Komisyon Adı | : | KADIN ERKEK FIRSAT EŞİTLİĞİ KOMİSYONU |
Konu | : | RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ve RTÜK Üyesi Deniz Güçer tarafından yapılan sunumlara ilişkin görüşme |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 14 .11.2024 |
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) - Öncelikle özür dilemek istiyorum, bir heyeti karşılamak durumunda kaldım; geç kaldım ve sunumu da izleyemedim, kusura bakmayın.
Hoş geldiniz diyorum sizlere de.
Ben, aslında bu "kadınlarımız"a takılmanıza takıldım yani. Şöyle: Benim -Allah bağışlarsa- bir kızım var ve kızımı ifade ederken "kızım" diyorum ve o kadar büyük bir gururla ve o kadar büyük bir sevgiyle diyorum ki yani "kadınlarımız" demek, aslında onları sahiplenmek ve de bir kadın olarak da onlarla yüreğimizin bir olduğunu ifade ettiğimizi düşünüyorum ve bu beni mutlu ediyor aslında, o "-mız" eki beni gerçekten mutlu eden bir şey çünkü olaya sahip çıkmak gibi geliyor bana ya da kadınlarla aynı vicdani beraberliği ya da yürekten bir beraberliği ifade eden bir söylem gibi geliyor bana. O yüzden, ona takılmanız... Hani Genel Kurulda da sürekli ifade ediliyor, bu bana çok... "Yanlış" demeyelim, tabii, herkesin fikrine de saygı duyuyorum ama aslında bizim olaylara tepkimizi belirleyen, zihinsel olarak kafamızda oluşturduğumuz olgu. Tabii ki siz o olguyla bakıyorsunuz ama ben bu olguyla bakıyorum yani beni şaşırtıyor gerçekten sizin bu söylemleri sürekli dile getirmeniz, Genel Kurulda da ifade etmeniz. Buna yanlış demiyorum ama katılmıyorum gerçekten.
İkincisi de tabii, Türk toplumu olarak, toplumun birincil, en esaslı birimi olan aileyi korumak, aileye sahip çıkmak, aile mefhumunu ön plana çıkarmak, aslında bizim belki de şu anda yaşadığımız olaylardan çıkarımda bulunacağımız en önemli şey yani aile çok önemli. Aile içerisinde, huzur içerisinde büyüyen çocuk, vatanı için de milleti için de örnek bir kişiliği temsil ediyor. O yüzden, aile çok çok önemli, aileyle ilgili yapılan kamu spotları da bence önemli yani büyük değerde. Onun için teşekkür ediyorum.
Tabii, kadın programlarına gelince: Evet, yani hepimiz aynı duyguyu paylaşıyoruz. Bir kadın olarak şunu da araştırmak gerekiyor diye düşünüyorum: Yani kadına şiddeti, çocukla ilgili o istismarları sürekli gündeme getirmek acaba toplumu iyileştiriyor mu, daha da kötüleştiriyor mu? Çünkü şöyle bir şey de var: Tabii, hepimiz belli düzeyde eğitim almış, belli bir kültüre sahip insanlarız. Belli olayların bizde oluşturduğu duyguyla, işte, ne bileyim, cahil, eğitim görmemiş ya da kendi mahalle baskısından kurtulamamış çocuklar ya da gençler için acaba aynı mesajı mı veriyor? Yani benim aldığım mesajla o çocukların ya da oradaki, yerelde yaşayan kadınların aldığı mesaj aynı mı? İşte, bunun da belki sosyolojik olarak araştırılması gerekiyor. Yani o olayları sürekli gündeme getirmek toplumu iyileştiren bir şey mi, yoksa kötü bir örnek gösterip onun çoğalmasını sağlıyor muyuz? Yani ben gerçekten bu anlamda çok tedirginim. Yani biz ne yapıyoruz? Yani sürekli Narin'i tartışarak acaba oradaki yaraları sarıyor muyuz, yoksa oradaki cahil insanlara örnek mi oluyoruz? Yani herkesin algıladığı şey farklı... Sonuçta "cahil" diye de ayırmak istemiyorum çünkü bir çocuk istismarı için cahillik de çok önemli bir kriter olarak önümüze gelmiyor, çok eğitimli insan da yapabiliyor bunu. İşte, bir film seyrediyoruz, hepimizin o filmden algıladığı şey çok farklı yani belki de yaşamımızda, geçmiş yaşamımızda yaşadığımız şeyler bizi farklı farkındalıklarla izleme yoluna itiyor. Herkesin bir filmden algıladığı ya da bir kitaptan algıladığı şey çok farklı. Yani ben bu konuda gerçekten çok hassas olunması gerektiğini düşünüyorum yani biz ne kadar onları dile getireceğiz ya da ne kadar onlarla birlikte olacağız? Mesela, bir örnek de vermek istiyorum: Şimdi, hani bir dönem bu çocuk gelinler çok çok işleniyordu, sonra ben güneydoğudaki biriyle bir sohbet imkânı buldum. Bana dedi ki: "Bizim çocuklarımız dağa kaçırılıyor, eğer biz bir kız çocuğunu nişanlarsak, o zaman, bu, kan davası olarak görüldüğü için kız çocuklarını alamıyorlar." Yani biraz da olayları sosyolojik olarak irdelemek gerekiyor ve hani biz oturduğumuz yerden tabiri caizse ahkâm kesiyoruz ama o yerel ortamda, o mahalle baskısıyla, o sosyolojik düzende neler oluyor, onları bilmeden biz buradan yargılıyoruz.
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Ama istatistikler var tabii ki.
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) - Yani haklısınız, bunu bir şekilde iyileştirmemiz gerekiyor ama sosyolojik olarak değerlendirmek de çok çok önemli bir konu yani bu çok önemli bir konu. Evet, biz toplumsal olarak iyileşmek zorundayız, bunu yapmak zorundayız ve burada bize kadın olarak bir görev düşüyorsa hepimiz bu görevi üstlenmek zorundayız ve eğer 5 çocuk bir yangında ölüyorsa aslında bu hepimizin problemi. Yani ben de kendimi sorumlu tutuyorum ve ben o kadar vicdani bir yük hissediyorum ki inanın seyredemiyorum bile olayı, okuyamıyorum bile, yani bu kadar vicdani yük... O yüzden, bizim, aslında toplumsal olarak bu farkındalığı geliştirip nasıl iyileştirebiliriz... Yani yanı başımızdaki insana biz kafamızı çevirip geçiyorsak bunda biz de sorumluyuz, ben de sorumluyum; bu bakış açısıyla bakmak gerekiyor. Sadece eleştirmek için eleştirmek de bana çok ilkel geliyor gerçekten.