KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Sayın Bakanım, Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleri, değerli bürokratlar, kıymetli basın mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, kapsamlı sunumunuz için teşekkür ediyor, başarılar diliyorum.

Bakanlığınız daha çok afet sonrası çalışmalarıyla öne çıksa da insan hayatının doğumdan ölüme her safhasını yakından ilgilendiren şehirleşme, konut, afet, çevre, iklim değişikliği, mahallî idareler, millî emlak ve kadastro gibi geniş bir görev alanına sahiptir. Kentleşme politikalarının önemi, başta barınma ihtiyacı olmak üzere yaşanan afetler ve iklim değişikliği etkilerinin yoğun hissedilmesiyle, ayrıca çevre hakkı bilincinin gelişmesiyle son yıllarda öne çıkmıştır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak kentleşme politikamızın esasını, yerleşimlerin afete duyarlı olması, doğal, tarihî ve kültürel varlıkların yaşatılması, su kaynaklarının ve çevrenin korunması, planlı, çağdaş, altyapılı, yaşanabilir kentler inşa edilmesi, yerel kalkınmanın sağlanması ve kentte yaşayan vatandaşlarımızın hayat kalitesinin artırılması oluşturmaktadır. Bize göre kent planlarının gelecek nesillere sağlıklı bir çevre ve şehir altyapısı bırakmanın yanında, kültürel ve doğal yapıya uygun, çevreyle uyumlu yerleşimler oluşturmayı temin etmesi esastır. Bunun yanı sıra, gerekli altyapıya sahip yeterli endüstri, teknoloji ve sanayi bölgeleri ile mali ve ticari merkezlerin oluşturulması, ekonomik, sosyal ve çevre politikaları ile stratejilerinin mekânla ilişkilendirilerek insan odaklı yaşanabilir ve üreten şehirlerin meydana getirilmesine katkı sağlaması gerekmektedir. Kentlerimizin ön plana çıkan ve kentin kimliğiyle özdeşleşen tarih, kültür, hizmet, ürün ve kaynak potansiyeliyle markalaşması sağlanmalı, ulaşım altyapısı insanların gitmek istedikleri yere en kısa zamanda ucuz, güvenli ve konforlu bir şekilde ulaşmasını sağlayacak bir yapıda planlanmalıdır.

Vatandaşlarımızın en çok şikâyet ettiği konulardan olan imar mevzuatındaki karmaşıklığın giderilmesi, imar yetkisinin vatandaşlarımızın mağduriyetine sebep olan keyfî uygulamalara ve haksız rant oluşturulmasına yol açmaması gerekmektedir. Çeşitli kurumlar tarafından yürütülen plan ve imar yetkisinde birlik sağlanarak farklı kent dokularının oluşmasının önüne geçilmelidir. Her aşamada etkin denetim sağlıklı kentleşmenin vazgeçilmezidir. Bu doğrultuda afet riski de dikkate alınarak planlama ve ruhsat süreçlerinde merkezî düzeyde denetimlerin sıkılaştırılmasını temin eden yeni bir imar rejimi oluşturulması da yerinde olacaktır. Ayrıca, yapı denetim sistemi tekrar ele alınarak uygulamada görülen eksiklikler giderilmelidir.

Bize göre, herkesin insanca yaşayabileceği bir konutunun bulunması insan haklarının bir gereğidir. Son yıllarda kira ve konut fiyatlarındaki gelişmeler de göz önünde bulundurularak konut arzını artırıcı ve konuta erişimi kolaylaştırıcı uygulamaların hayata geçirilmesi gerektiği kalkınma planında ve Cumhurbaşkanlığı yıllık programında da vurgulanmıştır. Konut sektöründeki aşırı fiyat artışlarının önüne geçilmesi, sürdürülebilir konut finansman politikalarının geliştirilmesi ile dar ve orta gelir gruplarının konuta ulaşabilirliğinin kolaylaştırılması amacıyla Bakanlığınızın koordinasyonunda kamunun düzenleyici, denetleyici, yönlendirici ve destekleyici rolü daha da güçlendirilmelidir. Başta arsa olmak üzere, konut maliyetini düşürücü enstrümanlarla, alternatif finansman modelleri ve desteklerle konuta erişim artırılabilecektir. Nitekim hayata geçirilen "İlk Evim", 50 bin, 100 bin ve 250 bin sosyal konut, "Yarısı Bizden" gibi kampanyalar memnuniyet verici olmuştur. Özellikle İstanbul ve diğer büyük şehirlerde yabancılara yönelik satış ve kiralamaya ilişkin etkin bir sistem inşa edilerek kayıt dışılığa ve vergi kaybına sebep olan unsurların giderilmesine, uygulamanın takip ve denetimiyle de gerçekçi olmayan fiyat artışlarının engellenmesine yardımcı olunabilecektir.

