Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) Cumhurbaşkanlığı b) Millî İstihbarat Teşkilatı c) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ç) İletişim Başkanlığı d) Diyanet İşleri Başkanlığı e) Devlet Arşivleri Başkanlığı f) Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı g) Savunma Sanayii Başkanlığı ğ) Strateji ve Bütçe Başkanlığı h) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ı) Yatırım Ofisi Başkanlığı i) Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanlığı j) Finans Ofisi Başkanlığı k) İnsan Kaynakları Ofisi Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 29 .11.2024 |
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Teşekkürler.
Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Değerli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, daha evvel hem Bakan olarak hem de Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı olarak bu Bütçe salonuna aslında çok aşinasınız, eleştirilere de çok aşinasınız; birlikte çalışmalar da yaptığımız için bunu biliyoruz ama şimdi yeni bir göreviniz var ve Cumhurbaşkanlığı bütçesine aktarılan rakamlara, bu rakamların aktarılma biçimlerine yönelik eleştirilere de sanırım en çok hâkim olanlardan biri siz oluyorsunuz.
Şimdi, her yıl bütçe görüşmeleri sırasında, sonrasında, yazın yapılan ek bütçeleme dönemlerinde sürekli gelen zamlarla birlikte insanlar hakikaten açlıkla boğuşuyor, yoksullukla boğuşuyor, ekmek kuyruklarında bekliyor, çocuklar ölüyor ve bu konuda aileler çocuklarının çantalarına ekmek, peynir bile koyamıyor.
En çok tartışılan konuyu hepimiz biliyoruz, bir daha söyleyeyim: Evet, bütçe, saray bütçesi; bu çok tartışılıyor. Şimdi, burada saray bütçesine dair yapılan hesaplamaları, kıyaslamaları… Sizin hâkimiyetinizi bildiğim için şunu söyleyeyim, sadece bir örnek vereceğim: 2022 yılında günlük 15,5 milyon lira olan Cumhurbaşkanlığı harcamasının 2023 yılında günlük 26,2 milyon liraya çıktığı hesaplanmış önümüzdeki verilere göre yani 2023 yılındaki günlük ortalama harcama 1.541 asgari ücret olarak hesaplanmış. Şimdi, bu, hakikaten inanılmaz bir rakam yani 1.541’li rakamı düşününce. Bu, tabii ki Sağlık Bakanlığına, Millî Eğitim Bakanlığına harcansaydı daha makul karşılanırdı, daha az tartışılırdı. Neden? Çünkü hastane yapımı, okul yapımı, tıbbi cihazların temini gibi meselelerde vatandaşların eleştiri cümlelerini duymaz olurduk fakat bu kadar MR cihazı olmadığı için kanser tanısı konulamayan bir iklimde yaşıyoruz, bir sağlık sisteminde yaşıyoruz ama işte Beştepe’deki elektrik faturalarını konuşuyor olmamız son derece haklı ve gerçekçi çünkü vatandaş bunu tartışır.
Şimdi, Cumhurbaşkanlığının icrai niteliği olup olmadığını, bunu bu kısacık sürede anlatmam mümkün değil ama şunu söyleyeyim: Proje dışında -var önümde yaptığınız işler- bol bol uçak var, zırhlı araçlar var, koruma orduları var, yazlık, kışlık saraylar var. Cumhurbaşkanının belki sadece bir kez gideceği Ahlat sarayı için Van Gölü'nde tutulan 1,2 milyon dolar değerindeki Wally Tender marka teknenin mantığını ne kişisel olarak ne de genel olarak biz bulamadık gerçekten. Nedir bunun mantığı? Yani bir izah bekleriz. Hangi devlet başkanının... Siz de göreviniz gereği sık sık yurt dışına seyahatlerde bulunuyorsunuz, hakikaten karşılandığınızda böyle büyük bir şatafat, böyle bir tablo görüyor musunuz, böyle kalemler var mı? Şimdi, kaç ülke devlet başkanı altın varaklı koltuklarda, özel uçak, özel jetlerle karşılıyor sizi? Hakikaten bunu merak ediyoruz. Bu soruya yanıt vermeyeceğinizi tabii ki biliyorum, yanıtı yok, yanıta ihtiyacı da yok aslında çünkü "İtibardan tasarruf edilmez." sözüyle milyonlarca insanın karnının doymadığını gayet iyi biliyoruz. Şimdi, bu konuya örnek olarak maalesef hâlâ mutlak monarşiyle yönetilen Brunei, Esvatini, Umman, Suudi Arabistan, Vatikan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni oluşturan emirlikleri saymayacağınızı biliyorum tabii ki. Nitekim, siz de iktidar olarak Türkiye'yi, bizi kıskanan gelişmiş ülkelerle kıyaslıyorsunuz, bunu gayet yakından biliyoruz.
