KOMİSYON KONUŞMASI

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Değerli Komisyon üyeleri, Sayın Bakan, değerli misafirler; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, aslında, öncelikle, baştan bir tespit yapmak gerekiyor. Bugün ülkenin en zengin yüzde 1'i, millî servetin, millî gelirin yüzde 14,6'sına sahip; biliyorsunuz, bu gösterge gelir eşitsizliğinin bir göstergesi ve bu veriler Eurostat verileri. Avrupa ülkeleri içerisinde de gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülke Türkiye. ^ ? 58 Numaralı Dokümanın Sonu ? ^ Görevli Stenograf: ENGİN ÇAVUŞER Görevli Uzman Stenograf: DİLEK DENİZ COŞKUN 15.11.2024 16:35 Bu tespit önemli çünkü bütçenin planlanması ve halklara, topluma pay edilmesinde aslında bu tespitten yola çıkmak gerektiğini düşünüyorum. Bu ülkenin en fakir yüzde 20'si dediğimiz grubun başını aslında asgari ücretliler çekiyor, emekliler çekiyor ve toplam tüketim içindeki payları yüzde 8, tüketimdeki payları yüzde 8 yani aslında enflasyona etkileri önemsenemeyecek kadar az çünkü bu ülkede asgari ücretliler, emekliler tüketmiyorlar, tükeniyorlar; olsa aslında tüketecekler. Bu ülkenin en zengin yüzde 20'si yüzde 40 oranında bir tüketime sahip yani enflasyonist bir popülasyon aranıyorsa Sayın Bakan, aslında bu zengin yüzde 20'lik gruba bakmamız gerekiyor; bunlar aslında vergi de vermeyen bir grup.

Temmuz başında sizin bir açıklamanız oldu, biz de aslında heyecanlandık. "Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alacağız. Çok kazananları uyarıyorum, vergiden kaçınma cezalarını artıracağız. Az kazanandan mümkün olduğunca az vergi almak için bir sistem uygulayacağız ve vergiden kaçınma cezaları artacak, kayıt dışılıkla mücadele edilecek, vergi tabanı genişletilecek, vergide adalet tesis edilecek." diye bir açıklama yaptınız, manşet oldu; biz de çok umutlandık aslında. Tabii, temmuz ayı başıydı bu, sonrasında temmuz ortalarına doğru da Vergi Denetim Kurulu (VDK) "İlk tespitlerimizde 800'e yakın kişiyi tespit ettik ki 5 milyonun üzerinde aylık harcamaları var bunların ve bunlar hiç gelir beyan etmiyorlar, vergi mükellefi bile değiller." diye bir açıklama yaptı, daha da umutlandık tabii ve ardından da temmuz sonuna doğru bir torba yasa geldi. O torba yasada bazı vergi düzenlemeleri de vardı -emekli maaşlarını da 12.500 lira yaptınız torba yasa bu yasa- orada da dedik ki acaba farklı düzenlemeler de mi geliyor. Sonuçta, çok kazanandan çok, az kazanandan azsa o zaman bir servet vergisi beklentisi vardı fakat onu maalesef ki göremedik. Ne olabilir peki? Kayıt dışılıkla mücadele edilecekse burada olması gereken o zaman nereden buldun yasasıydı fakat biz o yasayı da orada göremedik. Gelir adaletsizliği bir yana yani kazananın nasıl kazandığının sorgulanmadığı, üstüne vergi bile vermediği bir düzen maalesef ki kuruldu.

Şimdi, Gelir İdaresi Başkanlığının açıklamaları var, Türkiye genelinde 2023 yılı kurumlar vergisinin ilk 100 sıralaması. Buraya baktığımız zaman Türkiye'nin en büyük 100 özel sanayi şirketi arasında yer alan 87 firma en çok vergi ödeyen kurumlar arasında yer almamış Sayın Bakan. Bakın, sayalım birkaç tanesini: Türkiye'nin en büyük 2'nci sanayi kuruluşu Ford Otosan, en büyük 3'üncü sanayi kuruluşu STAR Rafineri, en büyük 4'üncü sanayi kuruluşu İstanbul Altın Rafinerisi, Toyota var, yine Oyak Renault, Arçelik falan diye gidiyor. Yani Türkiye'nin en büyük 20 sanayi kuruluşunun 14'ü Türkiye'nin en çok kurumlar vergisi ödeyen 100 şirketi arasına girmemiş. Arçelik, Hyundai, Şişecam diye gidiyor hatta TUSAŞ var mesela, TOGG var yine içinde, Limak var; Coca Cola Türkiye de bunların içerisinde, uluslararası tekeller de var Cargill, Bosch, Philip Morris gibi. Peki vergi ödeyenler nasıl vergi ödüyorlar diye baktığımızda aslında -hani ilk 100 içinde yer alıp vergi ödeyenler- bunlar da normalde ödemeleri gereken yüzde 25 kurumlar vergisinin çok altında vergi ödüyorlar. Mesela, Koç Holdinge ait Tüpraş 2023 yılında Türkiye'nin en çok kurumlar vergisi ödeyen 11'inci şirketi olmuş; ödediği vergi 5,3 milyar lira. Tüpraşın 2023 yılında elde ettiği kâr ise 109,7 milyar liraydı, ortalama 25 milyar lira aslında vergi ödemesi gerekiyor. Bu, ilk 100 içerisine yeni giren şirketler var demektir, 87 şirket yoksa. Peki, bu şirketler nereden geldi diye baktığımızda bu şirketleri aslında tanımlayamıyoruz Sayın Bakan. Neden bu şirketler yok? Aslında vergi vermek gurur verici bir şey değil mi? Bunu topluma açıklamaları gerekir ama 2023 yılında ilk 100'e giren ^ ? 59 Numaralı Dokümanın Sonu ? ^ Görevli Stenograf: LALE USTAOĞLU Görevli Uzman Stenograf: DEMET ORUÇ 15.11.2024 16:40 73 kişi ismini açıklamamış. Bu oran 2000 yılında 14 kişiyken bu gizli kahramanların sayısı 2023 yılında 73'e çıkmış. Bülent Falakaoğlu'nun bir köşe yazısı var burada, neden diye tartışmış, "Bu durum aslında yoksullaştırılan işçinin karşısında gelirini gizleme kaygısıdır! Bu durum aslında enflasyon ve pandemi dönemindeki fırsatçılıktan doğan zenginliğin kendisini gizleme kaygısıdır. Bir de tabii ki kazandığı ile ödediği arasındaki uçurumun öğrenilmesini istemeyen, bunu dikkatlerden kaçırmanın bir çabasıdır." diye belirtmiş; açıkçası ben de bu görüşlere katılıyorum.

