Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 28 .11.2024 |
ERHAN USTA (Samsun) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli Komisyon üyeleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Sayın Bakan, sunumunuzu dikkatlice dinledim, elimize de kitapçık var. Ben bir konuda size çok teşekkür etmek istiyorum, o da şu: Bizim başından beri, özellikle benim eleştirdiğim bir konu var: Burada sayın bakanlar geldiğinde yani sanki bu bütçe yirmi yılda bir yapılıyormuş gibi son yirmi iki yılı bir torbaya koyuyor, "2002'de şöyleydi, böyle oldu." filan. Tamam, onları söylemek güzel ama son yıla ilişkin bize çok fazla enformasyon vermiyorlardı. Mesela, siz de evet, 2002 mukayesesi yapmışsınız, yirmi iki yıllık icraatları yazmışsınız ama 2023'ü, 2024ü daha detaylı bir şekilde koymuşsunuz ortaya. Neler yaptıysanız, içeriğine katılırız, katılmayız, ayrı bir şey ama bu, hakikaten takdire şayan bir şey. Ben bundan dolayı sunum hazırlayan arkadaşları, konuşma metnini hazırlayan arkadaşları tebrik etmek istiyorum. Bizim görmek istediğimiz husus bu. Yani yine 2002'yi söyleyin ama son yılı bir görmemiz lazım. Yani bu kitapçığın geçen yılın kitapçığından bir farkının olması gerekir. O anlamda siz bunu yaptınız, teşekkür ediyorum.
Şimdi, bizim Profesör İsmail Tatlıoğlu vardı geçen dönemden, siz de yakından tanırsınız, İsmail ağabey geçen dönem Bursa Milletvekili. Onun çok sık kullandığı bir söz vardır: "Hukuk kalkınmanın bismillahıdır." diye. Şimdi, ben ekonomistim, iktisatçıyım daha doğrusu, ekonomistim demeyeyim Sayın Erdoğan da "Ekonomistim." diyor. Dolayısıyla biz tabii, ekonomiyle, iktisatla uğraşınca hakikaten hukuk o kadar önemli ki sizin yapacağınız işler, bizim işleri çok etkiliyor. Hukuk sisteminin doğru çalışıyor olması, hukuk sisteminin iyi işlemesi hem yurt içindeki yatırımcılar açısından önemli hem de özellikle bizim gibi açık ekonomilerde, dış kaynağa bağımlılığının çok yüksek olduğu ekonomilerde bizim ucuz, sağlam, uzun vadeli finansman bulmamız açısından da son derece önemli. Bu tespiti özellikle yapmak istiyorum çünkü…
Şimdi, maalesef baktığımızda da… İşte, bir kısım uluslararası endeksler var; mesela, World Justice Project’in yaptığı Hukukun Üstünlüğü Endeksi. Oradan “Buradaki sıralamamız nedir?” diye biraz baktığımızda hiç iyi durumda değiliz. Bunlara karşı şu söylenebilir: “Burada bizim birtakım hassasiyetlerimizi onlar görmemiştir, bir kısım puanlamalarımız bazı alanlarda düşük olmuş olabilir.” Hani onlara bir mazeret geliştirilebilir ama genel itibarıyla durumumuzun kötü olduğunu ve yıllar itibarıyla baktığımızda hep aşağı doğru gittiğimizi net bir şekilde görüyoruz. Mesela, burada, işte, en son raporunda, 2024’te Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde Türkiye 142 ülke arasında 117’nci sırada yani en kötü performansı gösteren ülkelerden bir tanesiyiz. Şimdi “Acaba bu bizim coğrafyadan kaynaklanan bir şey mi?” diyorsun; kendi coğrafyamıza bakıyoruz, bizim bölgeden bu endekse giren 15 tane ülke var ve 15 ülkeden 15’inciyiz yani en sonuncuyuz; demek ki coğrafyayla alakalı bir şey değil. Efendim “Gelir grubumuzla mı alakalı bir şey?” diyorsun; bizim gelir grubundaki ülkelere baktığımızda 41 ülkeden 38’inciyiz; demek ki gelirle de alakalı bir şey değil yani bizim burada hakikaten bir sıkıntımız var.
