Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Hazine ve Maliye Bakanlığı b)Gelir İdaresi Başkanlığı c)Türkiye İstatistik Kurumu ç)Özelleştirme İdaresi Başkanlığı d)Sermaye Piyasası Kurulu e)Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu f)Kamu İhale Kurumu g)Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu ğ)Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu h)Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ı)Yatırımcı Tazmin Merkezi i)Bankalararası Kart Merkezi Anonim Şirketi |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 15 .11.2024 |
ERHAN USTA (Samsun) - Evet, teşekkür ederimSayın Başkan. Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, Sayın Bakan Yardımcıları ve bürokrasimizin, basınımızın değerli temsilcileri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmelerimizin hayırlı olmasını temenni ediyorum. Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; şimdi, bugün ben burada makro konulara girmeyeceğim çünkü bunu geneli üzerinde konuşurken orada konuştuk. Piyasa size bakıyor ama mevzuat diyor ki: "Cevdet Yılmaz'a konuş." Biz öyle yaptık, biz kanuna uyduk, her ne kadar sizler kanuna uymasanız da. Bugün siz burada makro anlatıyorsunuz ama sizin Bakanlığınızın sorumluluğunda hiçbir makro mesele yok, böyle bir durum var; Türkiye'de her şey böyle gidiyor maalesef. Dolayısıyla, tabii gelir dağılımı çok önemli, yoksulluk meselesi çok önemli, cari açık gerçekten düşüyor mu, düşmüyor mu çok önemli. Ticaret Bakanı dedi ki mesela "Cari açık sorun olmaktan çıkmıştır." dedi ya, akıllara ziyan bir laf; ona tabii gerekli şeyleri biz söyledik. Ya, bu meseleleri oralarda konuştuğumuz için onlara çok fazla girmeyeceğim, ben daha çok kamu maliyesi ağırlıklı gitmeye çalışacağım. Dört tane sorunun cevabını arıyoruz bugünkü sunumumda. "Programa neden ihtiyaç duyuldu?" Bu işi kim bozdu ya, hakikaten bu işin sorumlusu, suçlusu kim; birinci soru bu. İkincisi, "Program kapsamında neler yapıldı, neler yapılmadı, ne eksik kaldı?" "Program çalışıyor." diyorsunuz siz. Program -tırnak içinde burada- bize göre bu tam bir program değil, orta vadeli programlar asla bir ekonomi programı değildir, onu biliyoruz. "Çalışıyor mu?" bu soruya bakacağız ve en son "Eğer bu program çalışıyorsa veya program kapsamında yapılan işlerde yük kimin üzerinde?" Yükü vatandaş mı çekiyor yoksa refah seviyesi daha yüksek bir kesim mi çekiyor; bu soruların cevaplarını aramaya çalışacağız. Yıl 2018, seçim öncesinde, daha doğrusu referandum öncesinde, hemen peşinden gelen seçim öncesinde Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: "Siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle şununla bununla nasıl uğraşılır göreceksiniz." dedi. Biz hep faizin üzerinde durduk, aslında esas meselesi şununla bununlaymış yani hakikaten uğraşmaya başladı işte, yani yetkiyi aldıktan sonra. Vatandaş yetkiyi verdi fakat ne oldu? 8 Temmuz 2018'de kardeşimiz yetkiyi aldığındaki bir kısım göstergeler: İşte, enflasyonumuz yüzde 15'ti; dolar 4,60; benzin 7 liranın altında; politika faizi 17,75; rezervimiz var, pozitif; CDS'imiz bugünkü seviyeye yakın -ama arada başka şeyler oldu- 1 trilyonun altında gelirimiz, harcamamız var -rakamlar daha mütevazı- kredi notumuz biraz daha makuldü; böyle bu şartlarda yetkiyi aldı. Bütçe açığı aynı şekilde yani hepsi bugüne göre şükredilecek seviyedeymiş. Şimdi, tabii, daha sonra muhteşem bir takım geldi işbaşına. Yani işte, Sayın Erdoğan'ın birkaç sözlerini hatırlatalım, Sayın Erdoğan dedi ki: "Faizi savunanlarla beraber olamam, nas ortada. Sana, bana ne oluyor? Faiz sebep, enflasyon neticedir." diye buyurdu hazret! Ondan sonra Sayın Berat Albayrak "Dolar 10 lira olacak, 15 lira olacak ya çok beklersiniz, hele hele de seçimden sonra daha çok