KOMİSYON KONUŞMASI

HÜSMEN KIRKPINAR (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, kıymetli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün eğitimin bütçesini görüşüyoruz. Eğitim olarak kalite konusunda parlak bir tablo çizmediğiniz ortada. Bizler dijital çağa henüz ayak uyduramamışken kendimizi bir anda yapay zekâ çağının içinde bulduk. Şimdi, burada bu gelişmeleri ve gereksinimleri konuşuyor olmalıydık. Peki, bizler bugün neleri konuşmak zorunda kalıyoruz? Okullarımızdaki temizlik, sağlık ve güvenlik sorununu, binaların fiziki yetersizliklerini ve bu okulların donanımsızlığını, öğrencilerimize en azından bir öğün ücretsiz yemek veremeyen Hükûmetin acziyetinden bahsediyoruz. Türkiye'yi çocukların okula aç gittiği, yatağa aç girdiği bir ülke hâline getirmeniz, onu eleştiriyoruz. Her şeyden önce eğitimin ulaşılabilir olması gerekirken maddi imkânları olmayan, çocukların okula gidemediğini, köy okullarını kapattığınız ve taşımalı eğitimi de kısıtladığınızı yani eğitimde fırsat eşitliğini nasıl yok ettiğinizi anlatacağız. Bu konuştuklarımız OECD raporlarına da yansıyor aslında. Türkiye, eğitimde öğrenci başına düşen harcama ilk ve yükseköğretimde 37 OECD ülkesi içinde 35'inci iken, ortaöğretimde 35 ülke arasında sondan 1'incidir.

Sayın Bakan, kıymetli hazırun; bütçeyi incelediğimizde son on sekiz yılda Millî Eğitimin bütçesinin 66 kat arttığını görüyoruz ama merkezî bütçedeki payında bu artışın aksine bir düşüş var. 2016 yılı bütçesinde yüzde 13,8 olan MEB bütçesi payı bu yıl yüzde 9,8'e inmiş, bu kadar kalsa razıyız, personel ve SGK prim giderleri ve size yakın vakıf ve derneklere aktardığınız kaynaklar düşüldüğünde bu aslan payı yüzde 1,75'e kadar düşmüş, kuş kadar kalıyor yani.

Bu bütçede engelli, ücretli ve depremzede öğretmenler, özel okul öğretmenleri, usta öğreticiler ve atama mağdurları da yok. Sayın Bakan, öğretmenlik mesleğini değersizleştiren, öğretmenlerimizi itip kakan, onları yoksulluk sınırı altında yaşamaya mahkûm eden, atamayan, mülakatlarla geleceklerini çalan, onlara Akademiyi dayatan, yoldan geçeni ise sınıfa "öğretmen" diye sokan sizler kabahatlisiniz. Büyük yanlış içindesiniz, KPSS puanlarıyla kontenjan içinde olanlar mülakat sonrasındaki puanlamalar yüzünden kontenjan dışında kalıyor. Merak ediyoruz, mülakattaki puanlar keyfiyete göre mi verildi, yoksa bir liste hazırlandı da jüriler o listeye mi uydular? Mülakat puanları arasındaki uçurumu açıklamanın başka bir izahı yok çünkü. Bakın, bu büyük bir vebaldir ve unutmayın. Bir doktor tıp fakültesi diplomasıyla mesleğini icra edebiliyorsa bir öğretmen neden yapmasın? Üniversiteleri yeterli görmüyorsanız yetkinliklerini artırırsınız; eğitim fakültelerini düzenler, diploma enflasyonu yaşatmazsınız.

Sayın Bakan, on gün sonra Öğretmenler Günü, 24 Kasımda öğretmenlerimize en az 1 maaş ikramiye verilmesi için kanun teklifi vermiştik. Buradan yine söylüyoruz: Yetmez ama bu ikramiyeleri verin, öğretmenlerimiz biraz nefes alsın.

Son olarak Sayın Bakan, bir ilçe Millî Eğitim Müdürü hakkında usulsüzlük, mobbing ve sahtecilik iddialarıyla İzmir'de konuşuluyor. İddiaları size sormak istiyoruz: Torbalı'da uzun yıllar görev yapan, şimdi ise Tire İlçe Millî Eğitim Müdürü olan kişinin görev süresi boyunca yürüttüğü bazı iş ve işlemler ve aldığı kararlardan dolayı hakkında usulsüzlük, yolsuzluk ve kamu zararı gibi ciddi iddialar var. Bir dizi hukuka aykırı işleme imza attığı söyleniyor. Bu iddiaların içyüzü nedir? Sizin konudan haberiniz var mı? Bu kişi hakkında herhangi bir işlem yapılmış mıdır? İddiaların aslı varsa neden hâlâ o koltuğu işgal ediyor, merak ediyoruz.

Bu bütçe ne öğrenciye ne öğretmene ne de eğitim camiasına bir fayda getirecek. Yine de 2025 yılı Millî Eğitim bütçesinin hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.