KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Meclis Başkanımız, değerli bürokratlar, sayın basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, tabii, süremiz kısa. Ben bu süre içerisinde bazı konulara biraz kısa kısa değinmeyi tercih edeceğim.

Önce, Sayın Başkan, sizin kamuoyuna yansıyan bir açıklamanız oldu, "Bu Anayasa’nın 3'üncü maddesi değiştirilmelidir." şeklinde. Ben o tartışma içeriğine girmeyeceğim yani devletin mi milleti olur, milletin mi devleti olur filan; o tartışma, ayrı bir tartışma. Ancak Anayasa’nın açık hükmü var zaten yani işte ilk 3 maddesi, 4’üncü maddede “Bu 3 madde değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez.” deniliyor. Bu, tabii, hiç konuşulmayacağı anlamına gelmez ancak sizin gibi çok sorumlu bir mevkide bulunan bir insan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının, aynı zamanda, tabii, iktidar partisinde de -eski kavramı da kullanıyorum “iktidar partisi” diye- çok kuvvetli bir yeri olan, pozisyonu olan bir kişinin böyle bir açıklama yapmasını ben çok yadırgadığımı ifade etmek isterim. Hakikaten bana göre çok talihsiz bir açıklamaydı, hiç uygun değildi. Siz sonradan bunun yanlış anlaşıldığını ifade ettiniz ancak bunun tehlikeli yanı şu: Yani orada, biz ilk 3 maddede çok masum bir virgül meselesini bile tartışmaya başlarsak kapı bir açıldığı zaman o işin nerede biteceği belli olmaz. Dolayısıyla bu ülkenin kuruluş felsefesidir. Bundan hiçbir şekilde uzaklaşılmaması gerekir.

Diğer bir konu, tabii, çok tartışılıyor, Türkiye 2018 yılından itibaren, 2017 referandumu sonrası 2018 Haziran veya Temmuz ayından itibaren Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçti. Bizim tespitlerimize göre -muhalefet tarafının daha çok böyle bir tespiti var- birçok konuda… Yani mesela dün ben burada bir kısım uluslararası endekslerde Türkiye’nin yeri nedir diye onun analizini yaptım veya daha doğrusu o bilgileri paylaştım. İşte hukukun üstünlüğü, özgürlükler, rekabet endeksi, yolsuzlukla ilgili endeksler; hangi endekse bakarsanız bakın hepsinde belki son on yılda bir kötüleşme var ancak 2018 sonrasında ciddi bir kötüleşme var. Sadece uluslararası endekslerde değil Türkiye’nin açık, işte hepimizin kullandığı verilerinde de ciddi bir bozulma var. Tabii, belki, en azından “Bu sistemden kaynaklanmıyor.” deniliyorsa iktidar grubu tarafından bunun bir şekilde bir analizinin yapılması lazım. Yani burada apaçık bir kötüleşme var.

Şimdi, Türkiye ekonomisi bozuluyor. 2018’de yeni sisteme geçildi ama bir de Berat Albayrak Hazine Bakanı oldu, çok kuvvetli bir bakan olarak geldi. Bu bozulma Berat Albayrak'ın kendi şahsi uygulamalarından mı oldu veya sistemden mi kaynaklandı, bunların bir şekilde analizinin yapılması lazım eğer burada bu bozulmanın sistemden kaynaklanmadığı özellikle ifade ediliyorsa. Bize göre sistemden kaynaklanan hususlardır ama böyle değilse de bunun bir çalışmasının yapılması lazım. Yoksa bu bilek güreşine dönecek. Yani Türkiye doğruyu bulmaya çalışıyorsa objektif çalışmalar bir şekilde bu milletin önüne konulmalıdır. Birtakım meseleler, birtakım sorunların neden kaynaklandığına ilişkin objektif çalışmalar yapılırsa bu, subjektif değerlendirmelerin önüne geçer ve herkes açısından aslında çok da faydalı olur.

