Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı b)Karayolları Genel Müdürlüğü c)Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ç)Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 25 .11.2024 |
ULAŞ KARASU (Sivas) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakan, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Konuşmama Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2015 yılındaki bir toplantısını hatırlatarak başlamak istiyorum. Erdoğan sarayda valileri topladı ve şunları söyledi: "Vatan satmak bu topraklarda bin yıllık ortak geçmişi olan insanların birliğini, beraberliğini, kardeşliğini oluşturmayarak ülkenin maddi manevi kayıplara uğramasına göz yummakla olur. Vatanı satmak yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle, ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur." Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı en büyük yatırımcı Bakanlık. İşte tam da bu nedenle yaptığınız harcamaların 85 milyon adına her kuruşunun hesabını sormak bizim görevimiz, hesabını vermek de sizin sorumluluğunuzda. Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; vatandaşlarımızın vergisiyle oluşan bu bütçenin yıllardır halkın refahına değil, daha çok yandaşların, müteahhitlerin oluşturduğu yapıya aktarıldığını görüyoruz. Az sonra ayrıntılarını anlatacağım ama konuşmanızda 2028 hedeflerinden bahsettiniz. Peki, 2011 yılında açıkladığınız 2023 hedeflerine ne oldu? Hep birlikte bakalım. Bakın, 2011 genel seçimler öncesi "Türkiye hazır, hedef 2023" başlığıyla duyurduğunuz 2023 hedefleri ne oldu? Kara yollarından başlıyorum. Otoyolda 2011'de 2.225 kilometre otoyol uzunluğunun 2023'e kadar 7.500 kilometreye çıkarılmasını hedefinize koydunuz. Bugün 3.796 kilometre otoyolumuz var. Az önce açıkladığınız 2028 hedefiniz bile 2023'ün gerisinde kalmış. Bölünmüş yolda hedef 36.500 kilometreydi. Az önce açıkladığınız 29.590 kilometre. 2028 hedefi yine 2023'ün gerisinde. Gelelim demir yoluna. "Serbestleşme" adı altında yaptığınız her düzenleme Demiryollarının içini daha çok boşalttı. İşte size veriler: Hızlı tren hattı 10 bin kilometre olacaktı, 2024 yılı eylül ayı sonu itibarıyla 2.251 kilometre. 2028 yılı kalkınma planındaki hedefiniz 5.343 kilometre, üstelik geçen yılki verilerle aynı. Sadece hızlı tren değil, sinyalli hat uzunluğu da 1 metre bile artmamış. Bakın bu da 2023 faaliyet raporunuz; koyduğunuz 10 hedef kâğıt üzerinde kalmış. Demir yolu ulaşım altyapısının yaygınlaştırılması ve taşımacılık sektörünün geliştirilmesinin sağlanması amacıyla 10 ayrı alt hedef belirlemişsiniz, 9'unda ilerleme sağlayamamışsınız. İşte, sizin bu stratejik hatalarınızdan dolayı yolcu taşımacılığında geri dönülmez hatalar yapıyorsunuz. Uyarıları dinlemiyor, vatandaşın can ve mal güvenliğini tehlikeye atıyorsunuz. Faaliyet raporundan aktarıyorum arkadaşlar: 2023 yılında demir yolu sektöründe faaliyet gösteren işletmelerde denetim hedefine ulaşılamamış. Emniyet Yönetim Sistemi'ne dair denetim hedefine ulaşılamamış. Makinist ve emniyet kritik görevliler için denetim hedefine ulaşılamamış. Vahim değil mi? Peki, gerekçe ne? Personel yetersizliği ve deprem. Bakanlık diyor ki: "Demir yolu sektöründe faaliyet gösteren işletmelere yönelik denetimler, personel sayısının yeterli olmaması sebebiyle planlanan hedefin altında kalmıştır." Asıl nedenin