Şimdi, bu şatafat, bu lüks ne getiriyor? Tek adam rejiminin ya da Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin aslında ne olduğunu tartışmamızı gerektiriyor. Bu sistem yürüyor mu yürümüyor mü? En çok tartışmaya ihtiyaç olan mesele bu. Tek kişinin yönettiği sistemler günümüz için bir vodvilden öteye geçemez aslında; yüzyıl öncesi bir yaşam tarzını içinde bulunduğumuz yüzyıla dayatamazsınız, dayatılamaz, bu kabul edilemez.
Şimdi, yedi yıldır sürdürmeye çalıştırılan bir Cumhurbaşkanlığı sistemi var. Bunun hâlâ sürdürülebiliyor olmasının bizce tek sebebi, demokrasiden verilen tavizdir, baskıdır, zulümdür, zorbalıktır. Tüm yetkiler tek elde toplanmıştır, yasama ve yargı birbirine bağlanmıştır, kuvvetler ayrılığı artık yok ve açıkçası, bu saltanat, bu itibar, bu şatafat için bu sisteme bunlar kurban ediliyor yani bu çok açık, siz de bunun farkındasınız.
Şimdi, Cumhurbaşkanlığı makamının neler yaptığını ayrıntılı anlatamıyorum ama büyük sanat ödülleri var, Türk-İslam Bilim Kültür Mirası Projesi var, Uluslararası Sakarya Bisiklet Festivali var, var da var. Bir de kamu yararı için yapılan işlere bakalım bu harcamalar dışında. İşte, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi bu nedenle eleştiriliyor; ekonomiye yönelik sizin bizzat söylediğiniz projeleriniz vardı, orta vadeli programlar vardı, onlara ne oldu gerçekten? Ekonomik iyileşme hissedilmiyor ve bir yangın hâlâ devam ediyor.
Tabii, bir de aşırı zenginler türedi bu sistemde. Eşitlik duygusu tamamen azaldı, yok oldu ve bir aylık maaşı tek bir öğünde yiyen maalesef zenginler türedi. Bu eşitsizlik nasıl oldu, bunu da tartışmamız lazım. Fakat bunlar olurken kıdem tazminatlarının fona aktarılması gibi bir de gündeminiz var. Şimdi, üretilen bu fonlarla yoksulun hakkı sermayeye aktarılıyor, bu nasıl bir kriz yönetimi? Yani böyle bir tartışma var, yansıyanları söylüyorum.
Şimdi, burada en önemli boyutlardan biri, tabii ki garip bir sistem gerçekten ve bu sistemin değişmesi gerekiyor. Bir de toplumsal bir eşitsizlik yaratıldı bununla, hem ekonomik olarak hem de hukuki olarak bir eşitsizlik var. Fizik derslerinde okuduk bileşik kaplar teorisi, birbirini etkiliyor neticede; ülkede hukuk sistemiyle oynanırsa, doğal olarak ikili bir hukuk olursa adalet duygusu da yok oluyor, eşitlik de yok oluyor ve toplum baş aşağı gidiyor; yozlaşma, şiddet gibi çoklu krizler de doğuyor. Açıkçası, bu konuda krizin çözülmesi tabii ki sorunların tespit edilmesiyle mümkün. Bizim konuşmamız da benim anlattıklarım da biraz bunları tespit etmek üzerinden ve çözüm önermek üzerinden. Ha, diyeceksiniz ki: "Parlamenter sistemde her şey güllük gülistanlık mıydı?" Hayır, orada da değildi, orada da eşitsizlik vardı, orada da demokrasisizlik vardı, orada da ekonomik olarak sorunlar vardı; Kürt sorunu vardı, Kürtlerin eşit yurttaş olma duyguları ve talepleri yine karşılanmıyordu yani bu konuda bir farklılık yok. İşte, bu nedenle Kürt meselesine gelmek istiyorum çünkü hem parlamenter sistem hem Cumhurbaşkanlığı sistemi en çok burada tökezliyor ve çözümsüzlük üretiliyor.