Değerli milletvekilleri, meydana getirdiği hasar ve can kaybı açısından deprem Türkiye'de yaşanan afetler içerisinde birinci sırada yer almaktadır. Türkiye'nin yaklaşık yüzde 70'i deprem riski olan alanlarda bulunmaktadır. Yaşadığımız büyük depremler sonucu bugüne kadar binlerce can kaybı ile ekonomik ve sosyal yıkıma yol açılmıştır. 6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen ve asrın felaketi olarak nitelendirilen depremde de 53 binin üzerinde vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 14 milyon insanımızın yaşadığı geniş bir coğrafyada büyük bir yıkım vuku bulmuştur. Hayatını kaybedenlere bu vesileyle tekrar Allah'tan rahmet diliyorum. Sonrasında ilgili kurumlarımızın öncülüğünde devlet-millet iş birliğiyle yaraların sarılmasına ve deprem bölgesinin yeniden inşa ve ihyasına kararlılıkla odaklanılmış tek yürek, tek nefes olunmuştur. Deprem anından günümüze kadar bölgenin imarı, inşası ve ihyası amacıyla yaptığınız katkı ve gösterdiğiniz gayret için size ve kurum çalışanlarına bir kez daha teşekkür ediyorum. Millî dayanışma anlayışının vücut bulduğu süreç asrın felaketini aynı zamanda asrın dayanışmasına çevirmiştir. Geldiğimiz noktada eksiklikler olsa da belki de hiçbir ülkenin başaramayacağı bir hız, özen ve kapsayıcılıkla her hizmete erişim çok şükür sağlanmıştır. Süratle tamamlanan kalıcı konutlar ve iş yerleri hak sahiplerine teslim edilmektedir, bölgede ekonomik ve sosyal hayat canlanmaktadır. 2023 yılında depremin yaralarını sarmak için sadece merkezî yönetim bütçesi kaynaklarından 960 milyar lira harcama yapılmış, 2024 yılı bütçesinden ise 1 trilyon 28 milyar kaynak ayrılmıştır, 2025 bütçesinden de 584 milyar kaynak bu amaçla ayrılmıştır. Başlangıçta depremin yaklaşık maliyeti 104 milyar dolar olarak hesaplansa da gelişmelerden bu rakamın aşılacağı anlaşılmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak en başından beri önceliğimizin depremin yaralarının bir an önce sarılması, bu amaçla gerekli bütün adımların hızla atılması olduğunu ifade ettik. Ülkemiz, üzerinde bulunduğu coğrafyanın jeolojik özellikleri ve iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle depremlerin yanı sıra doğal kaynaklı birçok afet ve tehlikeye de maruz bulunmaktadır. Hatırlanacağı gibi, On İkinci Kalkınma Planı'nda afetlere dirençli yaşam alanları ile medeniyet temelli, akıllı ve sürdürülebilir şehirlerin tesis edilmesi öncelikli beş ana eksenden biri olarak belirlenmişti. Afet yönetimi politikamız afete maruz kalmadan önce tüm boyutlarıyla önlem alınması, yer seçiminin jeolojik etütlerle belirlenmesi, riskli alanların dönüştürülmesi ve doğal afetlerin zararlarının en aza indirilebilmesi temeline dayanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Bu doğrultuda, kapsamlı bir çalışmayla fay hatları, dere yatakları, kıyı şeritleri, tarım alanları ve doğal yapılar gibi imara uygun olmayan alanların tespit edilerek yerleşime kapatılması, üst ölçekli planların tamamlanması suretiyle yer seçiminde yaşanan karmaşanın giderilerek düzenli kentleşmenin altyapısının oluşturulması sağlanmalıdır. Sağlıklı yer seçimi yapıldıktan sonra inşaatlarda yeterli kaliteli malzemeyle uygun teknolojinin kullanılması, uygulamaların denetlenmesi ve vatandaşlarımızın bilinçlendirilmesini içeren bir bütünlük içinde politika üretilmesi, dünyanın depreme yönelik geliştirdiği teknolojilerden ve deneyimlerden faydalanılması, afetlerin etkisini azaltmak için atılması gerekli adımlar olarak öne çıkmaktadır. Kamu kaynakları kentsel dönüşümlere yönlendirilirken afet bakımından en acil ve öncelikli yerlerden başlayarak kaynakların kullanılması, vatandaşlarımızın sıkıntıya düşmeyeceği, kendini finanse eden dönüşüm modellerinin geliştirilmesi, sürecin hızlı ve vatandaş odaklı sonuçlandırılmasını mümkün kılacaktır.

