| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 30 .10.2024 |
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, değerli bürokrat arkadaşlar, basınımızın çok kıymetli mensupları; ben de hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Hayatımızda ilk defa bir uçak arıza yaptı ve havalimanında kaldık. Onun için de geç kaldık, özür diliyoruz, hakkınızı helal edin.
Şimdi, tabii, bana gelene kadar arkadaşlarımız birçok şey ifade etmişlerdir. Erhan Bey'in sunumunun son on dakikasına yetiştim ama ben müsaadenizle, geçtiğimiz hafta TUSAŞ'ımıza yönelik gerçekleştirilen hain terör saldırısını kınayarak başlamak istiyorum. Şehitlerimize Rabb'imden rahmet diliyorum. Milletin Meclisinden de terör örgütlerini ve onların ağababalarını inşallah bu devlet, bu millet yerle bir edecektir ama bir milletvekili olarak demokrasi ve özgürlüğü dilinden düşürmeyenlerin de bu tür olaylar sonrası, mazlum insanların katledilmesi sonrası seslerinin daha çok çıkmasını doğrusu bekliyorum.
Evet, dün cumhuriyetimizin doğum günüydü, kutlu olsun. Bu vesileyle, tekrar istiklal mücadelemizin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve bütün ecdadımızı rahmetle, minnetle anıyorum. Milletin Meclisindeyiz ve "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." düsturuyla yola çıkan bu kutsal mekândan "Cumhuriyetimizi daha güçlü kılmak için demokrasimizi daha güçlü kılmamız gerekir." mesajını tekrar vermek isterim.
Geçtiğimiz hafta Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız çok güzel bir sunum yaptılar. Tabii, çok fazla tekrara düşmemeye çalışacağım ama şunu söylemek isterim: Cumhurbaşkanı Yardımcımızın sunumunu dinlediğimde hakikaten içimizi ferahlatıcı, "adil bölüşüm" gibi, "sosyal refah" gibi -özellikle bütçenin ilk giriş kısmında- çok güzel ifadeler oldu; oraya geleceğim.
Tabii, AK PARTİ hükûmetlerinin 23'üncü bütçesi. Yüz bir yıllık geçmişimizde hiçbir siyasi iktidara nasip olmayan bir kapı açtı Rabb'im yani 23 bütçeyle buraya gelmek Mustafa Kemal Atatürk'e nasip olmadı, rahmetli Menderes'e nasip olmadı. Geçmişimizde böyle hiçbir örnek yok ve doğrusu, millete hizmet yolunda çok büyük hedefler ortaya konuldu ve açıkça ifade etmek lazım, adalet ve kalkınma yolunda da 2017 yılına kadar olağanüstü büyük işler başarıldı.
Ben, tabii, 2023 sonrası için de -bu sizin sunumunuzda da var- önce olumlu şeyleri baştan söylemek istiyorum. Yani biraz önce Erhan Usta vekilimizi dinledik, gerçekten cari açıkta bir iyileşme var, elbette bu iyileşmenin sürdürülebilir olması çok önemli. Türkiye'de ne zaman büyüme düşerse cari açıkta da bir düşme oldu, elli altmış yıllık tarihimizde bu veriler var; inşallah bunu sürdürülebilir hâle getiririz.
Tabii, kredi notumuzda, ülkenin risk priminde iyileşmeler oldu ve inşallah bununla birlikte başımızın derdi olan -bütçede biraz sonra biraz daha detaya girmek istiyorum- bu faiz yükü belasından da yavaş yavaş bu iyileşmelerle birlikte kamu bu yükü biraz daha azaltmış olur ancak bu olumlu tespitlerden sonra sadece bir milletvekili ya da muhalefette olan birisi olarak değil, iktidarda olan arkadaşlarımızın da şunu kabul edeceğini düşünüyorum: Yani deprem, pandemi, Ukrayna savaşı; buralara girmeden... Çünkü bazı şeyleri dünya da yaşadı, biz de yaşadık; depremle ilgili zaten bir vergilendirme yapıldı. Şunu açıkça ifade etmek lazım: Bu yirmi üç yılın sonunda son yedi yıl AK PARTİ'li arkadaşlarımızın da iktidarında "Keşke yaşamasaydık." dediği -bütçe açısından konuşuyorum- "Keşke bu yıllar hiç yaşanmasaydı ve Türkiye mali anlamda bu kadar yerle bir olmasaydı." dediğimiz yıllar yani son altı yedi yılın bütçesi doğrusu, bize bunu söylüyor. Buradan hareketle, Parlamentonun tabii, bütçe hakkından çok konuşuyoruz yani "bütçe hakkı" diyoruz. Benim şöyle bir bakış açım var: Son yedi sekiz yılda bu ülkede ne olduysa sistem değişikliğiyle oldu, sistem Türkiye'yi yerle bir etti. Bu sistemin inşallah önümüzdeki dönem revizyonu bence Meclisin en önemli çalışması, yarın muhtemelen Meclis Başkanımızla da bunu konuşma imkânımız olacak ama önümüzdeki dönemde bütçe hakkının milletin Meclisinden alınmasına kuşku duyulacak her ne varsa onları mutlaka gidermemiz lazım. Ülkemizin temel meselelerine günlük ya da bir parti mensubiyeti açısından bakmak doğru değil. Ülke ve millet için hangisi doğruysa hep birlikte o ilkeden hareket edebilmeliyiz.