yapmış olduğunuz yanlış işlerden dolayı denetimden kaçmak olduğunu hepimiz biliyoruz. İşte size bir örnek vereceğim: Az önce anlattınız, Ankara-Sivas Yüksek Hızlı Tren Hattı. Defalarca soru önergesi verdim, Meclis kürsüsünde dile getirdim; bu hattın zemin etütlerinde sorun var, şartnameye uygun olmayan bazalt taşı kullanılıyor dedim, hattı bütünlüklü olarak bitirmeden açmayın dedim ama dinlemediniz. Seçim öncesinde şovla açtınız, sonra ne oldu? İki yılda, bizim bildiğimiz, büyük çapta 2 kez toprak kayması oldu, rayların altları boşaldı. 2 sefer bu hattın iklim değişikliğinden etkilendiğini öne sürerek ihaleler yaptınız. Temmuz ayında yaptığınız ihaleyi her zamanki gibi 21/b'den 3 milyar 405 milyon TL'ye hattın büyük bölümünü yapan Cengiz-Kolin-Limak inşaatın alt taşeronluğunu yapmış Duygu İnşaata verdiniz. Şimdi sormak istiyorum, hatta yaşanan bu sorunlarla ilgili bu 3 firmanın hiç mi sorumluluğu yok? Herhangi bir hesap sordunuz mu, bir cezai işlem uyguladınız mı? Hızlı tren hattı yapıyorsunuz, ihalenin ismine bakarsanız hattı depreme, iklim değişikliğine ve doğa koşullarına uygun yapmadığınız anlaşılıyor. İnsanların canı bu kadar ucuz mu? Defalarca soru önergelerimizde hatta herhangi bir sorun olmadığını ifade ettiniz. Siz ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürü, soru önergelerimizde hatta bir sorun olmadığını ifade ettiler. Bize yalan cevap vermekten utanmıyor musunuz? Şimdi, devam eden hatlara bakalım. Her seçim döneminde propaganda malzemesi yaptığınız İzmir-Ankara yüksek hızlı tren hattı ne oldu? Tam 7 bakan eskitti. Temeli 2013 yılında 4,3 milyar TL maliyet öngörüsüyle atılmıştı ama 2024 yılında beşinci kez güncellendi ve maliyet 65 milyara dayandı. Bin seksen günde bitirilecekti, başlayalı on bir yıl oldu, hâlâ bitmedi. Şimdi 2028'de bitirmekten bahsediyorsunuz. Bu hat neden bitmiyor? Harcanan, oraya ayrılan pay, para nereye gidiyor? Bursa-Bilecik hızlı tren hattı on yıldır niçin tamamlanamıyor; çıkın bir açıklayın. Şimdi hatları bitiremeden eski hatların değerli yerlerini pazarlama derdine düştünüz. Örneğin Haydarpaşa ve Sirkeci Gar'ında ne yapmak istiyorsunuz? 2005 yılında "Burada 7 adet 70 katlı Dünya Ticaret Merkezi yapacağız." diye yola çıktınız. Erdoğan o günlerde "Ben âdeta ülkemi pazarlamakla mükellefim, bakanlarıma da bu konuda talimat verdim. Dünyada da tüm ülkeler böyle yapıyor. Haydarpaşa Garı ve liman projesinden 5 milyar dolar gelir bekliyoruz." diyordu. Vatandaş karşı çıktı, mahkeme projeyi iptal etti, sonra bir anda yangın çıktı, trenler durdu, ulaşım durdu. Şimdi de Haydarpaşayı altın tepsi içinde yandaşlarınıza sunuyorsunuz. İşte protokol burada. Avrupa'da İstanbul'dan daha küçük kentlerin en az 5-6 tane merkez garı var. Tarihî garın çok değerli çevresini kültür vadisi yapacakmışsınız. Burayı kültür vadisi değil de âdeta aç kurtlar vadisi yapmaya çalışıyorsunuz çünkü protokolün içinde devredilen yerlerin kiraya verilebilmesi olanağı var. Samimiyseniz Kültür Bakanlığıyla yapmış olduğunuz protokolden kiralama yetkisini çıkartın. Bilelim ki Kültür Bakanlığı kendi uhdesinde buraya bir proje yapacak ama biliyoruz ki protokolden önce proje ortaklarını da belirlemiş durumdasınız. Buradan uyarıyoruz: Vatandaşın ulaşım hakkını elinden almayın. Tarihî Haydarpaşayı istasyona çevirmeyin. Gelelim denizciliğe... Gerçekleşmeyen