Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) Cumhurbaşkanlığı b) Millî İstihbarat Teşkilatı c) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ç) İletişim Başkanlığı d) Diyanet İşleri Başkanlığı e) Devlet Arşivleri Başkanlığı f) Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı g) Savunma Sanayii Başkanlığı ğ) Strateji ve Bütçe Başkanlığı h) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ı) Yatırım Ofisi Başkanlığı i) Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanlığı j) Finans Ofisi Başkanlığı k) İnsan Kaynakları Ofisi Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 29 .11.2024 |
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, değerli bürokratlar; hepiniz hoş geldiniz, saygılar sunuyorum.
Türkiye'nin marka değerini yükseltmek üzere bir İletişim Başkanlığı kuruldu ve bu, sistemin en önemli göstergelerinden biri ama geldiğimiz noktada bırakın itibarı basın özgürlüğüne, demokrasiye âdeta itibar suikastı yapan bir kurum hâline döndü. İletişim Başkanlığının temel hedefi saraya hizmet ve muhalif gazetecileri infaz kurumu hâline geldi ki bunu da devlet imkânlarıyla yapıyor, en kötüsü de o yani bu kurum Adalet ve Kalkınma Partisinin bir parçası hâlinde olsa, oradan bu işlevi yapsa anlaşılabilir ancak burada İletişim Başkanlığının Türkiye açısından en kötü tarafı kaynaklarının devlet imkânları tarafından sağlanıyor olması ve bu yeni medya düzeninde de âdeta sarayın bir propaganda başkanlığı hâline döndü. Burada İletişim Başkanının muhalefet dili itibarıyla hoşuna gitmeyen tüm kesimler; bunun içerisinde sosyal medya fenomenleri olabilir, bunun içerisinde basın, bunun içerisinde televizyon kuruluşları temsilcileri, gazeteciler olabilir ki bunlar son dönemde, geçmiş dönem FETÖ örneklerinde olduğu gibi sabahın köründe evlerinden alınarak ve aynı anda da savcılık ve hâkim işlemleri yapılarak bu kişilere gözaltı işlemleri yapıldı. Burada gördüğümüz şu: Bu yeni medya düzeninin getirdiği düzende, Türkiye'de, bu ülkede basın özgürlüğünün sınırı Erdoğan ve iktidarına dokunduğun noktada bitiyor; eğer bu sınırı geçiyorsanız ne özgürlük ne basın özgürlüğü ne de gazeteci güvenliği kalıyor ve hatta, son dönemde, geçen haftaydı galiba, iktidarın ortağı el yükselti, Meclis kürsüsünden başta Halk TV olmak üzere medya kuruluşlarını, gazetecileri isim vererek tehdit etti. Bu da Türkiye'de çok rastlanır bir durum değil ve yine partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin bir göstergesi bu da. Yine Fatih Altaylı'ya, İsmail Saymaz'a halkı yanlış yönlendirdiği iddiasıyla soruşturma açıldı ki açılan soruşturmalara baktığınızda, son bir senede 40'a yakın gazeteciye soruşturma açılmış, içerisinde 10 gazeteci gözaltına alınmış, 4 gazeteci de tutuklanmıştır; gazetecilerle ilgili 102 dava, yargılama dosyaları devam ediyor ve gazetecilere kırk yedi yıl üzerinden bir hapis cezası yine bu bir yıl içerisinde verilmiş durumda. Yani, bu ülkede artık kulis bilgisi yazmak ya da iktidarı eleştirmek mümkün değil hâle geldi.
Tabii, burada dert doğru habercilik değil, burada bir korku iklimi yaratmak ve aba altından sopa göstermek ve bazen de bu yasal düzenlemeler üzerinden de yapılabiliyor; işte, geçen dönem dezenformasyon yasası çıktı, burada amaç yalan yanlış bilgileri engellemekti ama bir baktık ki bu Dezenformasyonla Mücadele Merkezinin kendisi âdeta bir dezenformasyon merkezi oldu. İşte, burada bir örnek: RTÜK bir bilgi doğrulama mesajı yayınladı, buradaki mesajda RTÜK, Halk TV'ye mimik cezası vermediğini ifade ediyor ama gazetelere çıkan, kamuoyuna çıkan yansıma RTÜK'ün Halk TV'ye ekrandaki bir mimik hareketinden dolayı ceza verdiğine dairdi, inkâr eden, yani doğru bilgi aktarmayan bir duyuru yapmıştı ama RTÜK'ün kararına baktığımızda "Sunucunun da gülerek destekler nitelikte bir tavır sergilemesinin sorumlu yayıncılık anlayışıyla bağdaşmadığı" yazıyor yani burada kendisi kendi yazısında bile bunu itiraf edebiliyor. Bu, İletişim Başkanlığının içinde bulunduğu durum.
Bir de TRT var, muhalefete kör bir TRT, aynı şekilde yine kamu kaynaklarını kullanan bir TRT. Bu TRT' de yani belediye başkanlarımızın hizmetlerini yayınlamayı boş verin, Genel Başkanımızın yayınlarını boş verin, aksine, sürekli kötüleyen, sürekli kara propaganda yapan bir kurum hâlinde, şu anda A Haber'den farklı değil TRT'nin durumu. Bir de bunun seçim dönemi vardı, seçim dönemine başladığımızda, 1 Ocak ve 20 Şubat arasında AK PARTİ ve Cumhurbaşkanına ayrılan süre TRT'de 1.945 dakika ve peki bize ayrılan süre, Genel Başkanımız Özgür Özel ve partimize ayrılan süre sadece 25 dakika.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Bir dakika daha süre istiyorum, toparlayacağım.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Yok, bu beş dakikalarda...
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Cümlemi bitireyim.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Siz cümlenizi bitirin hemen yani öyle bir usulümüz yok.
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Tamam, cümlemi bitireyim.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun, bitirin siz hemen.
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Bu 25 dakikadan vazgeçtik biz de paramızla TRT'ye seçim döneminde, 31 Mart öncesi reklam teklifinde bulunduk. Yani kamu kuruluşunun özelliği nedir? Kurumunu büyütmek, geliştirmek ve tarafsız olmak ki bu tarafsızlık da Anayasa'ya bağlı bir hakla verilmiş durumda, TRT'nin tarafsızlığı Anayasa'da ve kendi kanunlarında var.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Bulut, lütfen tamamlayalım.
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Biz bir siyasi parti olarak reklam amacıyla başvurduğumuzda, TRT, kendi sorumluluğunu inkâr eden bir mail attı bize...
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Bulut, böyle bir usulümüz yok ama.
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Hazır Cumhurbaşkanı Yardımcısı bulmuşken...
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Elden verin evrakı.
BURHANETTİN BULUT (Adana) - ...mart ayı içerisinde herhangi bir müsait vaktinin olmadığını ifade etti. Bu, RTÜK açısından, TRT kurumu açısından, siyasi kanunlar açısından bir suçtur.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Bulut, lütfen...
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Kendisine ileteceğim bunu.