KOMİSYON KONUŞMASI

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş'a sesleniyorum: Can Atalay meselesini çözemediniz ve Mecliste kavga çıktı, çok utanç verici görüntülerdi; taraf tutmadan söylüyorum. Maalesef adalet olmadığı için bu tür kavgalar çıktı. Aslında Can Atalay'ın geri dönmesi için en büyük delil karşınızda benim. Anayasa Mahkemesi kararıyla dönmüş bir vekilim biliyorsunuz ve Can Atalay'a itiraz edenler, ben Anayasa Mahkemesi kararıyla dönerken AK PARTİ ve MHP'lilerin hiçbirisi itiraz etmiyordu. O hâlde niye Can Atalay'da itiraz ettiler, onu sormak isterim. Bu sorunun cevabı verilemiyor. Ya, olacak iş mi; Anayasa Mahkemesinin kararı yerel mahkemeye gidiyor, tarihte olmayan bir şekilde yerel mahkeme Yargıtaya dilekçe yazıp soru soruyor. Yani hiçbir hukukçu böyle bir şey görmemiştir. Bunu da siz eleştirmediniz Sayın Kurtulmuş, olacak bir iş değildi.

Yine, bakın, ben bu Meclise döneli üç yıl oldu. Sayın Genel Sekreter de lütfen bunu dinlesin, ona da kaç kez anlattım. Şimdi, Anayasa Mahkemesi, Meclise gönderdiği yazıda "Anayasa madde 83 ve 14 konusunda bir muğlaklık var. Meclis bu konuda bir yasal düzenleme yapsın; bu tür sorunlar, vekillerin cezaevine atılması gibi sorunlar halledilsin." demişti. Ben de bunu size bir soru önergesiyle sormuştum. Siz de bana "Başkanlığımızda bununla ilgili tutulan bir veri yoktur." diye cevap vermiştiniz. Ben döndüm, Anayasa Mahkemesinin hakkımdaki kararına baktım. Anayasa Mahkemesi diyor ki: "Biz Meclis Başkanlığına gönderdik." Ya, siz ya kayıtlarınıza bakmıyorsunuz ya da ne yaptığınızı bilmiyorsunuz. Bu skandal bir cevap. Yani resmî bir cevap veriyorsunuz ama Anayasa Mahkemesinin size gönderdiği cevaptan ya haberiniz yok ya da üstünü örtüyorsunuz.

Yine, Dışişleri Komisyonuna katılmıştık, orada da bir skandal oldu. Ben, Mehmet Emin Ekmen ve Burak Dalgın o oturuma katıldık diye nedense aniden kapalı oturuma döndüler. Hakan Fidan güya çok gizli şeyler anlatacakmış, kapalı oturuma dönülüyormuş. İç Tüzük madde 32 gereği "Komisyona üye olmayan vekiller, çıkın dışarı." dendi. "Ya, öyle bir şey olabilir mi; Anayasal olarak biz bu Mecliste her yerde olabiliriz, olmamız gerekir, milletin temsilcisiyiz." dedik. "Hayır efendim, İç Tüzük madde 32 var." Ya, batsın böyle İç Tüzük 32. Anayasa’ya aykırı bu iç tüzükleri değiştirin Sayın Başkan, kaç kez söylüyoruz. Yani milletin iradesini çiğneyen bir İç Tüzük 32 olabilir mi? Bana cevap da verdiniz “Efendim, İç Tüzük 32 var.” Ya, milletin vekilini çiğneyen bir iç tüzük olabilir mi? Lütfen şu iç tüzükleri değiştirin. Böyle bir skandal olabilir mi ya? Ben bunu Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor’a da ilettim. Ya, Türkiye Parlamentosunda bir milletvekili, komisyondan “Yok, üye değilsin efendim.” diye çıkarılıyor, bunlar Avrupa Birliği raporlarına geçiyor. Ya, siz “Ya, yaptık efendim, oldubitti.” diyorsunuz ama öyle değil işte.