hedefler yine burada da var. "2019'a kadar en az 1 limanın dünyanın en büyük 10 limanı arasında yer alması için çalışacağız." denilmişti. Bugün dünyanın en büyük 10 limanı içerisinde bir limanımız yok. Bırakın ilk 10 liman içinde yer almayı, önce "Mersin" deyip sonra Doğu Akdeniz'e kaydırdığınız konteyner limanı ne oldu? Liman için bir çivi dahi çakmadınız. Şimdi de "Adana ve Mersin'e 2 ayrı liman yapılacak." diyorsunuz. Projelerin yapım çalışmalarına bir buçuk yıl içerisinde başlanacak. Hangisi doğru? Doğu Akdeniz'e mi, Mersin'e mi, Adana'ya mı liman yapacaksınız yoksa 3'ünü birden mi vadediyorsunuz? Üstelik daha çivi çakmadığınız Mersin Limanı için kapasitesini bir yılda 1 milyon düşürmüşsünüz; bu nasıl bir şeydir, açıklamanızı bekliyoruz. Havacılıkta da tablo benzer şekilde. 61 havaalanı olacaktı, hedefiniz bugün 60'a düştü. Seyahat eden yolcu sayısı 350 milyona çıkacaktı, bugün yolcu sayısı 250 milyonun altında. 2024 yıl sonu tahmininiz 237 milyon, yetmedi, aklımızla dalga geçer gibi, 2025 yılı için 249 milyon, 2028 için 258 milyon kişi hedef koymuşsunuz. İşte burada yine faaliyet raporuna koyduğunuz havacılıkta 8 hedefin 5'ine ulaşılamamış durumda. Yaz aylarını çileye dönüştüren hava yolu şirketlerine gelelim: AnadoluJetten "Anadolu"yu sildiniz "AJet" yaptınız. Yerli ve millîsiniz ya, Kıbrıs Rum kesiminde iflas etmiş bir şirketin ismini getirip "Anadolu"nun yerine koydunuz. Önce bunun bir nedenini açıklayın. Firma AJet olunca rötarlar başladı, hizmet kalitesi düştü, aynı koltuklar birkaç kişiye satıldı, satılmaya devam ediyor. Sonra uçakta fahiş fiyatlarla ürünler satmaya başladınız, 1 bardak suyu bile 40 TL'den satıyorsunuz. Peki, Türk Hava Yolları ne durumda? Dünyada en fazla ülkeye uçmasıyla övündüğümüz Türk Hava Yolları gecikmeler, iptaller, fahiş fiyatlar, tarikat ve cemaatlere sağlanan özel indirimler, Filenin Sultanlarına yapılan eziyetlerle anılıyor. New York Belediye Başkanına Türk Hava Yollarından yıllardır sağladığı seyahat imkânları konusunda Amerika'da dava açıldı ama Türkiye'den tık yok. Yine, milyarlarca lira reklamlarla anılıyor. Türk Hava Yolları elbette reklam verecek, ulusal ve uluslararası sponsorluklara adını duyuracak ama sadece bu yılın ilk dokuz ayında 4 milyar 455 milyon TL'yi bulan bu dev reklam ve tanıtım harcamalarının dökümünü bilmek hakkımız değil mi? Türk Hava Yolları bu paraları hangi mecralara harcadı, hangi gazete ve televizyonlara ne kadar pay verdi? Bir başka nokta, Türk Hava Yollarının İstanbul'un dışında hiçbir büyük şehirden diğerine uçuşu bulunmuyor. Ankara'dan, İzmir'den hiçbir ile Türk Hava Yolları uçmuyor. Bizim vatandaşlarımız Türk Hava Yollarıyla uçmayı hak etmiyorlar mı? Denetim dışına çıkardığınız Türk Hava Yollarını getirdiğiniz nokta bu. Üstelik üç yıldır vergi de ödememiş bir Türk Hava Yollarından söz ediyoruz. Gelelim Çukurova Havaalanına. Bu havaalanını 800 hektar verimli tarım arazisi üzerine inşa ettiniz. 