KOMİSYON KONUŞMASI

VELİ AĞBABA (Malatya) - Keşke Sayın Bakan bir teşekkür etme fırsatını verseydi ama öyle bir fırsat vermediği için...

Şimdi, değerli arkadaşlar, her yıl bütçe görüşmelerinde bakanlara çeşitli şekilde vekiller kendisini ifade etmeye çalışıyor ve Türkiye'nin ne sorunu varsa o gündeme geliyor. Dün bebek ölümleri vardı, sert bir şekilde Sayın Bakana iletildi ama burada, şimdiye kadar ne grubumuzda ne Mecliste hiçbir bakana hakaret edilmedi, hele hele öyle saldırı falan asla olmadı.

Şimdi, Esenyurt'a kayyum atanmış, ardından seçilmiş vekiller günlerce polisimizle karşı karşıya getirilmek amacıyla belediyeye sokulmamış, ne yapacak? Olayı ben size anlatayım, çok açıkça anlatayım ben size.

Sabah arkadaşlarla görüştük, Grup Başkan Vekilimiz tarafından kapının girişinde Sayın Bakana -çok samimi söyleyeyim- "Sayın Bakan, hoş geldiniz. Vekiller günlerdir, on günden beri bekletiliyor, bu duyguyu siz de yaşayın." diyecektik ve bırakacaktık biz yani başka bir niyet ve amaç yoktu; maalesef, yine size nasip oldu, polislerle Plan ve Bütçe Komisyonuna girmek zorunda kaldınız.

Allah aşkına, bakın, görüntüleri izleyin, ben şimdi gittim, dikkatlice izledim. Ali Mahir Bey Sayın Bakana "Hoş geldin." demeye çalıştı, Sayın Bakan direkt dalıyor içeriye. O nedenle, Sayın Bakan, sizden -çok içtenlikle söyleyeyim- bu Komisyon bir özür bekliyor.

(AK PARTİ sıralarından "Allah Allah!" sesleri)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Tabii, tabii.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Evet, evet, biz özür bekliyoruz.

(Gürültüler)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bakın, çok içten söylüyorum. Bakın, değerli arkadaşlar, şimdi bazı açıklamalar var, bazı açıklamalar var, onu da ben size söyleyeyim.

HÜSEYİN ALTINSOY (Aksaray) - Siz milletimizden özür dileyin.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Niye özür dileyeceğiz?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Diyor ki: "Bazı CHP milletvekillerinin İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya'ya Mecliste saldırısı barbarlıktır." Eğer Bakana bir saldırı olduysa barbarlıktır. Bir saldırı oldu mu size, bir saldırı oldu mu? Asla bir saldırı olmadı.

(Gürültüler)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bakın, bende nasıl girdiğinizin görüntüleri de var, nasıl girdiğinizin görüntüleri de var bende, video da var; izleyelim hep beraber. Eğer Bakana bir saldırı varsa vallahi barbarlıktır, vekile yapılan saldırı da barbarlıktır; onu da söyleyeyim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, TRT yapmış, "CHP'li vekillerin provokasyon..." Ya, babanızın çiftliği o zaman bu TRT, TRT babanızın çiftliği çünkü vergiyi siz veriyorsunuz, sadece AK PARTİ'liler veriyor, CHP'liler hiç vergi vermiyor; babanızın çiftliği hâline getirmişsiniz.

Sayın Bakan, 13'üncü Bakan geliyor, ilk kez böyle bir tutumla Plan ve Bütçe Komisyonu karşı karşıya; bunu da sizin bilgilerinize sunuyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir kayyum atanmış. Bakın, bu süreci ben size kısaca anlatayım: Kayyum atanmadan önce ne olmuş? Bakın, bunu Veli Ağbaba söylese ya da bir başka vekil söylese cezaevine atarsınız bizi. Merdan Yanardağ buna benzer bir şey söyledi Öcalan'la ilgili, adamı cezaevine attınız. Ortağınız Sayın Bahçeli dedi ki: "Öcalan gelsin, bu kürsüden konuşsun." Yani MHP'nin kürsüsünden konuşsun, aynı kürsü çünkü DEM'in kürsüsü de aynı kürsü, İsmail Bey aynı kürsü.

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Saptırma, doğru konuş!