beklersiniz." diye o kendine has şivesiyle böyle sözler etti. Tabii, Süleyman Soylu da mevzuya girdi "Temmuz ayından itibaren benim ülkemin ekonomisi öyle bir atağa kalkacak ki, öyle bir sıçrayacak ki, öyle bir büyüyecek ki hazır mıyız buna?" şeklinde sözler söyledi. Tabii, en sevimlisi Sayın Nebati'ydi "Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır. Dolar düştükçe kıpır kıpır oldum." dedi. Bu geceyi söylüyor "Lan ne oldu?" falan diye. "Şimdi uyuyun, altı ay sonra uyanın, göreceksiniz çok farklı noktalara gideceğiz." Millet uyudu, Haziran 2023'te bir uyandı ki 15 olan enflasyon 48 olmuş, dolar 4,60'tan 20'ye çıkmış -bu, siz gelmeden önceki durum- işte, benzin 3 katına çıkmış. Politika faizinde ama ne olmuş? İyi bir şey var, politika faizi 17,75'ten 8,5'a düşmüş, rezervlerimiz 32 milyar dolar pozitiften 48 milyar dolar negatife dönmüş, CDS 552 olmuş, altın fiyatı zaten bütün dünyada arttı, bizde de çok fazla arttı. Kredi notları patır patır aşağı gelmiş. Bir anda rakamlar yani mesela merkezî yönetim bütçesinin harcaması 762 milyar lira olarak söylediğimiz şey artık milyar küsurat olarak kalmış 4,5 trilyon lira olmuş, bütçe açıkları patlamış, böyle bir durumu yaşadık. Bu ne zaman? Haziran 2023'e geldiğimizde; seçim oldu. Şimdi, evet, biliyorsunuz, Sayın Erdoğan futbolcu kökenli; biraz onun lisanıyla burada konuşalım dedik. Maç "5-0", "90+5"te oyuncu değişikliği yapıyor Sayın Teknik Direktör, Hoca yani uzatmalarda oyuncu değişikliği yapıyor. Sayın Nebati'yi gönderdi, Sayın Şimşek maça dâhil oldu fakat tabii, maç çoktan bitmişti. Sayın Bakan, siz geldiniz, çok güzel sözler söylediniz, "Rasyonel bir zemine dönme dışında seçenek kalmamıştır." dediniz. Aslında bizim söyleyeceğimiz her şeyi siz tek bir cümleyle söylediniz. Yani "Benden öncekiler irrasyonel, akıl dışı politikalar uyguladı, biz rasyonel bir zemine döneceğiz, artık daha fazla bedel ödeyecek durumumuz da kalmadı" dediniz; bu sözünüze kesinlikle katılıyoruz. Şimdi, burada biraz katılmadığım sözler var ama tartışmalarına girmeyeceğim. Mesela, şöyle şeyleriniz var: "2021 Aralık-2023 Mayıs döneminde kur tutulmuş, biz kuru serbest bıraktık." diyorsunuz. Buna böyle bakarsanız doğru ama 2021 Eylül-2023 Mayıs diye bakarsanız öyle bir şey yok. Yani kurun en zirvede olduğu günden sonra belli bir değerleme olması normal. Bence yaptığınız ilk hataydı kurun hemen başlangıçta serbest bırakılması. Serbest bırakılması demeyelim, artık kurun zaten piyasada belirlenmesi lazım ama hakikaten müsaade edilmesi, tedbir alınmaması bana göre. Bunu iktisatçılar tartışıyor yani sizin düşüncelerinize saygı duyarım ama böyle bir durum var, onu söyleyeyim. Ha, başka şeyler söylediniz milleti ilgilendiren. "Ya, biz ilave vergi falan almayacağız, bizim tercihimiz vergilendirilmeyen alanların üzerine gitmek." dediniz. Ondan sonra, seçim öncesi kararları telafi için sonradan vergi artırınca vergileri o yüzden artırdığınızı söylediniz. Daha sonra, işte "Küresel dalgalanmadan hikâyesi olan ülkeler az etkilenir." dediniz. Tabii, bunun hikâye kısmı doğru ama gerisi aslında hikâye oldu. Şimdi, birinci soruya dönelim. Aslında birinci sorunun cevabını normal şartlarda vermiş oluyoruz. "Programa neden ihtiyaç duyuldu? Ekonomiyi, mali disiplini kim bozdu?" Bunu siz de söylüyorsunuz zaman zaman ama sizden daha fazla bunu kim söylüyor? Sayın Cevdet Yılmaz söylüyor, işte, Cumhurbaşkanı söylüyor. Ya, bir deprem oldu, Allah bir daha vermesin. Hayatını kaybeden bütün insanlarımıza tekrar rahmet diliyorum, başsağlığı diliyorum ailelerine. Cenab-ı Allah bir daha bize öyle bir şey vermesin. Deprem en büyük suçlu ilan edildi; A şıkkı bu. İkinci suçlu EYT oldu; bunu bugün irdeleyeceğiz, EYT hakikaten günah keçisi mi? Ondan sonra da üçüncü şık, kötü yönetim. Bunun üzerinde hiç