1.120 futbol sahası büyüklüğünde verimli arazi feda edildi diyelim, gerisini siz düşünün. Üstelik bu havaalanında da yolcu garantisi var. İç hat şehirden binen yolcu için 3, dış hat yolcu için 15 avro olarak garanti verilmiş. İşletmecisi yirmi beş yıl için kira olarak Devlet Hava Meydanlarına 297 milyon avro artı KDV ödeyecek. Kapasite 8 milyon. Ekim ayı sonu itibarıyla 1 milyon 66 bin yolcu uçmuş. Tüm bunlar için yılların Adana'nın Şakirpaşasını da yolcu uçuşuna kapattınız, yangın eğitimine verdiniz. Yetmedi, "On üç yılda bitirdik." dediğiniz ama eksik işlere rağmen açtığınız Çukurova Havaalanı'nın ilk yağmurda çatısı çöktü, otoparkındaki araçlar zarar gördü. Dün yağmur yağdı, yine aynı manzaralar yaşandı. Bu konularla ilgili bilimsellikten uzak, "Ben yaparım." anlayışıyla yaptığınız her işte çuvalladığınızın farkında mısınız? Haberleşmede durum daha da vahim. "21 Aralık 2017'de 100 megavat internete çıkacağız." hedefi kondu, üstünden yedi yıl geçti, 2024 bitiyor, hedefi koyan ve canlı yayınlarda açıklayan Bakan Ahmet Arslan gitti, üstüne 3 bakan değişti, hâlen daha Türkiye 100 megavat değil, 42 megavat internette. İnternet konusunda "Sabit ve mobil iletişim, mobil geniş bant erişim altyapısı nüfusun tamamını kapsayacak şekilde yaygınlaştırılacak." denilmişti. Seçim bölgem Sivas başta olmak üzere köylerde telefonlar çekmiyor, şehir merkezlerinde bile internete erişimi olmayan bölgeler var. Devam ediyoruz. Tarifeleri artırarak, sizin deyiminizle "güncelleyerek" iletişim ve haberleşme maliyetleri arttıkça arttı. Anne, baba, 2 çocuk, sabit telefon; çocuğun büyüğünde telefon, küçüğünde tablet, evde de internet. Bunun bir karması var, en makul tarifeler -buna bir ailenin iletişim, haberleşme maliyeti diyoruz- 2020'de aylık 300 TL'ydi, 2021'de 353 TL, 2022'de 442 TL, geçen sene 745 lira oldu, sürekli arttı. Bu sene 2.350 lira oldu ama TELEKOM'un CEO'su vatandaşın aklıyla dalga geçiyor, damacana hesabı yapıyor. Sayın Bakan, bu ülkede insanlar çöpten yiyecek topluyor, bayat ekmek yiyorlar. Bunları bürokratlarınıza hatırlatın. Bu da yetmiyor, bir de sanal kumar illeti çıktı. Devlet televizyonu bile futbol maçlarında bahis şirketlerinin reklamlarını veriyor. Güya kumar yasak. Girin telefonunuza "oyun" adı altında istediğiniz her türlü kumarı, bahsi oynuyorsunuz ama siz bunları yasaklayacağınıza Instagram'ı kapatıyorsunuz, WordPad kapalı, Roblox kapalı, Discord Türkiye'den gitti, Google Türkiye bağımsız gazeteciliği tehlikeye atacak adımlar atıyor, sizde ses yok. İşte, ülkeyi bu hâle getirdiniz. Sizi eleştirenlere yasaklar, hapisler; mafyalara, çetelere her yol serbest. Değerli arkadaşlar, Amerika Birleşik Devletleri'nin Siber Güvenlik Stratejisi Barack Obama döneminde yayınlanmıştı. Bu stratejinin girişinde yer alan bir cümle bence çok değerli "Devletler, siber güvenliğini sağlamak için milyar doları bulan yatırımlar yapmak zorundadır fakat bir siber saldırganın böyle bir yatırım yapma zorunluluğu yoktur. Bir saldırgan, basit bir araçla ve maliyeti düşük bir yöntemle yatırımınızı mahvedebilir." Evet, sanırım bu cümle bize birçok şeyi açıklıyor ama sadece devlet kurumlarını değil, aynı zamanda özel sektörü ve bireyleri de korumayı amaçlamalıyız. Oysa sanal teröristler sanal platformlarda suç işlemeye devam ediyor. Daha önce hem burada hem Genel Kurulda söylemiştim; Telegram'da kişisel verilerimiz üç kuruşa satılmaya devam ediyor. Siz de itiraf ettiniz, sonra yalanladınız. Teröristlerin ayakkabı numaralarını biliyor musunuz, bilmem ama bütün dünya 85 milyonun ayakkabı numarasına kadar her bilgisine ulaşabiliyor. Kimlik bilgilerimiz, telefon numaralarımız, kredi kartlarımız, banka hesaplarımız, adreslerimiz, sağlık bilgilerimiz ve aile bireylerimize ilişkin bütün bilgilerimizin hepsi çalınmış durumda. 