Şimdi ben müsaadenizle bütçe konusunda bir cümleyle başlamak istiyorum. Güvenilirlik ve şeffaflık Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, yani şöyle demek istiyorum: Bizim kişisel olarak Cevdet Yılmaz Bey'le ya da burada bulunan birçok arkadaşımızla çok yakın hukuklarımız var, kimseyle kişisel bir güven problemimiz yok ama bir bütçeyi konuşuyoruz, aslında mali bir temeli konuşuyoruz. Yani bu ülkenin... Siz de sunumunuzda emekli, genç, yaşlı, çalışan; birçok şey söylediniz ve bütçenin hedefinin bunların refahı, mutluluğu olduğunu söylediniz. Şimdi, böyle bir mutluluğun olabilmesi için rakamlar üzerine inşa ettiğimiz bütçenin güvenilirliği ve şeffaflığını önce masaya bir yatırmak lazım; bence üzerinde çok konuşmamız gereken bir konu. İki şey söyleyeceğim bununla ilgili.
Güvenilirlik. Her şeyden önce rakamları nelere bakarak inşa ettik? Örneğin, enflasyon konusunda doğrusu şunu çok isterdik yani 2023'te seçim olduktan sonra TÜİK'le ilgili tartışmaların bitmesini arzu ederdik, bunu Hazine ve Maliye Bakanımızla da inşallah konuşacağız. Ya, şu enflasyon sepetini bir açın, şu tartışmaları bir bitirelim, çift başlı enflasyon açıklamalarını bir bitirelim. Bu sepette neler var? Bunlar nasıl hesap ediliyor? TÜİK'in bulduğu o rakamlar, o fiyatlar nasıl ortaya çıkıyor? Millet bunu bir görsün. Elbette, biz devletin açıklamış olduğu rakamları baz alarak yapıyoruz bunu ama güvenilirlik noktasında enflasyonun, enflasyon rakamlarının tartışma konusu olduğu bir ülkede bütçe yapıp faizi enflasyon rakamlarının üzerine bina ettiğimizde bu bütçedeki hiçbir rakamın gerçekleşmesi mümkün değil.
İkinci güven konusu Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım -Merkez Bankası Başkanımıza da ben bunu ifade ettim- ya, şu şeffaflık meselesini artık bir arka plana atmamız lazım. Şimdi, 2018-2021; 128 milyar doları muhalefet olarak hepimiz ağzımıza doladık "128 milyar dolar ne oldu, kime sattık?" falan. E, şimdi, hesaplamalar yapılıyor, bu rakamın 400 milyar doları aştığı söyleniyor. Şimdi, bu 400 milyar dolar, eğer böyle bir rakam varsa bunu görmek lazım. Evet, kur geçişkenliğindan dolayı yılbaşından alalım, dövizin ne kadar arttığına bir bakalım, enflasyona bakalım; bu işte bir tuhaflık var. Şimdi, bu konuda bir şeffaflık sağlayamıyor Merkez Bankamız. Dolayısıyla, Merkez Bankasının döviz kuru yönetiminde kimin neyi aldığını, neyi sattığını bilmediğimiz bir ortamda, enflasyon rakamlarının toplum tarafından, bu işi takip eden insanlar tarafından takip edildiği bir ortamda bu bütçenin rakamsal güvenilirliği konusunda ve şeffaflık konusunda çok ciddi bir sorun var çünkü bunun sonuçta performansını konuşacağız, biraz sonra rakamlara biraz daha detaylı gireceğim.
Tabii, burada diğer önemli bir konu yani güvenilirliğin bence ikinci boyutu şu: Milletle bir yüzleşmek gerekiyordu Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım. Yani bunu inanın sadece parti mensubiyeti kimliğimle söylemiyorum çünkü Sayın Cumhurbaşkanımız, hatırlarsanız "Ne istediniz de vermedik?" dediğinde, işte, o "FETÖ terör örgütü." dedikleri, biz 15 Temmuzu o söylemden sonra yaşadık ama çıkıldı, milletle helalleşildi ve millet bunu kabul etti. Şu anda yüzde 52'yle seçilmiş bu ülkenin bir Cumhurbaşkanı var, bir yürütmenin başı var. Yani ne demek istiyorum helalleşmeyle?
