| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Millî Eğitim Bakanlığı b)Yükseköğretim Kurulu c)Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ç)Yükseköğretim Kalite Kurulu d)Üniversiteler |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 14 .11.2024 |
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri, Sayın Bakanımız, kıymetli bürokrat arkadaşlarımız, değerli basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Sabahleyin biz Bakanımızın sunumunu dinledik, şöyle bir tablo çıkıyor ortaya: Okul öncesi eğitimle birlikte neredeyse 20 milyonu bulan bir öğrencimiz var. İşte, YÖK Başkanımız da burada, ÖSYM Başkanımız da burada; yanlış hatırlamıyorsam 6 milyonun üzerinde bir üniversite öğrencimiz var açık öğretim hariç. Türkiye'de de 2023 verilerine göre 26,3 milyon hane var. Yani hemen hemen her ailede, her evde bir ilk ya da ortaöğretimde ya da üniversitede çocuk var. Tabii, hâl böyle olunca ve bütçe de Millî Eğitim Bakanlığının bütçesi olunca toplumun her kesiminde Millî Eğitimin yapmış olduğu bir açıklama ya da yeni bir uygulama çok fazla tartışma yaratabiliyor. Bu, ilk bakışta doğal kabul edilebilir ancak ben bu konuya şöyle bakıyorum: Millî Eğitim Bakanlığımızın, bazen çok iyi yaptığı şeyleri anlatmada, toplumla iletişim kurmada bir problemi var. Yani mesela bu yeni Maarif Modeli; eleştiriliyor, elbette eleştirilebilir, öneriler getirilebilir ama biz yıllarca hep şunun eleştirisini yaptık: Bu ülkede yetiştirdiğimiz çocuklar için uluslararası birçok yayında, birçok kuruluşun Türkiye'ye tavsiye raporlarında "Ya, siz bu çocukları bilgiyle dolduruyorsunuz, bu çocukların becerileri gelişmiyor." deniliyordu. Hep bu eleştiriyi aldık yani zamanım kısıtlı, detaya girmeyeceğim. Şimdi, yeni Maarif Modeli'nin en önemli hedeflerinden bir tanesi bu. Yani bizim aslında dönüp dolaşıp cumhuriyetin kuruluşuna tekrar bir gitmemiz gerekiyor. Osmanlı'dan geldik, bu ülkede cumhuriyet kurulmadan iki tane çok önemli kongre toplanıyor. Bunların bir tanesi Maarif Kongresi -ki Sayın Bakanımız buna vurgu yaptı- bir tanesi de İzmir İktisat Kongresi. Yani bu ülkenin kurucuları eğitim olmadan -ki Maarif Kongresi İktisat Kongresi'nden önce toplanmıştır, cumhuriyetin kurulmasından önce- bir ülkede kalkınmanın olmayacağına cumhuriyeti kurarken karar vermiştir; bu çok kıymetli bir şey. Teknolojik ilerlemeler, birçok değişim, küreselleşme; artık gençlerimiz, çocuklarımız bilgiye ulaşma noktasında bir tuş kadar yakınlar. Yani ben hatırlıyorum, kütüphanelere gider, böyle ansiklopedilerin içerisinden bilgi araştırdık. Şu an böyle bir şeye gerek yok, şu an bilginin kullanılması bilginin kendisi kadar önemli bir şey hâline geldi. Dolayısıyla, ben burada kendinizi yeteri derecede ifade etmediğinizi, edemediğinizi düşünüyorum.
Buradan hareketle, tabii, çok üzerinde duruldu, Anayasa'mız biliyorsunuz, ülke sınırları içinde yaşayan her bir çocuğumuza "eşit eğitim hakkı" diyor. Şimdi, bu özel okul meselesinin hakikaten bir masaya yatırılması gerektiğini düşünüyorum. Bir fırsat da var önümüzde, bir pandemi yaşadık, pandemide özel okul öğretmenlerinin hakları, hukukları, ücretleri, ek dersleri; neler yaşandığını yani biraz eğitim camiası içinde olan biri olarak biliyorum. Şimdi, bu özel okullarla ilgili meselede -hep eğitimde fırsat eşitliği diyoruz; evet, böyle bir sorunumuz var ama- ben bir kalite probleminin de ortaya çıkmaya başladığını düşünüyorum. Bakın, siz PISA sonuçlarından bahsettiniz sabahleyin ve aslında belki şöyle bağlamak onu doğru olur: Şimdi, derslik başına düşen öğrenci sayısında bir iyileşmemiz var, bence iyi bir iyileşme var. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısında bir iyileşmemiz var ama OECD raporlarında genel olarak bütün eğitim sisteminde bulunan öğrencilere fert başına yaptığımız harcamada OECD'nin tam yarısı kadarız yani eğitimde kalite noktasında sıkıntılarımız var.
