| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 30 .10.2024 |
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, Değerli Komisyon üyeleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, kamu kurum ve kuruluşlarımızın, sivil toplum kuruluşlarımız ve basınımızın değerli temsilcileri; öncelikle hepinizi hürmetle selamlıyor, bütçenin hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Cumhuriyetimiz 101 yaşında. Türkiye Cumhuriyeti, haklı bir davanın, zulme boyun eğmeyen milliyetçi bir şuurun ilelebet payidar kalacak bir mirası, her şartta müdafaa edilecek kutlu bir emanetidir. Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti dünya durdukça var olacaktır.
Cumhuriyetimizin 101'inci yıl dönümünü tekrar kutluyor, devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere kurucu kahramanları, aziz şehitlerimizi ve ecdadımızı rahmet, şükran ve minnetle anıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya ekonomisi son dönemde pandemi, savaş, jeopolitik riskler ve küresel krizler nedeniyle zorlu bir süreçten geçmektedir. Küresel ekonominin pandemi sonrası toparlanma süreci 2022 yılında başlayan Rusya-Ukrayna savaşı, ticaret kamplaşmaları, yoğunlaşan siyasi mücadeleler ve enflasyonist baskılar nedeniyle sekteye uğramış, İsrail'in 2023 Ekim ayında başlattığı soykırıma dönüşen katliam bölgemizdeki gerilimi ve jeopolitik riskleri daha da artırmıştır. 2023 yılında dünya ekonomisi yüzde 3,3 büyüme kaydederken dünya ticaret hacmi binde 8 düzeyinde artmıştır. Dünya ekonomisinin 2024 yılında yüzde 3,2; 2025 yılında yüzde 3,3'le ılımlı büyümeyi sürdürmesi beklenmektedir.
Küresel ekonomide yavaşlamanın yanı sıra, ülkemizde 2023 Şubat ayında yaşanan depremlerin ekonomiye yüklediği maliyete ve belirsizliğe yol açan seçimlere rağmen Türkiye ekonomisi 2023 yılında yüzde 5,1 büyümeyle OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke olmuştur. Büyüme, on dört yıldır yıllık bazda da pozitif seyretmektedir. Millî gelirimiz 2023 yılında ilk defa 1 trilyon doları aşarak 1 trilyon 130 milyar dolara ve kişi başına millî gelirimiz de 13.243 dolar düzeyine yükselmiştir. İstihdam, 2023 yılında 880 bin kişi artarak 31 milyon 632 bine yükselmiş, işsizlik oranı 1 puan azalarak yüzde 9,4'e gerilemiştir. İhracatımız 2023 yılında binde 6 oranında büyüme kaydetmiş ve 255,6 milyar dolar düzeyine çıkmıştır. Türkiye'nin küresel mal ihracatından aldığı pay 2023 yılında yüzde 1,07'ye yükselmiş ve tarihî en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Yıllık enflasyon 2023 yılında yüzde 64,8 olarak gerçekleşmiştir.
Türkiye, 2023 yılı Mayıs ayında 2021 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren uygulamakta olduğu genişletici para politikasına son vermiş ve küresel trende katılarak yükselen enflasyonun önünü almak ve fiyat istikrarını sağlamak için sıkı para politikasına geçiş yapmıştır. 2023'ün ortasında yüzde 8,5 olan faiz oranı önce yüzde 15'e, sonrasında ise kademeli artırımlarla yüzde 50 seviyesine yükseltilmiştir. Türkiye ekonomisi, 2024 yılı ilk çeyreğinde yüzde 5,7; ikinci çeyreğinde ise yıllık yüzde 2,5 büyümüş, böylece yılın ilk yarısında büyüme yüzde 3,8 olmuştur. Özel tüketim harcamalarının büyümeye katkısı yılın ikinci çeyreğinde de azalmaya devam ederek 1,2 puanla son dört yılın en düşük düzeyinde gerçekleşmiştir. Aynı dönemde net ihracat kalemi 1,3 puanla büyümeye olan pozitif katkısını ikinci çeyreğe taşımıştır.