Yine, bakın, soru önergeleri soruyoruz Sayın Kurtulmuş, bize “Kaba ve yaralayıcı ifadeler var.” diye dönüyorsunuz. Ya, adama işkence yapılmış, adama hakaret edilmiş, küfredilmiş, polis küfretmiş, şu bu küfretmiş falan veyahut da bir idareci küfretmiş. Biz de onu tırnak içinde yazıyoruz, kendi ifadem değil. Bize diyorsunuz ki “İç Tüzük madde 67 var efendim, ona göre kaba ve yaralayıcı ifade, bu önergenizi geri çeviriyoruz.” Yanlış. Bakın, ben cevabınız üzerine bir araştırma yaptım. Bakın, size biraz sonra da hepsini takdim edeceğim Sayın Başkan. İç Tüzük madde 67 Genel Kurulla ilgili olaylarda geçerli, bir. İkincisi, yazılı soruyla ilgili maddelerde “kaba ve yaralayıcı ifade” diye bir şey geçmiyor bir kere. Velev ki geçse bile biz kendi ifademizi kullanmıyoruz yani bir milletvekili olarak kaba ve yaralayıcı ifade kullanmıyorum. Vatandaşa işkence edilmiş, küfredilmiş, onu yazıyoruz tırnak içinde. Hukukçular bilir, mahkemelerde de hâkim… Birisine küfredilmiştir “Ya, efendim, bana küfredildi ama söyleyemem.” der. Hâkim der ki: “Hayır, söyle kardeşim, ceza ona göre değişecek.” Yani adam utana sıkıla küfrü söyler, zabıtlara geçer. Ya, Mecliste bununla ilgili biz önergede tırnak içinde veriyoruz, mahkemede geçerli olan Mecliste geçerli olmuyor. Bu nasıl iş, anlamak mümkün değil.

Ayrıca, bakın, ben size bir başka belge daha göstereceğim. Bu bir belge değil, bir fotoğraf. Bu fotoğrafa iyi bakın. Bu fotoğraf -herkes baksın- iki yıl önce Sağlık Bakanlığına bir bebek hakkında verdiğim soru önergesiyle ilgili. Renas Arthur Akdeniz bu çocuğun adı. İki sene önce Bağcılar Medilife Hastanesindeki büyük bir skandalla ilgili soru sormuştum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)  

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Gergerlioğlu, sözünüzü tamamlamak üzere mikrofonu açıyorum.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Bize cevap gelmemiş ve şu anda bu hastanenin ruhsatı iptal edildi. Hiç dönüp de Sağlık Bakanlığına sormadınız “Niye milletvekiline cevap vermiyorsunuz?” diye. İki sene sonra “Efendim, bu hastane yanlış işler yapıyormuş, ruhsatı iptal edilsin.” denmiş ama onlarca bebek mağdur oldu.

Son olarak, danışman arkadaşlarımızın çok büyük sıkıntıları var; maaşlarının yüzde 60'ı erimiş durumda, kimsenin umurunda değil. İş sonu tazminatları verilmiyor. Bununla ilgili de bakın, sizin de sözünüz var “Ben Meclis Başkanı olarak bu konuyu kendimle ilgili bir vazife olarak telakki ediyorum. Söz veriyorum bu işi halledeceğim.” demişsiniz Sayın Başkan, halletmediniz. Kadro alamıyorlar, hallolmadı; promosyon maaşın yüzdesi olmalı, bu da hallolmadı; giyim, yol yardımı alamıyor danışman arkadaşlar, bu konular da hallolmadı; son derece mağdurlar. Yani bu denli itibarlı bir kurumda danışman arkadaşlarımız son derece mağdur ve mutsuz bir şekilde çalışıyorlar çünkü mağdur ediliyorlar. Bu konuda bir çözüm…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)