kimse durmadı ama bize göre, programa ihtiyaç duyulmasının temel nedeni kötü yönetimdir. Şimdi, siz göreve gelir gelmez hemen deprem de olmuştu zaten, ondan sonra bütçe allak bullak olmuştu; elbette bir harcama ihtiyacı vardı. Siz dediniz ki: "Deprem felaketinden etkilenen vatandaşlarımızın yaralarını sarıyoruz. Bu yıl deprem kaynaklı harcamalar 762 milyar lira olacak." Ondan sonra, biliyorsunuz, o arada Mecliste, tabii, Bakanlar Kurulu kararıyla KDV, ÖTV oranları artırıldı, maktu miktarlar artırıldı. Sonra Millî Dayanışma Paketi geldi. Bütün bunlara yol olarak siz çok net bir şekilde bir şey söylediniz Sayın Bakan, dediniz ki... Zaten ismi de Millî Dayanışma Paketi'ydi, milletin de gıkı çıkmadı. Bakın, siz de hatırlıyorsunuz, biz de biliyoruz, bütün maliyeci arkadaşlar da bilir; IMF bize 18'lik KDV oranını 20'ye çıkarmamız için sürekli baskı yaptı ama Türkiye en zor zamanlarında bile çıkarmadı, burada çıkardık. Niye? Çok büyük bir felaketin üzerine geldi, milletin de gıkı çıkmadı. Ama siz şunu çok net bir şekilde söylediniz: "Biz bütün bu vergileri deprem için, depremi telafi etmek, depremin yaralarını sarmak için alıyoruz." dediniz. Bunların tek tek neler olduğunu falan söylemeyeceğim. 6 Şubat deprem vergileri, işte, orada, listede zaten gözüküyor. Fakat bugün geldiğimizde şöyle bir resim sunuyorsunuz Sayın Bakan. Tablo biraz karışık ama ben çok fazla diğer kısımların üzerinde durmayacağım. Yani deprem harcamaları, tabii, millî gelire oranı 2023'te 3,6; 2,3, sonra azalarak gidiyor. Bunun azalması, tabii, biraz sıkıntılı. Ben konuyu bilmem ama konuyu bilen arkadaşlar mesela diyor ki: "Bu harcamalarla söz verilen konutların yapımı on yılı bulur." Eğer böyleyse hakikaten bunları artırmak gerekiyor önümüzdeki dönem içinde. Şimdi, deprem harcamalarını hariç tuttuğumuzda, tabii, harcamalar daha aşağı geliyor. Siz bugünlerde, son zamanlarda fotoğrafı hep şöyle veriyorsunuz: "Ya, deprem harcamalarını hariç tuttuğumuzda aslında bütçe dengesi en alt satır. Yani bizim makul, hatta Maastricht Kriterlerinin altında ve düşüyor." diyorsunuz. Şimdi, deprem nedeniyle... Deprem vergileri derken arkadaşlar, bu 2000 yılında konulan vergiyi, onları falan söylemiyorum. Yani 2023'te, Millî Dayanışma Paketi veya işte, Cumhurbaşkanı kararnameleriyle alınan deprem vergilerini diyorum. Bunların hepsinin alınmanın temel nedeni bu depremin yarasını sarmaktı. Şimdi, depremin harcamasını dışarıya alıyorsunuz, fakat gelirini almıyorsunuz. Analiz yaparken o zaman ikisini de almak lazım; bence bu yanlış bir şey, böyle bir resmi sunmamak lazım. Şimdi, gerçek resim ne? Bakın, burada, 2023’te depremin net etkisi evet, harcama yönünde, 560 milyar lira; 2024’te düşüyor, 208 milyar lira ama 2025’ten sonra kâra geçiyoruz. Çünkü sizin de ifade ettiğiniz gibi, deprem nihayetinde kalıcı bir şey değil; bir defalık veya birkaç yıl sürecek harcamalar ama depremi bahane ederek koyduğumuz vergilerin hepsi kalıcı. Şimdi gördüğünüz gibi, millî gelirin yüzde 1'lerini bulacak seviyede bir fazlaya geçiyoruz deprem vergileri nedeniyle. Dolayısıyla deprem bir sebep değilmiş yani bu sıkıntıların nedeni deprem değil. Şimdi, ikinci mesele... ORHAN YEGİN (Ankara) - Sayın Usta... ERHAN USTA (Samsun) - Orhan’cığım, sen dur. İkinci mesele bu EYT meselesi. Şimdi EYT günah keçisi yapılıyor. Bakın, burada metodolojimi de verdim, yaptığım rakamabu kadar güveniyorum. Burada herkes farklı rakam söylüyor Sayın Bakan, siz ne diyorsunuz? Siz "724" dediniz önce, sonra "752 milyar lira EYT’nin maliyeti, finansman giderleri de dâhil." dediniz; bu hesap nasıl yapıldı, bunu kamuoyuyla paylaşmak durumundasınız. Bakan Işıkhan dün de tekrarladı -dün mü önceki gün mü- "592-593 milyar lira EYT’nin maliyeti." dedi. Ben de diyorum ki, EYT’nin 2024 yılı maliyeti