Bunun alt endekslerine baktığımızda, yine, efendim, işte Hükûmet Yetkilerindeki Kısıtlamalar Endeksi’nde küresel sıralamamız 142 ülkede 135 yani zaten sistem eleştirisi de bunun üzerinden yapılıyor. Şu anda Hükûmetin yapmak istediği hususları kısıtlayan ne bir medya var ne bir Parlamento var ne bir sivil toplum örgütü var ne yargı kaldı ne de bir şey kaldı; maalesef, Hükûmet, istediğini istediği şekilde -hukuki olsun, olmasın- şu anda bu ülkede yapabiliyor, zaten bu endeks de onu gösteriyor yani Hükûmet her şeyi yapıyor. Demokratik ülkelerde bunun böyle olmaması gerekiyor, hükûmeti dengeleyen başka unsurların olması lazım; maalesef bizde o yok. Şimdi, Yolsuzluğun Olmaması Endeksi’ne bakıyorsunuz, 142 ülkeden 78’inciyiz; efendim “Open Government” yani Açık Hükûmet Endeksi’ne bakıyorsunuz, orada 142 ülkeden 108’nciyiz; Temel Haklar’da 142 ülkeden 133’üncüyüz; Düzen ve Güvenlik’te daha iyiyiz, 142 ülkeden 70’inciyiz; Düzenleyici Uygulama’da 142 ülkeden 117’nciyiz; Medeni Adalet’te 142 ülkeden 122’nciyiz -tabii, kötü performans gösteren ülkeler anlamına geliyor bu- en son, Ceza Adaleti’nde de yine 142 ülkeden 107’nci sıradayız. Dolayısıyla, yapılması gereken çok iş var.
OECD’nin Yargıya Güven Endeksi’nde 42 ülkeden 38’inci sıradayız, yargıya güven yok. Türkiye’de yapılan çalışmalarda yargıya güvenin son derece azaldığını… Biz artık net bir şekilde şunu maalesef görüyoruz Sayın Bakan -bunu lütfen kişisel bir eleştiri olarak algılamayın; sizin Bakanlık döneminizle alakalı değil, işin biraz evveliyatı olduğu için bunları söylüyorum- Türkiye, hızlı bir şekilde evrensel hukuk normlarından maalesef uzaklaşıyor.
Şimdi, AK PARTİ hükûmetleri döneminde şu oldu bana göre: Birtakım beğendiğimiz, beğenmediğimiz meseleler oldu falan ama bence bu ülke en büyük darbeyi hukuk sistemindeki yanlışlardan yedi. Özellikle, burada FETÖ’cülerin zamanında Hükûmetle birlikte hareket etmesi, o dönemde yapılan işler yani yargı sistemini tamamen -bir ara en azından- dizayn etmesi, birtakım Anayasa değişikliklerinin yapılması, işte, sonradan bunların getirdiği Ergenekon operasyonlarıdır, şunlardır bunlardır -şimdi, o günün hainleri bugün beraat etti- ondan sonra… Bir şey daha oldu: “Know-how” FETÖ’cülere ait olan birtakım uygulamalardı fakat FETÖ’cülerden sonra maalesef sizin iktiranız döneminde de devam etti, bunu da söylememiz gerekiyor.