Türkiye'nin bir deprem ülkesi olması ve her an, her yerde hazırlıklı olunması gerçeğiyle birlikte bilim insanlarınca beklenildiği dile getirilen Marmara ve İstanbul depremine yönelik olarak kentsel dönüşüm projelerine hız verilmesi, yeterli alternatif yerleşim alanları ile sanayi ve ticari alanların oluşturulması ve toplumsal bilincin diri tutulması için Bakanlık olarak ön alınması, merkezî idarenin belirleyiciliğiyle hareket edilmesi hayati önemdedir. Bir İstanbul Milletvekili olarak bu doğrultuda İstanbul'da yaptığınız çalışmalar için sizlere teşekkür ediyorum.

Cumhurbaşkanlığı yıllık programında, kentsel dönüşümün şehir dokusuna, estetiğine ve kimliğine uygun şekilde yerinde dönüşüm anlayışıyla bütüncül bir bakış açısıyla yürütülmesinin sağlanması gerektiği belirtilmiştir. Bu amaçla 153 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle kurulan Kentsel Dönüşüm Başkanlığını ve Marmara Kentsel Dönüşüm Genel Müdürlüğünü değerli bir adım olarak görüyor, bu şekilde 7471 sayılı Kanun kapsamında yürütülen afet riski odaklı dönüşüm uygulamalarına ilişkin süreçlerin hızlandırılması, mali kaynak oluşturulması ve etkinliğin artırılmasının daha kolay hâle geleceğini değerlendiriyoruz. İşin özünde depreme ve ilgili mevzuata uygun dayanıklı bina yapmaktan başka ikinci bir seçenek yoktur. Etkin bir denetim mekanizmasıyla hiç kimsenin gözünün yaşına bakılmamalıdır. Tecrübeler ve gelişmeler doğrultusunda insan-mekân, insan-çevre, insan-insan ilişkisinin yeni baştan kurgulanması gerekmektedir. Kuşkusuz ülkemiz bu kapsamda önemli bir birikime, teknolojik ve idari kapasiteye, makine ve teçhizata, standartlara uygun plan ve programlara da sahiptir.