yaklaşık 300 milyar lira. Yani, hangi uzmanla bunu tartışacaksak ben hazırım tartışmaya. Metodolojiyi de burada söylüyorum. Bu, makrodan yapılmış bir şey, mikrodan yaptığımızda da aynı sonucu buluyoruz. Ortaya koyduğunuz yıllık program rakamları, sigorta aylık ödemeleri, hepsi belli. Buna rağmen nasıl böyle rakam çıkarıyorsunuz, ben bunu anlayabilmiş değilim. Evet -birazdan mukayese edeceğiz bazı yanlışlarla- EYT'nin aslında maliyeti çok daha sınırlı kalıyor. Bu, tabii, önümüzdeki yıllarda devam edecek EYT'nin maliyeti. Şu sözünüze, Sayın Bakan, katılmıyorum: "Deprem geçici, EYT kalıcı." diyorsunuz. EYT de kalıcı değil aynı mantıkla bakarsak. Çünkü nihayetinde bu EYT kapsamındaki insanlar da bir gün gelip emekli olacaktı. Zaten yüzde 75’lik kısmı EYT çıkmasa bile önümüzdeki beş yıl içerisinde emekli olacaktı. Dolayısıyla bunun kalıcılığı, depremden iki üç yıl daha uzun anlamındadır. Yoksa sürekli "Baza girdi artık, EYT kalıcıdır.” demek yanlış bir analiz olur. Şimdi mesela "Yanlışlar yapıldı." dedik, değil mi? YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - 2040'a kadar devam edecek Sayın Usta... ERHAN USTA (Samsun) - Efendim? YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - 2040'a kadar devam edecek. ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, hayır, öyle bir şey yok, öyle bir şey yok. Bu adamın yaşı donduruluyor mu? "No frost"a mı konuluyor yaşı? Ya, bilmediğiniz konularda konuşmayın Allah aşkına ya. Şimdi, yanlış politikalar... ORHAN YEGİN (Ankara) - Bir sen biliyorsun Erhan Ağabey. ERHAN USTA (Samsun) - Dur arkadaş, beni kesmeyin. Yani makul bir şey söyleyin, oturayım size cevap vereyim ama bunun neresine cevap vereyim ben ya? 2040’a kadar devam edecekmiş ya! KÖİ maliyetleri... "Cebimizden beş kuruş çıkmayacak." dedi. Aha, çıkan paralar cebimizde ya! Bu paralar bizim paralarımız değil mi? Vaktim sınırlı olduğu için söylemiyorum. 200 milyar lira bu yılın bütçesinde konuldu, daha da aşacak. Yanlış politikaların maliyeti... Şimdi şunu anlamaya çalışıyoruz arkadaşlar: Sıkıntı depremden miymiş, EYT'den miymiş yoksa abuk sabuk politikalardan mıymış, bunu anlamaya çalışıyoruz. Bakın KİT, kamu bankaları... Ya, iki kalem ya! Bütçede bu kalemler çok küçük kalemlerdi biliyor musunuz bugüne kadar. Ne zaman? Bu, işte Sayın Nebatiler, Berat Albayraklar falan göreve gelinceye kadar. Bakın, gelen 2025’teki -tablonun tamamını anlatmıyorum- burada yapılan yanlışların, trendin üzerine getirdiği, yani normal harcamanın üzerine getirdiği maliyet 548 milyar lira bir yılda. EYT kaçtı? 300 milyar lira. İsterseniz sizin rakamınızı alın. Ya, bir EYT zaten burada var. Bakın, görüyor musunuz? Yanlış politikalar, kur korumalı mevduat, maliyetinin ne olduğunu da bilmiyoruz. Maliyetinin ne olduğunu da maalesef bilmiyoruz. Şimdi, 2023 biraz ortaya çıktı; hazineden ödenen var, işte Merkez Bankasının zararı var, yeniden değerleme hesabı var; orası da realize olacak, oradan zaten çok büyük bir rakam gelme durumu var, bir 800 milyar daha geleceğini iddia edenler var. Ama şu anda bile 894 milyarın millî gelire oranı yüzde 3,37 değerli arkadaşlar. Yani depremin büyüğü burada! EYT’nin 3-5 katı burada; bunları görmek lazım. Ve bu maliyetler de devam edecek ama tabii rakam açıklanmadığı için 2024-2025 rakamlarını boş bıraktık. Şimdi, bunun ilk Merkez Bankasında olması ile hazineden olmasının çok fazla bir farkı yok. Yanlış politikaların maliyeti, faiz giderleri... Öyle bir politika uygulandı ki faiz giderlerimiz, işte, göründüğü kadarıyla bir miktar arttı. Normal 2006-2019 ortalamasının üzerinde. Zaten böyle bir ortalamamız vardı. Bu, Hükûmetin ortalaması yani başka bir yerden almıyoruz, OECD’nin faiz giderini, bilmem kimin faiz giderini değil. Bunun üzerine gelen... Bak, faiz yükü gider olarak realize olacak olan 719 milyar lira değerli arkadaşlar. Yani şu, az önceki söylediğim o 3-5 tane cümle sarf edilmemiş olsaydı bu ülkede, bugün 1,950 değil bu yıldaki bütçemize koyacağımız faiz ödeneği, 1,250 civarında olacaktı. Yani gelen parayı, yükü görüyor musunuz? 