Şimdi, eşit görülmeyen bir Kürt toplumu var, Kürt halkı gerçeği var ve yasalar farklı uygulanıyor. Ben bizzat hukukçu olduğum için çok yakından bunu, ikili hukuk sistemini anlatabilecek durumdayım ama şu anda zamanım yok bunun için. Şimdi, Kürt sorununun çözülmesi gerektiğini her fırsatta ifade ediyoruz Sayın Yılmaz. Biz, Türkler ile Kürtlerin bir arada, eşit bir şekilde refah içinde yaşaması için barış, özgürlük ve adalet diyoruz, aslında temel talebimiz bu. Savaşa ayrılan kaynakların halkın ekmeğine, tuzuna, çayına, şekerine, sağlığına, eğitimine ayrılması hâlinde bir refah toplumundan söz edebiliriz hakikaten. Muhakkak ki sizin de bu konuda ciddi bir hassasiyetiniz vardır, buna inanıyorum. Bu nedenle, eğer bu sorun çözülürse ekonomi de peşi sıra çözülecektir.
Şimdi, MİT, Millî Güvenlik Kurulu, Diyanet İşleri Başkanlığı, İletişim Başkanlığı bütçelerine sadece atıf yaparak geçiyorum. Bu bütçeler dururken Cumhurbaşkanına eleştirinin maliyeti nedir? En yüksek trendde şu anda. İki örnek vereceğim: 7'nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren döneminde davalardaki sanık sayısı 340, şu anki Sayın Cumhurbaşkanı hakkında 2022 yılında bu rakam 16.753; sadece Cumhurbaşkanına hakaretten söz ediyorum. Bu, ayrımcılığın da bir göstergesi ve sistemin göstergesi. Şimdi, MİT'in misyonunu, Millî Güvenlik Kurulunun misyonunu tabii ki biliyoruz bizler de. İbrahim Kalın'ın yapmış olduğu bir açıklama var ve şunu diyor MİT için: "Dış zeminde barışın sağlanmasına yönelik hamleler yapabilecek güce sahip..." yani "Bu coğrafyada da böyle bir gücümüz var, dış dünyada." diyor. Biz de diyoruz ki burada da görmek istiyoruz; bu, bütçede payı olan herkesin hakkıdır diyoruz, bütün toplumun hakkıdır bunun içeride de aynısını görmek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Bir dakika ek süre veriyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Yine, MGK toplantısında alınan karar var; Filistin ve İsrail arasındaki çatışmalarla, Lübnan'la ilgili. Dış dünya da Hükûmetin onların yanında olacağını söylüyor. Amenna, Filistin meselesindeki tutumumuz çok net ama MGK benzer kararları içerisi için de almalıdır. Yani bizim şöyle bir sorunumuz var: Kendi yurttaşını "muhalif, terörist, düşman" olarak nitelemekle hiçbir sorun çözülmüyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde milyonlarca terörist yoktur, olamaz. Bu meselenin tespitinde bir sorun var. Hiçbir yurttaşın da şu anda bu çöküş dönemine hakikaten dayanacak takati yoktur. Tabii ki bu konu da bir sözüm de muhalefete, bütün muhalefete; hakikaten barışçıl ve çözümün karşısında söz kurmalarının hiç kimseye faydası yok. Siyasi ikbal uğruna, oy almak uğruna böyle girişimlerin karşısında olunmasını çok talihsiz ve kabul edilemez bulduğumuzu da ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Tamamlıyorum Başkan.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun, tamamlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Son cümlelerim de şu olsun: Yani, barışın tesis edilmesi, hukuk ve adaletin tecelli etmesi hakikaten Türkiye'de 85 milyon yurttaşın bir arada, eşit ve özgür şartlarda yaşamasını mümkün kılabilmektedir ve bunun için biz DEM PARTİ olarak her zaman vardık, bu sorunun çözümünü siyasetin bütün çıkarlarının -tırnak içinde söylüyorum- dışında görüyoruz, üstünde görüyoruz, yanında görmüyoruz. Bu esas meseledir.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Teşekkür ederiz Sayın Danış Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Bu çözüm olursa hepimiz daha mutlu, huzurlu ve geleceğe güvenle bakan...