KOMİSYON KONUŞMASI

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, değerli misafirler, değerli Komisyon üyeleri, basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, tasarruf tedbirleri günlerindeyiz. Vergiler halkın sırtında ağır bir yük, toplumun alım gücü azalmış ve ücretler, maaşlar hiç olmadığı kadar düşük seviyede. Asgari ücret, emekli maaşları enflasyona ezdirildi ama bunun yanında, hiç kesinti yapılmayan güvenlik ve silahlanma harcamaları ise artarak devam ediyor. Hatta bu savunma sanayisi bütçesi için gereğinde, ödeneğin yetersiz kalması durumunda Cumhurbaşkanına ödenek ekleme yetkisi bile verildi. Yine, Savunma Bakanının bütçe sunumundan -anladığımız- F-16'dan F-35'e ve Eurofighter'lara uzanan bir ticaret antlaşması yapıldı ve silah alımına devam edildiği de görülüyor. Sayın Bakan, adına "savunma" desek de bu kavram hiç de masum bir kavram değil, aslında silahı ve savaşı ifade ediyor. "Savunma sanayisi" yerine "silah sanayisi" ve "Savunma Bakanlığı" yerine aslında "savaş bakanlığı" demek durumu daha gerçekçi olarak ifade eder. Bugün silah ticareti yapan, silah üreten ve satan, bununla da övünen bir ülke olduk. Oysa buraya yapılan yatırımlar daha insani ve istihdam sağlayıcı, aynı zamanda da etik ve ekonomik büyümeye katkı yapacak alanlara yapılabilirdi. Silah sanayisinde bir rant alanı doğduğu çok aşikâr ve bu rant alanından belli çıkar odakları en az paylaşımlı olarak doğrudan gelir elde ediyorlar ve bu durum ne ülkenin büyümesine ne işsizlik sorununa bir katkı sunuyor. 2023 yılında silah ihracatı 5,5 milyar dolara ulaşmış durumda. 2019-2023 döneminde Türkiye dünyanın en büyük 25 silah ihracatçısı arasında 11'inci sıraya yükselmiş durumda; SIPRI raporlarına da yansıdı. Türkiye en fazla silahı yüzde 15'le Birleşik Arap Emirlikleri'ne, yüzde 13'le Katar'a, yüzde 11'le Pakistan'a sattı, Sahra Altı Afrika'ya da yüzde 6,3'le en çok silah satan ülke, Bahreyn, Bangladeş ise en çok silahı Türkiye'den alan ülkeler.

Önce şu tespiti yapmak lazım: Silahı üretmek aynı zamanda pazarını da bulmak demek. Bu da ancak, dünyada var olan savaş politikalarına yan olmak ya da doğrudan çatışma ve savaş süreçlerine müdahil olmakla mümkün ve tabii ki bunun bedelini savaşanlar, halklar açlıkla, yoksullukla ve ölümle ödüyorlar. Bir başarı hikâyesi olarak görülen silah sanayisindeki gelişmeler aslında küçük bir azınlığın cebini dolduruyor. Her ne kadar iktidar bu alanı inşaat sektörüne paralel ekonomik büyüme için lokomotif bir sektör olarak görse de teknolojiyi üretmeyen bir ülke olarak, dışa bağımlı bir sanayi olarak açığa çıkıyor ve bir yandan da sermayenin silah sanayisine yatırımı teşvik ediliyor. Ben geçen yıl bir konuşmamda 2 binin üzerinde bir sektörün dâhil olduğunu söylemiştim; siz de sunumunuzda belirttiniz, bu sayının 3.500'e kadar ulaştığı, çok hızlı, çok iştah açıcı bir sektör olduğu ortada. Savunma sanayisi projeleri de çok hızlı büyümüş ve 1.132'ye kadar yükselmiş. Ama bu sektörde, sizin, Başkanlığınız altında, savunma projelerini yönetmek, özel sektörle iş birliği yapmak ve ihracatı artırmak gibi bir görev üstlendiğinizi unutmamak lazım. Burada bir sorumluluk var ve burada bu sorumluluğun itirafı da var.