Şimdi, yine, bu cümleden olmak üzere yeni sistem ne getiriyor, bugün de gündeme getiren arkadaşlarımız oldu. Şu: Ne diyor yeni sistem? Artık Hükûmet kanun tasarısı gönderemeyecek, işte kanun teklifleri şeklinde milletvekilleri kanun tekliflerinde bulunacak ve bunlar yasalaşacak. Bizim yasama faaliyetimizin temeli buraya dayandırılıyor. Şimdi, tamam, bu bir tercih, Anayasa’da böyle bir değişiklik yapıldı, millet de bunu kabul etti. Peki, bu böyle mi yapılıyor? Bu böyle yapılmıyor, bunu biz biliyoruz. Ben şunu demiyorum: Yani bir kanun teklifi hazırlanırken veya Parlamentodan bir kanun geçerken devletin ilgili bakanlıklarının veya yürütmenin hiç fikri sorulmasın, onlardan tamamen… Yani kuvvetler ayrılığı bu demek değil elbette. İş birliği olacak ancak yani yürütmenin gönderdiği, apaçık bir şekilde yürütmenin gönderdiği kanun teklifleri burada geçiriliyor. Burada yapılan tek çalışma -öncesinde o da yapılmıyordu, en azından son bir veya iki yıldır bu yapılıyor- buradaki kanun teklifinde ilk imza sahibi olan arkadaşın biraz daha kanun teklifine hâkim olduğunu, çalıştığını görüyoruz. Yani daha öncesinde burada -bunun çok anekdotları var, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğim döneminde ben bunu gördüm- kanun teklifine ilk imza atan arkadaş kanun teklifini savunamıyordu ama en azından şimdi bilgi sahibi. Ama bu şu değil yani bunu burada Meclis hazırlamıyor. Bizim hazırladığımız hiçbir kanun teklifi zaten görüşülmüyor ama bunu AK PARTİ’nin veya Cumhur İttifakı'nın veya Milliyetçi Hareket Partisinin milletvekilleri de hazırlamıyor. Bu çok açık bir şekilde bakanlıklar tarafından hazırlanıyor, buraya geliyor ve buradan da bana göre, bizim tespitlerimize göre hiç de bir müdahale yapılamadan o teklif kanunlaşıyor, geçiyor gidiyor. Şimdi, bu bir tiyatro.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Hiç öyle değil.

ERHAN USTA (Samsun) - Böyle bir şey olmaz. Ya, bu bir tiyatro. Bu tiyatroyu oynamamak lazım. Eğer gerçekten böyle olması faydalıysa yani sadece milletvekillerinin verdiği kanun tekliflerinin yasalaşması şeklindeki Anayasa'daki o hüküm doğruysa o zaman bunun altyapısını hazırlamak lazım. Bunu niye şimdi gündeme getiriyorum? Burada sizin yapacağınız iş var. Ben bunu ilk, İsmail Kahraman Bey'e, onun Meclis Başkanlığı döneminde, daha sistem başlamadan önce söylemiştim, sonraki bütün Meclis Başkanlarına da bunu söyledik; ya, bununla ilgili güçlü bir altyapıyı kurmak lazım bu Mecliste. Yani şimdi, sektörel analizleri yapabilen Meclis idari birimlerinin olması lazım. Bizde bir fikir olabilir, bir düzenleme yapmaya ilişkin bir politika fikri olabilir ama onun hayata geçirilmesi, daha doğrusu "hayata geçirilmesi" demeyelim, ete kemiğe büründürülmesi meselesi aslında buradaki bu Meclisin güçlü yapısı içerisinde, idari yapısı içerisinde yapılabilecek bir şey. Yani eski Devlet Planlama Teşkilatı gibi bir birimi burada bir şekilde oluşturmak gerekir ki bu hüküm, Anayasa'daki bu hüküm gerçekleşebilsin, yoksa biz burada bir tiyatro oynarız. Eskisi daha iyiydi bu anlamda baktığımızda yani hiç olmazsa gönderen bakan, kanunu gelip burada savunuyordu veya burada mahcup olacağını bilerek, savunamayacağını bilerek kanun tasarısı daha dikkatli geliyordu. Gelen kanun tasarısı, biliyorsunuz, Bakanlar Kurulu kararı olarak geliyordu ve oy birliğiyle alındığı için, bütün bakanların imzası olduğu için diğer bakanların da olup bitenden haberi vardı. Şimdi burada kanun geçiyor, bir başka bakanlığın, konunun çok yakından ilgilendirdiği bakanlığın sonradan haber oluyor. Bununla ilgili geçmişte yaşadığımız bir sürü olay var. Dolayısıyla, şunu söylemeye çalışıyorum: Tabii, bizim tercihimiz, gayretimiz bu sistemin değiştirilmesinden yana; güçlendirmiş, parlamenter sisteme geçmenin Türkiye açısından çok daha uygun olacağını söylüyoruz ancak siz de eğer bu sistemi devam ettireceksiniz, bu sistemin gereği olan altyapının kurulması lazım.

