşlar da bekliyor.

ERHAN USTA (Samsun) - Hemen bitiriyorum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Artık, Samsun'u başka bir döneme bıraksanız olur mu?

ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkanım, hemen bitiriyorum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bu Samsun şeyi, ondan sonra antipati oluşturduk diğer şeylerden.

ERHAN USTA (Samsun) - Bir dakika içerisinde bitireceğim.

Çok teşekkür ediyorum.

Hemen bitiriyorum.

Şimdi, benim daha önceden bir kanun teklifim olmuştu, hatta görüşüldü başka bir kanunda. Mesela, Samsun'da medikal sektörle ilgili -Türkiye'de hiç yok, aslında bölgede de yok- ileri teknoloji tematik bir endüstri bölgesi kurulması, ileri teknoloji medikal sektör endüstri bölgesi. O, o zaman yapılamadı, edilemedi ama bizde hakikaten medikal sektörle ilgili ciddi bir kümelenme var, burayı biraz kamçılamamız lazım yani buraları biraz daha özel teşviklerle donatmamız lazım, medikal sektör açısından, makine sanayisi açısından. Bunu sizin bir çalışmanızın, Bakanlığınızın bir çalışmasının... Samsun'un -sadece Samsun olarak düşünmeyin- etrafındaki illerle birlikte bir cazibe merkezi oluşturması burada yani bölgenin kalkınması açısından... İstanbul'un yükünü taşıyacak bir Samsun, bizim hayalimiz o, İstanbul'un yükünü taşıyacak, bütün bölgeye, coğrafyaya hitap eden bir Samsun'u oluşturabiliriz. Bu teşvikler konusunun ben önemli olduğunu... Belli sektörlerde, her sektör için değil ama oradaki kuvvetli olan sektörlere teşvik verilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Bütçenin hayırlı olmasını temenni ediyorum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.