700 milyar lira bir yılda gelen yük. EYT neydi? Deprem ne? Kaç tane deprem, kaç tane EYT var burada? Şimdi, hele hele bu faizle buz dağının görünmeyen kısmı önümüzde yani turpun büyüğü heybede. Yani, borç şeyleri uzadığı için çok üzerinde durmayacağım ama ne derler?Bunlar Hazine ve Maliye Bakanlığımızın tablolarıdır. Yani, önümüzdeki dönemde ödeyeceğimiz özellikle iç borç faizinde dehşet bir artış var, vade uzadığı için bugün bunu görmüyoruz. 2002'lerde falan, hani orayla mukayese ediliyor ya -ona ilişkin çalışma var ama çok vakit aldığı için koymadım- o mukayeselerin hepsi yanlış. O zamanlar borç hep yıl içinde döndüğü için önümüzdeki döneme zaten faiz yükü kalmıyordu, bütün yükü orada görüyorduk zaten, o yüzden faiz çok yüksekti, şimdi uzadığı için önümüzdeki dönemde... Bakın, yani, şu anda, ekim itibarıyla önümüzdeki dönemde ödeyeceğimiz iç borç faizi yüzde 13,2; millî gelire oranla 5,8 trilyon liraya çıkmış; arkadaşlar, dört yıl önce bu 723 milyar liraydı, şu anda 5,8 trilyona çıkmış. Daha bunlar bütçeye yansımadı ama yansıyacak, bunu hepimiz ödeyeceğiz, fakirleşme şeklinde ödeyeceğiz. Bu da yanlış politikaların toplam maliyeti yani, işte, 2023'te millî gelirin 5,6'sı, KKM hariç, 2024'te 2,3'ü, 2025'te de 2,4'ü sadece burada saydığım 3-4 tane kalemin bu ekonomiye maliyeti. Dolayısıyla, eğer şöyle bir tahterevalliye koyduğumuz zaman deprem mi yoksa bu taraftakiler mi ağdırıyor, onu çok net bir şekilde görürüz. Bu taraftakilerin, sadece 4 kalemin 2025 yılı itibarıyla maliyeti millî gelirin yüzde 7,8'idir değerli arkadaşlar, para olarak da 4,8 trilyon lira yapar. Dolayısıyla, Türkiye'nin sorunu bir deprem felaketi değil, Türkiye bir yönetim felaketi yaşadı. İkinci soruya geliyoruz, ikinci soru da: Program kapsamında ne yapıldı? Tasarruf paketi var, vergi paketinin olduğu söyleniyor, yapısal reform olduğu söyleniyor; şimdi bunları tek tek inceleyelim. Bu tasarruf paketi olarak Meclise gelen şey, baktık, ettik; içine bakıyorsun, bomboş Sayın Bakanım ya, bu tasarruf paketi bomboş ya, hakikaten bomboş. Yani, o kadar çok şey söylendi ki, burada söyleyeceğim çok güzel sözler vadı ama... RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Hiç mi bir şey yok Sayın Usta? ERHAN USTA (Samsun) - Hiç bir şey yok efendim, hiçbir şey yok içerisinde, sadece laf var, Mercedes var. Sayın Bakan'a biraz takılalım dedik yani Togg falan diye arkadaşlar söyledi ama anladık sonradan Mercedes'miş, Allah'tan makam araçları dışarıda tutuldu yoksa bu Sayın Cumhurbaşkanının konvoylarını falan da yaşayamazdık. Yani, bu makam araçları üzerinden bir tasarruf işi var, orada da zaten esas parayı harcayanlar sayın bakanlar ve üstündekiler, onlar da zaten dışarıda tutulmuş. Şimdi, birkaç tane şeye bakalım, tasarruf paketinde ne vardı? Kamu çalışanlarının aldığı yönetim kurulu ücretlerine sınırlama getiriyordu, burada çok net bir şekilde ortaya çıktı. Hani, muhalefet söylüyordu ya 5 maaş, 10 maaş diye; 5 maaş, 10 maaş alındığı burada tescillendi o gün, tescillendi; onlara sınırlama getirildi, şimdi 2 tane alınabiliyor ama dışarıdan gelenlere yine sınırlama gelmedi. Şimdi, Sayın Bakan da buraya bir yorum getirdi "Çifte maaş değil, çifte sorumluluk, çifte görev." dedi; onu artık milletimizin takdirine bırakıyorum. "Kamuda enerji verimliliğini artıracağız." deniliyor; ya, Allah aşkına, şu İletişim Bakanlığının önündeki dev ekrana bir bakın, bir bakın ya orada harcanan elektriğe? Sayın Bakan, bilmiyorum o tarafa yolunuz düşüyor mu? Konya