"Kalite" demişken tabii, eğitim sistemimizin en önemli meselelerinden bir tanesi öğretmenlerimizin yetkinliğini artırmak. Şimdi, buradan hareketle de şu akademiyle ilgili bir iki şey söylemek istiyorum: Akademi, şayet öğretmenlerimizin, eğitim fakültesi mezunu arkadaşlarımızın daha iyi yetiştirilmesiyle ilgili bir şeyse ki öyle görünüyor ve burada belli bir eğitim alınacak... Tabii, biz aslında şunu kabul etmiş olduk: Biz yıllardır sürekli bu ülkede ekonomiyle ilgili konuşurken orta gelir tuzağından bahsettik. Benim kanaatimce Türkiye sadece orta gelir tuzağı yaşamıyor, Türkiye orta gelir tuzağını yaşamadan orta eğitim tuzağı yaşıyor. Ya, biz çok iyi binalar yaptık, çok iyi işler yaptık; burada sabahleyin Sayın Bakanımız da ifade etti ama hiç kimse kusura bakmasın... Yine, cumhuriyetin kuruluşuna giderek bir örnek vereyim: "Bizim ordularımız bir zafer kazandı, gerçek zaferi siz kazanacaksınız, zafer sizin olacaktır." diyordu Mustafa Kemal Atatürk ülkeyi kurarken. Şimdi, eğer o bugüne ışık tutacaksa -ki Millî Eğitimin bütün politik dokümanlarında bu var, kendini anlatan dokümanlarında var- o zaman bizim şöyle bir meselemiz var: Öğretmenlerin toplumdaki sosyal statüsü, ücretlerine varıncaya kadar... Bugün yanlış bilmiyorsam -ki siz tabii, en net bilgilere sahipsiniz- bir öğretmenimiz 47 bin lira ücret alıyor. Bugün bu ülkede yoksulluk sınırı 60 bin lira. Bakın, eskiden öğretmen olmanın bu toplumda bir kıymeti, bir ehemmiyeti vardı, ülkenin birçok zeki çocuğu bölgelerinde öğretmen olmak istiyordu. Bence eğitimde kaliteyi arttırabilmek için toplumun iyi yetişmiş insanlarının bir kısmının buralara doğru akması lazım. Ben burada da büyük bir problem olduğunu düşünüyorum. Artık insanlar çocuklarına "Orayı yazmadın, burayı da yazmadın, bari işte öğretmen ol." diyor. Bence bu çok önemli bir şey. Ben Türkiye'de bunu değiştirmeden, eğitim modelinde öğretmenlerimizi yukarı çekmeden bir şey yapma imkânımız yok. Sayın Bakanımız İstanbul'da İl Millî Eğitim Müdürüydü; işte, benim okullarda yaptığım şeyleri bilir kendisi. Ya, şöyle bir sorunumuz var: İstanbul'da bugün 25 bin lira kira veren bir öğretmenin İstanbul'da yaşamak istememesi kadar doğal bir şey yok dolayısıyla burada nasıl bir performans sistemi kurulur bilmiyorum ama öğretmenlerimizin çok ciddi mali sorunları var. Dolayısıyla, bunların çözümüyle ilgili olarak bu statü probleminin mutlaka çözülmesi gerekiyor, ücret probleminin çözülmesi gerekiyor.