Şimdi “Türkiye’de yargı tarafsız ve bağımsız mı?” diye baktığımızda -ben hukukçu değilim ama veya bir siyasi baskı var mı- bir vatandaş olarak veya hukukçu olmayan bir milletvekili olarak birtakım meselelere çıplak gözle baktığımızda hakikaten bizim gördüğümüz pratik şu: Mesela, bir konuda iktidarın -tabii, kamuoyuna mal olmuş meseleler için söylüyorum, sıradan vatandaşlar arasındaki meselelerde filan ne olduğunu tam bilmiyoruz zaten de- hoşuna gitmeyen kararları veren hâkim ve savcıların cezalandırıldığını net bir şekilde görüyoruz -bu, takip edilebiliyor- veya işte, Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymayan alt mahkeme hâkimlerinin ödüllendirildiği görülüyor bu ülkede; ondan sonra, hâkim ve savcıların, kritik konularda Hükûmetin veya bakanların -siyasi otoritenin diyelim daha doğrusu- gözünün içine baktığını maalesef görüyoruz. Bu da tabii bizim birey olarak da adalete karşı, hukuk sistemine karşı olan güvenimizi son derece sarsıyor.
Size ilişkin de eleştiri oluyor, çok fazla o anlamda sizi eleştirmeyeceğim ama yine ben sizi biliyorum, siyaset yaptığınız dönemi de biliyorum, kişiliğinizi de tanıyorum; sizin yerinizde olsam süren davalarla ilgili veya birtakım tutuklamalarla ilgili yani mahkemeye intikal etmiş konularla ilgili mümkün olduğu kadar yorum yapmaktan kaçınırım çünkü siz Adalet Bakanısınız, bence bu sizin bireysel itibarınız açısından da son derece önemli olur diye düşünüyorum.
Şimdi, tabii, adliye binalarımız çok güzel, yeni ama tabii ben iddialarınıza karşı şu eleştiriyi hep yapıyorum: Yani biz her şeyi inşaattan ibaret zannediyoruz; işte "Eğitim sistemini düzelteceğiz." diyoruz okul binası yapıyoruz, sağlık sistemini hastane binaları yaparak düzelteceğimizi düşünüyoruz. Adalet sisteminde de biliyorsunuz, adliye binası elbette bir ihtiyaçtır ama içerisinde adaletin olması birinci tercihimizdir.
Şimdi, vatandaşlar arasında veya vatandaşın devletle arasında bakıyorsunuz davalara -dava sayılarını falan inceledim, epeyce bir çalıştım- nizaların son derece arttığını görüyoruz. Bu tabii, memleket açısından da iyi bir şey değil nereden bakarsanız bakın. Davaların -vaktim kısıtlı olduğu için buraların çok üzerinde durmayacağım- karar sürelerinin uzadığını net bir şekilde görüyoruz. Bazı meselelerde, tabii, hem savcıların açtığı davalarda hem de kararlarda -mesela işte çocuklara cinsel istismar, uyuşturucu gibi meselelerde- o şeylerin daha da fazla arttığını görüyoruz. Karar sürelerinde de makul sürenin dışında her aşamada yani ilk mahkemede veya istinafta veya Yargıtayda sürelerin son derece uzadığı, uzun olduğu görülüyor. Bunlar, tabii, sizin önünüzdeki iddialar yani çözmeniz gereken zorluklar; bunların tabii "Geç gelen adalet, adalet değildir." ilkesinden hareketle, hızlı bir şekilde çözülmesi ihtiyacı var.
Benim bakarken önemsediğim diğer bir husus, üst yargı tarafından, alt mahkemelerden kararların onanma durumu. Yargıtay açısından baktığımızda Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve ceza dairelerinde onanma oranının yüzde 31 olduğunu görüyoruz. Bu, bana göre çok düşük bir oran. Uluslararası standardı nedir bilmiyorum işin doğrusu ama yani kabaca şöyle söyleyelim: Her üç davadan 1 tanesi onanıyor, 2 tanesi geri gönderiliyor; demek ki alt taraftan gelen kararlarda ciddi bir sıkıntı var. Bu da çözülmesi gereken bir husus. Hukuk Genel Kurulu ve hukuk dairelerinden gelenler biraz daha iyi, orada onanma oranı yüzde 57'ymiş; o diğerine göre iyi ama hâlâ ben bunun da yani yüzde 57'lik onanma oranının da çok yüksek bir oran olmadığını düşünüyorum.