Sadece 2018'den başlayarak değil, şu 2021'de, işte, enflasyonun, faizin yüzde 18-20'lerde olduğu dönemlerde attığımız o yanlış adımlarla bu ülkeyi nasıl mali bir çöküşe sürüklediğimiz yani şu anda elimizdeki bütün tabloda aslında beş altı yılın bir bedelini konuşuyoruz. İnanın, çıkıp birisinin özür dilemesi lazımdı. Ben Mehmet Şimşek Bey'e -burada kendisine de defalarca söyledim- teşekkür ediyorum yani "Rasyonel politikalara dönmek gerekir." diyerek, aslında geçmişle ilgili çok ciddi bir eleştiri yapıldı. Dolayısıyla, bu konuda da eğer bir özür, bir yüzleşme toplumla yapılsaydı, inanın bana şu anda bu bütçenin sorgulanması, millet tarafından kabul edilmesi, inanılırlığı çok daha fazla olmuş olurdu.
Şimdi, tabii, biz hamdolsun savaşa girmedik, herhangi bir sıkıntı yaşamadık ama savaşa girmişten daha berbat bir bütçe tablomuz var. Şimdi, biraz sonra söyleyeceğim, rakamsal olarak bazı şeyleri zaten sizler de biliyorsunuz. Şimdi, mevcut ekonomi yönetimi sıkı para politikasında finansal araçları kullanarak gerçekten başarılı olmuştur. Yani birçok konuda verilerde bir iyileşme gördük. Olmuştur da ne olmuştur? Yani üretimde, yatırımda istihdamda ne olmuştur?
Bu konuda şöyle bir bakış açısı var: Ben Türkiye'de gayrisafi millî hasıla üzerinden yapılan hesaplamalarda şöyle bir hata yapıldığını düşünüyorum, bu artık literatürde de olan bir şey: Biz büyüyoruz ama nasıl büyüyoruz ve kimi büyütüyoruz? Nasıl büyüyoruz ve kimi büyütüyoruz? Bu nasıl bir büyüme? Büyüme, adil bir bölüşüm, hakça bir bölüşüm, gelir adaleti sağlayan bir büyüme mi? Şu anda doğrusunu söylemek gerekirse bizim şu soruları artık sorma zamanımız geldi de geçiyor bile. Evet, parasal sıkılaştırma yapıldı, maliye politikası anlamında neler yapılıyor, onları siz ifade ettiniz, muhtemelen sizi ve sonra yine Hazine ve Maliye Bakanımızı dinleyeceğiz ama artık sorumuz şu: Kaç tane fabrika açtık, ne kadar istihdam sağladık? Bunlar daha fazla konuşacağımız şeyler.
Şimdi, şu büyümeyle ilgili olarak OECD’nin en son açıklamış olduğu bir Dünya Ekonomik Görünüm Raporu var. Şimdi, Türkiye'miz dünyada yıllarca ilk 3-5’inci sırada büyüdü, hatta bazen şampiyon bile olduk büyümede ve gerçekten Çin’in önünde lider olduğumuz dönemler oldu. Şimdiyse bu açıklanan rakamlarda dünya ortalaması 3,2; OECD 3,2'ye çekti bizi de. Yani şöyle bir şey yapıyor OECD: Bizim büyümemizi aşağı çekiyor, dünya ortalamasını yukarı çekiyor çünkü dünyada faizler düşüyor, bir genişleme söz konusu, dünya ticaret hacminde bir artış olacak. Dolayısıyla, dünya ticaretinde bir yükselmeden, bir büyümeden bahsediyor ama aynı büyüme konusunda Türkiye'ye gelince diyor ki: “Türkiye'nin büyümesini de yüzde 3,2'ye indiriyorum.”
Tabii, G20 ekonomilerinde enflasyona baktığımızda çok farklı bir tablo var. Yine, OECD raporunda yüzde 3,3 olarak gösteriliyor ve Türkiye'nin enflasyonu yüzde 29’ların üzerine çekilmiş. Bu konuyu, enflasyonla ilgili konuyu Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinde daha fazla konuşuruz. Biliyorsunuz, 33'le başladık, sonra 36-42 diye bir bant koyduk, bu sene belki 42-44 arası bir gerçekleşme olacak, o konuda tahmininizi alırız ama şu anda orta vadeli programlar tabii sürekli revize ediliyor, en son yüzde 17,5. Şimdi, yüzde 29,1 enflasyon öngörüsü var, OECD’nin Türkiye ile ilgili olarak, biz 2025 yılı için sizden şunu duyacak mıyız? “Yüzde 17 buçuk artı yüzde 5, artı yüzde 10.” Yani böyle marjlı bir enflasyon rakamımız olacak mı? Tabii,artık Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye Büyük Millet Meclisinde jeopolitik riskler, ülke tehdidi üzerinde bu kadar ciddiyetle durduğu bir ortamda, işte, petrol varil fiyatının ne olacağını, 100 doların üzerine çıkıp çıkmayacağını, bunun Türkiye'yi nasıl etkileyeceği konusunda neler yapacağımız; tabii, bu ayrı bir mesele. Dolayısıyla, bu konuda da tedbirlere ihtiyaç var.