Mesela, bunlardan bir tanesi de komisyonlar. Yani şimdi, bakanlıkların yapısı değişti, komisyonların yapısının şu andaki bakanlıkların yapısıyla hiç alakası yok; hiç alakası yok komisyonların yapısının bakanlıkların yapısıyla. Burada bir değişiklik gerekiyor -ben bunu daha önceden Genel Kurulda da gündeme getirdim- AK PARTİ'deki arkadaşlar tarafından "Hakikaten bu İç Tüzük değişikliğini yapalım." deniliyor ama adım atılmıyor. Yani şimdi, bütün her şeyi, bütün sıkıntıları bir anda -İç Tüzük açısından söylüyorum- çözebilecek durumumuz yok ama hiç olmazsa çok ivedi olan, yapılması gereken işler var, onların yapılması lazım, buna da sizin öncülük etmeniz gerekiyor Meclis Başkanı olarak.

Veya kesin hesap komisyonu... Benim anladığım kadarıyla iktidar tarafından da buna bir itiraz yok, kesin hesap komisyonu kurulması lazım çünkü bakın, bu bütçede kesin hesap hiç konuşulmuyor, hâlbuki kesin hesap, yeni bütçeden belki de daha önemli bir şey. Bütün dünyada da böyle; kesin hesap komisyonları var, hatta muhalefet milletvekilleri başkanlığını yapar oranın daha iyi denetlenmesi açısından. Benim anladığım kadarıyla, neredeyse bir mutabakat var ama bununla ilgili adım atılmıyor. Bu adımların sizin tarafınızdan atılmasının çok doğru olacağını düşünüyorum.

Meclisin itibarı meselesi... İşte, bütün bu söylediklerimiz aslında Meclisin itibarını artıracak yani kanun teklifi yapabilen, gerçekten kanun teklifi oluşturabilen, kendi iradesiyle kanun yapabilen... Tabii, elbette yürütmeyle iş birliği içerisinde olacak, nihayetinde yaptığımız kanunu uygulayacak olan yürütme, ben oradan tamamen kopuk olması anlamında demiyorum ama tamamen onun isteği çerçevesinde bir kanunun yapılması da yanlış yol. Bu da Meclisin itibarına zarar verir.

Meclisin itibarı açısından diğer bir konu -az önce Orhan Bey dile getirdi- önemli bir şey, araştırma komisyonları raporları yürütme tarafından hiç dikkate alınmıyor. Böyle bir şey olamaz yani burada milletvekilleri, o işle ilgili sivil toplum kuruluşları, toplumun değişik örgütleri, kamu kuruluşları, herkes çalışıyor, bir çaba içerisinde olunuyor, güzel raporlar çıkıyor ama bu raporların hiçbir şekilde yürütme açısından dikkate alınmadığını görüyoruz. Bu da -ne oluyor- bir süre sonra buradaki çalışanların, milletvekillerinin motivasyonunu kırıyor, belki de kalite düşüyor. Mesela, buraya bir mekanizma getirmek lazım yani bu araştırma komisyonu raporlarının yürütme tarafından -elbette bire bir olması diye bir şey olamaz ama- dikkate alınmasını sağlayacak, oraya belli ölçüde bir bağlayıcılık getirecek bir mekanizmanın oluşturulması lazım. Bu da yine sizlerin tarafından yapılması gereken bir mesele.