Şimdi, Türkiye savaş sahnesinin kapılarını aralamaya çalışıyor. Bu durumda silah üretecek, satacak ve buraya yapılan yatırımın getirisi için de pazar arayışına girecek. Büyüklük arttıkça, artık savaş politikalarını teşvik eden bir durum açıktan kendini dayatacak. O yüzden, bu sanayinin, katliamlardan sorumlu savaş çığırtkanlığı yapan ülkelerin ligi olduğunu unutmamak gerekiyor. Bakınız, basit bir örnek vereyim: İsrail'in Gazze'de Filistin halkına karşı uyguladığı katliam ortada. Hepimiz savaşın ve katliamların karşısında bir tutum alıyoruz ama çıkar ilişkileri, ticaret politikalarınız tutumumuzdaki samimiyeti de ortaya koymalı. Filistin'deki katliama karşı diplomatik faaliyetler yürütülürken insani yardım ve sağlık diplomasisi sağlanmaya çalışılırken 22 Ekimde SAHA EXPO'da, İsrail'e silah satan şirketlerin ürünleri pazarlanabiliyordu. Bir önceki konuşmamda da söylemiştim, bu firmalara baktığımız zaman, İtalyan menşeli Leonardo şirketi İsrail'e hava ve deniz kuvvetleri silah ve uçaklar konusunda satışlar yapıyor; yine, Fransız savunma ve mühendislik şirketi Thales, aynı zamanda Birleşik Krallık merkezli BAE Systems F-15, F-16, F-35'lerin bazı parçalarını satıyor. Birçok firma var bu ligde. Bu durumun hiçbir izahatı kabul edilemez.

Savunma Sanayi Başkanlığı en fazla ihracat gerçekleştiren şirketleri saydı. Bunlardan açık ara önde olan Baykar; 5,5 milyar dolarlık ihracatın yüzde 30'una tekabül eden 1,7 milyar dolarlık kısmı Baykar tarafından gerçekleştirilmiş ve iktidarınıza yakın bir isim olduğunu hepimiz biliyoruz. İhracatın 1,7 milyar dolarını, bir önceki yıla oranla yüzde 52 oranında artışla tek başına Baykar firması karşılamış.

Şimdi silah ihracatının yapıldığı ülkelere baktığımızda: Pakistan Demokrasi Endeksi sürekli gerileyen bir ülke. Yine, Katar, ülke nüfusunun çoğunluğu göçmen. Seçme ve seçilme hakları bile yok. Somali; Etiyopya ile Somali arasında savaş var, Somali ve Etiyopya savaşan ülkeler ve bu savaş zaten yoksul olan halkları iyice açlık ve sefalete sürüklemiş.

(Uğultular)

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Sayın Başkan, gerçekten dağıldı artık dikkatim, teşekkür ediyorum(!)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Kusura bakmayın.

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Yani telefon konuşmaları, sizin önünüze geldi direkt Veli Ağbaba, sonrasında devam etti. Kendimi böyle çok tuttum, son gün ama gerçekten dağıttınız yani sonunda başardınız.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Bozdağ...

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Ben önemli şeylerden bahsettiğimi düşünüyorum ve bunun... Bakın, söylemeyeceğim...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Yok, yok, Sayın Bozdağ, lütfen devam edin.

ERHAN USTA (Samsun) - Bizim açımızdan da kusura bakmayın.

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Kabul etmiyorum bunu.

CAVİT ARI (Antalya) - Baştan alalım Sayın Bozdağ.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Peki, ilave süre vereceğim size, kusura bakmayın.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Benden de verin, haklı Sayın Bozdağ.

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Zamana ihtiyacım vardı, peki, teşekkür ederim; iki dakika alacağım.

CAVİT ARI (Antalya) - Baştan alalım hiç yaşanmamış gibi.

