KOMİSYON KONUŞMASI

BURHANETTİN KOCAMAZ (Mersin) - Sayın Başkan, Sayın Komisyon üyesi arkadaşlarımız, değerli hazırun; ülkemizde son yıllarda hemen hemen her alanda şiddetin boyutu iyice artmış, toplumda sıradan, basit sokak ve aile içi kavgalar bile artık neredeyse cinayetle sonuçlanmaya başlamıştır. İş yeri baskınları, silahlı saldırılar, kurşunlama ve cinayet gibi çete olayları son günlerde sokakları tehlikeli ve güvensiz hâle getirmiştir. Sokak ortasındaki iki grup arasında yaşanan silahlı çatışmalarda hiç suçu ve günahı olmayan masum insanlar hayatını kaybetmeye başlamış, kadın ve bebek cinayetleri de artmış, sokaklar âdeta savaş alanına dönüşmüştür. Bu dönemde polislerimize yapılan saldırılar da artmış, suçlularla etkin mücadele sürdürmek için Emniyet ve Jandarma teşkilatımız kollarını sıvamış iken iktidar tarafından terörle mücadele yerine yıllar sonra yeniden müzakere başlatılmıştır. Başlatılan bu terörle müzakere suçluları ve teröristleri de maalesef cesaretlendirmiştir.

Sayın Başkan, emniyet güçlerimiz ülkemize güven ve huzur ortamını temin etmek amacıyla çok zor şartlar altında görev yapmaktadır. Her meslek grubunda olduğu gibi Emniyet teşkilatında görev yapan polislerimizin de önemli sorunları vardır. Suriyeli sığınmacılar, Afrikalı ve Afganistanlı göçmenler Türkiye için artık beka sorunu hâline gelmiştir. Suriyeli sığınmacılar Emniyet teşkilatı için de büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Kaçak sığınmacılar ülkemizi âdeta istila etmiş, kayıtsız bir şekilde ülkemizin her köşesinde rahatça dolaşabilmektedir. Bunların takibi, ne iş yaptıkları ve nerede yaşadıkları Emniyet teşkilatımız tarafından dahi bilinmemektedir. Ülkemizin huzur ve güven ortamı açısından öncelikle Suriyeli sığınmacılar ve kaçak göçmenler ülkelerine geri gönderilmelidir. Sokakta ve herkesin gözü önünde yaşanan şiddet ve cinayet olayları toplumda hemen her kesimi rahatsız etmektedir. Aileler kendinden, eşinden ve çocuklarından "Sokakta başına bir şey mi gelecek, bir kör kurşuna kurban mı gidecek?" diye endişe etmektedir. Sokaklarda yaşanan kanunsuz olaylar, ailelerin endişelerinde ne kadar haklı olduklarını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Son yıllarda giderek her alanda artış gösteren, yaralanma ve ölümle sonuçlanan olaylara "münferit olaylar" deyip geçmemiz mümkün değildir. Bu olayların altında mutlaka iktidarın ülkeyi getirmiş olduğu ekonomik ve sosyal nedenler yatmaktadır. Bunları ortadan kaldırmak da öncelikle Emniyet teşkilatımızın ve yargının görevidir. Emniyet teşkilatımız ve polislerimiz büyük bir gayret göstererek suçluyu yakalıyor ancak savcının karşısına çıktığında bunlar adli kontrol şartıyla serbest bırakılıyor. Sosyal medyada olayla ilgili görüntüler yayınlanmaya başlıyor, yargı tekrar harekete geçiyor ve daha sonra suçlu yeniden polis tarafından alınıyor, daha sonra da o kişilere otuz yıl ceza isteniyor. Bu gibi toplumsal olayları son yıllarda maalesef sık sık görüyoruz. Bu tip olaylar toplumda büyük bir güvensizliğe ve infiale yol açarken maalesef suçluları da cesaretlendirmekte.

Sayın Başkan, öncelikle, polislerimizin askerlik borçlanması konusunda yaşadıkları sorunlara mutlaka bir çözüm getirilmelidir. Emniyet Teşkilatı Kanunu'nda 2015 yılında yapılan düzenleme yüksekokul mezunu ve 2015 öncesi göreve başlayan polis memurlarını mağdur etmiştir. B grubu amirler lisans mezunu olmalarına rağmen A grubu amir statüsüne daha sonra alınmış, yükseltilmiş ancak bazı özlük haklarına maalesef "Yasa geriye işlemez." denilerek engel olunmuştur.

