Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b) Emniyet Genel Müdürlüğü c) Jandarma Genel Komutanlığı ç) Sahil Güvenlik Komutanlığı d) Göç İdaresi Başkanlığı e) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 20 .11.2024 |
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün burada İçişleri Bakanlığı bütçesini konuşuyoruz. Tabii, bütçe görüşmeleri çok önemli çünkü Parlamentonun ve parlamenterlerin iki temel görevi var; yasama ve denetim. Bütçe görüşmeleri hem bizim yasama faaliyetini hem de denetim faaliyetini birlikte gerçekleştirdiğimiz görüşmeler. Çünkü bütçeye onay vereceğiz, bir ön izin, aynı zamanda da kesin hesap kanun teklifini ibra edeceğiz. Bu açıdan ikisi önemli.
Burada, tabii ki öncelikle, Sayın Bakanın sunuşundan, bakanlar geldiği zaman bakanların sunuşundan da yola çıkarak hem politikaları eleştiriyoruz döneme ilişkin, ayrıca o bakanlığa ilişkin özel olarak söyleyeceğimiz bir şey varsa da onları söylüyoruz; örneğin Sağlık Bakanlığında bu yeni doğan çetesinin ön planda olduğunu gördük. Ona göre bir anlayış içinde de bu konuyu gündemde tuttuk. Sayın Bakan, sizin bütçenizde de bu kayyum konusu önemli, bu çok önemli bir konu. Bu bütçe sadece para hesabı değil yani "Şu kadar şu ödenek." "Şuraya bu kadar para ayrılmış, buraya bu kadar para ayrılmış." değil ama, o politikalar var, bunları siz uyguluyorsunuz. Bu konuyu eleştiriyoruz. Sabahleyin de buna ilişkin olarak arkadaşlarımız dediler ki: "Geldiği zaman Sayın Bakan, kapıda bir iki dakikalık bir görüşelim onunla, konuşalım, bu konuyu orada da gündeme getirelim; onun dışında başka bir şeyimiz yok. Olmuş olsaydı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak sadece 20-25 kişi değil, bütün Cumhuriyet Halk Partisi grubu orada olurdu. Yani burada karşılıklı bir konuşma olacağına hiç hoş olmayan, bizim de olmasını istemediğimiz olaylar oldu. Böyle olmaz.
Bir kere şunu söyleyelim: Biz herhangi bir fiziki saldırıda bulunmadık; bir kaba güç, kaba kuvvet kullanmadık. Bakıyorum şimdi ben, birçok açıklama yapılıyor, böyle bir şey yok; siz de bunun olmadığını biliyorsunuz zaten. Onun için yani böyle bir şey varmış gibi... Size ağır, yaralayıcı sözler söylemedik. Dediğim gibi, arkadaşımız, Grup Başkan Vekilimiz sizi karşıladığı zaman, size "Merhaba, hoş geldiniz." dediği zaman siz de hemen "Hoş bulduk." deseydiniz, bir iki dakika içinde çözülecek bir olaydı Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI ALİ YERLİKAYA - İçeride konuşalım dedik.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - İçeride de konuşacağız, bütün gün konuşuyoruz zaten. Orada konuşmamızın ne engeli var?
İÇİŞLERİ BAKANI ALİ YERLİKAYA - "Gelin, içeride konuşalım." dediler.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Sayın Bakan, bazen Komisyon Başkanının odasında da konuşuyoruz, ne var ki burada konuşulmasında? Yani neden buna şey yaptığınızı anlamış değiliz.
İÇİŞLERİ BAKANI ALİ YERLİKAYA - Komisyon Başkanımız davet etti. Davet etmediniz mi Başkanım?
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - İlk başta gelmemiz gerekmiyor, sonrasında da geliriz, defalarca bunlar yapıldı. Yani bu anlamda böyle bir suçlama, kaba kuvvet, engelleme, fiziki engelleme, böyle bir şey biz yapmadık; bir kere, bunu söyleyelim. Yapıyor olsak da bunu söyleriz, bunu söylemiş oluruz. Zaten videolar da var, isteyen de görüntüleri izleyebilir; bunu söyleyelim.
Buna ilişkin olarak da tabii birtakım açıklamalar yapılmış yani biraz önce de söyledim. Meclis Başkanımız Sayın Numan Kurtulmuş da açıklama yapmış. Açıkçası, ben bir milletvekili olarak bu açıklamayı hayretle karşıladım. Sanıyorum, videoları, görüntüleri izlememiş. Yani ben açıkçası Meclis Başkanının daha itidalli bir dil ve söylem kullanmasını beklerdim. Yani sonuçta yasama faaliyetini burada hep birlikte yapıyoruz. Geçmiş dönemlerde çok daha büyük kavgalar, ağır birtakım kavga, sürtüşmelerin yaşandığını Mecliste biliyoruz, Meclis Genel Kurulunda da biliyoruz, bunlar yaşandı. Milletvekillerimizin kayyum atanan Esenyurt Belediyesine on gün boyunca girmeleri engellendiği zaman Meclis Başkanının müdahale etmesini beklerdik; bunları bekliyoruz. Biz milletvekilleri olarak yasama görevimizin, denetleme görevimizin ve toplumsal olaylarla ilgili olarak alacağımız reflekslerin hukuki kurallar içinde yerine getirilmesini bekliyoruz. Milletvekillerimizin girmesinin engellenmesi ne demek? Bunun açıklaması yok. Aynı şeyi burada İçişleri Bakanı olarak size de söylüyoruz. Bu anlamda, dediğim gibi, bu yaşananlar hoş olmayan şeyler, bunu söyleyeyim.
