Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Dışişleri Bakanlığı b)Avrupa Birliği Başkanlığı c)Türk Akreditasyon Kurumu ç)Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 21 .11.2024 |
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan ama Van yöresine ait bir şeyler de beklerdik Sayın Bakandan, bir Vanlı olarak diyorum Sayın Bakan.
Sayın Bakan, bürokratlar, değerli basın emekçileri, salondaki hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade edeyim: Bugüne kadar aldığımız görüşmelerden kadın sayısı en fazla olan Bakanlık, yanlış değilsem. Dış politikanız pek iç açıcı değil Sayın Bakan ama bu konuda sizi tebrik etmek gerekiyor, hakkını vereyim bunun. Şimdi, AKP'nin ülkeyi getirdiği aşamaya baktığımızda, iç veya dış hiç fark etmiyor, işler yolunda gitmiyor Sayın Bakan; sürekli bir savrulma hâlinde, bir türbülans içerisinde bir dehliz karanlığında âdeta. Çünkü bölgesel ve küresel anlamda sürekli yalpalayan, U dönüşleri yapan, oyun kuramadığında bozan, politik yön sorunu yaşayan bir pratikle maalesef karşı karşıyayız. Diplomasinin de gereği olarak yumuşak gücün tahkimiyle ülkenin ekonomik ve politik çıkarlarının barışçıl, demokratik ve diyalogla savunulması mümkün aslında ama AKP'nin direksiyonda olduğu bir dış politikada bolca popülizm görüyoruz, hamaset işitiyoruz, karşımızda kendini Millî Savunma Bakanlığının alt kolu gibi gören bir hariciye var maalesef. Bugün insanlığın vicdani ve ahlaki değerleri taşıyan bir dış politikaya olan ihtiyacı dünden daha fazla Sayın Bakan çünkü nükleer silahların kullanımından bahsedildiği, Üçüncü Dünya Savaşı'nın telaffuz edildiği bir süreçten geçiyoruz. Şimdi, Rusya-Ukrayna savaşından Çin-Tayvan anlaşmazlığına, Kuzey Afrika'dan Orta Doğu'ya bir sorunlar yumağı söz konusu. Evdeki hesaplar çarşıya uymuyor, savaşların ömrü kısalmıyor, bıraktığı yıkım ve ölüm de maalesef her geçen gün daha ağır bir şekilde karşımıza çıkıyor. Böyle bir süreçte dış politika yapıcıları ateşe körükle gidiyor, ideolojik takıntı ve fevri arzular belirleyici oluyor maalesef. Bu sebeple, AKP'nin ısrarla en iyi savaşın en kötü barıştan daha iyi olmadığını, olmayacağını anlamadığını görüyoruz. Kürtler dünyanın herhangi bir köşesinde kazanım elde ettiğinde bunun nasıl ortadan kaldırılacağına ayarlı bir otomasyon sistemi maalesef devreye giriyor. Oysa tecrübeyle sabittir ki Kürt'ün kaybettiği bir yerde Türk de kazanmıyor Sayın Bakan.