Can Atalay mevzusu var; sembol olduğu için... Benim, Can Atalay'la fikrî, zikrî hiçbir yakınlığım yok, olması da gerekmiyor ama apaçık mahkeme kararları varken bir milletvekilinin hâlâ tutuklu olması, gelip işin başında olmaması Meclisin itibarı açısından doğru bir şey değil. Yarın sistem değişir, yarın işler değişir, bu bizlerin de başına gelebilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI İSMAİL FARUK AKSU - Sayın Usta, tamamlayın lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Yani bu mesele de önemlidir, bence burada da sizin daha fazla gayret göstermeniz lazım.

Soru önergeleri meselesi... İşte "Şu kadar cevaplama var." Ya, kalitesi yok yani biz bir şey soruyoruz, başka bir şey geliyor bize. Sizin vereceğiniz bilgi sadece "Soru önergelerinin şu kadarı cevaplandırılmış." şeklinde olmamalı, çok personeli var -birazdan ona da vaktim olursa geleceğim- 6.500 civarında personeli var Meclisin; bu işleri yaptırabilir. Bir de kalite açısından bir süzgeçten geçirin yani en azından bu soru önergeleri hakikaten hangi kalitede veya sorunun içeriğine uygun bir cevap geliyor mu, gelmiyor mu? Gelmiyor böyle bir cevap ama biz Meclisiz yani biz bir erkiz. Bu, bizim itibarımız açısından son derece önemli, işlerin iyi gitmesi açısından da öyle bir şey. Sabahki örnek yani işte bu yeni doğan çetesi meselesi. Bizim bir milletvekilimiz tarafından soru önergesi şeklinde gündeme getirilmiş. O gün üzerine düşülmüş olsaydı belki bu sıkıntılar olmayacaktı ülkede ama burada hem süre açısından sorun var hem cevap verilemiyor hem cevap kalitesi açısından hem cevaplama süresi açısından hem de hiç cevap verilmemesi açısından ciddi sıkıntılar var; bunlar da sizin sorumluluk alanınızdaki işler.

Çok kısa bir şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçesinde çok ciddi bir artış var. Bunu sunumunuzda ifade etmediniz ama soru-cevap kısmında ifade edilmesinin faydalı olduğunu düşünüyorum. Bir defa personel giderleri normal merkezî yönetimin çok üzerinde artıyor. Personel içerisinde de statülere göre artışlarda çok ciddi farklılıklar var. Vaktim sınırlı olduğu için onları şimdi burada söyleyemeyeceğim tek tek ama bunun nedeninin bize söylenmesi lazım. Bu, şudur: Yani personel gideri normal devletin diğer personel giderlerinden fazla artıyorsa personel sayısında da ciddi bir artış olacağı anlamına gelir. Bu doğru mudur? Buna da bakmak lazım. Ben çok atıl personel olduğunu düşünüyorum Mecliste. Dolayısıyla bu atıl personeli işin içerisine katmak lazım. İşte, daha "Şu zaman girmiştir, bu zaman girmiştir." deyip insanları atıl bırakıp yerine yeni personel alınması şeklinde bir uygulamanın yanlış olacağını düşüyorum.

Mal hizmet alım giderleri... Yani bir yandan Hükûmet diyor ki işte, ne derler: "Tasarruf, tasarruf, tasarruf."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Başkanım, biraz tolerans gösterirseniz. Sayıştay meselesi var daha.

OTURUM BAŞKANI İSMAİL FARUK AKSU - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Mal hizmet alım giderleri yüzde 68 artıyor. Başlangıç bütçesine göre 2024 ve 2025'e göre yani gerçekleşme tahminine göre bu hesaplar yapılmaz. Geçen yıl ne vermişiz onu? Yüzde 68. Mesela, normalin çok daha üzerinde bir artış var; buralara ilişkin de bizimle bir şey paylaşırsanız çok memnun olurum.

Tabii ki milletvekillerinin de personelin de sorunları var, personel otoparkıyla ilgili sorunlar var; çok üzerinde durmayacağım ama bir not olarak sadece söylemiş olayım, size arkadaşlar iletirler.

