Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 30 .10.2024 |
VELİ AĞBABA (Malatya) - Çok teşekkür ederim.
Öncelikle bütçenin hayırlı olmasını tekrar dilemek istiyorum.
Şimdi, ben Malatya ilinin milletvekiliyim, öncelikle Malatya'yla ilgili birkaç konuyu sizlerin de dikkatine sunmak istiyorum.
Bu, mücbir sebep meselesi, Malatya'da esnafın, tüccarın, tüm kesimlerin istemiş olduğu bir şey. Maalesef 30 Kasımda bu süre doluyor. Hayat normalleşebilmiş değil, hakikaten insanlar vergilerinin, borçlarının affedilmesini beklerken 30 Kasımda mücbir sebebin dolmasının Malatya açısından büyük bir sıkıntı doğuracağını söylemek istiyorum. Tekrar söylemek istiyorum, ticaret odası, esnaf odası, esnafların tamamı bu sürenin uzatılmasını istiyor.
Bir diğer konu, bu, yerinde dönüşüm için 750 artı 750 bin TL geçtiğimiz yıl para verilecekti ancak bu miktar artık hiç yeterli değil. Bir yıl... Enflasyon neredeyse yüzde 100. Bu miktarın da artırılması gerekiyor.
Bir başka konu, Malatya'da, maalesef, kimsenin bilmediği, kimsenin sesini duymadığı bir kiracılar var. Öncelikle, kiracılara kira yardımı haziran ayında kesildi. Ev sahiplerine kira yardımı devam ediyor ama kiracılara kira yardımı kesildi. Deprem bölgesinde kiralar 2-3 bin lira, hatta 1.500 lira civarındayken şu anda en kötü kerpiç ev bile 15 bin TL'den kiralanabiliyor. Kiracıları maalesef gören yok. Konut kuraları çekiliyor şu anda büyük şovlarla ama kiracılarla ilgili konut da yapılmıyor. Bu kiracılar nasıl yaşayacak, nerede yaşayacak? Hiç belli değil, kiracılar büyük bir mağduriyeti yaşıyor, sanki memlekette kiracı yokmuş gibi davranılıyor.
Bir diğer önemli konu, Malatya'da -Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı da çok iyi bilir- çok ciddi bir organize sanayimiz var. Yalnız burada Malatya'nın içinde bulunduğu 6'ncı bölge teşvik süresi 31 Aralıkta maalesef doluyor. Depremin etkileri hâlâ devam ediyor. İhracatın, üretimin olumsuz etkilenmesi durumu var, bu da ekonominin olumsuz etkilenmesini sağlayacak. Ayrıca, depremden dolayı iki yıl boyunca deprem bölgesine, Malatya'ya zaten kimse yatırım yapmadı yani deprem nedeniyle bu iki yıl bizim açımızdan boşa gitmiş oldu. Dolayısıyla mutlaka bu konunun biraz uzatılması lazım, 6'ncı bölge teşvik süresinin mutlaka uzatılması lazım. Zaten bu dolar kurundan, ekonomik krizden dolayı birçok fabrika Malatya'dan Mısır'a makinelerini götürüyor, oralara yatırım yapıyor. Eğer bu 6'ncı bölge de elimizden alınırsa maalesef durum çok daha sıkıntılı olur.
Geçtiğimiz hafta siz bütçe sunumu yaptınız, orada dikkat çeken bir şey vardı. Deprem bölgesine ayrılan bütçe geçtiğimiz yıldan bugüne yarı yarıya azalmış durumda. Yani 588 milyar gibi...
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI CEVDET YILMAZ - Seneye azalacak.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Evet, azalacak yani 2025 yılı için söylüyorum azalmış durumda ama böyle diğer illeri de biliyorum hâlâ konutların neredeyse yüzde 10'u teslim edilmiş durumda, Malatya'da bu bütçenin azalması da depremde biraz bizi mağdur edecek gibi geliyor, onu da ifade etmek istiyorum size.