VELİ AĞBABA (Malatya) - Aynı kürsü. Aynı kürsü değil mi?

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - İşinize bakın! Doğru düzgün konuşun!

VELİ AĞBABA (Malatya) - Aynı kürsü değil mi? Hayır, aynı kürsü değil mi?

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Neyle aynı kürsü?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Aynı kürsü, DEM ile MHP aynı salonu kullanıyor.

Neyse, Sayın Bahçeli böyle bir söz söyledi, aslında Sayın Erdoğan bunu destekledi, ardından kayyum geldi.

Değerli arkadaşlar, bakın, siz bilirsiniz, bunu daha önce yaşadık. Keşke burada Bülent Turan olsaydı, ona da söyleseydim. Özellikle 2011'den sonra bir FETÖ taktiği gizli tanık hikâyesi vardı. Bu FETÖ taktiği gizli tanık hikâyesi Türk Silahlı Kuvvetlerini mahkeme eliyle terör örgütü olarak gösterdi o dönemki mahkemeler. Bakın, tekrar söylüyorum: Türk Silahlı Kuvvetlerimizi, başta İlker Başbuğ olmak üzere bütün karargâhı terörist olarak gösterdi ve İlker Başbuğ terör örgütü lideri olarak cezalandırıldı. Nasıl yaptı? FETÖ taktiğiyle. Peki, bu İlker Başbuğ'un gizli tanığı kimdi, hatırlıyor musunuz? Bir PKK'lı, 33 askerimizin şehit edilmesinden sorumlu bir caniydi, gizli tanık o yapıldı. Bakın, Balyoz ve Ergenekon'da yapılan aynı taktik, maalesef, burada da sürüyor. Kötü bir FETÖ taktiği.

Değerli arkadaşlar, ne yapıldı? Bakın, birkaç örnek vereceğim: Örneğin, FETÖ döneminde görevden aldığınız birkaç belediye başkanı var. Örneğin, Pozantı Belediye Başkanı FETÖ'den gözaltına alındı, cezaevine atıldı; o FETÖ'den cezaevine attığınız adamın yerine Belediye Meclisinden Meclis üyesi seçtiniz ya da Konya Ilgın, Konya Ilgın Belediye Başkanı FETÖ'den cezaevine atıldı, onun yerine Belediye Meclisi seçti. Bir başka şey söyleyeyim arkadaşlar, unutulmuş olabilir ama... Bakın, Ankara Belediye Başkanı niye istifa ettirildi? Neden istifa ettirildi? Ya da Bursa neden istifa ettirildi? Ya da Balıkesir neden istifa ettirildi? Peki, onların yerine kayyum atadınız mı? Kayyum atamadınız, iki başlı hukuk var burada.