Değerli milletvekilleri, insanın içine doğduğu çevre insanın hayat boyu ayrılmaz bir parçası, koruyup gözetmesi mecburi olan ortak bir hazinesidir. Günümüzde çevre sorunları ile insan sorunlarını birbirinden ayırmanın mümkün olmadığı bir durum söz konusudur. Temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının temel insan haklarından birisi olduğu anlayışı çevre politikamızın temel ilkesidir. Milliyetçilik anlayışımızda çevrecilik ana eksenlerden birisidir. Bize göre çevre demek aynı zamanda vatan demektir. İnsanlığın çehresi, medeni olmanın çağrısı demektir. Çevreye hürmet, huzurlu ve mutlu bir hayatın da ilk şartıdır. Parti programımızda çevre konusuna ayrı bir ehemmiyet verdiğimizi, bu kapsamda temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamayı her insanın temel haklarından birisi olarak gördüğümüzü özellikle vurgulamak isterim. Bu doğrultuda çevre sorunlarını, kalkınma, çevre koruma ikilemi yerine akılcı bir koruma, kullanma ve geliştirmeyi öngören sürdürülebilir kalkınma modeliyle aşarak gelecek nesillere temiz, doğal ve kültürel değerleri korunmuş, yaşanabilir bir çevrenin intikalini sağlayacak politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ülkemizin, bütüncül bir çevre politikasıyla maruz kalacağı risk ve tehditleri en aza indireceği inancındayız. Doğal, tarihî ve kültürel değerlerin kirlenmesini, tahrip edilmesini ve yok olmasını önlemek için çevre konusuna bilimi ve ahlakı esas alan, tarih, kültür, inanç ve millî menfaatlerimizle çatışmayan bir bakış açısıyla yaklaşılmalı, ekonomik ve sosyal politikalar ile çevre politikası arasında uyum sağlanarak insan sağlığı, ekolojik denge, kültürel, tarihî ve estetik değerler korunmalıdır. Turizm, sanayi, tarım ve şehirleşmenin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için çevre düzeni planlarının ülke sathında tamamlanması, yatırımlarda çevre dostu teknoloji kullanılması koruyucu önlemler olacaktır. Bizlere düşen asıl görevlerden biri de çevre duyarlılığını tesis etmektir. Çevre duyarlılığını bir kültür hâline getirmek için çocuklarımızdan başlayarak erken yaştan itibaren bu kavramın eğitim süreçlerine dâhil edilmesi ve doğal kaynak kullanma bilincinin zihinlere yerleştirilmesi gerekmektedir. Çevre sorunları, kirlenmenin ortaya çıkmasından sonra çözümü aranan sorunlar olarak değil, genel kalkınma planının bir unsuru olarak önceden belirlenen kıstaslar çerçevesinde ele alınmalı ve tatbik edilmelidir. Kıyı, deniz, akarsu, göl, yapay göl ve diğer sulak alanlar ekosisteminin tamamını bütünlük içinde ele alan kıyı alanı planlaması ve yönetimi uygulanarak su, hava, toprak ve denizi birlikte dikkate alan entegre çevre politikaları geliştirilmelidir. Ülkemizin sahip olduğu biyolojik çeşitliliğin ve genetik kaynakların araştırılması, korunması ve ekonomik değer kazandırılması da son derece önemlidir. Verimli tarım toprakları ve su havzalarının korunarak su kaynaklarının kontrol altında tutulması, su kayıplarını önleyici sistemlerin geliştirilmesiyle kuraklık ve çölleşmeyle mücadelede başarı sağlanabilecektir. Küresel değer zincirinin yeni alanlarından biri hâline gelen ve büyük bir ekonomik potansiyel barındıran yeşil üretim stratejisi muhtemel risklerinin önüne geçilerek hem ekolojik dengenin sağlanması hem de sürdürülebilir bir ihracat hedefi için öncelikli konulardan biri olmalıdır. Özellikle çevreye duyarlı enerji yatırımları desteklenmeli, katı atık yönetimi etkinleştirilmelidir. Bu kapsamda, hem israfı önlemek hem de kaynaklarımızı verimli kullanmak için başlatılan Sıfır Atık Projesi geri kazanım oranı giderek artan bir başarı hikâyesine dönüşmüştür. Bununla birlikte geleceğin önemli bir ekonomik parametresi olacak olan döngüsel ekonominin kurumsal hâle getirilerek uygulamalarının yaygınlaştırılması gerekmektedir. Ürünlerin kullanım ömrünün sonunda çevre ve insan sağlığı için güvenli bir şekilde yeniden kullanımının sağlandığı, ürünlere daha fazla değer katan, üretim ve tüketim yaklaşımı olarak ifade edilen döngüsel ekonomi, sürdürülebilirlik için hayati önemde bir konudur. Günümüz üretim ve tüketim yaklaşımında "al-kullan-at" odaklı doğrusal ekonomi modeliyle çevresel ve ekonomik sürdürülebilirliğin sağlanması mümkün değildir. Son yıllarda döngüsel ekonomi kavramının yaygınlaşmasıyla birlikte Bakanlığınızca özellikle yetkin kaynak ve atık yönetimi konusunda önemli çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Rehber özelliği de taşıyan bu çalışmaların ülkemizin geleceğinde önemli bir yer tutacağını değerlendiriyoruz. Bu konuda farkındalığın artırılmasıyla sektörel ve akademik katkıların ileri bir seviyeye taşınmasının gerekli olduğunu da düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, iklim değişikliği, 20'nci yüzyılın özellikle son çeyreğinde en çok konuşulan ve tartışılan çevre sorunu olmuştur. İklim değişikliği, insanlığı görünürde sel, kasırga, kuraklık ve susuzlukla karşı karşıya bırakmaktadır ancak iklim değişikliği ve çevre sorunları toplumsal, siyasi, ekonomik, kültürel ve ahlaki boyutları olan karmaşık sorunlar yumağı hâline gelmiştir; ülkelerin kalkınma ve refah seviyelerini etkileyecek önemli bir risk faktörü olarak değerlendirmeye başlanmıştır. Küresel nitelikte bir tehdit olarak algılanan ve değerlendirilen iklim değişikliğiyle hiçbir devletin tek başına mücadele edebilmesi ve kendini iklim değişikliğinin neden olduğu olumsuzlukların dışında tutabilmesi de mümkün değildir. Devletlerin iklim değişikliğinin ortaya çıkardığı tehlikeli süreçten kurtulmaları ya da etkilerini sınırlandırmaları bir sorumluluk bilinciyle hareket etmelerini gerekli kılmaktadır. Ülkemiz iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkeler arasında yer almaktadır. Bu sebeple, düşük karbon ekonomisine geçiş, sera gazı emisyonlarına sebep olan tüm sektörlerde yeşil dönüşümünün sağlanmasıyla iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum kapasitesinin artırılması önem arz etmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarını yaygınlaştırmak, iklim krizinin tesirlerini azaltacaktır ve Türkiye bu alanlarda kaynak ve girişim zenginliğine de sahiptir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Ayrıca, iklim değişikliğine uyum politikaları kapsamında tarım, orman, su, gıda gibi konulara ilişkin tedbirlerin yanında ekonomik ve ticari hayat, uluslararası ilişkiler ve hukuk gibi alanları kapsayan uyum düzenlemelerinin de yapılması gerekmektedir.

