KOMİSYON KONUŞMASI

AYŞEGÜL DOĞAN (Şırnak) - Teşekkürler

Sayın Başkan.

Hoş geldiniz Sayın Yılmaz, ekibinize de selamlarımı iletiyorum.

Şimdi, aslında sizden bahsedilince hep bir Kürt meselesi hatırlatması yapılır yani siz de buna sıklıkla rastlamışsınızdır. İşte "Memlekette Kürt sorunu olsaydı Cevdet Bey bu ülkeyi yöneten ikinci isim olmazdı." derler. Bir yandan da yine sizin üzerinizden ve Kabinedeki diğer bazı isimler üzerinden "Nasıl bir Kürt sorunu var?" tarifi yapılır. Şimdi, bu nasıl hissettiriyor? Kolay bir şey olmasa gerek sizin için de. Öyle tahmin ederim, kolay değildir diye düşünüyorum. Ben de bu zor yerden başlamak istiyorum. Niye bu zor yerden başlamak istiyorum? Çünkü Türkiye'nin en zor, en can yakıcı, hem güvenlik hem savunma adı altında yıllardır en çok harcama yapılan güvenlik eksenli politikalar dolayısıyla ve tam böyle ramak kalmışken "Yakaladık, yakalayacağız; toplumsal barışı inşa ettik, edeceğiz. Bu uzlaşı sağlanacak mutlaka." dediğimiz anlarda da korkunç olaylar yaşandı.

Şimdi, son olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı grup toplantısında tüm Türkiye'nin ve yalnızca Türkiye'nin değil, Türkiye'nin sınırları ötesinde de merakla beklenen, ilgiyle beklenen bir konuşma yaptı. O konuşmada da 1 Ekimden bu yana süren tartışmaların aslında bir mutabakat dâhilinde olduğunu ifade etti kamuoyuna fakat biz DEM PARTİ'lilere, DEM PARTİ'ye şöyle bir şey söyledi: "Partiden gelen açıklamalara bakılırsa bunlar bu işin çözülmesini istemiyorlar ve bu kafanın mutlaka değişmesi gerekiyor." dedi, devam etti; "Açık konuşmak gerekirse karşımızdaki tablo çok da umutlu olmamıza izin vermiyor." dedi. Yani bir karamsarlık ve umutsuzluk emaresini DEM PARTİ üzerinden verdi Sayın Cumhurbaşkanı "Onlar bizim umutlu olmamıza izin vermiyorlar." dedi. Şimdi, ya bu İletişim Başkanlığından kaynaklı bir sorun en iyi niyetle düşünürsek ya Sayın Cumhurbaşkanının danışmanlarından kaynaklı bir sorun ya da doğru bir bilgi değil bu. Doğru değil. Niye doğru değil? Çünkü biz 1 Ekim tokalaşmasından bu yana... Ben parti sözcüsüyüm, yaptığım tüm açıklamalarda partimizin, Merkez Yürütme Kurulumuzun tartışmalarını kamuoyuna doğrudan aktardım ve şimdi sizi dinlerken şurada bir "..."(*) ettim; DEM PARTİ 1 Ekimden bu yana ne tür açıklamalar yapmış, ne demiş?

Bakınız, biz yıllardır... Ki DEM PARTİ'nin bu konuda herhangi bir ispata ihtiyacı olmadığının da altını çizerim; 91'den bu yana bu konuda ağır bedeller ödeyen, bu bedellere rağmen demokratik siyasette ısrar eden, toplumsal barış ve diyalogda ısrar eden ve bunun için ve yine bu nedenle şu anda hapishanelerde en çok üyesi bulunan, eski Eş Genel Başkanları bulunan, seçilmişleri bulunan, belediye başkanları bulunan, sürgünde yine sayısız insanı bulunan, üyesi bulunan, gönüllüsü bulunan bir partiden bahsediyoruz; bunu sanırım hatırlatmama dahi gerek yok. Yıllardır diyoruz ki: "Türkiye'nin temel sorunlarını, başta Kürt meselesi olmak üzere diyalog ve müzakere yoluyla çözmeliyiz." ve bu konuda yalnızca ülkeyi yönetenleri seslenmiyoruz. Yine, yıllardır istikrarlı bir biçimde bu konuda iktidarından muhalefetine herkesin sorumluluk üstlenmesi gerektiğini söylüyoruz.

Yine, bir başka şey daha söylüyoruz, diyoruz ki: "Çözüm için, hedef gösterme, kınama, lanetleme, hakaret içerikli, üsttenci, buyuran, buyurgan bir dil ve yöntem yerine eşitlikçi bir dil ve yöntem izlenmeli, bu tercih edilmeli." Yine, bununla da yetinmiyoruz, yıllardır diyoruz ki: "Bugün değilse ne zaman?" Ama çağrılarımız, uyarılarımız, bu konudaki samimi yaklaşımımız dikkate alınmıyor, aksine, kamuoyunda böyle bir algı yaratılmaya çalışılıyor ve bizatihi Cumhurbaşkanı söylüyor bunu Sayın Yılmaz; "DEM PARTİ'liler bu konuda samimi değiller." diyor, "DEM PARTİ bu konuda adım atmak istemiyor." diyor. Oysa biz henüz ortada hiçbir şey yokken tokalaşmanın siyasette ne kadar kıymetli olduğunun altını çizdik; bu konuda en üst kurulumuz adına açıklamalar yaptık; Eş Genel Başkanlarımızın açıklamaları var; sokakta, Mecliste, bulunduğumuz her alanda, verdiğimiz her demeçte bunun özellikle altını çizdik. Üzerinden günler geçti, tek bir somut adım atılmamasına rağmen, tek bir somut gelişme olmamasına rağmen, uzatılan elin Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi. kıymetinin ve ne kadar büyük bir ihtiyaç olduğunun altını çizmemize rağmen Cumhurbaşkanı böyle bir açıklama yapıyor.