On sekiz çeyrektir yani dört buçuk yıldır aralıksız büyüyen makine ve teçhizat yatırımları 2024 ikinci çeyreğinde yüzde 5,6 daralmıştır. Sanayi üretimi ağustosta yıllık bazda 5,3; aylık bazda yüzde 1,6 azalmıştır. İmalat sanayi kapasite kullanım oranı ekimde yüzde 74,9 gerçekleşmiştir. İmalat Sanayi Satın Alma Yöneticileri Endeksi eylülde 44,3'e gerilemiş, üretimde üst üste 6'ncı kez aylık bazda yavaşlama kaydedilmiştir. Sanayi üretiminde yaşanan daralma sıkı para politikasının üretim üzerindeki etkilerini göstermekle birlikte bu etkilerin geçici olduğu tahmin edilmektedir. Nitekim mevsimsellikten arındırılmış Reel Kesim Güven Endeksi ekim ayında bir önceki aya göre 3 puan artarak 102,2 olmuş, böylelikle dört ay sonra 100'ün üzerine çıkılarak iyimser görünüm tarafına geçilmiştir. Üretim hacminde azalış bildirenler lehine olan seyrin de artış bildirenler lehine döndüğü gözlenmektedir. Ayrıca, Tüketici Güven Endeksi ekim ayında yüzde 3 artarak 80,6 olmuştur. Tüketicilerin maddi durum ve genel ekonomik durum beklentisi önemli oranda iyileşmiştir.
Ekonomi programı kararlı bir şekilde uygulanmakta, makro finansal göstergeler belirgin bir şekilde iyileşmektedir. Dezenflasyon süreci devam etmekte olup büyümede dengelenme başlamış, cari açık daralmış, ülkemizin risk primi azalmış, kredi notu artmış, görünümü pozitife dönmüş, gri listeden çıkılmış, dış kaynak girişleri artmış, Merkez Bankası rezervleri iyileşmiştir.
Yıllık enflasyon eylül ayı itibarıyla yüzde 49,38 seviyesine kadar gerilemiştir. Ancak enflasyon ve hayat pahalılığı her insanımızı haklı olarak rahatsız etmektedir. Bu konudaki şikâyetleri ortadan kaldırmak başlıca görevimizdir.
İstihdam 2024 yılı ikinci çeyreği itibarıyla geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 189 bin kişi, ilk çeyreğe göre 205 bin kişi artmış, işsizlik oranı son on iki yılın en düşük seviyesi olan yüzde 8,4'e inmiştir. Erhan Bey gitmiş. Her ne kadar Erhan Bey "İstihdam artışından kimse bahsetmesin." dedi ama ben özellikle bahsediyorum. Ağustos ayı itibarıyla ise yıllık 1 milyon 100 bin ilave istihdam sağlanmış, işsizlik oranı geçen yılın aynı ayına göre 0,7 puan düşerek yüzde 8,5'a gerilemiştir.
Evet, işsizlik konusu sürekli gündeme getirilmekte. Bir istihdam artışı olduğu ortada, veriler bunu gösteriyor. Şimdi, istatistiklere baktığımız zaman, pandemi döneminde istihdam dip yapmış -tabiri caizse- 26 milyonlara düşmüş ama bugün 32 milyona... Yani dört yılda 6 milyon istihdam artışı var. Bunu görmezden gelmek yani bilmiyorum, yorumu sizlere bırakıyorum. Bununla kalmamış, iş gücüne katılma oranı tarihî seviyeye çıkmış, yüzde 54,3 yani iş gücüne katılım artmış.
Baktığımız zaman atıl iş gücü oranında, evet, artış var. Ama onun detaylarına baktığımız zaman şunu görüyoruz: Normalde iş gücüne dâhil olmayanlarda düşüş var. Bir yıllık mukayese yaptığımız zaman 500 bin kişi civarında iş gücüne dâhil olmayanlarda düşüş var. "Potansiyel iş gücü" dediğimiz iş bulma ümidi olmayanlar, iş yapabilecek olup iş aramayanlar, iş arayıp işbaşı yapamayacak olanların sayısında önemli bir artış var. Kendi içinde aslında yani daha önce iş gücüne dâhil değilken iş gücüne dâhil olan sayıda artış olduğu için atıl iş gücü oranında da bir yükselme görülüyor. Elbette bu sorun değil mi? Sorun. Ama şunu da söyleyeceğim, bu yeni bir hesap değil yani uzun yıllardır Türkiye İstatistik Kurumunun verileri bu şekilde ve Avrupa'daki standartlara da uygun bir şekilde bu ayrımları yapıyor. Şimdi, işbaşı yapabilecek olup iş aramayanlar... Bu tartışılır; işsiz mi, değil mi yani? Evet, potansiyel iş gücü ama iş aramıyor, yapabilecek durumda. Bu nedenle, sırf atıl iş gücü oranındaki artışı ortaya koyup öbür tarafta istihdam artışında sağlanan başarıyı gölgelemek de doğru değil. Yani hem istihdamda çok önemli sayıda artış var hem de iş gücüne katılma oranında yüksek artış var.