Değerli hazırun, AKP'nin dış politik perspektifinde Kürtleri olumlu konumlandırmadığı çok açık bir şekilde ortada. Bugün, Orta Doğu'da İran Türkiye'nin rakibi, aralarında bir rekabet var ama Kürtler söz konusu olduğunda canciğer arkadaş da olurlar, müttefik de olurlar. AKP iktidarı İhvancı bir kafayla Suriye'de Esad'ı devirmek istedi, onun adı artık "katil Esed" idi ama bugün Kürtlerin kazanımlarını örselemek için yeni bir Adana Anlaşması'nın zemini oluşturulmak isteniyor. Irak Kürdistanı'ndaysa ancak bir kısmıyla, onda da asıl gaye farklı, nispeten iyi ilişkiler içerisinde. Sayın Fidan da AKP'liler de Kürtlerin geçtiği her cümleye karşı ama terör ama örgüt ezberine sarılıyorlar; dünya onlara inanmıyor, Kürtler zaten hiç inanmıyor bu politikalara çünkü ayinesi iştir kişinin, lafına bakılmaz. 2011 Martında Suriye krizi başladığında, Kürtlerin bağımsız bir ulus olarak hak elde etmesinden korkan bir akıl gördük. Cihatçı çeteler desteklendi, El Kaide artıkları silahlandırıldı ama Kürtlere biçilen rol dünyanın terörist dediği gruplara eklenmekti. Cenevre ve Kahire toplantılarında sonuç da alınabilirdi ama Kürtleri dışlayan formüllerle savaş uzadı, göç edenler milyonları aştı, ölümler yüz binleri buldu. Rojava Kürtleri IŞİD'i de yenerek güvenli bir bölge oluşturdular, "üçüncü yol" denen eksende Arap, Çerkez, Süryani, Türkmen gibi halklarla ortak yönetimler kurdular; bundan rahatsız olan ülke maalesef ki AKP Türkiyesi olarak karşımıza çıktı. Rusya ikna edildi, Afrin işgalinin yolu açıldı, Trump'tan ricalar edildi, Serekani'ye ve Gresipi'ye girildi. Bugün desteklediğiniz grupların kontrolündeki bölgelerde yaşananları tasvip ediyor musunuz Sayın Bakan? Demografik değişim var, asimilasyon var, fidye için kaçırma, tecavüz, gasp, her şey var. Bu da yetmiyor, kuzeydoğu Suriye'deki sivil halkları yok sayarak "Yer altı ve yer üstü tesisler hedeftir." dediniz. Su arıtma ve dağıtım tesisleri vuruldu, enerji tesisleri bombalandı, hastane ve camiler etkilendi; örgüt mörgüt diyerek manipüle edemezsiniz bunu Sayın Bakan. Kürt halkına bakışınız, yanlış bakışınız yüzünden Filistin'de de samimi değilsiniz; Kürt fobisi İsrail zulmüne karşı mazlum Gazze halkını savunma gayretinizi de maalesef gölgeliyor. Çünkü "Gazze" dediğinizde, çocuklardan bahsettiğinizde size "Aynaya bakın." diyorlar. Analojiyi Kürt politikanız üzerinden yapıyorlar, kısacası Orta Doğu'da Filistin meselesinin turnusolü Kürt meselesidir. Kürt halkını anlayamayanların mazlum Filistin halkını ise anlaması bizler açısından mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, AKP iktidarında diplomasinin şirazesinden çıktığı şüphe götürmez bir realite olarak karşımızda duruyor çünkü uluslararasında sağlam ve sağlıklı bağlar örmeden çok uzak. Demokrasi, özgürlük ve adalet yok; içte kanun tanımayan, dışta sözleşmeleri takmayan, son derece fevri bir diplomatik temayül var ama dünyanın gözleri Türkiye'nin üzerinde, bunun uluslararası hak ve özgürlük endekslerine yansıdığını da net bir şekilde görüyoruz. Özellikle Freedom House'un 2023 Dünya Özgürlük Raporu'na bakalım birlikte: Burada Türkiye 32 puanla özgür olmayan ülkeler kategorisinde yer alıyor çünkü ifade özgürlüğü ve toplumsal katılım, demokratik hakların ihlali konularında ülkeyi getirdiğiniz nokta hiç de iç açıcı değil Sayın Bakan. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2023 yılı istatistiklerine baktığımızda, Türkiye'nin 23.397 başvuruyla ilk sırada olduğunu görüyoruz. Tahmin edersiniz ki büyük bir kısmı adil yargılanma hakkının ihlali ile güvenlik ve özgürlük hakkının ihlali gibi konularla ilgili, bu aynı zamanda AKP'nin demokrasi ve hukuk karnesi olarak da karşımıza çıkmakta. Bir diğer endeks de gazetecilerle ilgili Sayın Bakan: Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye 180 ülke arasında 158'inci sırada yer alıyor. Sizleri bu açıdan tebrik ediyoruz çünkü basın özgürlüğünde ülkeyi üçüncü dünya ülkelerinin dahi gerisine düşürmeyi başarabilmiş bir iktidar olarak karşımızda duruyorsunuz.
