Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) Ticaret Bakanlığı b) Helal Akreditasyon Kurumu c) Rekabet Kurumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 12 .11.2024 |
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli üyeler ve basın emekçileri, salonda çalışan emekçi arkadaşlar; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, bir haftadır Batman, Mardin Halfeti ve Esenyurt'ta kayyum darbesine karşı direnenleri saygıyla selamlıyorum çünkü faşizme direnmek esas, ülkeyi OHAL şartlarına zorlayan politikalara karşı mücadele etmek kaçınılmazdır. Son sekiz yılda onlarca belediyemize kayyum atandı. Kayyumlarla Kürt kentleri haritası oluşturuldu. Kürt'ün bir belediye yönetmesine dahi tahammül eşiği o kadar aşağı çekildi ki Esenyurt'a kayyum atandı. Şehrim Van başta olmak üzere, Kürtlerin yaşadığı kentler kayyumlarla resmen yağmalandı, Belediyenin kaynaklarına âdeta ganimet anlayışıyla çöküldü. Amaç bu olunca belediye meclisi içinden bir belediye başkanı seçilmesi ilkesi de es geçildi. Peki, sonuç ne oldu? 31 Martta Hakkâri, Batman, Mardin ve Halfeti halkı AKP iktidarına "Bu bir halk anonsudur: Kayyumlarla işgal ettiğiniz belediyelerimizi boşaltın." mesajı verdi. Ne yazık ki AKP aklı halkın verdiği mesajı hâlâ idrak edebilmiş değil; sırf yandaşa ekonomik rant imkânı yaratabilmek ve halkın politik örgütlenmesini kırmak için Kenan Evrencilerin dahi aklına gelmeyen kayyum rejiminde ısrar ediyor. Onlarca yıldır Kürt halkı en doğal, demokratik ve insani haklarından ödün vermedi, kayyumlara karşı da boyun eğmedi, eğmeyecek. Olması gereken, derhâl kayyumların geri çekilmesidir, belediyelerin yeniden halka teslim edilmesidir.
Sayın Bakan, değerli hazırun; şimdi, Ticaret Bakanlığı bütçesinde kayyumları konuşmamıza anlam vermiyor olabilirsiniz fakat kayyumların doğrudan ekonomik politikle bir ilişkisi var çünkü bir yatırımcı gelip de kayyum ikliminde iş kurmaz, ticaret yapmaz. Tabii, uzunca bir zamandır dünya giderken Mersin'e, AKP gidiyor tersine; AKP dünya ekonomi ilkelerine meydan okudu. Türk tipi bir model mi buldular, onu bilmiyorum ama sırf sarayın dünyaya racon kesmesi hatırına doğmamış yetimin rızkıyla oynandı; bunu net bir şekilde ifade edebiliriz. "Demokrasi neme lazım, hukuk da işimize gelmez." denildi, "Ben ekonomistim." denilerek ülkenin fren sistemindeki hidrolik boşaltıldı; denetim mekanizması yok, denge ve denetleme zayıf. Kürt sorununda kalıcı bir çözüm, onurlu bir barış yok. Sınırların ötesinde ticaret yapabileceğimiz bir komşu da kalmadı. Sayın Bakan, bu koşullarda sizce ülkeye yatırım gelir mi?
Okumuşsunuzdur, ben yine de önereyim: Bir an önce Nobel ödüllü Daron Acemoğlu'yla görüşmenizi size tavsiye ediyorum. Hukukun üstünlüğü, kapsayıcı kurumlar, politik belirsizlik ile ticaret-para ilişkisini size biraz anlatsın. Sonuçta bir bildiği var Sayın Acemoğlu'nun, dünyanın en prestijli ödülünü aldı. Bu vesileyle ben de kendisini buradan bir kez daha kutluyorum.
Buradan Afrin'de talan edilen zeytinliklere geçmek istiyorum çünkü orada en az 300 bin Kürt yerinden edildi, Kürt'ün mülküne radikal cihatçı gruplar yerleştirildi. Onların vahşetlerini ve asimilasyon politikalarını burada anlatmayacağım; buna zaten zaman yetmeyecek ama şunu sormadan edemiyorum: Oradaki zeytin ağaçlarından ne istediniz, gerçekten bunu soruyoruz size. Kur'an-ı Kerim'de dahi zeytin üzerine yemin edilir ama AKP'nin dostlarının şu yaptığına bakar mısınız; bakın, bu fotoğrafta gördüğünüz Yüzüklerin Efendisi'nde ağaçların yürüdüğü sahne değil, kökünden sökülüp çalınarak başka yere götürülen Afrin'in zeytin ağaçları. Şimdi Ticaret Bakanlığıyla ilgili meseleye gelelim: Afrin bir Kürt kenti olunca -ki oraya "..." (*) ismi de veriliyor- zeytin ve zeytinyağı hırsızlığı da mübah olabiliyor maalesef. Tarım ve Orman Bakanlığının 2023 verilerine göre zeytinyağı üretimi bir önceki yıla göre yüzde 80 artmış durumda. Türkiye'nin yağlık zeytinyağı 2023'te son beş yılın gerisindeyken, ağaç başına kilo verimi son üç yıla göre düşükken nasıl böyle bir artış gerçekleşebiliyor; bunu gerçekten merak ediyoruz. Dolayısıyla, Afrin'den kaçak olarak ne kadar zeytinyağının getirildiği, buradan da iç ve dış pazara nasıl satıldığının açıklanması gerekiyor. Afrin'den getirilip Türkiye menşeli dış pazarlara satılan zeytin ve zeytinyağı miktarı ne kadardır Sayın Bakan? Bu helal bir ticaret değil, tam olarak haram bir ticarettir; bu şekilde tarihe geçiyor.