Şimdi, “14 dönemdir aralıksız büyüyoruz.” dedik ve öyle ki bazen dünyada -biraz önce de ifade ettim- en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olduk. Evet, 19’unculuktan 17'nciliğe indik, siz bunu sunumunuzda ifade ettiniz.
Şimdi, burada özellikle gelir dağılımından bahsetmişken satın alma gücü istatistikleriyle ilgili olarak yine sunumunuzda size şöyle bir itirazım var: Yani elektrik ve doğal gaz fiyatlarında “Avrupa'nın bunları en ucuz sağlayan ülkesiyiz.” dediniz. Geçen yılki sunumunuzda da buna benzer bir ifade vardı, EUROSTAT verilerinden aldığınız ve paylaştığınız bir ifadeydi bu. Şimdi, Türkiye, satın alma gücü istatistiklerine bakıldığında, Avrupa'da 27 ülke arasında sondan 3'üncü, 4'üncü yani Avrupa’yla karşılaştırılamayacak yani bir Almanya’yla, Fransa’yla karşılaştırılamayacak bir satın alma gücü problemimiz var.
Dolayısıyla, ben burada özellikle bu büyümenin kimi büyüttüğü, nasıl bir obez büyümeye sebep olduğu konusunu tekrar düşünmemiz gerektiği kanaatindeyim. Az önce ifade ettim yani dünyada bizim gibi ülkelerde, rant ve faiz ekonomisinin üretim ve yatırım ekonomisinin önünde olduğu ve bütçelere yansıtıldığı ülkelerde artık yoksullaştıran bir büyüme kavramından bahsediliyor. Türkiye'de son yedi yılda, herkes alsın bütçeyi önüne “Türkiye gerçekten nasıl büyüyor ve kimi büyütüyor?” sorusunu sorsun, Türkiye, maalesef, toplumun önemli bir bölümünü, büyük halk yığınlarını, kesimlerini yoksullaştırdığı, çok küçük bir azınlığın büyüdüğü bir ekonomi hâline gelmiş oluyor. Böyle bir ülkede hiçbir veriye gayrisafi milî hasıla oranı üzerinden bakmak ve "İyiye gidiyoruz." demek çok doğru bir yaklaşım olmaz.
Bakın, burada sanayi ve imalat sektöründe daralma meselemiz var. Şimdi, haziran, temmuz ve ağustos aylarında sanayi sektörümüz neredeyse yüzde 5 daraldı ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin herhangi bir döneminde -aramızda mali müşavir arkadaşlarımız var- iflaslar ve konkordatoların, icraların bu kadar yoğun olduğu bir dönem yaşanmış mıdır?
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, sanayi bu kadar daralırken -OECD 2025'te yüzde 3,2 öngörüyor, biz yüzde 4 diyoruz- biz bu yüzde 4'lük büyümeyi nasıl elde edeceğiz, nasıl olacak bu yüzde 4'lük büyüme? Gerçekten reel ekonomi tarafında bir büyüme olacaksa zaten bunları konuşmamıza gerek yok, inşallah bunlar gerçekleşmiş olur.
Genel sunumlarınızda dikkat ettiğim bir şey var: İstihdam oluşturma kapasitesinden sitayişle bahsediyorsunuz. Şimdi "Gerçekten istihdam edilen kişi sayısının her yıl artıyor olması bir başarıdır ancak bu yeterli midir?" sorusunu, işte, TÜİK en son "Atıl iş gücüne bakmadan buna yanıt veremeyiz." dedi ve Türkiye'de çalışabilir nüfusun yüzde 27,2'si şu anda çalışmıyor, iş gücüne katılma oranımız da yüzde 54,3. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, Avrupa'da iş gücüne katılım oranı yüzde 75'lerde, AB ortalaması. Hadi, bunları geçtik; Suudi Arabistan'a, Meksika'ya, bu ülkelere bakıyoruz; Rusya'ya, Brezilya'ya bakıyoruz; bunlarda iş gücüne katılım oranı yüzde 60'ın üzerinde yani ben şunu söylemek istiyorum: Evet, istihdama katılımı sağlıyoruz ama biz Türkiye'de artan nüfusu dikkate aldığımızda, istihdam oranımızla ilgili olarak da atıl iş gücü meselemizle ilgili olarak da çok yüksek bir işsizliğimiz var çünkü biliyorsunuz, birkaç hafta iş aramadığı zaman insanlar Türkiye'de artık işsiz sayılmıyor.
Peki, ben bunu buraya niye getirdim? Yine, bütçe verilerine baktığımızda, açık ifade edelim, elbette devletler iflas etmiyor ama bu, bu şekilde devam ederse yani istihdama katılım oranını artıramayan, reel ekonomiyi büyütemeyen, üretimi, yatırımı büyütemeyen bir Türkiye, finansal araçlarla, faiz ve rantla bu şekilde büyüdüğünü düşünürse, çalışan insan sayısını artıramazsa Sosyal Güvenlik Kurumu Türkiye'de çöker, Allah muhafaza, bu Türkiye'ye çok ağır bedeller ödetir. Şu anda bütçede Sosyal Güvenlik Kurumuna ayırdığımız rakamlar dehşet boyutlara gidiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Toparlayın lütfen.