200 TL karşılığında her türlü bilgi alınıp satılıyor. Başka bir ülkede böyle bir durum yaşansaydı en azından sorumluluk sahipleri utanır, istifa ederdi. Bakın, bu bütçede düzenleyici ve denetleyici kurumlara 68 milyar 362 milyon 485 bin lira ödenek ayrılmış yani en çok payı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu alacak, 47 milyar 729 milyon. Peki, bu bütçe nereye harcanacak, bu bütçe AR-GE'ye mi, bilime mi, teknolojiye mi? Elbette ben de bunları konuşmak isterim. Bakın, kısa bir süre önce bir rapor açıklandı, bir ülkenin yeni teknolojileri anlama ve öğrenme kapasitesi, teknoloji ortamı ve gelecekteki gelişmelere hazır olma performansını ölçen Dijital Rekabet Gücü Sıralama Raporu; bu rapora göre ülkemiz 67 ülke arasında 55'inci oldu. 2020 yılında 44'üncü sıradaydık, üstümüzde 54'üncü sırada Güney Afrika var. İşte, bu nedenle daha çok özgürlüğe, daha çok demokrasiye ve altyapıya ihtiyacımız var ama işin kolayını bulmuşsunuz; yirmi yıldır altyapıya yatırım yapmıyorsunuz, yapmak isteyen firmalara engel oluyorsunuz, rekabetçi bir ortam yok, özellikle Turkcell ve TÜRK TELEKOM'u arka bahçenize çevirmiş durumdasınız. Netgsm, Türkiye'nin 4'üncü GSM operatörü. Netgsm baz istasyonu hizmetini de Turkcell'den alıyordu, GSM altyapısı ise Netgsm'ye aitti. Turkcell, Netgsm'nin abone sayısının hızla artması üzerine BTK gözetiminde gerçekleştirilen erişim sözleşmesini hukuka aykırı olarak feshetmek istedi. BTK Netgsm'yi haklı bulmasına rağmen Turkcell Netgsm'ye yeni abone olanların baz istasyonu şebeke erişimini engellemektedir. Turkcell BTK'nin kurul kararını uygulamamaktadır. Turkcell'e Ulaştırma Bakanlığı ve BTK "Hukuku uygula." diyememektedir. Binlerce abone mağdur oldu ama sizin Bakanlığın sesi soluğu her konuda olduğu gibi çıkmıyor. Değerli arkadaşlar, ülkemiz ağır bir ekonomik kriz yaşıyor. Bu krizin en önemli nedenlerinden biri ise plansız programsız yapılan, yandaşa peşkeş çekilen yap-işlet-devret projeleri. Bakan sunumunda öyle ballandıra ballandıra anlattı ki sanırsınız her şey güllük gülistanlık; oysa hiç öyle değil. AKP iktidarı öyle ucube, öyle garabet bir sistem kurdu ki "Halkımızın cebinden beş kuruş çıkmayacak." dedi; doğru, beş kuruş değil, milyarlarca dolar çıkıyor. Geçen yıl 660 milyar kurumlar vergisinden vazgeçilmişti, bu yıl 701 milyar hedeflenmiş. 2023'te 1 trilyon 477 milyar vergi alımından vazgeçilmiş; bu rakam bütçe açığından daha fazla. Allah aşkına söyleyin, bu parayla kaç tane Avrasya Tüneli, kaç tane Çanakkale Köprüsü yapılırdı? Türkiye'de şanslı 44 şirket var çünkü onlar iktidara yakınlar. Bakın, kamu ihalelerine abone olan bu şirketlerden 37'si 2023'te matrah beyan etmemiş yani zarar etmiş. İşte, burada şirketlerin vergi karnesi; vergi vermemiş ama garantileri tıkır tıkır ödenmiş. Niyeyse her taşın altından bu firmalar çıkıyor. Her ayrıcalıktan yararlanan bu şirketler kamu ihalesini almayı sürdürüyor. İktidar, her yıl bu şirketlerin servetlerine yeni servetler katıyor. Nasıl mı? Sözleşmelerdeki yüksek bilet fiyatları tam olarak uygulanmadı, bu nedenle devlet hem geçen hem de geçmeyen araçlar için hazineden bu şirketlerin kasasına son yedi yılda tam 384 milyar para kondu. Aynı dönemde Avrasya Tüneli için 10 milyar ödendi. 