Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Millî Eğitim Bakanlığı b)Yükseköğretim Kurulu c)Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ç)Yükseköğretim Kalite Kurulu d)Üniversiteler |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 14 .11.2024 |
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Öncelikle, ben de Türkçe dışında burada başka bir dilde konuşulmasını kabul etmediğimi belirtmek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti devletinin ana dili ve eğitim dili Türkçedir çünkü millet olmanın gerekliliği aynı dili konuşmayı gerektirir. Herkes evinde istediği dili konuşabilir ama millet olarak biz tek bir dil konuşacağız; Türk milletinden, Türk dilinden ve Türk devletinden hiçbir şekilde taviz vermeyeceğiz; o yüzden bunu da belirtmek istiyorum.
Aynı zamanda "bizim seçmenimiz" lafını da kınıyorum çünkü bana da oy veren, evinde Kürtçe konuşan seçmenim var. Ben de Adana Milletvekiliyim; Adana'da değil, İstanbul'da da var, İzmir'de de var. Türkiye'nin herhangi bir bölgesinde herhangi bir insanı "benim" "bizim" falan diye sahiplenmenin de doğru olmadığını düşünüyorum. Tekrar etmek istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti devleti, 85 milyonuyla bir bütündür, 7 coğrafi bölgesiyle bütündür. Türkiye Cumhuriyeti devleti, hiçbir zaman ne bir azınlığa ne de bir bölgeye pozitif ya da negatif hiçbir şekilde ayrıcalık uygulamamıştır. Yanlış politikalar olmuş olabilir, bunun ceremesini de Türk milleti toplu olarak yaşamış ve toplu olarak çekmiştir; bunu belirtmek istiyorum.
Sayın Bakanım, hoş geldiniz.
Kıymetli milletvekilleri, değerli gazeteci arkadaşlarım; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, çileli vagonlarda, zorlu koşullarda topraklarından koparılan Ahıska Türklerinin acısını hâlâ yüreğimizde hissettiğimizi belirtiyor ve bu sürgünde vefat edenleri buradan rahmetle anmak istiyorum.
Eğitimin, güçlü devlet olmanın ön koşulu olduğunu hepimiz tabii ki çok iyi biliyoruz; o yüzden, gerçekten, eğitime yapılan yatırımın ülkeye katkısı çarpan etkisiyle katbekat geri alınıyor. Bu yüzden de gerçekten Bakanlığınızın bütçeden en yüksek pay alan Bakanlık olması önemli ama tabii ki sahip olunan kaynakların etkin kullanımı ve yapılan harcamaların uygulanan millî eğitim politikalarına ve stratejisine etkisini takip etmek de önemli. Basitçe, sahip olunan kaynakların en etkin ve verimli şekilde kullanımını sağlamak da Bakanlığın görevi.
Kesinlikle şunu da vurgulamak istiyorum: Ülkelerin eğitim politikaları uzun vadeli olmalıdır ve bu politikalar, ülkenin kendine çizdiği uzun vadeli vizyona paralel olmalıdır. Maalesef, ülkemizde durumun böyle olmadığı da aşikârdır. Son yirmi iki yıldır ülke aynı siyasi parti tarafından yönetilmesine rağmen her değişen bakanla eğitim politikası da değişmiştir. Benim kendi çocuklarımla aramda çok nesil farkı olmamasına rağmen ben şu anda onlara uygulanan eğitim sistemini anlamakta zorluk çektiğimi buradan bir veli olarak da söylemek istiyorum. Öyle ki ülke bazında girdiğimiz sınavların adı bile çok farklı; neyin ne olduğunu yaşları o seviyeye geldiğinde ben de kendi adıma çözebiliyorum. Siz de bunun farkındasınız diye düşünüyorum ki "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" diye bir eğitim modeli duyurusunda bulundunuz. Ben bunu tek başıma çok anlayamadığımı düşünüyordum, toplumda ve buradaki konuşmalardan da gördüğüm kadarıyla bu modelin de ne olduğu maalesef henüz anlaşılamamıştır.