Bakınız, ben şöyle bir tur yapıp geldim dün gece; Batman, Silopi, Mardin, Diyarbakır. Beni gören herkes şu soruyu sordu: "Ne oluyor Vekilim? Bir yandan bir süreç oluyormuş gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor; öte yandan her gün gözaltı, tutuklama, operasyon ve kayyuma uyanıyoruz." Bende bu sorunun yanıtı yok Sayın Yılmaz, sizde var mı? Bu, bize, sokakta en çok yöneltilen soru ve yalnızca DEM PARTİ'liler sormuyor bu soruyu. Biz, demokratik siyaset olarak çözüme hazır olduğumuzu defaatle söyledik. Söylemenize rağmen nasıl umutsuz bir tablonun müsebbibi ya da bir umutsuzluğun neredeyse simgesi hâline dönüştürülmek isteniyoruz, bu nasıl olabilir? Bu paradoksal yaklaşımdan gerçekten vazgeçmek gerekiyor.

Şimdi, "..."(*) ettiğim başlıkları sizinle paylaşmak istiyorum. Demişiz ki: "Kürt meselesinin çözümünde tek özne olmasak da en aktif özneyiz ve bu konuda sorumluluk almaya, üzerimize düşen her şeyi yapmaya hazırız." Yine, henüz tartışma olarak süren yani tokalaşmadan hemen sonra, çağrılar yokken "Yürütülen tartışmaları yeni bir süreç olarak tanımlayamıyoruz ancak açık, şeffaf, demokratik bir diyalog sürecine dönüşmesi için elimizden geleni yapmaya hazırız." demişiz. "Sürece dönüşmesi için bazı unsurları içermesi gerekir." demişiz, tarif etmişiz durumu. Siz, aynı zamanda çatışma çözümü literatürüne dair deneyim sahibi birisiniz, bunu biliyorum. Bakın, bir başka mesajımız ne -bunlar benim, hakikaten, şimdi, Google'dan "..."(*) ettiklerim yalnızca- "Ankara-Bağdat-Şam-Erbil arasında savaşa karşı, halkların kazanımını koruyacak bir ittifak kurulmalı." demişiz. "Türkiye'nin ihtiyacı olan şey, savaş siyaseti değil barış siyasetidir." demişiz. "Kürt sorunu hak ve özgürlükler sorunudur." demişiz. "Kürt sorunu demokratik bir ülke mücadelesidir. Eşit yurttaşlık sorunudur. Halk iradesinin tanınması ve kabulü sorunudur. Hak gaspının olmaması gerekir." demişiz.

Ne Türkiye'de ne de Orta Doğu'da bugün, artık, Kürtsüz bir denklem kurulamaz, bunu siz de takdir edersiniz sanırım. Kürtsüz bir denklemin kurulamayacağı bir bölgede yaşıyoruz. O hâlde Kürt meselesini çözmek durumundayız ama Kürt meselesini çözerken bu konuda yapıcı, sorumlu ve güven verici bir aktörü, bir özneyi farklı bir şekilde tanımlayıp yapabileceklerinin alanını sınırlamaya çalışırsanız doğru bir yol ve yöntem izlemiş olmazsınız. Bu çok denendi, başarılamadı. Burada ısrar etmek ancak Türkiye'ye kaybettirir. O yüzden, biz sizi DEM PARTİ olarak gerçekten bu ısrardan vazgeçmeye davet ediyoruz. Olanı, olduğu gibi tanımlamaya, açık olmaya, şeffaf olmaya, kaygı artırmamaya, endişe artırmamaya... Çünkü güven dediğimiz şey güvenceyle sağlanabilir. Biz, neyin önünde engel olabiliriz mesela? Eğer Kürt meselesinin demokratik çözümüyle ilgili iktidar bloku bir yasal düzenleme ya da bir yol haritası önerisiyle gelirse -ki acil ihtiyaçlar ortak saptanabilirse- biz buna nasıl engel olabiliriz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞEGÜL DOĞAN (Şırnak) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Veriyorum, bir saniye lütfen, kusura bakmayın.

Buyurun.

AYŞEGÜL DOĞAN (Şırnak) - Ama böyle insicamı bozuluyor konuşmacıların genellikle. Başka bir yöntemle yaparsanız daha iyi olur, dün de Meral Hanım'ın böyle bozulmuştu insicamı.

Şimdi devam ediyorum ve toparlıyorum.

Yani, artık, devletin bir karar vermesi gerekiyor. Tüm şartlar Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi. Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi. demokratik bir çözümü dayatıyor, bunun için uygun bir zemin de var fakat Kürtlerle birlikte büyümek mi tercih edilecek, yoksa güvenlik eksenli politikalarda ısrar mı? Bu konuda asıl karar vermesi gereken sizlersiniz, ülkeyi yönetenler. Bu anlamda bakarsak ülkeyi yönetenlerin kafasının değişmesi gerekiyor yani o kafanın değişmesi gerekiyor, bizim değil çünkü biz son derece tutarlı, yıllardır bu konuda ağır geri dönüşlerine rağmen vazgeçmeyen bir yerde duruyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Doğan, teşekkür ediyorum.

AYŞEGÜL DOĞAN (Şırnak) - O yüzden birilerinin kafası değişmeliyse ülkeyi yönetenlerin kafası değişmeli.