Birkaç tane de konu var, onu vurgulamak isterim, İçişleri Bakanlığı bütçesi deyince aslında şunu anlıyoruz biz: Temel 2 tane soru var; birinci soru Özgürlük-güvenlik ikilemi. Bu özgürlük-güvenlik ikileminin dengesi nerede; özgürlükten yana mı, güvenlikten yana mı? Demokratik bütün ülkelerde özgürlükten yana. Tabii ki güvenliği ihmal etmeyeceğiz, güvenlik de olacak ama özgürlükten yana bir denge olacak. Demokrasileri otoriter ve totaliter rejimlerden ayıran da budur ve zaten sizin göreviniz de... Bakın, 1 no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'ne göre "yurdun iç güvenliği ve asayişi, kamu düzenini ve genel ahlakı korumak" diye söylüyor, hemen arkasında devam ediyor cümleye: "Anayasa'da yazılı hak ve hürriyetleri korumak." Sizin göreviniz, vatandaşın -Anayasa'da tanımlanmış- Anayasa ve yasalardaki hak ve hürriyetlerini de korumak aynı zamanda. O yüzden de her zaman söylediğimiz düşünce, kanaat hürriyeti; madde 25, 26, 28, 34 -toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkıdır bu- bunların da hepsi İçişleri Bakanının görevi içindedir aynı zamanda. Tabii ki Anayasa'da tanımlanan hürriyetlerin belli koşullarda kanunlarla sınırlanması söz konusu ama bu sınırlamalar Anayasa'da tanımlanan hak ve hürriyetlerin kullanılmasını engelleyecek ve bunların özünü zedeleyecek şekilde yapılamaz.
İkinci bir tartışma, gene bununla bağlantılı olarak söylemek isterim: Kanun devleti, hukuk devleti tartışması. Bu, hukuk felsefesinde de genel bir ayrım ve genel bir tartışma. Dünyadaki tüm devletlerin hepsinde kanunlar var ama o ülkede kanunların olmuş olması, o ülkenin kanun devleti olması anlamına gelir, hukuk devleti olduğu anlamına gelmez. Hukuk devleti olması demek, var olan kanunların ötesinde, hukuk önünde eşitlik, adalet, temel hak ve hürriyetlerin güvence altına alınması, yargı bağımsızlığı, devletin yargısal denetimi gibi ilkelerin ve kuralların varlığını gerektirir. Bu anlamda bu konuştuğumuz kayyum konusundaki sıkıntı da aslında ciddi biçimde ortaya çıkıyor. Burada ilk konuşmamda da söylemiştim, 12 Eylül 1980 darbesi döneminden itibaren uygulanmaya başlanan, sonrasında da işte 2016 yılının olağanüstü koşullarında çıkan bir kanun hükmünde kararnamenin maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu'na eklenen madde baktığımız zaman aslında bir kanun olarak belki bir kanun devleti varlığını tescil eder ama bir hukuk devletinin o ülkede olmadığını gösteriyor. Açıkçası şunu söylemek isterim: Elbette, Anayasa'mıza göre de, bir kere burada madde 67 seçme ve seçilme hakkıdır. Usulüne göre seçime girmiş, müracaatı Yüksek Seçim Kurulu tarafından kabul edilmiş, seçilmiş bir belediye başkanımız gizli tanık ifadesiyle görevden alındı, tutuklandı ve belediyeye kayyum atandı. Yani Anayasa madde 127'ye göre her zaman zaten merkezî idarenin mahalli idareler üzerinde idari vesayet yetkisi var; zaten bunu kanunlara göre kullanıyorsunuz, mülkiye müfettişleri var; buna ilişkin gerekli soruşturmaları, incelemeleri zaten yapıyorsunuz. Burada bir gizli tanık ifadesiyle görevden alınan belediye başkanı ve kayyum atanan belediyemiz var, Esenyurt Belediyesi, diğer belediyelerimiz var yani bunları, bu kayyum atamalarını kabul etmiyoruz. Bu, millî iradenin gasbıdır. Seçimle gelenin seçimle gitmesinin bir kural olması gerekiyor demokrasilerde. Tabii ki herkes kanun önünde hiçbir şeyden muaf değildir doğal olarak. Ülke içinde eğer varsa kanun anlamında suç niteliğini taşıyan şeyler, tamam ama "suç" dediğimiz şey de ceza da aynı zamanda bir kesinleşme sürecidir. Sadece birtakım iddialarla bir incelemenin, soruşturmanın başlaması, tutuklanması onun suçlu olduğu anlamına gelmiyor. Bu anlamda bütün bu süreçlerin hepsinin kanuni ve hukuki çerçevede ele alınmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.