Şimdi, bütçeyle ilgili birkaç görüşümü de hemen söylemek istiyorum. Bütçe gelirleri ve giderleri var, bu paraların toplanma usulü ve harcama usulü. Öncelikle bütçe gelirleri kısmına bakalım. Gelir kısmı üzerinde en başta belirteceğimiz husus, gelir ve servet üzerinden alınan dolaysız vergilere oranla harcamalar üzerinden, mal ve hizmetler üzerinden alınan dolaylı vergilerin yüksekliği. Herhalde dünyadaki en yüksek dolaylı vergiyi alan ülkelerden biriyiz biz. 2023 yılında vergi gelirlerinin gayrisafi yıllık hasılaya oranı yüzde 19,3 olmuş yani 26 trilyon 545 milyar TL. Bunun içinde vergi gelirleri 5,1 trilyon olmuş yani gayrisafi millî hasılanın beşte 1'i gibi gözüküyor. Üretim, ihracat, satış ve tüm gelirlerin içinde beşte 1'i. Bir önceki yıla göre bütçe içindeki gelir vergileri yüzde 89,7 artış göstermiş. Dâhilde alınan mal ve hizmet vergileri ise önceki yıla göre yüzde 120 artmış. Yani KDV, ÖTV gibi her türlü tüketim malzemesi alımı için ödediğimiz vergiler yüzde 120 artmış. Bakın, gelelim sunulan bütçe teklifine: 2025 bütçe teklifinde net toplam gelirler 12 trilyon 800 milyar. Bunun içinde 11 trilyon 138 milyar ise net vergi gelirleri neredeyse tamamı vergi gelirlerine eşit gözüküyor. Bunu da ifade etmek istiyorum. Şimdi tabii, burada ücretlerden, kazançlardan alınan gelir vergisi ve tüketim harcamaları için ödediğimiz KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerden varsayılan toplam vergi 11 trilyon civarında, 11 trilyonun 10 trilyonu dolaylı vergiler gibi gözüküyor. Yani 85 milyonun fakirinden de fukarasından da eşit vergi alınıyor, bu da vergide adaletsizliği maalesef getiriyor. Hem sendikaların hem işçi örgütlerinin söylemiş olduğu en önemli konulardan biri de bu vergide adalet, mutlaka bu vergide adalet sağlanmalı yani çok zengin insan da aynı vergiyi veriyor, hiç geliri olmayan insanlar da aynı vergiyi veriyor.
Bütçe giderlerinin harcama yönünde ise maalesef durum tam tersi. Bütçede çok ciddi bir bölüşüm adaletsizliği var. Toplumun ücret geliri, emekli geliri, yoksulluk maaşı ya da sosyal yardımlarla geçimini sürdüren kesim için bütçeden ayrılan pay maalesef zengin azınlığına ayrılanla kıyaslanamaz. Bakın, şimdi yeni yeni şeyler söylüyorsunuz, yeni ekonomi düşmanlarını buldunuz. Şimdi EYT'liler çıktı, "Muhalefet bizi kandırdı, oyuna getirdi." diyorsunuz, bütün yükü de EYT'lilere yüklemeye çalışıyorsunuz. Sanki emekliler ekonomiyi batırmış gibi, sanki 2021'de faiz sebep, enflasyon netice kuramının hiç katkısı yokmuş gibi şimdi de emeklilere, EYT'lilere yükü bindirdiniz. Biliyorsunuz, sizin sanal düşman yaratma konusunda uzmanlığınız var. Faiz lobisi, dolar lobisi, dış güçler, sebze lobisi, komisyoncular, EYT'liler, asgari ücretliler liste uzadıkça uzuyor. Bir sosyal medya fenomeni var "Tek suçum güzelliğim." diyor ya. Maalesef sizde o da yok, sizin hiç suçunuz yok, ülkeyi yönetenlerin hiç suçu yok ama suçlu fakir fukara.
Şimdi, 2025 yılı merkezî yönetim bütçesinde faiz ödemeleri için ayrılan para 1 trilyon 950 milyar, Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak olan cari transferler için ayrılan para 2 trilyon 188 milyar yani faiz ödemesiyle SSK’ye ayrılan bu toplam para aynı gibi gözüküyor. Tüm emeklilere, EYT’lilere, dul, yetim ve malullere yapılan ödemeler kadar faiz parası ödüyor nassa göre yöneten Hükûmetimiz.