Buyurun.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Dolayısıyla, istihdam oranımızı artırmadan, çalışan sayısını artırmadan yani "İstihdama katkı sağlıyoruz, dolayısıyla istihdama katılanların sayısı artıyor." demek, tek başına doğru bir analiz olmaz.
Burada bir parantez açmak istiyorum çünkü sonuçta Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığımız da burada, Başkanımız da burada: Şimdi, 2017 yılı; 2017 yılında kamuda çalışan sayısı 3,6 milyon. En son -yanlış hatırlamıyorsam- ağustos ayındaydı, Strateji ve Bütçe Başkanlığımız kamuda çalışan sayısını 5,2 milyon olarak açıkladı; 5,2 milyon, küsuratı var. Yani şimdi, yedi yılda neredeyse kamuda çalışanların sayısını yüzde 50 artırmışız.
CAVİT ARI (Antalya) - Kadrolaştılar.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Taşeron yasası...
CAVİT ARI (Antalya) - Ne varsa doldurdular.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Şimdi, her iktidar kadrolaşabilir ama biz reel ekonomide kadrolaşacağız. Bunu niçin anlatıyorum?
CAVİT ARI (Antalya) - İl, ilçe örgütlerine gidenler oluyor, bak listelere.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Şimdi, nüfusumuz 80 milyondan...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hâlâ sizin kadar kardolaşamadı.
CAVİT ARI (Antalya) - Ne varsa aldınız.
ERHAN USTA (Samsun) - Arkadaşlar, müsaade ederseniz...
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Nüfusumuz 80 milyondan 85 milyona çıkıyor, yüzde 2-2,5 artıyor yani biz böyle bir artışı kamuda niye yaptık?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Taşerona geçti.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Eskiden de var, toplamına bakıyorum ben yani 2017'de de beraberdik ya, 2017'den alarak bakıyorum.
Şimdi, dolayısıyla, bakın, şöyle bir şöyle bir sorunumuz var... Bir de Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, dijital e-devlet uygulamalarının bu kadar arttığı bir dönemde biz bunu yaşıyoruz. Peki, ne oluyor? Reel ekonomide istihdam üretemeyen kamu kendisi işveren olmaya başlıyor. Bu, bence, Türkiye'nin 1980'lerde ve 1990'larda yaşadığı krize benzer bir krizi kapımıza getiriyor; bu konu, bence dikkatlice incelenmesi gereken bir konu.
Şimdi, bu dış ticaret konusuna arkadaşlarımız değindi. Tabii, dünya mal ticaretinde aldığımız payın artıyor olması, yüzde 1'in üzerine çıkıyor olması çok kıymetli. Cari işlemleri ifade ettik ancak burada tekrar şuna dikkat çekmek istiyorum, ilk sekiz aylık verileri 2023'le karşılaştırdığımızda Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, şöyle bir sorunumuz var: Ara mal ve sermaye malı ithalatında ciddi düşüşler var; ara malda yüzde 12'nin üzerinde, sermaye malında da yüzde 2,1 düşüyor fakat ithalatta tüketim artıyor; bu çok önemli bir şey. Şimdi, böyle bir durumda mevcut ekonomik modelin dış ticarette tüketimi körükleyen bir model olduğunu ki burada döviz kurunun baskılanmasının nasıl algılandığını da tekrar düşünmek lazım.
Siz, yine sunumlarımızda -ben sizin sunumunuz üzerinden gidiyorum, biz bunu On İkinci Kalkınma Planı'nda da çok konuştuk- hep şunu söylediniz: Katma değeri yüksek ürünlerden, Türkiye'nin AR-GE'sinden, yenilikçi, inovasyona yönelik üretim kapasitesini artırmaktan bahsettiniz ve 2025 bütçesinin de bunu artıracak, bunu destekleyecek bir bütçe olduğunu söylediniz; inşallah bu hedef gerçekleşir ancak bu yüksek teknolojili ürünlerle ilgili olarak, bunların ihracatında yüzde 4'ten daha fazla bir daralma söz konusu Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım. Bu, tabii, böyle olunca biz kalkınma planında da orta vadeli programda da -ki bütçelerin buna uyumlu olması lazım- bunu nasıl yakalayacağız konusunda bir sorun var.
Biraz önce Erhan Bey de bahsetti, ben şuna inanıyorum: Yapısal sorunlarımızı çözmeden -bunun içinde eğitim, tarım, birçok konu var tabii- özellikle yüksek teknoloji üretecek beyinleri yetiştirecek kaliteli üniversitelerimiz olmadan bu hedeflerin gerçekleştirilmesi imkânsız bu gidişle.
Şöyle bir şey var ihracatla ilgili: Bakın, 2002-2012, 36 milyar dolardan 150 milyar dolara çıkardığımız bir ihracat rakamımız var, 4 kat büyütmüşüz on yılda; inanılmaz bir rakam.