AKP'nin kendi içinde ilginç bir Hükûmet yapısı var, buna da değinmek gerekiyor. İçlerinden birileri çıkar, rasyonel zeminde savunusunu yapar ama bir diğeri bununla ilgili olmayan bir hat belirler. Böyle hibrit bir yapıda olumlu sonuç çıkmadı bugüne kadar, bugünden sonra da bu zihniyetle çıkmayacak. Dünyanın gittiği yönü biliyorlar ama siyasi emellerine uygun değil tabii bu, AKP'liler hamaset ve popülizm yapacak diye ülke fakirleşti, halk yoksullaştı çünkü ulusal ve uluslararası yasa masa dinlemeyen, başına buyruk bir rota çizildi; önceki dönem Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala davalarına bakmak bunun için yeterli. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 20 Kasım 2018'de Demirtaş'ın siyasi saiklerle hapsedildiğini söyledi ve tahliye edilmesi gerektiğini ifade etti ama Cumhurbaşkanı Erdoğan "AİHM kararları bizi bağlamaz, biz karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz." sözleriyle hukukun kıstas olmadığını ilan etti. Yine, AİHM 10 Aralık 2019 tarihinde Osman Kavala'nın da tutukluluğu hakkında hak ihlali kararı vererek tahliyeye hükmetti. Yine, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de Demirtaş davasında olduğu gibi Osman Kavala hakkında verilen kararı uygulamadığınız için "ihlal prosedürü" adı altında verilen süreci başlattı, tabii bağlayıcı olan Anayasa’nın 90'ıncı maddesini de fiilen ilga etmek size zor gelmedi. Sayın Bakan, siz de geçen yıl oturduğunuz bu koltukta bunun hukuki değil siyasi bir karar olduğunu itiraf etmiştiniz, bu da malumun ilamıydı; Kürtlerin seçme ve seçilme hakkı da böyle gasbediliyor. "Kayyumlar hukuki değil tamamen siyasi bir darbe mekaniğidir." diyoruz, bunu demeye de devam edeceğiz. Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi de çokça eleştirilerde bulundu bununla ilgili, kayyum politikalarının terk edilmesi gerektiği çağrısını defalarca yaptı. Aynı şekilde, yine, Avrupa Konseyinin uluslararası hukuk uzmanlarından oluşan Venedik Komisyonu da Kürt kentlerindeki belediyelere kayyum atamalarının demokratik prensiplere aykırı olduğunu söyledi ama AKP'nin umurunda bile değil çünkü dönüp dolaşıp Kürt düşmanlığına demirliyorlar, Kürt karşıtlığında istikbal arıyorlar. DEM PARTİ olarak, oluşturulacak bir çözüm ekseninde bölgesel krizlerin halkların ortak çıkarları doğrultusunda çözülebileceğine inanıyoruz Sayın Bakan. Soydaşlık ya da etnik aidiyetleri aşacak şekilde, eşit yurttaşlık ilkesiyle Türkiye halklarının da ortak çıkarları da dâhil olmak üzere sınır ötesindeki bölge halklarının dostane ve iyi komşuluk ilişkileri üzerinden yakınlaşmasının mümkün olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla dış politikada bu temelde dış politik perspektifimizde istikrarsızlık üreterek daha fazla sığınmacı ve göçmen dalgaları üreten çatışmacı yaklaşımın aksine, bölgesel barışı ve istikrarı destekleyecek tersine göçün sağlanması yer almaktadır. Bunun yolu da kriz olan bir bölgeye daha fazla silah, daha fazla savaşçı göndermek yerine tarafları müzakere yoluyla çözüme zorlayan ve ara buluculukta öncü bir diplomasi geleneğini oluşturmaktan geçmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Sayın Başkan...
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Kürtler Orta Doğu’nun kadim halklarından biridir Sayın Bakan, siz de bunu biliyorsunuz, onlarla barışın kaybedeni olmaz. Dünya başkentlerinde antikürt lobiciliğinin hiç kimseye faydası olmadı, bugünden sonra da bu zihniyetin hiç kimseye faydası olmayacak. Eğer bugün Kürt sorununu hukuki ve siyasi zeminde taşıyabilecek bir kudret ve imkân varsa bunun kapılarını açacak olan anahtar da diplomasinin ta kendisidir çünkü savaş ve çatışmayla varılacak bir yer yoktur. Halkların ortak arzusu onurlu bir barıştır, onurlu bir barışı hep birlikte inşa etmektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.