2024 yılına kadar yapılan ödemeler yine aynı yılların ortalama dolar kuruyla tamı tamına 22 milyar doları buldu. Gelecek yıl sadece otoyol, köprüler ve tüneller için 97,6 milyar ödenecek. Eğer orta vadeli planda öngörülen ortalama dolar kurları gerçekleşirse bütçeden tüm projeler için 2026 yılında 232,3 milyar, 2027 yılında 243,8 milyar ödenmesi gerekiyor. Yani önümüzdeki üç yılda 678,3 milyar tüm projelere garanti olarak ödenecek. İşte, bunlar bütçeyi rehin alan projeler, işte vatanı satmak da böyle oluyor. Bütçede kara delik olan bu projelere ilişkin Sayıştayın, Karayolları Genel Müdürlüğünün denetimleri de tahribatı ortaya çıkarıyor. Sayıştay raporlarına göre yap-işlet-devret projelerini yürüten şirketlere cari ödeme kaleminden gösterdiğiniz garanti ödemesi 2023 yılında tamı tamına 56 milyar 824 milyonu buldu. İşte bu tutar, tutturulamayan garanti edilen araç geçiş sayılarıyla şirketlere ödenen tutar. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - İki dakika ek sürenizi veriyorum. ULAŞ KARASU (Sivas) - Üstelik şirketlerle yaptığınız sözleşmeler döviz kurundan olduğu için döviz kurundan TL'ye çevrilerek hesaplanıyor; kur farkı olarak da 122 milyar para ödendi. Bakın, Kamu İhale Kanunu'nu ele ayağa düşürdünüz. 58 ayrı kanun ya da kanun hükmünde kararnameyle yasada 200'e yakın değişiklik yaptınız. Buna rağmen otoyolların, tünellerin, köprülerin ihalelerini 21/(b) maddesiyle yapıyorsunuz. Bakın, yapılacak ihaleleri anlattınız; Bakanlık katlarında Ulukışla-Yenice demiryolu ihalesini Fernas İnşaatın, Taşyapı İnşaatın; Delice-Çorum demir yolu ihalesini Çelikler İnşaat, YS İnşaat, İntegral İnşaat ortak girişiminin; Nusaybin-Ovaköy demir yolu ihalesini Silahtaroğlu İnşaat, İntegral İnşaat, Çelikler İnşaat, YS İnşaat ortak girişiminin alacağı söyleniyor çünkü artık projeleri Bakanlık bürokratları değil şirketlerin mühendisleri hazırlıyor. Bu ihalelerin bu firmalara 21/(b)'yle verilmesi durumunda bütün Bakanlık bürokratları hakkında suç duyurusunda bulunacağımızı ifade ediyorum. Evet, konuşacak o kadar çok şey var ki. Özellikle danışmanınız Murat Gül'le ilgili sormuş olduğumuz hiçbir soru önergesine cevap vermediniz. Yalnız bizi daha üzen bir olay var. Bakın, arkanızda Sivil Havacılık Genel Müdürü Kemal Yüksek oturuyor; şu paylaşımlarına bir bakın Allah aşkına. Sivil Havacılık Kabin Hizmetleri öğretim görevlisi, cumhuriyet aydını bir kadının vefatı üzerine bir paylaşım yazıyor. Siz "Muhafazakârım, inançlıyım." dediniz. Bakın, altına ne yazıyor bu adam: "Her ne idiği belirsiz, din düşmanı illa neden cumhuriyet çocuğu oluyor? Cumhuriyette sıkıntı mı var?" Üstelik bu hazretin ilk marifeti de değil. Bakın, bu da 4 Eylülde Sivas Kongresi'nin yıl dönümünde yazdığı: Neymiş, manda olmuş da himayeyi bilmezmiş. Evet, bu ülkede manda, sizin peşkeş çektiğiniz ihalelerle oluyor; sizin bu ülkeyi pazarlamanızla oluyor manda. Bunun daha önce de cumhuriyet ve Atatürk'le ilgili çok sayıda paylaşımı var. Siz kim oluyorsunuz da sizi buraya oturtan, bu koltuklara getiren cumhuriyete, cumhuriyetin okurlarına laf ediyorsunuz? Biraz haddinizi bilmeniz gerekiyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Karasu, süreniz doldu. ULAŞ KARASU (Sivas) - Bütçede halka hizmet yok Sayın Başkan ama özelleştirmeler var, yandaşları kollamak var, zenginlere zenginlik, halka ise yoksulluk var; o nedenle bu talan bütçesine onay vermiyoruz.