Şimdi, gelir adaletsizliği ülkenin en büyük problemi, her ekonomik kriz maalesef zengini daha zenginleştiriyor, yoksulu daha yoksullaştırıyor. Avrupa'nın en kötü ülkesi durumundayız. İstanbul Planlama Ajansının yapmış olduğu araştırmaya göre en zengin yüzde 5’lik kesim her 100 liranın 23,3'ününü alıyor, halkın en zengin yüzde 10’luk kısmının aldığı pay toplam gelirin yüzde 33,4'ü. Hele en yoksul yüzde 20’lik kesim var ki bunlar bırakın pay almayı, bunlar borçlu durumda. Halkın yarısının toplam gelirden aldığı pay yalnızca yüzde 22,8 yani halkımızın yarısı en zengin yüzde 5’lik kesim kadar gelirden pay alamıyor; bu da maalesef yoksullar arasındaki açığı hızla yükseltiyor. En zengin yüzde 25’lik kesimin toplam gelirden aldığı pay yüzde 54,4. Öyle bir matematik yok arkadaşlar yani 100 lirayı 100 kişiye bölüştüreceksiniz, 75 kişi 100 liranın yarısını alacak, 25 kişi kalan 50 lirayı alacak. Avrupa'daki gelir adaletsizliği bakımından en kötü ülkelerden biriyiz.
Şimdi, derin değil ama çok derin bir yoksulluk var; her 5 kişiden 1’i evinin ısınma ihtiyacını karşılayamıyor, her 3 vatandaşımızdan 1’i sofrasına iki günde bir et, tavuk, balık koyamıyor. Türkiye'de yoksulluk hem yayılıyor hem de derinleşiyor. Konut ve borç masrafları dışında vatandaşımız artık günlük giderlerini karşılama gücünü kaybediyor. TÜİK verilerine göre, Türkiye'de halkın yüzde 36’sı iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek masraflarını karşılayamıyor; nüfusumuzun yüzde 20'si, her 5 kişiden 1’i evinin ısınma ihtiyacını karşılayamıyor; yaklaşık her 3 kişiden 1’i beklenmedik harcamaları karşılayamazken halkın yüzde 60'ı evden uzakta bir haftalık tatilini karşılayamıyor; halkın yüzde 64'ü yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını değiştiremiyor. Emeklilere gelince hemen söyleyelim: Emekliler artık konu komşunun eskilerini giyiyor, çocuğunun eskilerini giyiyor; ceket, pardösü alma imkânı yok emeklinin.
Gıda enflasyonunda Avrupa'da zirvedeyiz, dünyada 4’üncü sıradayız. Ücretle çalışanların yaklaşık yarısının açlık sınırının altında yaşadığını da söylemek lazım. Asgari ücret herkes için önemli, maalesef, Türkiye'de asgari ücret olağan ücret olmuş durumda. 784 bin vatandaşımız kredi kartı borcu nedeniyle yasal takipte maalesef. Öyle bir rekor var ki kredi kartı kullanan sayısı geçtiğimiz yıla göre yüzde 13 artış göstermiş, 125 milyon 925 bin kredi kartı var yani insanlar kredi kartıyla yaşamlarını sürdürüyor. Bunun anlamı şu: İnsanlar borçla yaşamaya devam ediyor.
Şimdi, gerçek suçlular kim? Tabii ki gerçek suçlular kim olacak, enflasyona sebep olduğu iddia edilen asgari ücretli olacak. Bir şeyi de söyleyelim: Maalesef “yerli ve millî”yi dilinden düşürmeyen iktidarımızın Amerika Birleşik Devletleri’nden asgari ücretle ilgili talimat aldığını da ifade etmek istiyoruz. Bu asgari ücretle ilgili söylenecek çok şey var ama sadece bir yıllık bir karşılaştırma yapalım. 1 Ocak 2024 ve 1 Ekim 2024 arasında birkaç gıda ürünüyle ilgili rakamları söyleyeyim: 1 Ocak 2024’te bir asgari ücretli 142 kilogram tavuk alabilirken şimdi 87 kilogram alıyor, 55 kilogram kaybı var. Yine, bir asgari ücretli 261 paket yumurta alırken şu anda 170 paket alıyor, 91 paket ekside; 1.062 paket makarna alabilirken şu anda 739 paket alıyor, 323 paket ekside. Bu rakamlara göre hesapladığımız zaman 17 bin liralık asgari ücret şu anda 10 bin civarına düşmüş durumda, bunu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Artık, çeyrek altın hesabını yapmıyoruz, çeyrek altına baktığımız zaman bugün asgari ücretin 25 bin olması gerekiyor.
Gelelim diğer suçlu emeklilere: Sayın Bakan, hakikaten “Emekliler ortalama 60, 70, 100 bin lira maaş alıyor.” diyor ama Türkiye'deki ortalama emekli maaşı 14.500 TL, bunun da ne anlama geldiğini sokağa çıkanlar, pazara çıkanlar daha iyi bilirler.