Bir de şimdi, milletvekillerinin misafirleri araçla alınamıyor, eskiden alınıyordu, şimdi sadece gruplardan oluyor. Yani milletvekilinin de misafiri olur. Grup Başkan Vekilliği de yaptım, o zaman sıkıntımız olmuyordu ama şimdi milletvekili olduk, benim bir tane misafirim araçla buraya giremiyor. Bu meselenin de bu anlamda düzeltilmesi lazım.

Sayın Erdoğan'ın Meclise geliş meselesi burada tam bir kriz oluşturuyor, burada bir terör estiriliyor. Şimdi, Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı sıfatıyla buraya geldiği zaman elbette Cumhurbaşkanıdır, Cumhurbaşkanına nasıl muamele edilmesi gerekiyorsa o şekilde muamele edilsin ama grup toplantısına geldiği zaman Sayın Erdoğan buraya Cumhurbaşkanı sıfatıyla gelmiyor, bir partinin Genel Başkanı olarak geliyor. Diğer partilerin genel başkanlarından daha farklı bir imkân veya imtiyaz tanınması yanlıştır. Yani burada koridorlarda yürüyemiyoruz biz Sayın Cumhurbaşkanının grup toplantısı yapacağı günlerde, böyle bir şey olamaz.

Hatta geçenlerde bizim partimizin Genel Başkanı... Sayın Erdoğan çıkacak diye şurayı komple kapatmışlar. Nerede kalıyor? Şu ön kısım komple kapatılıyor. Bakın, bürokratların araçları giriyor oraya -böyle bir demokrasi olmaz- bu, grubu bulunan bir siyasi partinin Genel Başkanının aracı alınmıyor, Genel Başkan buradan kalktı, ta öbür tarafa kadar yürüdü ama strateji başkanıdır, bilmem ne başkanıdır... Hadi Erdoğan'ını da anladık, Cumhurbaşkanımızı da anladık ama bürokratın aracının alındığı yerde bir siyasi partinin Genel Başkanının aracı alınamaz mı? Burası üstelik Meclis. Yani Külliye'ye gittiğiniz zaman size bu imtiyazı tanıyorlar mı? Tanımıyorlar. Dolayısıyla bunlar yanlış işlerdir, bunların düzeltilmesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI İSMAİL FARUK AKSU - Sayın Usta, 2 defa uzattım. Selamlamak için lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Benim selamım biraz uzun olur. Peki, çok kısaltmaya çalışacağım.

Ciddi ücret dengesizlikleri var, onu söyleyeyim, Meclis içerisinde aynı statüde, aynı işi yapanlar arasında. Danışmanların kıdem tazminatı meselesi önemlidir, bunu mutlaka çözmek lazım. Tamam, kadro işine işte, değişik şekillerde karşı çıkılıyor ama yani bir anayasal hak, yasal hak verilmiyor.

Bu şefler ile başkan arasındaki maaş farkı, ben onları da inceledim. Yani normal kamuya göre ciddi bir maaş farkı var, statüleri, hiyerarşi arasında çok farklı statüler var.

Ondan sonra, personel sayısının fazla olduğunu söyledik. Gereksiz statüler var. Ya, 57 başkan yardımcısı var, nedir 57 başkan yardımcısı? 15 başkan, 57 başkan yardımcısı var; buna bir bakmak lazım. Maaşları da milletvekili maaşı kadar neredeyse. Bu kadar statüye ihtiyaç var mı? Yani dik hiyerarşi hiçbir zaman zaten doğru bir şey değildir, iyi bir şey değildir.

Başkan danışmanları meselesi vardı, istisnai kadro. Sayın Mustafa Destici'nin bir beyanatı yansımıştı "Her siyasi partiye kadro veriliyor veya hak veriliyor." diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Vallahi bize, en azından bizim siyasi partimize kim verilmiş, görmek isteriz. Böyle bir şeyin de olmaması lazım.

Bu, Başkanlar...

Açmayacak mısınız Başkanım? Sayıştayı konuşacağız Başkanı.

OTURUM BAŞKANI İSMAİL FARUK AKSU - Yani yeterince uzattım, onu da başka zaman.