Bunun dışında, polis memurlarımız fazla çalışma saatlerinden yakınmaktadır. Başta seçim, miting ve maç gibi toplumsal olaylarda sabahın erken saatlerinden gece geç saatlere, çoğu zaman da en az on iki saate kadar mesai yapmakta, şark görevlisi polislerimizin aile birliktelikleri de maalesef zarara uğramaktadır. Polislerimizin çalışma saatleri mutlaka yeniden düzenlenmeli, bu saatin üzerine çıkılması durumunda ek ödeme, fazla mesai gibi ödemeler de telafi edilmelidir. Polislerimiz fazla çalışmaktan kendilerine ve ailelerine zaman ayıramadıkları gibi rahatsızlıklarını sık sık dile getirmektedir. Polis memurlarımızın öncelikle kendileri huzurlu olacak ki daha sonra ülkemizde huzur ve güvenliği sağlayabilsinler, huzuru olmayan bir kişinin huzurlu bir ortam oluşturması mümkün değildir. Emniyet teşkilatımız ekonomik kaygı yaşamamalıdır. Bu anlamda karnı tok, sırtı pek olmalı, özlük hakları iyileştirilmelidir. Disiplin kuralları amir ve memur ayrımı yapılmadan bütün teşkilat mensupları için eşit uygulanmalı, gerekiyorsa günün şartlarına göre yeniden düzenlenmelidir. Saygı, sevgi ve hoşgörü esas alınmalıdır.

Emniyet teşkilatında görevli sivil memurlar genel idare hizmetleri kadrosunun Emniyet Teşkilat Kanunu’nda tanımlanmasını ve görev tanımının belirlenmesini istemektedir. Sivil memurların disiplin işlemleri hâlihazırda Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Kanunu dikkate alınarak yapılmaktadır. Sivil memurların disiplin işlemleri bu kanun kapsamından çıkarılarak genel hükümlere göre yürütülmelidir. Şu anda aynı işi yapmalarına rağmen, aynı risk ve sorumluluğu taşımalarına rağmen sivil memurlar terör tazminatı ve yıpranma hakkından mahrum durumdadır. Böylesi hak kayıplarına son verilmeli, sivil memurlar da terör tazminatı ve yıpranma hakkından yararlandırılmalıdır.

Sağlık sorunları nedeniyle on yıllık hizmet süresi dolmadan hizmet sınıfı değiştirilen personeller askerlik muafiyeti konusunda sorunlar yaşamaktadır. Sivil memurlar şehir içi ulaşım hakkından diğer polis arkadaşları gibi yararlanabilmelidir. Emniyet teşkilatında görev alan genel idare hizmetler sınıfı personeline 3600 ek gösterge konusunda da ayrımcılık yapılmıştır. Emniyet teşkilatı bünyesinde görev yapan genel idare hizmetleri sınıfı personelinin tamamına 3600 ek gösterge verilmelidir. Emniyet teşkilatında on yıl ve altı görev yaptıktan sonra genel idare hizmetler sınıfına geçen personel ve Emniyet teşkilatında görevli olan sivil memurlar da emekli olduktan sonra silah taşıma ruhsatı hakkından yararlanabilmelidir. Yardımcı hizmetler sınıfı genel idare hizmetler sınıfına aktarılmalıdır. Teknisyen yardımcıları, işçi ve hizmetlilerin görev tanımları net bir şekilde belirlenerek görev sorumluluklarının dışında başka işlerde çalıştırılmamalı, çalışmaya zorlanmamalıdır. Ayrıca, Emniyet teşkilatında 55 olan emeklilik yaş sınırı personelin isteğine bağlı olarak üç veya beş yıl uzatılmalı. Bu konudaki talep ve beklentiler polisler tarafından herkese iletilmektedir.

Sayın Başkan, Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin geneli üzerindeki görüşlerimizi de şöylece paylaşmak istiyorum: Teklifte makul olarak karşılayabileceğimiz olumlu düzenlemelerin yanında makul olarak değerlendiremediğimiz düzenlemeler de yer almaktadır. Bu konudaki düşüncelerimizi ve önergelerimizi siz değerli Komisyon üyelerimizle paylaşmak istiyorum.

Öncelikle her konuda olduğu gibi burada da mucidi iktidar olan, saraydan gönderilen yeni bir torba teklifiyle karşı karşıyayız. Bu torba teklifte de daha öncekilerde olduğu gibi birbiriyle alakası olmayan 17 kanun ve 1 kanun hükmünde kararnamede düzenleme yapılmaktadır. Bazı maddelerde getirilen düzenlemeler iktidarın kanun yapma ciddiyetinden ne kadar uzak bir yaklaşım içinde olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Kaymakam mülakatlarına yönelik bizlere gelen talepler mutlaka sizlere de geliyordur. Kaymakam adayları “Biz günlerce çalıştık, büyük emek harcadık, emeklerimiz boşa gitmesin. En azından yapılacak olan ilk sınavda tezli yüksek lisans zorunluluğu uygulanmasın.” şeklinde taleplerde bulunmaktadır; bunu da buradan Sayın Komisyon üyelerine bildirmek istiyorum.