Değerli arkadaş, başka bir şey, yine, hemen hızlıca söyleyeyim: Geçtiğimiz günlerde benim çok içime sinmeyen, muhtemelen hukuka inanan insanların da içine sinmemesi gereken bir barış yemeği yeniydi. Sayın Ahmet Türk, Sayın Cevdet Yılmaz -biraz önce, sabah burada olan- Sayın Abdulhamit Gül'le beraber iki ailenin barışması için bir barış yemeği yenildi. Yahu, Türkiye hukuk devleti arkadaşlar, bir bu yönüyle eleştiriyorum, aşiret devleti değil, bir cinayet var ortada, 4 kişi ölmüş, barış yemeğiyle hallediyorsunuz. Peki, bu barış yemeğinde Cevdet Yılmaz ile Ahmet Türk'ün el sıkışması, yemek yeme görüntüleri var mı? Ahmet Türk o gün terörist değildi de üç gün sonra mı terörist oldu arkadaşlar? Ahmet Türk o gün terörist değildi de üç gün sonra mı terörist oldu? Böyle ilginç durumlar var.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, Esenyurt'la ilgili birkaç bilgiyi sizlerin de takdirine sunmak istiyorum: Esenyurt'la ilgili, Ahmet Özer'le ilgili ne deniyor? Ki Ahmet Özer 2010'dan beri partimizde siyaset yapmaya çalışan bir arkadaşımız, akademisyen. Ne diyor? "Ahmet Özer'in hesabına kaynağı belirsiz paralar geldi." 3,7 milyon dolar geldiği iddia edildi, bu iddianın gerçekte olmadığı ortaya çıktı. Nereden gelmiş Ahmet Özer'e? İstanbul'da, kızının kira parası olarak "Faik Kaplan" diye birinden gelmiş. Başka? "Telefonla görüşmesinde örgütle bağını itiraf etti." Siz hanginiz bir FETÖ'cü terörist öldüğü zaman, eğer yakınınızsa ailesine başsağlığı dilemiyorsunuz? Mehmet Kaya isminde birine taziyede bulunmuş. Başka? "Ahmet Özer İmralı'nın gündemindeydi." Eğer Ahmet Özer İmralı'nın gündeminde ise Ahmet Özer'in İmralı'nın gündemine gelmesi suçsa, vallahi, sizden birçok adamın cezaevinde olması lazım. Niye? O İmralı'ya kimler gitti? Yarın Dışişleri Bakanı gelecek, gitmedi mi İmralı'ya? Ya da sonra dağıttığınız, anketlerden sonra dağıttığınız Dolmabahçe masasında oturan arkadaşların cezaevine girmesi lazım. Bunun suçu ne? Demişler ki: "Ahmet Özer Kürt meselesini bilir, onun da akil adamlardan olması lazım." Akil adam oluşturan kim? Sizsiniz arkadaşlar. Başka? "Remzi Kartal'la görüştü." E, valla Remzi Kartal'la görüşmek suçsa -onunla telefonla görüştüğü iddia ediliyor- sizin, Sayın Hüseyin Yayman'ın bugün burada olmaması lazımdı. Ya da ne demiş? "Terör hükümlüsü Rojda Şenses'e konser verdirdi." Bu Rojda Şenses kim, biliyor musunuz? Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından birtakım toplantılara davet edilen bir sanatçı. Ne yapmış? 46 derneğin bünyesinde, İl Dernekler Birliği tarafından organize edilen Esenyurt Kardeş Kültürler Festivali'nde konser vermiş. Başka? "Yazdığı romandan dolayı suç işlemiş." Bu roman hâlâ bugün satılıyor, 2016 yılında basılmış, hâlâ bu roman satılıyor.

Dolayısıyla, bakın arkadaşlar, bu kayyum meselesi milletin iradesine darbe vurmaktır. Bakın, FETÖ'de darbenin amacı neydi? Geldi, burayı bombaladı, hep beraber gördünüz ki o FETÖ'de, orada hâlâ günahınız büyük, suç ortaklığınız büyük; onu da söyleyeyim. Bakın, Türk Silahlı Kuvvetlerinde ne kadar yurtsever, Atatürkçü subay varsa tasfiye edildi Balyoz ve Ergenekon aracıyla. Ne oldu? Yerine atanan generaller geldi, Meclisi bombaladı. Ya, bu da bir darbe, bu da milletin iradesine bir darbe. Bu kayyumu reddettiğimizi söylemek istiyoruz yani kısaca, özetlemeye çalıştığımız şey bu değerli arkadaşlar.

Şimdi, başka mesele, Türkiye'nin herhâlde bir yüzyıl çözemeyeceği bir bela var başımızda, bir bela var. O da ne? Mülteci meselesi. Bakın, maalesef Türkiye'de doğu sınırlarımız açık; Van'ı -ne bileyim- Kilis'i, Gaziantep'i açık; herkes, mülteciler elini kolunu sallayarak geliyor ve Türkiye'de kalıyor.

Değerli arkadaşlar, Afganistan'dan, Bangladeş'ten, Pakistan'dan ya da İran'dan, Irak'tan, Suriye'den biri geliyorsa Türkiye'de kalmaya gelmiyor. Niçin geliyor? Avrupa'ya gitmek için geliyor. Biz ne yapıyoruz? Avrupa Birliği tarafından Türkiye'ye verilen siyasi rüşvetler ve birkaç milyar euro karşılığında Avrupa'nın mülteci ambarı konumuna gelmişiz, Avrupa'nın mülteci kampı durumuna gelmişiz. Kimse "Bu Ensar kardeşliği." falan diye hikâye okumasın. Bakın, Türkiye'nin demografik yapısı değişiyor.