Sayın Başkan, değerli konuklar; AKP'nin politik tercihleri "sebep" enflasyon, borçlar, zamlar "sonuç" olarak karşımıza çıkıyor. Buraya gelen her bakan "Türkiye Yüzyılı" diyor ama böyle giderse bir borç yüzyılı inşa edeceksiniz; bu konu da kesin. Elbette istatistiki verilerle bizimle bir şeyler paylaşıyor olabilirsiniz, sayısal göstergelerle bir şeyler anlatıyor olabilirsiniz ama asıl mesele bunun tabana yayılıp yayılmadığı konusudur çünkü bir semt pazarına uğrarsanız tezgâhlarda uçuşa geçmiş sebze ve meyve fiyatlarını net bir şekilde görebilirsiniz Sayın Bakan. Bugün, yurttaşın tezgâhlarda tek haneli bir rakamla aldığı hiçbir şey yok maalesef. Siyasi iktidar her fırsatta fahiş fiyatlarla mücadeleden bahsediyor ama bunun bir şey ifade etmediğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Aslında Strateji ve Bütçe Başkanlığının hazırladığı yıllık ekonomik rapor incelendiğinde de gıda enflasyonundaki artış trendine dair itiraflar var. Dünya Bankası da geçen yıl bir rapor yayımladı. Rapora göre, gıda enflasyonunda Venezuela, Arjantin ve Lübnan'dan sonra Türkiye 4'üncü sırada yer alıyor. Şu an TÜİK'e göre -ki ne kadar güvenilir olduğu da tartışılır- enflasyon yüzde 49 civarında. ENAG'a göre yıllık enflasyon yüzde 89 düzeyinde karşımıza çıkıyor. Bu 2 verinin ortalamasını alsak dahi ortada ciddi bir rakam var. Zaten geçen yıla göre gıda fiyatlarının en az yüzde 43 arttığını da biliyoruz. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Fiyat köpüğünü aldık." şeklindeki söyleminin reel bir karşılığı yok. Açıkladığınız her bir rakamın altında ezilenler emekliler ve asgari ücretliler oluyor, saraydakiler değil. Siyasi iktidar bilinçli mi yapıyor, onu bilmiyorum ama sistematik olarak toplumu yoksullaştırıyor. Orta sınıf belki hiçbir zaman olması gerektiği ölçüde var olmadı ama bugün orta sınıfımsı kesimler de günden güne fakirleşiyor, Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi. birikim yapmaktan vazgeçiyor. Eskiden asgari, standart bir işte çalışıp ev ve araba almak sıradanken bugün bunlar bir hayal oldu maalesef. Bunlar bir tarafa insanlar maaşlarının büyük bir kısmını kiraya vermeye mahkûm edilmiş durumda. Yurttaş kiralık ev bulamıyor, bulduğunun kirasını da maalesef ödeyemez durumda. Buna karşı AKP'nin tek övünç kaynağı sosyal yardım alan hane sayısındaki artış oluyor. Yurttaşın AKP iktidarının minnet ve lütfuna ihtiyacı yok. Her bir yurttaş doğup büyüdüğü bu ülkede insan onuruna yaraşır bir hayat sürmek istiyor doğal olarak. Bunun yolu da bireysel, siyasi istikbal hesaplarına göre değil, halkların üstün yararına göre kadınları, çocukları, gençleri gören politikalar gerçekleştirmekle mümkün olacaktır.
Sonuç itibarıyla, TÜİK, ENAG, DİSK-AR veya uluslararası hangi veriye bakarsanız bakın, tablo kötü ve acil bir çözüm elzem. Gıda fiyatlarındaki istikrarın sağlanması gerekiyor en kısa süre içerisinde. Dar gelirli yurttaşın temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için tedbirler alınmalı, denetimse doğru bir şekilde denetimler yapılmalı. Hükûmet patronlara değil, biraz da yoksul halka bakarak temel gıda ürünlerinde kısmi de olsa vergi muafiyetini sağlayabilir, KDV indirimine gidebilir. Bu anlamda yerli üretim ve küçük ölçekli üreticilerin sübvanse edilmesi, tedarik zincirinin de etkin bir şekilde kurulmasıyla tarladan markete doğru yaşanan fiyat dengesizliği rahat bir şekilde ortadan kaldırılabilir Sayın Bakan.
Bunun yanında, Türkiye'nin Avrupa ve Asya arasında devasa bir ticaret coğrafyasında yer almasına rağmen neden bu durumda olduğu da sorgulanması gereken bir başka konu olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle Kürtlerin yaşadığı bölge, geçmişten bugüne bereketli topraklar olarak görülmesine rağmen aynı zamanda yoksulluğun da en yüksek olduğu bölge olarak karşımıza çıkıyor. Sınır kenti olan birçok kentimiz bundan maalesef istifade edemiyor. Tek başına seçim bölgem Van büyük bir Orta Doğu pazarının ortasında ama ekonomik göstergeler hiç de bunu gösterir boyutta değil. Oysaki insanımız ticareti seviyor. Buna karşın devlet aklı da AKP iktidarı da geniş bir ticaret imkânı yaratmak istemedi bu topraklarda. Dolayısıyla Ticaret Bakanlığı yurttaşın ticaret yapma hakkı üzerinde de düşünmeli çünkü cumhuriyetin ilk yıllarına baktığımız zaman, Mardin ve Diyarbakır gibi kentlerin ticarette ilk sıralarda yer aldığını görüyoruz ama son sıralara kadar nasıl getirildiği de hepimizin malumu.
Ümit ediyorum ki AKP iktidarı onca politik ve ekonomik hatadan ders çıkarır ve artık halklarımız bunun ceremesini çekmek zorunda kalmaz diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.