Şimdi, anayasa tartışmaları, anayasa meselesi var. Tabii, şimdi, şöyle bir şey var, onu yarın Cevdet Yılmaz'a söyleyeceğiz de Cevdet Yılmaz "Önümüzde dört yıl bir seçimsiz dönem var." falan diyor; bir yandan da Hükûmet, işte, en üst seviyeden, Sayın Cumhurbaşkanı da söylüyor, diğerleri de söylüyor, yeni bir anayasa çalışması ve Anayasa'yla ilgili değişiklikler yani yine seçimi andıran veya erken seçim meseleleri falan konuşuluyor. Yeni anayasa olur, mevcut Anayasa'da değişiklik olur, şu bu ama bizim esas önemsediğimiz mesele, mevcut Anayasa’nın bir defa en iyi şekilde uygulanması. Bu ülkede Anayasa'ya uyulması lazım. Artık bu ülkede Anayasa'ya uymama bir moda hâline geldi; Anayasa Mahkemesi kararlarına alt mahkemeler uymuyor, Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay milletin gözünün önünde açıkça kavga ediyor, bir kısım siyasiler bir tarafı destekliyor, diğerleri bir tarafı destekliyor. Böyle yani bunlar insana hayret veren hususlar, bunun olmaması lazım. Mevcut Anayasa'yı bir defa en iyi şekilde uygulamamız gerekir, ondan sonra diğer şeyler tartışılabilir; ihtiyaç vardır, yoktur, o ayrı bir konu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.
Bugünkü tartışmanın konusu olmadığı için oraya girmiyorum.
Diğer bir husus da bu Anayasa Mahkemesinin iptalleri var. Bunlara ilişkin, burada yapılan düzenlemelerin birçoğunu Mecliste bu çalışmalarda görüyoruz ve orada eleştiriyoruz; Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının gerekçelerini çok fazla, Sayın Bakan, karşılamıyor. Yani, tekrar tekrar aynı şeyleri yapmanın bir anlamı yok.
Son iki konu olarak da kısa kısa... Bu kamu görevlileri var 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra beraat ve takipsizlik almış, bu insanların işe başlaması lazım. Yani, bir insanın FETÖ'cü olmadığını bir mahkeme söylüyorsa bundan daha üst nasıl bir şey arayabiliriz, ben bunu bilmiyorum; hele hele alt düzey memurlar için. Hani üst düzey memurlar için güven de önemlidir, mahkeme bir şey bulamamıştır, mahkeme delil bazlı çalışır falan iddiaları gündeme getirilebilir yani onu bakan yardımcısı, genel müdür yapmayın ama bir memurdur, polistir, hemşiredir, öğretmendir, bunlar beraat aldıysa, takipsizlik aldıysa görevlerine başlamaları gerekir.
Son konu olarak da... Bu cezaevlerinde tabii ortamın çok kötü olduğunu biliyoruz, çok sayıda insan var. Bu cezaevindeki ceza çeken, özellikle açık cezaevindeki insanların emeğinden, iş gücünden daha fazla faydalanmanın yolunu da bulmamız gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Hemen, otuz saniyede bitiriyorum Başkanım.
Yani buna ihtiyacımız da var ülke olarak; mesela, okullarda son dönemde tartışılan mesele, temizlik yapacak insan bulamıyoruz. Böyle bir sorunumuz var yani bu cezaevindeki insanların iş gücünden hem onların rehabilite olması açısından hem de kamunun birtakım hizmetlerinin görülmesi açısından daha fazla faydalanılmasının ülkemiz açısından faydalı olacağını düşünüyorum.
Ben bu vesileyle tekrar bütçenizin hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim Değerli Başkanım.