Şimdi, biraz önce İsmail Bey bir sözümden alındı, aslında, şimdi alınması gereken bir şey söyleyeceğim arkadaşlar. Arkadaşlar, böyle milliyetçilik olur mu ya? Memleketin demografik yapısı bozuluyor, kültürel yapısı bozuluyor, hâlâ Ensar kardeşliğinden bahsetmeye devam ediyoruz.

Avrupa bizi para ve... Ortada büyük bir kriz yok mu? Afganistan'da kriz var. Suriye'de büyük bir kriz yok mu? Avrupa niye istemiyor bunun bir kısmını? Avrupa niye üstlenmiyor ya da başka ülkeler niye üstlenmiyor, bunu sormak lazım. Yani göç meselesinde Türkiye, maalesef, yüzyıl içinden çıkamayacağı bir dertle karşı karşıya.

Bir başka şey, hâlâ memleketten -videolarda izliyoruz- Ağrı'dan, başka illerden gençlerimiz Kanada'ya kaçıyorlar, Kanada'da iş bulmaya gidiyorlar; bu da Türkiye'nin problemi.

Bir başka mesele, Sayın Bakan -biz de memnun oluyoruz- her gün açıklama yapıyor "5 suç çetesi çökertildi, 7 suç çetesi çökertildi." Sayın Bakan, sizi tebrik ediyoruz da bu suç çetelerini çökertiyorsunuz da sizden önceki Bakan hangi partideydi acaba, hangi partinin milletvekiliydi? E, sizin milletvekilinizdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Başkanım, ne kadar süre isteyeceğimi soracak mısınız?

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bir dakika, herkese eşit.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - İki dakika verdiniz, onlar iki dakika konuştu Sayın Başkan.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkanım, herkese iki dakika veriyorsunuz da bana bir dakika...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Arkadaşlar, şöyle...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Hayır, soruyorsunuz da...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Soruyorum ama ben yine kuralları uyguluyorum.

Arkadaşlar, şöyle: Yirmi dakika konuşanlara iki dakika, on dakika konuşanlara bir dakika veriyorum.

Sayın Ağbaba, buyurun.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Dolayısıyla, bu suç örgütleri varsa bu suç örgütleri bir günde Türkiye'de türemedi. Azeri, Arnavut, Çeçen, Bulgar, Çinli ne kadar mafya varsa âdeta İstanbul'u yuva tutmuşlar, her gün çatışmadan geçilmiyor ve maalesef, sizin siyasetinizin de ürünü bu. Ya, millet çalışarak, iş adamlığı yaparak, işe girerek zengin olmayı düşünmüyor. Ne yapıyor? Thodex oluyor, elektronik para ya da ne yapıyor Tosuncuk, büyük Tosuncuk ne yapıyor? Hayvan çiftliği kuruyor, oradan zenginleşmeye çalışıyor. Yani diyorsunuz ya "sanal kumar" arkadaşlar, millet sanal kumarla falan zenginleşmeye çalışıyor. O kadar ilginç şeyler var ki Türkiye'de, hakikaten nereden tutsan elinde kalıyor.

Bu uyuşturucu meselesi önemli bir mesele.

Şimdi, ben hemen kısaca şu Malatya'yla ilgili de birkaç şey söyleyeyim. Süleyman Soylu Hatay'da bir açıklama yaptı, dedi ki: "Eşya yardımı yapacağız, müracaat edin." Deprem bölgesinde tek bir kimseye bir tane eşya verilmedi. Herkes geceden sabahlara kadar kuyruğa girdi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Ağbaba...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Hemen bitiriyorum, bir dakikada bitiriyorum hemen.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) - ...bir tek eşya verilmiş değil deprem bölgesine. Sonra, bu tüzel kişiler -AFAD Başkanı da burada- hak sahibi olamıyorlar; sendikalar, kooperatifler, birçok odalar var, onların sıkıntısı var. Hâlâ teslim edilmeyen konutlarla ilgili çeşitli sıkıntılar var.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Çevre Bakanına söyledik onları Sayın Ağbaba.

VELİ AĞBABA (Malatya) - AFAD burada ya Sayın Başkan.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - AFAD'a da söyleyelim, doğru, AFAD da burada.

VELİ AĞBABA (Malatya) - AFAD Başkanımız da burada.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Memiş burada.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Evet, AFAD'la ilgili çeşitli sıkıntılarımız var.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum, sağ olun.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Peki, ben teşekkür ediyorum.

Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.