Şimdi, "Yüksek teknolojili ürünler ihracatı destekleyecek." deyip ihracatta yüksek teknolojili ürünler yüzde 4 düşerse ve biz tutup ihracattaki yüzde 1-2 büyümeyi... Bakın, o geçen on yılla karşılaştırarak söylüyorum. Ya, tamam, 4 kat büyümeyelim ama şöyle bir yüzde 25-30 büyüyelim. Dolayısıyla, biz bunu bir başarı olarak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Temurci süreniz bitti, açıyorum tekrar mikrofonunuzu.
Buyurun, lütfen toparlayalım.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Diğer arkadaşlarımızın ne kadar konuştuğunu bilmediğim için devam ediyorum.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - İşte, o da şey... Burada şimdi kimse durmuyor ki herkes konuşalım diyor. Konuşalım, bir şey demiyorum.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Tamam, o zaman ben biraz daha kısa keseyim.
Şimdi, bu yatırımla ilgili olarak... Sonuçta ekonomi büyüyecekse ve dediğimiz şekilde büyüyecekse yatırımların artması lazım. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bir önceki yılla karşılaştırıldığında devletimizin yatırım bütçesi azalıyor yani bunlar biraz birbirine tezat şeyler.
Tabii, bu ekonomik modelde -tekraren altını çizerek söyleyeyim- TÜİK verilerine baktığımızda, şu son iki yılda uyguladığımız her ne varsa ülkede gelir adaletsizliğini artırıyor. Tabloları biraz önce muhtemelen Erhan Bey yansıtmıştır, Türkiye gelir adaletsizliği büyüyen bir ülke. Dolayısıyla, siz sunumunuzda çok güzel şeyler söylüyorsunuz, adil bölüşümden bahsediyorsunuz ama Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bunun rakamlarla desteklenmesi lazım. Biz geçtiğimiz yıl da aynı cümleleri duyduk, şu anda geldik, bize şunun söylenmesi lazım: Geçen yıl bunları söyledik ama bunu başaramadık, bu sene bunu yapacağız. Yani neredeyse bir tekrar dinlemiş oluyoruz.
Peki, biz bütün bu hikâyeyi, bütün bu sıkıntıyı niye yaşıyoruz? Çünkü Türkiye ürettiğinden fazlasını tüketen bir ülke, Türkiye borçlu bir ülke. Evet, borç stokunun gayrisafi millî hasılaya oranında cari açıkta olduğu gibi bir iyileşme var, teşekkür ediyoruz ancak ben gayrisafi millî hasıla hesapları üzerinden yapılan oransamaların, Türkiye toplumu, milletimiz, 85 milyon bu gelir adaletsizliği içinde inlerken bu değerlendirmelerin toplumda bir karşılığı olduğunu düşünmüyorum. Dolayısıyla, 2017'yle ilgili olarak bir hatırlatma yapayım: 2017'de bu ülkenin borç stoku 870 milyar TL'ydi, 2017'de Türkiye Cumhuriyeti devletinin toplam borç stoku 870 milyardı. 2024'ün ilk yarısına geldiğimizde toplam borç 9,1 trilyon, 9,1 trilyon. Karşıda bankacı dostlarım da var, ben de eski bir bankacıyım yani bize şunu birisinin açıklanması lazım: Altı buçuk yılda bir ülkenin toplam borcu 10,5 kat nasıl artar? Ne yaptık? İşte, işin başında bütçe değerlendirmesine başlarken milletle bir helalleşmek, yüzleşmek lazım ya, "Bazı konularda hatalar yapıldı, bunları gördük ve bunları artık şöyle yapacağız." demek lazım.
Şimdi, dolayısıyla bu borç bize ne getiriyor? Faiz yükü getiriyor. Şimdi, bu faiz yükü de nasıl bir şeyse... Yani biz 50-55 milyar TL'lerde bu faizi azaltmamız gerekiyor diyorduk, geçen sene 1 trilyon 254 milyar faiz bütçemiz vardı yani ödenecek rakam vardı, 97 milyar -mevcut raporlarda görüyoruz- daha fazla faiz ödemişiz. Şimdi, 100 milyar TL'lik tasarruf tedbir paketini Plan ve Bütçede görüşüp 1,2 trilyon, 1,3 trilyon faiz ödeyip yani o tasarrufu da o faize veren bir devletiz yani bunun farkında olmamız lazım ama ben yine bu seneye geleyim. 1 trilyon 254, 1 trilyon 300, bu seneye geldik 1 trilyon 950 milyar TL faiz ödeyeceğiz. Arkadaşlarımız ifade etmişler, faiz ödemelerinde yüzde 45 artış var. Ya, şimdi, tarımsal desteğin 14-15 katı kadar...
