Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı b) Mesleki Yeterlilik Kurumu c) Sosyal Güvenlik Kurumu ç) Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 13 .11.2024 |
HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli Komisyon üyeleri, Sayın Bakan; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçen yıl aslında ne konuşmuşuz diye ben bir göz atayım dedim, aynı sorunlar devam ediyor ve bugün de neredeyse o sorunlara dair konuşmalar oldu, tespitler yapıldı ve önerilerde bulunuldu. Yalnız, dikkat çeken, benim konuşmamın ilk başlangıç kısmı, orası da şöyle, sizin sunumunuzdan yola çıkarak söylemişim. Siz "İş kazası ve meslek hastalıklarını önleme amaçlı yapay zekâ destekli tahminsel model uygulamasını geliştiriyoruz." demişsiniz. Bugün muhtemelen aynı sayfaya düşmesi gereken notu o sayfada göremedim ben. "İş kazası ölüm oranı ciddi oranda azalmıştır." diye başlayan ve "Çalışmalarımız devam ediyor." diye giden bir paragraf var. Yapay zekâ nerede geçiyor? Yapay zekâ da... "Son bir yıldır üzerinde titizlikle çalıştığımız Co-Pilot (destek pilot) yapay zekâ destekli denetim sistemini yakında hayata geçiriyoruz." demişsiniz, bu da ilaç ve tedavi süreçleriyle ilgili olarak. Bu, geçen dönem bahsettiğiniz, iş kazası ve meslek hastalıklarını önlemeyle ilgili yapay zekâ meselesi ne oldu, öncelikle onu sormak isterim. Bu dönem neden notlarda yok, neden ona dair bir gelişme olmadı? Ve zaten ortada olan bir şey var, iş kazaları da artmış durumda, iş cinayetleri de artmış durumda ama meslek hastalıklarına dair de elimizde yine bir önceki dönem gibi yeterli bir veri yok; daha doğrusu, meslek hastalıklarını tanımlayamıyoruz, tanı koyamıyoruz.
Şimdi, Sayın Bakan, bahsedildi, birçok sözde geçti. Biz Avrupa üyesi ülkeler içerisinde ortalama yüz binde 14,3'le iş cinayetlerinde yaklaşık olarak en yüksek noktadayız. Avrupa Birliği üyelerinin ortalaması ise 2,1; 7 katı. Şimdi, AKP iktidarları boyunca iş cinayetlerinde 33.992 kişiyi kaybetmişiz. Sayın Bakan, bu, her gün ortalama en az 4 kişi demek. Bu arada iş kazası sayıları da artmış durumda aslında, biraz önce zaten ifade de edildi iktidardan. 2022 yılında bu sayı 589 binken 2023 yılında 681 bin sayısına ulaşmış durumda. Şimdi, tabii, en çok inşaat sektöründe ölümler görüyoruz. İş cinayeti sonrası ölüm oranları ise 2023 yılında 1972; 2022'de ise bu oran, bu sayı 1.520'ydi. Burada da bir artış var, bunları kabul ediyorsunuz herhâlde; SGK verileri, biz oradan alıyoruz bu verileri ve ciddi bir artış olduğunu da görüyoruz. Meslek hastalığıyla ilgili olarak da 8 meslek hastalığından dolayı kayıp yaşanmış 2022 yılında, 2023 yılında da herhangi bir veriye rastlamadım ben. Aslında her yıl bunu yaşıyoruz biz; yaklaşık olarak 2 bin civarında işçi, emekçi iş cinayeti sonrası yaşamını yitiriyor. Mevcut mevzuat 6331 sayılı Yasa ve uygulamalar ne kazaları önleyebiliyor ne de iş cinayetlerinin önüne geçebiliyor çünkü aslında işçiyi değil, patronu koruyan bir yasa. Bu kadar kötü çalışma koşulları içerisinde SGK verilerine yansıyan meslek hastalığı olmaması da ilginç. Bu veri 2023 yılında, söylediğim gibi, sıfır. Neden meslek hastalıklarını tespit edemiyoruz Sayın Bakan? Şimdi, ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) diyor ki: "İş cinayetlerinde ölümlerin 6 katı kadar meslek hastalığı görürüz." Birçok veriyle kıyasladım, evet, yaklaşık 5-6 katı kadar; bu rakam bence ortalama olarak doğru bir rakam. Bu durumda diyorum ki ben: 2023 yılı içerisinde madem 1.972 tane iş kazası, iş cinayeti söz konusu, ölüm var; 11.832 civarında meslek hastalığına bağlı ölüm olması gerekiyordu. Biz bunların hiçbirini tespit edememişiz. Dünya Sağlık Örgütü de diyor ki: "Bir ülkedeki kanserden ölümlerin en az yüzde 10'u mesleki kanserlere bağlı ölümlerdir." TÜİK'e bir göz attık burada, Türkiye'de kanserden ölümler ne kadar diye; 2023 yılında 79 bin civarında kanserden ölüm bildirilmiş. O zaman yüzde 10'u yaklaşık 8 bin civarında bir rakam yapar yani 8 bin kişinin meslek hastalığına bağlı kanserlerden ölmüş olması gerekiyor bu ülkede ve ölmüş aslında fakat biz bunları tespit edememişiz. Yani iki kriteri de kıyasladığımızda yaklaşık 10 binli bir rakam aslında karşımıza çıkıyor. Peki, SGK ne diyor, ne kadar meslek hastalığı var bu ülkede ve ne kadar ölüm gerçekleşmiş? 2022 yılında 953 meslek hastalığı, 8 ölüm; 2023 yılında ise 945 meslek hastalığı, ölüm ise hiç yok. Bu arada, Ankara'daki ve İstanbul'daki meslek hastalıkları hastanelerinin, biliyorsunuz, kapatıldığını da belirtmek isterim burada. Yani koruyucu, önleyici sağlık hizmetleri maalesef ki işçi sağlığı alanında da geri bırakılmış görünüyor.