Yine bir konu gündeme getirildi "Bu iş gücü ödemelerinin gayrisafi katma değer içindeki payı sürekli geriliyor." denildi. Hatta bu konuda Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine bile fatura çıkarıldı. Önümde 2009'dan bu tarafa seri var. İş gücü ödemelerinin payı her geçen yıl artıyor. Bakın, 2009'da yüzde 26,7'yken daha sonraki yıllarda yüzde 27'ye, yüzde 28'e, yüzde 29'a; 2016'da yüzde 32'ye çıkmış, 2017'de yüzde 30, 2018'de yüzde 30, 2019'da yüzde 31; sonra bir düşüş var, 2021'de yüzde 26'ya, 2022'de de yüzde 23'e düşmüş. Pandemi süreci yaşadık, o dönemin mutlaka önemli bir etkisi var. 2023'te ise iş gücü payı yüzde 32,8'e çıkmış. Evet, 2023'te EYT düzenlemesi yapıldı, kıdem tazminatı ödemelerinin mutlaka bir etkisi var ama bu yılkilere baktığımız zaman -bu yılın gerek birinci çeyreği gerek ikinci çeyreği- birinci çeyrekte iş gücü ödemelerinin payı yüzde 42'ye çıkmış, ikinci çeyrekte yüzde 40,8'e çıkmış yani tarihî bir seviyeye çıkmış. Yani burada, bu yıl EYT mi söz konusu? Yok, yani bir kıdem tazminatı ödemesi de söz konusu değil. İşte, istihdam artışının bir göstergesini de buradan görüyoruz aslında. Yani istihdamdaki artış bir anlamda iş gücü ödemelerindeki artışı da sağlıyor.
Evet, bir diğer konu yoksulluk konusu. Evet, katılıyorum, gelir dağılımındaki adaletsizlikte kötüye gidiş söz konusu ama yoksulluk oranları itibarıyla baktığımız zaman TÜİK'in gerek göreli yoksulluk oranı gerek maddi veya sosyal yoksulluk oranı gerek sürekli yoksulluk oranı gerekse de yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olanların oranında düşüş olduğunu görüyoruz, 2023 verileri var.
Ayrıca, Dünya Bankasının sitesine bakarsanız, en son 25 Ekim 2024 tarihli bir değerlendirmesi var Türkiye ekonomisiyle ilgili. Orada aynen kullandığı ifade şu: "2007 yılında yüzde 20'nin üzerinde olan yoksulluk oranı 2021 yılında 7,6'ya indi." diyor ve 2022 için 7; 2023 için 6,6 yoksulluk oranı öngörüyor. Bunu neye göre hesaplıyor? Günlük 6,85 dolar gelir üzerinden yaptığı hesaplama, tüm dünya için yapıyor bunu. Biliyorsunuz, Türkiye, üst orta gelir grubunda gösterilen bir ülke Dünya Bankası tarafından ki yüksek gelirli ülkeler arasına girmemize de ramak kaldı, inşallah bu sene ya da önümüzdeki sene ona da geçiş yapacağız. Diğer oranlara baktığımız zaman da Dünya Bankasının günlük 3,65 dolar ya da günlük 2,15 dolar sayılarında da Türkiye'de oranın gittikçe düştüğünü görüyoruz.