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bizler birbirimizi eskiden beri tanıyoruz, ne düşündüğünüzü biliyoruz, bu ülkenin gelişmesi, kalkınmasıyla ilgili sizden farklı düşünmüyoruz ama bir tespite ihtiyacımız var yani tarıma, eğitime bütçeden bu kadar az pay ayrılıp dönüp "Adil bölüşüm" ve "Biz toplumsal bütün kesimleri bu bütçeyle destekleyeceğiz." dediğinizde şu soruyu sorma hakkımız olur: Bu bütçe aslında kimin bütçesi, kime daha fazla fayda sağlayacak bir bütçe? Dolayısıyla, buradaki durum maalesef içler acısı, reel sektörden gelen biri olarak içimizi çok acıtan bir gerçek yani bütçeyi bence özetleyen şey budur. Devlet bu ülkedeki şirketlerden, kurumlardan 1 trilyon 637 milyar vergi toplayacak, bu topladığı bütün vergiler 2025 yılında ödeyeceği 1 trilyon 950 milyar TL'ye yetişemiyor, faize yetişemiyor.
Şimdi, tabii, bundan sonra bunları biz sizden daha detaylı duymak isteriz. Açıkça hâlâ toplumda şunun satın alınacağını görüyorum "Evet, biz bunları hata yaptık, yanlış yaptık ve ülkeyi hakikaten..." Biraz önce verilerde gördük, bu ülke savaşa girmişten beter ekonomik rakamlara geldi; bunları bu ülke hak etmiyor, bence AK PARTİ'nin mazisi de bunu hak etmiyor; âdeta bir mirasyedi gibi on beş yılda yapılanlar yedi-sekiz yılda bitirildi. Ben buna bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak isyan ediyorum.
Peki, bu faiz, bu borç, bunun nedeni ne? Bütçe açığı veriyoruz. Bütçe açığı hakikaten ilginç. Ya, şöyle, 2022'de bu ülkede bütçe açığı 142,7 milyardı. Ben bazı televizyon programlarında "Ya, bu 40-50'yi geçmemeli." diye eleştiriyordum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Toparlıyorum.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Temurci, mikrofonu bir daha açıyorum, buyurun lütfen.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Ya, şimdi, 2023'te bu 1 trilyon 380 milyar TL'yi aştı; revize edildi, 2 trilyon 148,5 milyar öngörmüştük. İki yılda bir devletin bütçe açığı nasıl olur da 15 kattan fazla artar, ben bunu anlamıyorum. Yani 142,7 milyar TL'den 2 trilyon 148,5 milyara geldik.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI CEVDET YILMAZ - Oransal bakmalıyız.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Şimdi, bunu biliyorum çünkü her şeye gayrisafi millî hasıla üzerinden oransal bakılıyor; bu kadar gayrisafi millî hasılamız var, bu kadar borcumuz var. O "gayrisafi milî hasıla" dediğimiz şey, bu ülkede servetin yüzde 39,5'u toplumun yüzde 1'inin elinde olup tarıma 135 milyar ayırıp, faize 1 trilyon 950 milyar ayırdığımız sürece, bu yoksullaştıran büyüme olduğu sürece bu ülkede bu oranların hiçbir ehemmiyeti yok milletin nezdinde. Onun için, kusura bakmayın ben meseleye biraz böyle bakıyorum.
2017 yılı; hep 2017'den örnek veriyorum, bunu hep yapıyorum burada çünkü bu ülkenin şu anda acilen sistem değişikliğine ihtiyacı var. Bir sene sonra biz şu andaki bu rakamları da göremeyebiliriz. 48 milyar yaklaşık bütçe açığımız var, 2017'den yedi yıl sonra 2 trilyonu aşmışız. Şimdi, böyle olunca, yedi yılda 45 kat, arkadaşlar, 45 kat bütçe açığımız artmış. Ya, biz bunu nereye koyalım? Yani şimdi "Sadece bir oran." deyip bunu nasıl geçebiliriz? Sıkı para politikasından sıkı maliye politikasına artık geçmenin zamanı geldi diyorum, deniz çoktan bitti diyorum.
Şimdi, bu personel şeyinden bahsettim ama bu tasarrufa değinmeden olmaz, sizin olduğunuz yerde buna değineceğim mecburen.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun Sayın Temurci.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Allah aşkına, şu Plan ve Bütçede, 2024/7'ydi sanıyorum yani hatırımda öyle kaldı, tasarruf tedbirleriyle ilgili olarak bir paketi konuştuk ve bir genelge yayınladı Sayın Cumhurbaşkanımız. Ya, bu genelgede "Kamu kurum ve kuruluşları üç yıl süreyle her ne şekilde olursa olsun yeni araç edinmeyecekler." dedi. Elbette, itfaiye, emniyet, bazı şeyler bunun dışındaydı; bunlar tamam. Ya, şu anda hakikaten verdiğiniz bütçede araçlara şöyle bir bakıyorum yani kamunun istediği araçlara bakıyorum, biz eğer bu şekilde devam edersek Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, On İkinci Kalkınma Planı'ndaki o tasarrufu, gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 2,3'ü -yani burada sizi destekleyeğyim- nasıl yakalayacağız? Ve tasarruf edemeyeceksek, bunu yapamayacaksak niye biz bunları gelip burada konuşuyoruz? Yani yazıp bunları yapamayacaksak, bunlar niye şu anda önümüze geliyor? Mesela, ben bu konuda hakikaten bir cevaba ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Tasarruf olmazsa, israf artarsa bütçe açığı artar; bütçe açığı artarsa borç bulmamız gerekir, vergi koymamız gerekir.