Bu vesileyle, şunu da dile getirmek istiyorum: "Türkiye Yüzyılı" diye bir tanımlamayı ve tamlamayı da teknik olarak yanlış buluyorum ben, içinde taşıdığı anlamı da çok doğru bulmuyorum çünkü "Türkiye Yüzyılı" değil "Türk yüzyılı" olur. "Türkiye Yüzyılı" olmaz, neden? Çünkü Türkiye, yaşadığımız coğrafyanın adıdır; coğrafyaların yüzyılı olmaz, milletlerin yüzyılı olur. O yüzden, burada hem "Türkiyeli" kavramını hem de "Türkiye Yüzyılı" tanımlarını doğru ve iyi niyetli bulmadığımı da belirtmek istiyorum.
Yeri gelmişken bir kez de ben hatırlatmak istiyorum: Bu topraklarda yaşayan milletin adı Türk milletidir ve Anayasamızda "Türk" kavramı vatandaşlık temelinde ele alınmıştır. Anayasa’nın 66'ncı maddesi "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür." ifadesini içeriyor; bu tanımla, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her birey etnik köken veya dinî inancına bakılmaksızın "Türk" olarak kabul edilir. Bu tanım, Türk kimliğini etnik bir kimlikten ziyade anayasal ve hukuki bir vatandaşlık statüsü olarak düzenler ve vatandaşları birleştirici bir ulusal kimlik inşa etmeyi amaçlar. Bu madde, vatandaşlık temelinde millî bir kimlik tanımlarken aynı zamanda Türkiye'deki tüm etnik ve dinî grupları da kapsayacak şekilde, ayrımcılıktan uzak bir vatandaşlık anlayışını ifade etmektedir. Anayasa'daki bu "Türk" tanımı, Türkiye'de vatandaşlık temelinde eşit haklara sahip olma ilkesine dayalı bir vatandaşlık anlayışının vurgulamasını sağlar; o yüzden "Türkiyeli" değil, "Türk" olmaya devam edelim diyorum.
İkinci vurgulamak istediğim önemli başlık da öğretmene yapılacak yatırımdır. Öğretmen, bir kişinin hayatında anne-babasından sonra gelen en önemli kişidir, bireyin eğitim ve öğretim alarak yetişmesinde en az ebeveyn kadar katkısı bulunmaktadır ama maalesef, Türkiye'de öğretmene verilen önem de ortadadır. Öncelikle, bizim, öğretmenleri öğretmen olarak yetiştirmemiz gerçekten gerekmektedir yani sadece lise sonrası eğitim fakültelerinden mezun olmakla maalesef öğretmen olunmuyor. Buna ek olarak, iş bulamayıp, kısa bir formasyon eğitimi alıp öğretmen olmak isteyenlerin de varlığını görüyoruz. Dolayısıyla, atanamayan çok sayıda öğretmen problemi karşımıza çıkıyor; bu, hem sizi sıkıntıya sokuyor hem de Türkiye'yi ciddi sıkıntılara sokuyor. Bu kadroların yetişmesindeki ve atanmasındaki problemleri çözmek için benim şöyle bir tavsiyem olacak, bunu benden çok daha iyi bildiğinizi düşünüyorum: Türkiye'de denenmiş ve başarılı olmuş, ciddi, kaliteli bir öğretmen kadrosu yetiştirmiş olan "yüksek öğretmen okulu" sistemini incelemenizi ve onun gibi bir sistemin acilen kurulmasını tavsiye ediyorum çünkü öğretmen olacak kişiler hem erken yaşlardan itibaren eğitilmeli hem başarılı öğrenciler arasından seçilmeli hem farklı bir şekilde eğitilmeli hem de -şahsi düşüncem- dört yıldan daha fazla bir sürede eğitilmelidir. Ayrıca, öğretmenlerin kazançlarının da tatminkâr olması çok önemlidir. Her öğretmen değerli ve çok önemli olduğunu her zaman hissetmelidir. Sözleşmeli öğretmen olmaz, olmamalıdır. Öğretmenlerin tek tip kadroda ve kıdemine göre maaş alacağı bir sistemde çalışması gerekmektedir.