Yolu'nda, bir bakın ya, utanılacak bir şey ya! Temsil tanıtma ödenekleri... En kolay keseceğimiz yer arkadaşlar, şıp diye kesildiğinde hiçbir hizmet aksamaz. Ya, bakın, ocak-eylül arasında yıllık ödenek yüzde 6,25 aşılmış temsil ağırlamada bile; anlatabildim mi? Nerede tasarruf ya? Kiminle, nerede tasarruf? ORHAN YEGİN (Ankara) - 2 tane sanatçıya verdiğiniz para... Sanatçıya da vermediniz, sahneye verdiniz. ERHAN USTA (Samsun) - Orhan, bırak sanatçı işini! Şimdi, cari giderler... Yıllığında baktığınız zaman bütçe ödeneğimizin şu anda gerçekleşme tahmininiz 100 trilyon liranın üzerinde Sayın Bakanım, burayı niye kesmiyorsunuz ya? 2024 yılı cari giderler ödeneği yaklaşık 677 falan olması lazım, harcama tahmini 772 ya! Ya, burayı kesmedikten sonra neyi keseceksiniz? Yatırımları bekletmenin tasarruf olduğunu mu düşünüyorsunuz siz? "Bütün harcama alanlarını gözden geçireceğiz." dediniz, daha hiçbir şey gelmedi önümüze, söylüyoruz, söylüyoruz; ben zaten bunu on yıldır programlara yazdımo zaman, tamam mı;, siz de hâla söylüyorsunuz, bir şey yok. Şimdi, bu önümüzdeki süreçte ne kadar bir mali uyum yapıldı Sayın Bakanım? Bu, 2025 yılının yıllık rakamıdır ama 2023'ten beri gelen şeylerle... Bu hesaplamalar bize ait, bu hesaplamalar tartışılabilir, her zaman, bütün yaptığım hesapların arkasında olduğunu söylüyorum,tartışmaya da her zaman hazırım. Millî gelire oranla vergide 2,64'lük mali bir uyum var, bunun... Dediğim gibi, 2025 yılı için söylüyorum yani toplayarak gelmiyoruz, 2023-2025 kümülatif dediğimiz düzenlemeler açısından 2023'ten beri gelen düzenlemeler, yoksa yıllık mali uyum. 2,64'ü vergi geliri, 1,70'i depremden, 2024 Temmuz vergi paketinden 0,33 geliyo; şimdi, en son önümüze getirdiğiniz bütçeyle vergi idaresinin performansı, yeniden değerlemenin yüksek artması, mevduat stopajı, bir kısım KKM'ye ufak tefek vergi getirilmesiyle de 0,61'lik bir "adjustment" olacak. Dolayısıyla 2,64. Harcama tarafına bakıyoruz, 1,42'lik harcamalardabir düşüş var ama harcamalardaki temel düşüş bir önceki yıla göre deprem harcamalarından kaynaklanan düşüş değerli arkadaşlar. Onun haricinde -Mustafa Bey'le daha önceden bunu tartışıyorduk- harcamalarda baktığınız zaman aslında bir düşüş, kayda değer bir düşüş yok, bunu görmek lazım. Dolayısıyla, mali uyum yani depremi... Yani toplam 4,1 gibi gözüküyor ama deprem harcamalarını... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Usta, uzatıyorum. ERHAN USTA (Samsun) - Deprem gelir ve harcamalarını da dışarıya aldığımızda aslında sadece yüzde 1'lik bir mali uyum var Sayın Bakan. Evet, değerli arkadaşlar, şimdi son şey yapısal reformlar. Maalesef, bu sürate yazacak bir şey bulamadık, boş, yapısal reformlar boş, burayı geçiyorum; en azından vakit almadı, öyle bir faydası var. Üçüncü sorumuz: Program çalışıyor mu? Bakıyorsun, şimdi, program çalışıyor mu: Ya, program aslında çalışıyor, bak, ben sana söyleyeyim yani kısmen çalışıyor. Çalışıyor da kime çalışıyor, onu birazdan göreceğiz. Program çalışıyor, bir kısmı çalışıyor ama bakıyorsun, Sayın Bakanım yani hane halkı güveninde daha bir şey yok yani güvensizlik devam ediyor. Ondan sonra, bakıyorsun, şimdi, sizin enflasyon rakamlarınıza birisi baktığında şu enflasyon revizyonları... Allah aşkına, nasıl güvensin? Yani şu revizyon 2024 yılı için, bak, değişik vakitlerde gele gele 44'e gelmişiz. Artık, inşallah, herhâlde bu iki ayı doğru tahmin etmişsinizdir diye umut ediyoruz ama 2025'le ilgili hiçbir umudumuz yok. Bugün burada söylüyorum: 30'un üzerinde olacak. Şimdi 21'e göre zam vereceğiz diyorsunuz, siz söylüyorsunuz, Merkez Bankası Başkanı söylüyor, sizi ufak ufak destekleyenler falan var ama sakın böyle bir şey yapmayın. Millet fakruzaruret içerisinde harap ve bitap düştü. Yani, hakikaten bunu yapmamak