KOMİSYON KONUŞMASI

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, milletvekilleri, bürokratlar ve sayın basın mensupları; ben de Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi. ^ ? 56 Numaralı Dokümanın Sonu ? ^ Görevli Stenograf: IRMAK DEMİR Görevli Uzman Stenograf: DİLEK DENİZ COŞKUN 15.11.2024 16:25 hepinizi saygıyla selamlıyorum ve 2025 Hazine bütçesinin hepimize hayırlı, uğurlu, bereketli olmasını temenni ediyorum.

Sayın Bakan, öncelikle şunu belirtmek istiyorum, ben de ekonomistim ve yaklaşık on yıl kadar aracı kurumlarda hisse senedi analisti olarak çalıştım. Benim çalıştığım senelerde siz de Goldman Sachs'daydınız ve sizin makroekonomik raporlarınızı kaynak olarak çok kullandım, tahmin modellerimde emeğiniz çok. Bunu burada belirtmemin sebebi, sizin profesyonelliğinizi bizatihi deneyimleyen birisi olarak hep şunu merak ettim: Acaba siz hâlâ profesyonel hayatta olsaydınız Türkiye'nin ekonomik durumu ve verileri de böyle olsaydı Türkiye'yle ilgili raporlarınızı nasıl yazardınız ya da Türkiye'ye bakış açınız ne olurdu? En azından yatırımcılara tavsiye açısından soruyorum tabii ki bunu.

Sayın Bakanım, siz, tabii, benden çok daha iyi biliyorsunuz ki ekonominin en önemli girdisi güven. Güven olmayan ortamda, ne kadar harika bir ekonomik program uygulamaya koysanız da başarıya ulaşma ihtimali maalesef çok düşük oluyor. Türkiye de güveni kaybetmiş durumda gözüküyor. Bırakın dış kaynak gelmesini, yerli kaynak bile dışarıya gitmek için âdeta yarışa girmiş durumda. Bunun en açık göstergesi, 2024 yılında Türklerin yurt dışında yaptığı emlak yatırımlarının önceki yıla göre yaklaşık yüzde 50 artış göstererek 3 milyar dolara ulaşmasının beklenmesidir. Bu, şimdiye kadarki en yüksek seviyelerden biri olarak değerlendiriliyor. Bazı tahminlere göre bu miktarın 4 milyar doları aşabileceği de öngörülüyor. Türk yatırımcıların, özellikle Avrupa ve ABD gibi bölgelerde yoğunlaştığı, yerel piyasalardaki yüksek faiz oranları ve ekonomik belirsizlikler nedeniyle yatırımlarını yurt dışına kaydırdığı belirtiliyor. Aynı dönemde yabancı yatırımcıların Türkiye'de yaptıkları gayrimenkul yatırımlarının da azalması ayrıca dikkat çekici bir durum. İlk defa, Türklerin yurt dışına yaptığı yatırımlar Türkiye'ye gelen yabancı gayrimenkul yatırımlarını da geçmiş durumda. Daha ilk adımında problem olan sistemde başarı elde etmenin mümkün olma şansının az olduğunu düşünüyorum.

Türkiye, öncelikle hukuk devleti olmalı ve güven ortamını sağlamalıdır. Aynı zamanda, ekonomi dünyası için istikrarlı görüntü de çok önemlidir; maalesef Türkiye'de bu da yok. Sizin şu anda olduğunuz makamda bile son beş yılda 4 Bakan değişti. Şimdi bile Sayın Berat Albayrak'ın yeniden Hazine Bakanı olacağı söylemleri ortada dolaşıyor. Ben, yine, hani, analist gözümle baktığımda, bu açıklanan politikaların, uygulamakta kararlı olduğunuzu vurguladığınız, söylediğiniz politikaların sonucunun nereye gideceğini göremiyorum eğer böyle bir değişiklik söz konusu olursa. Keza, başta Merkez Bankası olmak üzere finansal piyasaları düzenleyici kurumların bağımsızlığı da çok önemli ama maalesef böyle bir görüntü de verilemiyor. Görevde olan kişilerden bağımsız olarak söylüyorum bunu, ekonomi dünyasındaki aktörlerin bağımsız hareket edebilme esneklikleri zayıf olarak algılanıyor dış dünyada.

Türkiye'de en çok şikâyetçi olunan bir başka başlık da Türk vergi sistemindeki adaletsizlik. Vergi tabii ki bütçenin kaynağı, devletin olmazsa olmazı ve vergi ödememek ya da vergi kaçırmak gerçekten en ağır suç olmalı, en büyük şekilde cezalandırılmalıdır; bu konuda hiçbir problem yok. Zaten bu kadar önemli olduğu için de Anayasa'da dahi yer alan çok önemli bir kavramdır. Siz de zaten vergide adaleti sağlamak üzerine yaptıklarınız ve yapacaklarınızla bu konunun öneminden sunumunuzda bahsettiniz ancak yine ortada vergide adaletin sağlanacağına dair net bir adım göremedik biz çünkü Türkiye'de vergilerin çoğu, görüldüğü üzere, dolaylı vergilerden geliyor, dolaysız vergi alma işini Türkiye maalesef beceremiyor, becerecek gibi de gözükmüyor. Zaten durum böyle olduğu için de dolaysız vergiler roket hızı gibi artıyor. Sunumda Türkiye'nin vergi yükü bakımından avantajlı olduğunu söylediniz ama hiçbir Türk vatandaşı kendini bu konuda avantajlı hissetmiyor. Bence, vergi adaleti sağlamak için yapılması gereken önemli şey -tabii ki kurulan sistem ve kanunlar dışında- insanları vergi ödemekten kaçmaya ya da kaçınmaya değil de vergi ödemeye hevesli hâle getirmek gerekmektedir. İnsanoğlu, cebinden çıkan paranın karşılığında ne elde ettiğini görürse o konuda elini cebine atmaktan çekinmez hatta hevesli olur ama Türk vergi sistemi, bu konuda da çok zayıf ve güvenilirliğini kaybetmiş. En yakın örneği, son yaşanan ve "asrın felaketi" dediğimiz depremde 99 depremi sonrası ^ ? 57 Numaralı Dokümanın Sonu ? ^ Görevli Stenograf: İSMAİL SOYLU Görevli Uzman Stenograf: DİLEK DENİZ COŞKUN 15.11.2024 16:30 ödenen vergilerin faydasını kimse sahada göremedi. E, bundan sonra siz yine aynı isimle bir vergi toplamaya kalktığınızda tabii ki insanlar bu vergiyi vermekte gönüllü davranmıyor.