Şimdi, bir başka konu: Şimdi "Kaliteli eğitimde sınıfta kalıyoruz." dedik, bir kalite problemimiz var. İşte, akademimiz burada bir çalışma yapacak. Sabahtan beri söylendi; iş dünyamızın, sanayimizin ihtiyacı olan insan kaynağını yetiştiremeyen bir modelimiz var bizim, bunu kabul edelim. Peki, bu konuda hiçbir şey yapılmıyor mu? Yok, yapılıyor. Ben İhtisaslaşmış Okullar Projenizi takip ediyorum; ticaret, turizm, tarım vardı, bir de...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - Spordan tutun da her alanda var.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Şimdi, ben sanayinin içinden gelen biri olarak size şunu söyleyeceğim: Biliyorum, OSB'lerde de çalışma var ama makina ve mekanik konusunda, teknik konusunda, bakın, Türkiye'nin bütün programlarında OVP'sinde, kalkınma planında, her şeyde... Ya, biz Pakistan'dan jeneratör ustası getirmemeliyiz, İran'dan getirmemeliyiz ve bunlar şu anda, bakın, bu ülkede hepimizin çocuklarının yaşadığı bir problem. Çocuklarımız mimar oluyor, avukat oluyor, farklı farklı hukuk fakültesi bitiriyor, şu, bu falan; çocuklar okulları bitirdiğinde asgari ücretle çalışmak zorunda kalıyor. Bu çocukların hayallerini eğitimle gömecek ve eğitimi işsizliği gölgelemek için kullanacağımız bir araç olmaktan çıkartmamız lazım. Sayın Bakanım, bu konuda hakikaten çok ciddi bir çabaya ihtiyaç var. Bu konuda, makina teknik konusunu söyledim. Hatta sanayi liselerinin, makina liselerinin -OSB'lerde çalışma olduğunu biliyorum ama- bunun biraz daha yaygınlaşması gerektiğini düşünüyorum.
Elbette, deprem bölgesiyle ilgili arkadaşlarımız söyledi. Ben deprem bölgesinde yaklaşık 11 şehri 4 defa dolaştım, geçtiğimiz yıl da gittim. Elbette eksikler var ama konulan hedefin üzerine birçok ilde çıkılmış, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak da ona teşekkür etmek zorundayım, orada bir çalışma yapılmış.
Şimdi, bu özel okul meselesinde fiyatlarla ilgili birtakım çalışmalar yapıldı ama şimdi şöyle bir trend var: Artık bu ülkede eğitim çok pahalı bir hâle geldi, özel okullarda çocuklarını okutan insanlar artık o paraları ödeyemez hâle geldi. Devlet okullarına doğru bir kayış var. Ben şuna inanıyorum: Her ne olursa olsun, yöneticilerimiz fiilen hayatın içine girmek zorundadır yani girecek o okula, bakacak; o ilçeye gidecek, bakacak; her hafta birkaç okul ziyaret edilecek, bunlar yapılıyor olabilir ama ben yüzlerce okula gidip, eksik tespit edip yöneticilere aktarmış biri olarak şunu çok iyi biliyorum ve söylüyorum ki böyle bir sorun var.
Burada taşıma ve yemekle ilgili olarak bir şey söylediniz, bakın, 1 milyonu aşkın taşımada ve yemek noktasında, bir öğün yemek konusunda bir çalışmanız olduğunu söylediniz. Ama genel rakama baktığımızda ve seçim öncesi özellikle iktidarın bu konuda bir vaadi vardı, bilemiyorum, 2026'ya mı aktarıldı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Toparlıyorum.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Bu konuya da bir açıklık getirirseniz doğrusu memnun oluruz.
Hızlıca şeyden bahsedeceğim, şimdi, ben program ve bütçeye girmeyeceğim, 2'nci bütçe olduğunuzu söyleyeyim ama faiz kadar bir bütçe ayıramamışız yine.
Şimdi, yurt dışına öğrencilerimizin gitmesi çok önemli. Programlara baktım, 2 eksik söyleyeceğim. Birçok şey var, zamanım yok. Yurt dışına giden öğrencilerle ilgili olarak lisansüstü programda 2023'te 3.201 öğrenciyi yurt dışına göndermişiz, 2024'te 4.050 planlamışız, 3.044 tahminî gerçekleşecek diyoruz yani 3.044 2023'ten az, 2025'te de bu yılın hedefini bile yakalayamıyoruz; bu, çok önemli bir şey.
Bağımlılık ve uyuşturucuyla ilgili olarak artık ilkokul ve ortaöğrenime indiğini birçok şeyde görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Son cümlem: Millî Eğitim programlarında bağımlılık ve uyuşturucuyla ilgili olarak mutlaka bir değerlendirme yapılması lazım.