Evet, değerli arkadaşlarım, ihracat bu yılın dokuz aylık döneminde yüzde 3,2 artarken ithalat yüzde 7,9 azalmıştır. Eylül ayı itibarıyla yıllık ihracatımız yüzde 3,4 artışla 261,6 milyar dolara çıkmış, yıllık ithalatımız ise yüzde 7,3 azalışla 340,3 milyar dolar düzeyine inmiştir. Dış ticaret açığı bu yılın dokuz aylık döneminde yüzde 31,5 oranında 27,6 milyar dolar; yıllık ise yüzde 31 oranında 35,3 milyar dolar azalmıştır. Cari işlemler açığı ocak-ağustos döneminde yüzde 75,2 oranında 29,3 milyar dolar azalmıştır. Ağustos ayı itibarıyla yıllıklandırılmış cari işlemler açığı ise yüzde 78,3 oranında 40,6 milyar dolar azalarak 11,3 milyar dolara gerilemiştir.
Turizm gelirlerimiz de 2024 yılının altı aylık döneminde yüzde 9,3 artarak 23,7 milyar dolar düzeyine çıkmıştır. Merkez Bankası brüt rezervleri 159,4 milyar dolarla yeni bir tarihî rekor seviyesine ulaşmıştır. Türkiye'nin AB tanımlı genel yönetim borçluluk oranı 2024 yılı ikinci çeyrekte yüzde 26,1'e gerilemiştir. Bilindiği üzere Maastricht Kriterleri yüzde 60, bu oran AB üyesi ülkelerde ortalama yüzde 86. Ülkemizde hane halkına ait borçlar bir önceki yıldakine göre yüzde 12,6'dan yüzde 10,2'ye, finansal olmayan şirketlere ait borçlar yüzde 55,6'dan yüzde 42,8'e, kamu borçları yüzde 35,6'dan yüzde 29,2'ye, finansal sektöre ait borçlar yüzde 21,2'den yüzde 16,7'ye gerilemiştir. Yani Türkiye kamu borçluluğu, reel sektör borçluluğu, hane halkı borçluluğunda en az borçlu ülkeler arasındadır.
Bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oranı yüzde 17 düzeyinde olup sağlam bir bünyeye sahiptir. Bankacılık sektörünün takipteki alacaklar oranı 2020 yılında yüzde 4,14; 2021 yılında yüzde 3,67; 2022 yılında 2,38; 2023 yılında 1,61 düzeyindeyken bu yıl ağustos ayı itibarıyla yüzde 1,69 düzeyindedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2023 yılında bütçe açığı 1 trilyon 380 milyar lira gerçekleşmiş ve bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 5,2 olmuştur. Deprem bölgesinin yeniden ihyası, imarı ve depremin etkilerinin süratle ortadan kaldırılması için 2023 yılında 960 milyar lira harcama yapılmıştır. Deprem harcamaları hariç tutulduğunda bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 1,6 seviyesindedir. 2024 yılında bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 4,9 olarak öngörülmüştür. Deprem harcamaları hariç bu oranın yüzde 2,5 olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Deprem hasarlarının süratle giderilmesi ve bölgede yaşayan vatandaşlarımızın ihtiyaçları için 2024 yılında 1 trilyon 28 milyar lira ödenek tahsis edilmiştir. 2024 yılı bütçe giderleri gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 26,9'u olarak öngörülmüş iken bu oranın yüzde 25,4 oranında gerçekleşeceği beklenmektedir. Bu durum, alınan tedbirler sayesinde kamu harcamalarında önemli bir tasarruf sağlandığına işaret etmektedir.