Sayın Başkan, kaymakamlık makamları gerçekten çok önemli makamlardır. Her başı sıkışan bu makama başvurur ve çare arar. Yıllarca birçok kaymakam ve valiyle çalışmış birisi olarak söylüyorum, büyük ilçelere atanan kaymakamlar ile valilerin mutlaka tecrübeli ve liyakatli kişilerden seçilmesi sağlanmalıdır. Teklifin 5’inci maddesiyle merkezde bulunan valilerin mali hakları konusunda düzenlemeye gidilmektedir. Biz, burada merkezde görev yapan valilerin mali hakları üzerinde fiilî çalışmaya bağlı ödemeler hariç, il valisine ait ödeme unsurları esas alınarak verilmesini uygun bulmuyoruz. Bir genel müdür veya hâlen fiilî olarak valilik yapan ve sorumluluğu olan bir il valisiyle aynı mali haklara sahip olmasını adil bulmuyoruz.

Bu teklifte bazı düzenlemeler var ki bunlar birkaç ay önce Millî Savunma Bakanlığı tarafından getirilen kanun teklifinin içinde neden düzenlenmedi, bunu da merak ediyoruz. Siz bunu yapmak yerine, rütbe beklemede aranan kriterlerin doğrudan muvazzaf başlayan astsubaylar ile sözleşmeli başlayıp daha sonradan muvazzaflığa geçirilen astsubaylar için aynı hâle getirilmeleri konusundaki düzenlemeyi bu torba yasada getirmeyi neden tercih ettiniz? Mesela, Noterlik Kanunu, Komisyondan yine kısa bir süre önce geçti, daha Genel Kurula bile gelmedi ancak noterlerle ilgili bir düzenlemeye burada da yer verilmiş. Bu durum kanun yapma tekniğine de uygun değil. Tam bir “Ben yaptım, oldu.” mantığıyla hareket ediliyor.

Teklifin 15'inci maddesinde getirilen düzenlemeyle, bize göre, yabancı memleketlere gönderilecek noterlik işlemlerinin altındaki mühür ve imzanın onanması işleminin tüm valilik ve kaymakamlıklarca yapılabilmesi sağlanmalıdır. Hâlihazırda mevcutta bu işlem noterin bulunduğu yer valiliğince yapılmakta ve başlı başına sorunlu bir madde olarak değerlendiriliyor.

Teklifin 16'ncı maddesi araç, gemi, deniz aracı kiralama faaliyetlerini düzenlemektedir. Kiralanan araçlarda GPS cihazı bulundurularak araçlara ait konum bilgisine ilişkin kayıtları beş yıl saklama zorunluluğu getirilmesinin özel hayatın gizliliğine zarar vereceğini değerlendiriyoruz. Ayrıca, bu durumda kişisel veriler rahatlıkla başkalarının eline geçebilir.

Teklifin 33'üncü maddesiyle yabancılara yönelik kısa dönem ikamet izinleri konusunda düzenlemeye gidilmektedir. Kısa dönem ikamet izni verilmesine esas olacak taşınmazın niteliği ve değeri Bakanlığın inisiyatifine bırakılmamalı, kanunda net bir şekilde belirlenmelidir. Ayrıca, taşınmazın değeri kesinlikle arsa veya tarla, toprak olmamalıdır. Taşınmazın niteliği ve değeri açıkça belirtilmeli ve düzenlemedeki muallaklık ortadan kaldırılmalıdır.

Sayın Başkan, makul görmediğimiz düzenlemelerden bir diğeri de Türkiye'nin göç yönetiminin geliştirilmesi ve kısa, orta ve uzun vadeli göç politikalarının desteklenmesi amacıyla kurulmak istenen Göç Vakfıdır. Böyle bir vakfa niçin ihtiyaç duyulmuştur, açıkçası gerçekten anlayamıyoruz. Bakanlık yetkilileri bu konuda bizleri aydınlatabilirse bundan da memnun oluruz. Ancak Millî Eğitim Vakfında olduğu gibi paralel bir yapı oluşturulmasının sakıncalı olacağını düşünüyoruz. Bu, idarede bir çift başlılık oluşturacaktır.

Onca sorunumuz varken, ekonomik ve sosyal sorunlar artmışken Türkiye'nin kayyım gündemiyle meşgul edilmesini aziz milletimize yapılmış büyük bir haksızlık olarak görüyoruz. Herhangi bir nedenle görevden alınan belediye başkanlarının yerine belediye meclisi içinden bir meclis üyesinin belediye başkan vekili olarak seçilmesinin daha doğru bir yaklaşım olacağını düşünüyoruz. Böylece, iktidar tarafından atanan valiler ve kaymakamlar için “İktidar, seçimde kazanamadığı belediyelere el koyuyor.” şeklindeki değerlendirmelerin ortadan kalkacağını düşünüyoruz. Ancak gördüğümüz kadarıyla iktidarın krizden beslendiği ve sorunu çözmek yerine daha da tırmandırmayı tercih ettiğini anlıyoruz. Sonuçta olan milletimize oluyor, ülke kaos ve kargaşaya sürükleniyor.

Demokrasi adına da iyi bir sınav vermediğimizin altını özellikle çizmek istiyor, değerli hazırunu saygıyla selamlıyorum.