Son şey de tabii, bu vergiler meselesi. 2023'te 4,3 trilyon vergi toplamayı öngördük; 4,5 topladık, 200 milyar fazla. 2024'te 7,4 trilyon toplamayı öngördük; 7,6 toplayacağız, öyle öngörüyoruz, yine 200 milyar fazla. Şimdi, bu sene 11 trilyon 139 milyar vergi toplayacağız, 11 trilyon 139 milyar; sanki farklı bir ülkeye geldik. 2017'de bu milletin toplam ödediği vergi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Temurci, Sayın Şimşek'e de bir şeyler kalsın, o da gelecek.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Aynı şeyleri söyleyeceğim.
2017'de ödediğimiz toplam vergi yani vatandaştan aldığımız vergi 537 milyar. Ya, sekiz yıl sonra, arkadaşlar, sekiz yıl sonra ne yaptık da vatandaştan 20 kat daha fazla vergi topluyoruz? Ondan sonra dönüp diyoruz ki...
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Gelirini artırmışız.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Satın alma gücü ve gelir adaleti konusunda bu dediğiniz olsaydı ben bu cümleyi kurmayacaktım, maalesef bu da olmadı.
Neyse, ben son olarak geçen toplantıda ifade etmiştim, zaman kalmamıştı ama bir dakikayla şunu söylemem gerekiyor: Tabii, 2023'ü de konuştuğumuza göre, şimdi, bütçe hakkının gereği olarak ne yapıyoruz? Sonuçta, milletin Meclisine, kamuoyuna bilgi veriliyor, kaynaklar nasıl kullanıldı, nereye harcandı? Bir mali saydamlık gereği bunu yapıyoruz. "2023'te 445 kamu idaresi denetlenmiş." dedik, 6'sı herhangi bir rapor vermemiş. 445'ten 6'yı düşelim arkadaşlar, 439. 439 kamu kuruluşunun 119'unun faaliyetlerinde, faaliyet raporlarında eksikler olmuş, olabilir; 45'i kullandığı kaynaklarla ilgili bilgi vermemiş.
Bilemiyorum, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bunu okudunuz mu? Bu Sayıştay raporları ilginç. Ben geçen sene okuduğumda "Ya, bu, herhâlde bu seneye ait bir şeydir falan." dedim. Aynen karşılaştırıyorum. Zaten Sayıştay da raporlarında özetle şunu diyor: "Ya, biz her sene bunları buluyoruz, aynı şeyleri bunlar yapmaya devam ediyor."
Şimdi, sıkı durun, 439 kamu idaresinden -o 6'yı düştük- 258'inde ne olmayabilir Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım yani en önemli ne olmayabilir? İnceleme yapıyoruz, mali tablo yok arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Temurci, buyurun, toparlayın.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Cumhurbaşkanımız bir ara çok güzel bir şey söylerdi: "Devlet yönetiyoruz, devlet!" Arkadaşlar, biz, denetlediğimiz... Yani 2023 bütçesi, kesin hesap bugün geldi. Ya, bunun neredeyse yüzde 60'ında "Mali tablolar yok." diyor Sayıştay. Ya, Allah'ın bir kulu bunu açıklayacak mı? Ben hakikaten anlayamıyorum. Bu nasıl bir hesap verilebilirlik olacak? Son olarak şunu söyleyeyim, bitireyim. Şimdi, bizim bütçede, 2023 yılı bütçesinde çok şey var. 2023 yılı merkezî yönetim bütçesinde kullanılmayan ödenekler var. Rakam ne kadar? 144 milyar 536 milyon. Benim şöyle bir önerim var: Burada konuşamadığımız sıkıntılı bir kanun teklifi vardı, geri çekildi. Ülkemizin de savunma sanayisiyle ilgili birtakım yeni adımlara ihtiyacı var. Bütçeyi desteklememiz lazım. Bir karar alalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Şimdi, bundan sonra bu kullanılmayan ödenekleri Savunma Sanayii Destekleme Fonu'na aktaralım. Bunu da bir öneri olarak getirmek isterim.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bütçeler, sadece rakamlar değildir elbette. Bütçeler millete dokunmadığı zaman milletin bütçesi olmaz. Ben, tekrar, bu vesileyle sizlere ve ekibinize teşekkür ediyorum. 2024 yılı bütçesinin milletten yana bir bütçe olmasını Rabb'imden niyaz ediyorum.
Hayırlı uğurlu olmasını diliyor, teşekkür ediyorum.