lazım. Şimdi, güven var mı programa? Sayın Bakanım yani tabii, ben size bir şey demiyorum. Siz hep değişim üzerinden gidiyorsunuz, sizin açınızdan rasyonel, onu söyleyeyim ama ben sizinle aynı lisanı konuşmak durumunda değilim. Niye değişim üzerinden gidiyor? Yani bulunmaz bir fırsat buldu, Nebati'den sonra Bakan olmak ya. Of! Yani mesela, o yüzden, bakın, Sayın Bakan diyor ki: "CDS'leri 400 puan düşürdük, en fazla düşüren biziz." Ya, en kötüsü de bizdik zaten. Keşke Nebati 1.000 yapmış olsaydı bunu, 600 puana çıkacaktı, performansımız artacaktı Sayın Bakanım. Şimdi, kredi derecelendirme... Doğru, 2 basamak bir yılda artan tek ülkeyiz, ya ama diplerdeyiz ya, çöp ya, o şeyimiz çöp. Şu anda geldiğimiz noktada bile yatırım yapılabilir seviyenin 4 puan altındayız arkadaşlar. Nebati'nin başının üzerindeki ışıltıyı lütfen fark edelim, arkadaşlar buna çok emek verdi, tamam mı? Şimdi, bakın, orada yani hakikaten böyle bakınca yani burada Nebati'ye teşekkür etmek gerekiyor, Sayın Nebati'ye. Yani başka ülkeler 50 baz puan düşürmüş, biz 400 baz puan düşürmüşüz. Bu 1.000 baz puan da olabilirdi ama o sırada diğer ülkelere bir bakarsanız eğer onların da CDS'leri burada yani bizim övündüğümüz 270 CDS'ler; 30 CDS olan dünya kadar ülke var dünyada. Şimdi, programın yükü son sorumuz Sayın Bakanım. Programın yükü kimin üzerinde? Evet, şimdi, yine bu hesaplamalar -tabii ki kendimize ait hesaplamalar- şöyle: Bu taraf, sol blok geniş halk kitleleri, vatandaş yani sizin bu, az önceki yaptığımız, mali uyum olarak söylediğimiz, yapılan o "adjustment"tan veya işte, alınan tedbirlerden etkilenen kesim. Sağ tarafta refah düzeyi daha yüksek veya daha kurumsal yani kurumlar vergisinin falan muhatabı olan veya ne bileyim, işte, kur korumalı mevduat, mevduat stopajından etkilenecek kesimler... Şimdi, 2023 yılında -kalem kalem de gidelim- deprem vergilerinin önemli bir kısmı yani üç yıl toplamı olarak söyleyelim uzatmamak için bahsi, 4,78'lik 2023'te konulan vergilerin vatandaşabir yükü var, millî gelire oran olarak 4,78 ama bu, sağ taraftaki, bu, hani puro içen kesime yönelik etkisi 0,28 Sayın Bakan. Yani hani program bu anlamda çalıştı da işte hep tek tarafa çalıştı. Şimdi, temmuzdaki vergi paketi: Evet, buradan vatandaş doğrudan etkilenmedi. Ha, bir de şu var tabii: Vatandaş kendisine olan sıkıntıyı kimseye yansıtamıyor da hani bu refahı yüksek kesime vergi filan koyduk diyoruz ya, nihayetinde yansıtılan vergiler bunlar, gecikmeli, bir yıl sonra yansıtacak. Yani, kurumlar vergisini artırdık da şimdi, cebinden mi sürecek? Yo, değil. OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen Sayın Usta... ERHAN USTA (Samsun) - Önemli ölçüde bunu aslında, hele hele bazı sektörlere de kesin olarak yansıtacak, onu görmek lazım ama buna rağmen ilk etki olarak yani yüklediğimiz kesimler... Bakın, Sayın Bakanım yani şimdi, ilerleyen performansı diğer şeylerden de yarı yarıya diye kabul ettik bunu. Ondan sonra, memur maaşları. Ya, bakın, bu bütçedememur maaşları bir önceki yıla göre 2025 yılında millî gelire oran olarak 0,4 civarında düşüyor. Bunun anlamı şu: Yani bakın, ben hedef enflasyona göre vereceğim, geçmiş enflasyona göre. Sayın Bakanım, şunu söyleyeyim: Şimdi, bunu başka bütçelerde konuştuk. Yüzde 44 yıl sonuenflasyon hedefiniz var, bunun imaettiği ortalama enflasyon yüzde 58,5 civarında olacak, yıllık ortalama. Şimdi, bir defa, maaşta, ne olursa olsun geçmiş enflasyonu vermek durumundasınız, artı, ortalama üzerinden vermek durumundasınız. Yani memur maaşları için demiyorum, memur maaşının zaten bir şeyi var, asgari ücret açısından söylüyorum. Dolayısıyla, biz, mesela, o yüzden net asgari ücret talebimizi 28 bin lira olarak açıkladık kamuoyuna, bir de yüzde 4'lük bir refah payı verilirse geçmişteki yaşadığımız