Sayın Bakan, işçi sağlığı ve güvenliği alanı maalesef ki taşeronlaştırılmış, piyasa koşullarına terk edilmiş. İş cinayetleri artarak devam ediyor, meslek hastalıkları ise görünmez bir noktada kılınmaya devam ediyor. 6331 sayılı Yasa'yla işçi sağlığı ve güvenliği alanı ortak sağlık birimlerine, kurulmuş şirketlere devredilmiş durumda. Devlet, denetleme görevini bile yürütememiş, caydırıcı cezalar bile uygulanamamıştır; iktidarınız emekçi karşıtı, sermaye yanlısı politikalarını burada açıktan yürütmüştür. Sermaye-iktidar iş birliği, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında da hasıl olmuştur. Mesela, TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu -bunu daha önce de bir konuşmamda dile getirdim, tekrar dile getirmek istiyorum çünkü çok açıktan dile getiriyor- diyor ki: "İş ve yatırım ortamı önündeki engelleri tespit edip Hükûmetimizle birlikte kaldırdık. İş sağlığı ve güvenliği mevzuatı KOBİ'lerimize büyük yükler getiriyordu, bunları kaldırttık."
Bugün, piyasalaştırılan işçi sağlığı hizmetleri ortamında iş yeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları, ortak sağlık güvenlik birimlerinde kiralık işçi konumundadır. Birkaç patronlu bir çalışma düzeni içinde olup özlük hakları ve mesleki bağımsızlıkları ortadan kaldırılmıştır, düşük ücretlerle ve güvencesiz çalıştırılmaktadırlar. İş yerleri ve işveren, en ucuz hizmet verme teklifinde bulunan OSGB'lerle anlaşmakta ve masraf çıkarmayan yani işveren sorumluluklarını göz ardı eden OSGB'yi, iş güvenliği uzmanını ve iş yeri hekimini tercih etmektedirler. OSGB'ler neoliberal politikaların işçi sağlığı alanındaki temel uygulama şekilleri olmuşlardır. Oysaki hepimiz de biliyoruz; iş yeri hekimi, iş sağlığı ve güvenliği uzmanı çalıştığı iş yerinde karşılaştığı iş sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili eksiklikleri, tedbir ve tavsiyeleri işverene yazılı olarak bildirmekle, işveren de gerekli önlemleri almakla, tedbirleri almakla ve tavsiyeleri yerine getirmekle yükümlüdür. İşverenin bu sorumluluğunu yerine getirmediği durumda ise iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bu durumu Bakanlığa bildirmek zorundadır. Size zorunlu durumlarla ilgili ne kadar bildirim yapıldı, bunları da bilmek isteriz, ne kadarıyla ilgili yasal işlemler başlatıldı, Bakanlık aslında burada sorumluğunu ne kadar yerine getirdi ve gerçekten bu silsile işliyor mu, bu iş oluyor mu yani bu şekilde bir bildirim oluyor mu, onu da öğrenmek isteriz.
Şunu da biliyoruz ama uzmanlar, işveren tepkisi, OSGB'nin olumsuz tutumuyla karşılaşma ve işini kaybetme kaygısıyla çalışmak zorunda bırakıldıklarından sorumluluklarının gereğini tam olarak yerine getirememektedirler. Bu da uzmanların ücretlerini aldıkları işverenlerini şikâyet mekanizmasıyla sağlıklı denetlemelerini imkânsız hâle getirmiştir. Bunun yansıması ise yerine getirilmeyen işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamaları, daha fazla iş cinayeti ve meslek hastalığıdır.
Bakınız, 6331 sayılı Yasa, Somaları, Ermenekleri, Torunları, Kozlu, Şirvan'ları önleyemedi, yargı zeminini dahi oluşturamadı. Çünkü bu işle ilgili olarak bu yasayı düzenleyenler aslında bu yasayı "İşin fıtratında, doğasında var." olarak tanımladılar ve kaderci bir anlayışa terk ettiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Ve iş cinayetlerini önleyen, iş kazalarını önleyen bir çözüm üretilemedi ve iş kazaları aslında önlenebilir ve kader değildir.
Bu yüzden, toplum yararını gözetmeyen bu yasanın kamusal anlayışla yeniden ele alınması gerekiyor ve değiştirilmesi gerekiyor. İş yeri hekimleri, iş güvenliği uzmanları ve diğer sağlık emekçilerinin özlük hakları, ücretleri, iş güvenceleri kamu tarafından güvence altına alınmalıdır. Sendikalaşmanın ve sendikal hakların kullanımının önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Teşekkürler.