2025 yılı bütçesinde giderler 14 trilyon 731 milyar lira, gelirler 12 trilyon 800 milyar lira olup bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının yüzde 3,1 olacağı, deprem harcamaları hariç bu oranın yüzde 2,2 seviyesinde gerçekleşeceği öngörülmektedir. Deprem bölgesinin iyileştirilmesi ve afetlere karşı dirençliliğin arttırılması için 2025 yılında 584 milyar lira tutarında ödenek öngörülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, 2028 yılına kadar siyasi istikrar içinde ekonomik atılımlarını gerçekleştirilebileceği bir vasatı yakalamıştır. Bölücü terörün bitirildiği, millî birlik ve kardeşliğin güçlendirildiği bu dönem Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerine ulaşmak için çaba gösterildiği bir dönem olmalıdır. Kamu kaynakları küresel düzeyde rekabetçi, AR-GE ve yenilik yapabilme kabiliyeti yüksek, sermaye yapısı güçlü, ölçek ekonomisinden azami düzeyde faydalanılabilecek üretim yapılarını oluşturacak şekilde kullanılmalıdır. Dijital ve Yeşil Dönüşüm'ü sağlıklı bir şekilde gerçekleştiren, uluslararası rekabet gücüne sahip bir sanayi hızla oluşturulmalıdır. Bilim ve teknoloji üretme yeteneği ve kapasitesi arttırılmalı, bunun kalkınmaya ve sosyal refaha dönüşmesi sağlanmalıdır. Bu kapsamda, ağustos ayında Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından tanıtımı yapılan HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı'nı çok önemli görüyor ve destekliyoruz. HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı'yla hibe, vergi ve pazar geliştirme desteklerini kapsayan 30 milyar dolarlık kaynak yüksek teknoloji alanlarına yönlendirilecektir. Türkiye, HIT-30 Programı'yla 2030'a kadar yüksek teknoloji üretiminde küresel bir merkez olmayı hedeflemektedir.
Türkiye, millî teknoloji hamlesiyle bugün ileri teknolojileri kendi imkân ve kabiliyetleriyle geliştirip üretebilen bir noktaya ulaşmıştır. Yerli ve millî üretim potansiyelinin tümüyle harekete geçirilmesi, savunma sanayisindeki dev atılımların daha da güçlendirilmesi, enerjide yerli katkının daha da arttırılması, savunma sanayide yakalanan ileri teknolojinin başka alanlarda da elde edilmesi hedeflenmelidir.
Türkiye, eylül ayında açıklanan 2024 Küresel İnovasyon Endeksi'ne göre orta üst gelir grubunda 3'üncü sıraya yükselerek önemli bir başarı elde etmiştir. Genel sıralamada ise 2023 yılına oranla 2 sıra birden yükselerek 37'nci sırada yer almıştır. Türkiye "yaratıcı çıktılar" kategorisinde 16'ncı sırada yer almıştır. Ticari markalar ve endüstriyel tasarımlar alanında ise dünya genelinde 1'inci sıraya yükselmiştir. Bu durum Türkiye'nin entelektüel varlıkları başarılı bir şekilde ticarileştirdiğini göstermektedir.
Şüphesiz teknolojik gelişmeyi, yenilikçiliği, verimliliği ve istihdamı esas alan üretim ekonomisi yaygınlaştırılmalı, Türkiye dışa açık ve rekabetçi bir yapı içerisinde dünya ekonomisiyle bütünleşerek bölgesel ve küresel gelişmelerin önde gelen belirleyicileri arasında yer almalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Bitiriyorum Başkanım.
Türkiye daha güçlü bir ekonomik yapıya kavuştuğu, toplumsal dokusunu sağlamlaştırdığı, kardeşlik ve dayanışma kültürünü pekiştirerek imkân ve kabiliyetlerini büyük Türkiye hedefi doğrultusunda seferber ettiği takdirde bölgesel güç olmanın ötesine geçilecek ve küresel bir güç hâline gelecektir. Bunun gerçekleştirilebilmesi ve yeni bir bin yılın yakalanabilmesi ise geçmiş bin yılların acı ve tatlı tecrübelerini özümseyerek kalkınma ve demokratikleşme sürecini tamamlamak suretiyle büyük ve köklü devlet geleneğini ve tarihî birikimlerini yeni yüzyılın şartlarında yeniden yorumlamaktan, çağdaş gelişmelerle buluşturmaktan geçmektedir.
Türk milletinin daha nice asırlara bağımsız, bağlantısız ve güçlü olarak ulaşması yegâne arzumuzdur. Bunu da Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle inşallah başaracağız. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi sayesinde kendi millî ve tarihî değerleriyle barışık, sorun çözme kabiliyeti olan, kalkınmış, etkin bir devlet düzeni kurmuş ve devletler camiasında daha saygın konuma gelmiş güçlü bir Türkiye 21'inci yüzyılda dünya siyaseti ve ekonomik hayatında söz sahibi olacaktır.
2025 yılı bütçesinin hayırlı ve bereketli olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.