Şimdi, biraz önce Sayın AK PARTİ vekilimiz bu sosyal yardımların artmasıyla ilgili birkaç şeyi ifade etti, övündü. Aslında sosyal yardımların artması, kişi sayınızın artması maalesef ülke açısından utanç verici bir durum. Türkiye'de 2023 yılında 5 milyon hane sosyal yardım almış yani 4 milyon 989 bin, neredeyse 5 milyon. 2018 yılında sosyal yardım alan hane sayısı 2 milyon 588 binmiş, 2023'te -açıkladığım gibi- 5 milyon; 2 katına çıkmış. 2024 yılının ilk yarısında 3 milyon 786 bin, bu rakam 7 milyonu bulabilir. Hesapladığımızda, 5 milyon olsa, 4 kişiyle çarpsak, 20 milyon yani her 4 kişiden 1'isi sosyal yardımla yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Sosyal yardım almazsa 85 milyonun dörtte 1'i açlıktan ölecek. Zaten emeklinin durumu belli. Sadece 12.500 TL emekli maaşı alan değil, bir de dul ve yetim var, bunlar çok daha düşük maaş alıyor; bunu da sizlerle paylaşmak isterim.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, geçtiğimiz hafta Plan ve Bütçe Komisyon Başkanımız ve AK PARTİ'liler çok zor durumda kaldı. Biliyorsunuz, bu savunma sanayisiyle ilgili olarak daha çok cep telefonlarına 750 TL vergi geliyordu. Sağ olsun, MHP Grubu bu kanunu destekledi, güzel konuşmalar yaptı; AK PARTİ temsilcisi güzel güzel konuştu. Biz de konuşmayı beklerken birden Sayın Başkan Mehmet Muş, havadan bir şey düştü, kanunu geri çekti.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Ağbaba, Komisyondan gelen eleştirilere göre, ben de Komisyon Başkanı olarak görüşmeleri erteledim.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Eleştiri gelmemişti Sayın Başkan; AK PARTİ ve MHP Grubu övdü, bize eleştiri fırsatı gelmeden çektiniz.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Hayır, önce siz eleştirdiniz, sonra da ben erteledim, bir şey gelmedi yani.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Bakın, farklı siyasi partiden olsak da Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımızın itibarını düşünüyoruz yani AK PARTİ'li arkadaşlarımızın da itibarını düşünüyoruz. Ya, yirmi dakika övdüler, yirmi dakika sonra tam tersi savunuldu yani çok zor duruma düşüyor. Bir de Büyük Birlik Partisi Sayın Genel Başkanını da çok zor durumda bıraktınız yani adama biraz acıyın. Adam ne diyordu? "Bu 750 TL'ye karşı çıkanlar Yunanlıdır, PKK'lıdır, İsraillidir." diyordu. E, şimdi, niye çektiniz? Bu laf biraz size gelmiyor mu? Lütfen, hem Büyük Birlik Partisi Başkanı Sayın Destici'yi zor durumda bırakmayın hem de...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Ertelendi, ertelendi; çekilmedi.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Geri gelecek inşallah!
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Tabii.
VELİ AĞBABA (Malatya) - O kadar övgüyle konuşuldu, bir sürü tartışma yapıldı... Tabii ki farklı düşünüyoruz ama sonuçta aynı Plan ve Bütçe Komisyonunda arkadaşlarla çalışıyoruz, onların hukukunu savunmak da bizim boynumuzun borcu. Cumhuriyet Halk Partisi varsa herkes için var.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI CEVDET YILMAZ - "Bir an önce gelsin." mi diyorsunuz?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Hayır, bir daha getirmeyin. Ama o kadar övdüler, o kadar savundular, savunduktan yaklaşık yirmi saniye sonra Sayın Mehmet Muş "Yasayı geri çekiyoruz." dedi. Bunu da sizin dikkatinize sunmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Hükûmet de bunları duyuyor şu an. İşte görüyorsunuz durumumuzu.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - "Sayın Yılmaz'dan kaynaklanmadı." mı dediniz?
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Evet, Komisyon olarak biz karar verdik.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Tabii, tabii, tamamen tartışmadan kaynaklı!
Bir de lütfen -Plan ve Bütçe Komisyonu- şu anda bütçeyi konuşuyoruz ama Sayın Başkanımız Aşkın Türeli de söylüyor, bu torba yasa uygulamasından da vazgeçmenizi diliyor, ben teşekkür ediyorum.