Gelir adaletsizliği ve derinleşen yoksulluk da artık Türkiye'de kangrenleşti gibi görüyorum ben. Burada dikkat çekmek istediğim nokta Türkiye'de olan paranın kaynağı konusu. "Türkiye gri listeden çıktı." dediniz ama Türkiye gri listeye nasıl girdi? Bunun ekonomi üzerindeki etkisi, ahlak üzerindeki etkisi, toplum üzerindeki etkileri hiç konuşulmuyor ve yarattığı erozyonun düzeltilmesi için de ben pek adım atıldığını göremiyorum. Tabii ki herkes üniversite okumak zorunda değil ama herkes işini iyi yapmak, emek harcamak, bazı ahlaki kurallar içinde para kazanmak zorunda. Geleceğimiz olan gençlerde, içinde bulunduğumuz ortamdan ötürü maalesef emek harcamadan, kolay şekilde, hesapsız para kazanma hayalleri oluştu. En basiti, son günlerin konusu olan bahis çetesi de bunun en güzel örneği; Türk gençlerinin azımsanmayacak oranının bu oyunların esiri olduğu gerçeği karşımıza çıktı. Kaliteli, temiz, kalıcı, uzun vadeli para yaratmak da sağlıklı ve güçlü ekonomilerde olması gereken bir parametredir.

Ayrıca, gelir adaletsizliğini gösteren Gini katsayısına baktığımızda da 2023 yılı itibarıyla 0,433 olarak karşımıza çıkmaktadır. 2019'da 0,39, 2022'de 0,41 olan bu katsayı, ülkemizdeki gelir adaletsizliğin arttığını açıkça bize göstermektedir. Gini katsayısı sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, 1'e yaklaştıkça da eşitsizliği göstermektedir. Son yıllarda Türkiye'de gelir eşitsizliği özellikle yüksek gelir gruplarının gelirden aldığı payın artmasıyla dikkat çekmektedir. En üst yüzde 20'lik dilim toplam gelirin yaklaşık yüzde 50'sini alırken en alt yüzde 20'lik dilim yalnızca yüzde 5,9'unu almaktadır. Aynı zamanda, benim elimde şöyle bir grafik de var: Biz, maalesef, gelir eşitsizliğinde Meksika ve Şili'yle aynı kategoride yer almaktayız.

Sayın Bakanım, şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Dışişleri Bakanımızın ve daha yeni Sayın Millî Savunma Bakanımızın "Üçüncü dünya savaşı kapıda, biz İsrail tehdidi altındayız." gibi açıklamalar yaptığı bir ortamda siz gerçekten bu kadar çalıştığınız, uğraştığınız ekonomi programında başarılı olabileceğinize inanıyor musunuz? Hangi yatırımcı, savaş ihtimali olan coğrafyaya yatırım yapar; hangi turist, saldırı tehdidi altında olan bir ülkeye tatile gelir? Bunu anlamak da bizim açımızdan gerçekten imkânsız.

Son olarak, seçim bölgem olan Adana'nın çiftçilerinin bir isteğini burada size iletmek istiyorum. Çiftçiler, Ziraat Bankasından kullandıkları sübvansiyonlu kredilerden dolayı bu faiz ortamında gerçekten nefes aldıklarını söylüyorlar ancak şöyle bir talebimiz var diyorlar: Aldıkları krediyi faiziyle beraber ödedikten kısa süre sonra gerekli evraklarını hazırladıklarında daha yüksek limitlerle tekrar kredi kullanabiliyorlar ancak şu dönemde anapara ödemesi yapmak onları bayağı zorluyormuş. Bu sebepten "Devlet bütçesine ek bir maliyet getirmeyecek, enflasyonla mücadele düsturunu sekteye uğratmayacak ve dahi gelecek size evrak işlerini ortadan kaldıracak bir yöntem olarak sadece tarım kredilerinin yıllık faizlerinin tahsilatı yapılsa, anapara ödemesi bir yıl ertelense -ki 'Bu daha önce yapıldı.' diyorlar- bize gerçekten çok nefes aldıracak." diyorlar. Çiftçilerin anaparayı toplamak için tefecilerin eline düşme ihtimalinin önünün açık olduğunu vurguluyorlar. Bayiler bile sekiz dokuz ay vadeli aldıkları ilaçları yüzde 20, yüzde 30 daha az paraya peşin olarak satmaya başlamışlar; günü gelen çeklerini ve kredilerini ödeyebilmek için yapıyorlar bunu. Bu firmalar en fazla altı yedi ay sonra piyasayı dolandırıp kaçacaklar diye endişe ettiklerini söylüyorlar.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, başarılar diliyorum.