ERHAN USTA (Samsun) - O zaman şöyle yapalım: Tutanaklara girsin en azından. Sesim çıktığı kadar söyleyeyim, herhâlde onu kesmezsiniz.

Bu, Başkan danışmanları meselesi, istisnai kadro önemlidir, yani buranın istismar edilmemesi lazım. Onu aslında biraz açacaktım ama fırsatım yok.

Şimdi, Sayıştay meselesi... Sayıştay, Meclis adına denetim yapıyor; 5,1 milyon kamu görevlimiz var, ortada Sayıştay yok -Sayın Başkan alınmasın, benim kişisel dostluğum da var, arkadaşlığım da var ama ayrı bir şey- yani yüz altmış iki yıllık kurum artık şu anda Türkiye'de yok. Kimse bana "Türkiye'de Sayıştay var, Sayıştay denetim yapıyor." falan demesin. Sayıştayın en iyi yaptığı şey şu anda denetçilerini denetlemek. Denetçilerin yazacağı raporu önceden, gayriresmî alıp, ondan sonra sisteme girmeden, aman, arızalı bir şey yazılmasın... Ondan sonra oradan alıp sonrasında işte kuşa döndürüp resmî prosedür içerisine sokulması. Bir filigran sistemi getirildi, böyle bir şey yok ya, burası Genelkurmay falan değil yani burası Millî İstihbarat Teşkilatı falan da değil, bunlar yanlış işlerdir. Sayıştayın etkili olması lazım. Sayıştay kamu idareleri tarafından da takılmıyor. Tabii, böyle bir Sayıştayı hiçkimse takmıyor şu anda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Yani rapor verilmiyor kamu idarelerinden...

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Ağır bir ithamda bulundun Erhan Bey.

ERHAN USTA (Samsun) - Ağır itham mı?

OTURUM BAŞKANI İSMAİL FARUK AKSU - Sayın Usta, bitirelim lütfen.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - o raporlar müfettiş raporu gibi değil, kurum raporudur.

ERHAN USTA (Samsun) - Efendim?

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Kurum raporudur Sayıştayın yani müfettişten gelenlere, denetim elemanlarından gelen şekliyle değil, kurumla görüşülür, onun haricinde...

ERHAN USTA (Samsun) - Eskiden nasıl veriliyordu?

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Eskiden de öyle.

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, sistem şimdi değişti.

OTURUM BAŞKANI İSMAİL FARUK AKSU - Sayın Usta, mikrofonunuzu açayım, bir dakika selamlayın, bir dakika sonra sözü başka arkadaşa vereceğim.

Lütfen tamamlayın.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Tamam.

Bu kısmını söyleyeceğim o zaman.

Yani bakın, ben şunu iddia ediyorum: Sayıştay... Elbette kurum raporu olacak, "Kurum raporu değil." falan diyen yok ama yani denetçinin de bir alanı var, bir özgürlüğü var, denetçiye bu kadar çok müdahale edilmez bir kurumda yani hiç zarara ziyana dokunmayacak aman, bir sıkıntı çıkarmayacak şeyler yazılsın. Daha önceden sistem şöyleydi: Raporu yazıyordu, ondan sonra rapor bir üste gidiyordu, ondan sonra "Şunlar çıkartılsın." falan deniliyordu, çıkartılıyordu ama resmî bir işlem görüyordu. Yarın bir gün birisi geldiğinde "Bu işler nasıl yapılıyor?" diye baktığında denetçinin ilk yazdığı raporu görüyordu. Biz denetçimize güvenmiyor muyuz? Bunlar kamu görevlisi. Ama şimdi, sen sisteme hiç sokmadan denetçinin yazdığı rapor üzerinden ciddi bir hegemonya kuruyorsun, ondan sonra, şunları şunları çıkar... Sisteme ondan sonra rapor alınıyor. Bu iddiamın ben arkasındayım, bunun aksini söylersiniz bunlarla yüzleşmeye hazır olduğumu her zaman söylüyorum.

Bulgularla ilgili meseledeki tablolarınızda son derece sıkıntı var, o konuya da giremeyeceğim.

Peki, teşekkür ediyorum, bütçenizin hayırlı olmasını dilerim.