Vergi vermeme meselesini aslında en çarpıcı olarak biz kamu-özel iş birliğinde görüyoruz. Sayın Bakan, 47 şirketin 37'si kâr göstermiyor, matrah beyan etmiyor ama genel bütçeden alacakları pay gayet güzel, peşin peşin ayrılmış bunların. Bu işletmelere tam 162 milyar lira "kira ücreti" ve "geçiş ücreti" adı altında garanti ödemeleri yapılacak.

Defalarca söyledik, buradaki mesele bütçe imkânlarından çok bütçedeki sınıfsal tercihler. İktidarınız boyunca gayrisafi yurt içi hasılada emeğin payı ile sermayenin payı arasındaki fark gittikçe açılmıştır. Türkiye'deki en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir dağılımı farkı da gittikçe açılmaktadır. Hayat pahalılığının her geçen gün daha da arttığı ve enflasyonun resmî rakamlara göre yaklaşık yüzde 49, bağımsız araştırmacılara göre yüzde 90'lara vardığı bir ortamda bu ücretlerle geçinmek ve insanca yaşamak imkânsız ve Sayın Bakan, bu dayatma da kabul edilemez.

Bugün düşük tutulan vergi dilimi nedeniyle emekçiler gelirlerinin büyük bir kısmını vergi olarak vermek zorunda kalıyor. Alım gücü düşük olduğu için geçim sıkıntısı yaşayan milyonlarca memur, emekçi, işçi, tam bir sefalet aylığıyla baş başa kalıyor. Vergi dilimini düşük tutmanız; işçinin, emekçinin ücretine göz diktiğinizin aslında bir kanıtıdır. Bu ekonomik kötü gidişin sorumlusu onlar değillerdir ve bu vergi dilimi düzenlemesi adil değildir.

Türkiye'de toplam vergilerin 65-70'i dolaylı vergilerden, yüzde 30-35'i dolaysız vergilerden alınıyor; Avrupa Birliği ve OECD oranlarının tam tersi. Buradan aslında şunu çıkarıyoruz: Görüldüğü kadarıyla sermaye sınıfı kollanıyor, vergi alınırken de yine sermaye sınıfı kullanıyor ve iktidarınız, halkın değil sermaye sınıfının emrindedir. Hakikatte zenginliği yaratan ise işçidir, emekçidir. Toplumun ürettiği bu zenginliğin süreğen bir biçimde sermaye sınıfına akıtılması da iktidarınızın bir hakikatidir.

Neden servet vergisi almıyorsunuz Sayın Bakan? "Az kazanandan az, çok kazanandan çok alacağız." demiştiniz ama servet sahibinden borç almayı biliyorsunuz ve faizini de yine işçinin, emekçinin vergisiyle ödüyorsunuz. Bu yıl sadece 1,2 trilyon lira alınan borçlara karşılık olarak faiz ödemesi gerçekleşecek. 2,2 trilyon lira vergiden vazgeçtiniz. Bu ülke emekçileri uzun saatler ve de emek yoğun çalışmak zorunda kalıyorlar; verimlilik, onların sayesinde artıyor; üretim emekçinin, işçinin sayesinde artıyor; kâr eden patronlar ama emekçinin emeğinin karşılığı verilmiyor. Kamusal hizmetlerden eşit, ücretsiz, nitelikli olarak faydalanamıyorlar; üstüne üstlük ekonomik darlığın, enflasyonun da müsebbibi olarak görülüyorlar. Ülkemizin içinde bulunduğu bu neoliberal, kapitalist dünya düzeninde, geniş toplumsal kesimlerin, işçilerin, emekçinin, köylünün, esnafın payına düşen bir şey yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Bozdağ, toparlayın.

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Toparlıyorum.

Ulus devletler ve egemen sermaye sınıfı, sömürü düzenini devam ettirmek için hiçbir şey yapmazlarsa da savaş çıkarıyorlar, halkları birbirine düşürüyorlar ve emeğimizi, ekmeğimizi elimizden alıyorlar. Kurtuluş ancak özgür, demokratik bir toplum düzeniyle işçinin, emekçinin iktidarıyla mümkün; adil bir ^ ? 60 Numaralı Dokümanın Sonu ? ^ Görevli Stenograf: ELİF YÜREK Görevli Uzman Stenograf: DEMET ORUÇ 15.11.2024 16:45 üretim ve bölüşüm ancak böyle sağlanabilir. Merkezî otoriteden kurtulmuş, doğayı gözeten özerk yerel ekonomiler, dayanışma ekonomileri, komün meclis ve kooperatifler ancak bu piyasacı, kâr maksimizasyonuna dayanan sömürü düzeninin karşısında alternatif, onurlu bir yaşamı sürdürülebilir kılar.

Saygılarımla.