ortalama enflasyon üzerine... Hedef enflasyona göre bir şey yapılması bu milleti çok fazla ezmek anlamına gelir. Şimdi, program yükünü özetliyorum, millî gelir olarak önce söyleyelim: Üç yılda yüzde 5,49'luk bir yük var, geniş halk kitlelerinin üzerine yüzde 5,5, refah düzeyi yüksek kesimin üzerine yüzde 1'in altında. Diyor ya Necip Fazıl: "Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa." Böyle bir taksim olmaz. Bu taksim, zaten yoksulluk içerisinde, zaten barınma krizi içerisinde olan vatandaşın daha fazla ezilmesinden başka bir anlama gelmiyor. Benim bu konularda, devletin bütçesini savunma konusunda elimin ne kadar sıkı olduğunu en yakından siz bilirsiniz, çok uzun süre beraber çalıştık ama hakikaten bu taraftan bakınca vicdan ölçüsünün dışında bir durumla karşı karşıyayız Sayın Bakan. Rakam olarak da söylersek 3,4 trilyon lira -2025 değerleriyle söylüyorum- vatandaşa yüklüyoruz ama 582 milyar lira, sadece onun 6'da 1'i kadar sadece refah düzeyi yüksek kesime yüklüyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Tamamlayın lütfen. ERHAN USTA (Samsun) - Dolayısıyla, bakıyorsunuz hani günün sonunda kim kazanıyor, kim kaybediyor... Yani sizin zorluğunuzu biliyorum, bakın, ona da bir şey söylemiyorum, o kadar kötü yaptılar ki o kadar kötü, bu makroyu düzeltmemiz lazım ama emin olun bir tarafı vurarak bu makronun düzelme imkânı da yok. Dolayısıyla, belki istiyorsunuz yaptıramıyorsunuz, biz sadece kamuoyuna yansıyan şeyleri biliriz. Yani muhtemelen yapısal reform ajandanız var sizin, OVP'de yazılı olması bir şey değiştirmiyor Sayın Bakan, onu söyleyeyim. Daha hiçbir irade ortaya çıkmadı; bak, bu kadar vakit oldu, hiçbir irade ortaya çıkmadı. Sonunda bakıyoruz, öğrenci kaybediyor. Bursların bütçesini yüzde 25 artırıyorsunuz, 25 civarında. Çiftçi kaybediyor. Ya,Sayın Bakanım, bu yıl çiftçinin buğday fiyatı yüzde 12 arttı ya. Ya, yüzde 50-60-70 enflasyon olan bir ülkede buğday alım fiyatını TMO yüzde 12 artırır mı arkadaşlar? Arpa fiyatları yüzde 3,6 arttı. Bunların üzerine binerek bir program yapılır mı? İşçi, memur zaten perişan. Emekli 12.500 liraya... Ya, 12.500 lira, insaf ya! Bir öğle yemeği yiyemiyorsunuz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ERHAN USTA (Samsun) - Bitiriyorum Sayın Başkanım. OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen Sayın Usta, tamamlayalım. ORHAN YEGİN (Ankara) - En düşüğü o... ERHAN USTA (Samsun) - En düşüğü o... Ortalaması da 15 bin, Orhan. Türkiye'de ortalama emekli maaşı15 bin lira, SGK rakamı bunlar. Tabii, bunu çok fevkalade artırabilir miyiz? Maalesef, geldiğimiz noktada artırma imkânımız yok ama buna gayret etmemiz lazım, yönümüzün ona doğru olması lazım. OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Usta, lütfen tamamlayalım. ERHAN USTA (Samsun) - İşsizler böyle ama bu tarafta, 128 milyar doları yiyenlerden hâlâ bir haber yok. Ucuz kredide ciddi bir servet transferi oldu bu ülkede. Yani birileri milyarder oldu, oralarda bir şey yok. Aşırı kâr eden sektörler var. Ben bunu defalarca söyledim, bütün detaylarını konuştuk. "Carry trade"cilere bir şey yok. Çinli Trendyol... Sayın Bakanım, size hiç yakıştıramadım bu 46 milyar liranın Çinli Trendyol'un cebine konulmasını. Biz size hakkımızı helal etmiyoruz, siz buna engel olabilirdiniz -siz yapmadınız elbette ama- eliniz çok kuvvetliydi. Ama bu Çinli Trendyol... Milleti mağdur edecek... Cebimizden de sadece bir yıl için 46 milyar lira çaldı gitti adamlar; buna mâni olmadınız. Faiz kazancı elde edenlerin de vergilerinde küçük bir artış oldu ama hâlâ yüksek kâr... İşte o yüzden biz diyoruz ki: Bu bütçe zulüm bütçesidir. Bu zulüm bütçesine "Dur!" demek lazım diyorum. Bütçenizin, görüşmelerimizin hayırlı uğurlu olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.