Son olarak tapu ve kadastroyla ilgili de bazı hususları ifade etmek istiyorum. Kadastro, mülkiyet hakkının esasını oluşturan, devletin asli işlerinden biridir. Ancak ülkemizin her yerinde kadastrodan kaynaklı sorunlar da yaşanmaktadır. Günümüzde kadastro yenileme kapsamında önemli mesafeler alınmış olsa da devlet kurumları arasında, vatandaş ile devlet arasında ve vatandaş ile vatandaş arasında şeklinde tasnif edilebilecek süregelen sorunlar da bulunmaktadır. Bunlar sadece kadastro tanım ve mevzuatı kapsamında değerlendirilebilecek konular olmayıp farklı kurumsal ve hukuki boyutları olan, mülkiyete dair hususlardır. Yaşanan sorunların çözümüne katkı sağlamak için ihtilafları asgariye indirecek yol ve yöntemlerin bulunması mümkündür. Mülkiyet hakkına saygılı, kronik hâle gelmiş yıllara sâri sorunların biriktirdiği çözümsüzlükleri giderebilecek yasal düzenlemelerle birlikte teşvik edici, uzlaştırıcı, destekleyici bir kadastro barışı çalışması yapılması bu alandaki ortaklığa bağlı pek çok ihtilafın giderilmesini sağlayabilecek, arazilerin verimli kullanımını mümkün kılacaktır.

Bir başka husus olarak da kamulaştırma, toplulaştırma ve imar uygulamaları gibi konularda gerçekçi bir piyasa oluşturulması için nesnel ölçütlere dayalı bir gayrimenkul değerleme sisteminin geliştirilmesi ve uygulanmasının büyük önem arz ettiğini ifade etmek istiyorum. Sunumunuzda buna ilişkin çalışmaların tamamlanmak üzere olduğunu duymaktan memnuniyet duyduğumu da ifade etmek istiyorum.

Bu düşüncelerle Bakanlığınız ve bağlı kuruluş bütçelerinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Aksu, teşekkür ederim.