Tabii ki fiziki koşulları eğitim ve öğretim yapmaya müsait olan okullarda eğitim de çok önemli bir durumdur. 21'inci yüzyılda temizlik problemi olan okulların konuşulması akıl alacak bir durum değildir. Okulların güvenli olması, ulaşım problemi doğurmayacak lokasyonlarda olması da çok önemlidir.
Seçim bölgem olan Adana'dan örnek vermek istiyorum: Adana'nın Şakirpaşa Mahallesi sakinleri bile -ki bilmeyenler için söyleyeyim, Adana'nın merkezinde bulunan bir mahalledir- çocuklarını okula göndermekte ulaşım problemi, zorluğu çektiklerini dile getirmektedirler ve okullarda ciddi hijyen problemlerinden şikâyet etmektedirler, o kadar ki bu problemlerden dolayı sık sık çocuklarının hastalandığını söylemektedirler. Yeri gelmişken şunu da belirtmek istiyorum: Bu mahallemizdeki otizmli çocukların aileleri de birçok sıkıntısını dile getirmekte, hem çocukların aldığı eğitimi yetersiz bulmakta hem de onları eğitime götürürken zorlandıklarını söylemekte; gerçekten madden de manevi olarak da eğitim anlamında çok daha destek almaları gerektiğini her gittiğimizde bize dile getirmektedirler.
Tabii, bir diğer önemli husus, bence Türkiye'nin daha çok önceki yıllarda çok başarılı olduğu eğitimde fırsat eşitliği de bir devletin vatandaşlarına sunması gereken en önemli imkânların başında gelmektedir. Hani, ben kendi zamanımızdaki üniversite sınavının özellikle insanlara eşit fırsat sağlamada çok güzel bir ölçü olduğunu düşünenlerdenim ama maalesef son yıllarda yine, ben hem bir veli olarak hem de siyasetçi olarak söylüyorum, Türkiye'de bu fırsat eşitliğini maalesef biz devlet olarak tüm öğrencilere sunamadığımızı görüyorum. Ben kendi çocuğuma sunduğum imkânlardan rahatsız olmaya bile başladım. Öyle ki benim çocuğum ile çoğu çocuğu karşılaştırdığımda, benimkilerin baştan 1-0; 2-0 ya da 3-0 önde başladığını görüyorum. O yüzden, gerçekten bu aradaki fark bir an evvel kapatılmalı diye düşünüyorum.
Yaz saati uygulamasından ben de bir veli olarak şikâyet ediyorum. Gerçekten, sabahın kör karanlığında okula gitmekten şikâyet etmeyen çocuklarım bile şikâyet eder oldu. İşte "Biz niye gece okula gidiyoruz?" "Niye daha fazla uyumuyoruz?" diyorlar ya da motivasyonları düşüyor. Ya biz buna hiç alışık değildik, bir anda geldi, hâlâ alışamıyoruz ya da gerçekten hiçbirimiz anlayamıyoruz neden bu uygulama var.
Ben Türkiye'de eğitim almış, doktora yapmış, daha sonra yurt dışında yaşama imkânı da olmuş bir kişi olarak maalesef Türkiye'deki üniversitelerin -tabii ki çok iyi üniversiteler var ama- dünya rekabetinde gitgide gerilediğini ve üniversite sisteminin, gerçekten özellikle Amerika, Avrupa sistemleri incelenip onlarla bir şekilde yarışır hâle getirilmesini önemsiyorum ve üniversitelerin sanayiyle bire bir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen tamamlayalım.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Teknokentler vesaire var ama bunların daha farklı şekillerde daha çalışır hâle gelmesini önemsiyorum.
Aynı zamanda, Adana Sanayi Odasının devamlı dile getirdiği ara eleman bulma sıkıntısını da burada dile getirmek istiyorum. Meslek liselerinin varlığından söz ediyoruz ama gerçekten ara eleman yetiştirmede ve bulmada çok büyük sıkıntı var diyorum.
Teşekkür ediyorum beni dinlediğiniz için, sağ olun.