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, silah ihracatının yapıldığı ülkelere baktığımızda: Pakistan Demokrasi Endeksi sürekli gerileyen bir ülke. Katar, ülke nüfusu çoğunluğu göçmenlerden oluşuyor, seçme ve seçilme hakları bile yok. Somali ve Etiyopya savaşan ülkeler, iç savaş var ve zaten bu durumdan muzdarip halklar var orada, iyice açlık ve sefalete sürüklenmiş durumdalar. Niye Etiyopya'yı örnek olarak veriyorum? Etiyopya'yla 2021 yılında bir savaş ticareti, savunma sanayisi alanında bir anlaşma imzalanmış, hatta Baykar Genel Müdürü Haluk Bayraktar'a bir onur madalyası bile verilmiş Etiyopya tarafından ve bu, ilk defa bir ülkede yabancı birine verilen madalya olarak gündem oldu. Şimdi, Etiyopya'nın 2019 yılındaki savaş harcamalarına baktığımız zaman bunun 0,54 milyarda olduğunu görüyoruz ama 2021 ile 2023 arasında, bu anlaşmadan sonra 1,23 milyar dolar kadar bir harcama yapmış Etiyopya. Çok zengin bir ülke olmadığı hepimiz çok iyi biliyoruz, yoksullukla boğuşan bir ülke. Bakın, asıl önemli olan da ne orada? Orada söz konusu harcamanın radikal şekilde artmasının nedeni, merkezi Hükûmet ile Tigray Halk Kurtuluş Cephesi güçleri arasında iki yıl süren savaş; Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, 2020 yılının sonlarında başlayan savaş 2023 yılında sona erdiğinde, çatışmalar nedeniyle, bakınız, iki yılda 600 bin kişinin yaşamını yitirdiği, milyonlarca kişinin de yerinden göç ettiği tahmin ediliyor. Şimdi, kim bu Tigray, niye Tigray'a karşı savaştı ve neden böyle bir harcamaya girdi diye baktığınızda, aslında burada "Tigray Halk Kurtuluş Cephesi" diye bir örgütün, Tigray halkının -böyle bir halk- kendi kendini yönetmekle ilgili, kendi kaderini tayin hakkıyla ilgili mücadele eden Marksist kökenli bir devrimci hareket olduğu görülüyor. 2021 yılında, bakınız -antlaşmaların yapıldığı dönemler- bu örgüt terörist örgüt olarak ilan ediliyor ve 2023 yılında Etiyopya bu örgütün bu sefer terörist olmadığına karar veriyor ve şimdi Etiyopya'nın kuzey bölgesiyle ilgili Tigray halkı kendi hükûmetini kuracak, böyle bir anlaşma yapılmış. Yani kısacası, savaş sanayisine yatırım savaş politikalarına yatırım anlamına gelir ve bedelini doğanın, canlılığın, halkların açlıkla, yoksullukla, ölümle ödediği insani ve ekolojik felaketlere yol açar ve bu konuyu bu şekilde değerlendirmek ve böyle yaklaşmak daha anlamlıdır, önemlidir, gereklidir.

Bir başka konu da Varlık Fonu. Şimdi, Türkiye Varlık Fonu, biliyorsunuz, Cumhurbaşkanlığına bağlı, gerçek anlamda denetlenmiyor, zararı da gerçek anlamda araştırılmıyor, Sayıştay denetimine tabi değil. Son olarak 12 şirket daha Varlık Fonuna devredildi, büyüyen bir yapısı var. Devredilen son sektörlere baktığımız zaman, içerisinde altın madenleri var, yanı sıra çok sayıda arama ve işletme ruhsatı alan şirketler de var. Şimdi, Türkiye Varlık Fonu ve içindeki kuruluşlar birçok alanda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Bozdağ, buyurun, iki dakika daha veriyorum.

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Teşekkürler.

Şimdi, bu Varlık Fonu fazlasıyla özerk Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve kamu kaynaklarıyla aslında kamu dışında bir yapı olması isteniyor -tırnak içinde- bir millî değer, bir millî servet ama Cumhurbaşkanına bağlı ve Cumhurbaşkanlığının da sürekli harcamalarının arttığını biliyoruz, bütçesi büyüyen bir yapı, aynı zamanda yöneticilerin özellikle Fona bağlı şirketlerden büyük miktarlarda ihaleler aldığı ve bu şekilde de kamuoyu gündemine geldiğini biliyoruz bu Varlık Fonunun. Mesela, Fuat Tosyalı Fonun yöneticisi olduğu hâlde, Fona bağlı şirketlerden aldığı ihalelerin toplamı 860 milyon lirayı bulmuş. Bakınız, yöneticisi olmasına rağmen Fona bağlı kamu şirketleriyle ticari ilişkiler kuruyor ve şirketlerden milyarlarca liralık ihaleler alabiliyor. Halkın yararına bir şey yok burada ve bu, özel muafiyet alanı yaratılan yandaş sermayeye aynı zamanda bir servet transferi anlamına geliyor. Kamusal faydası olmayan bir Varlık Fonu ve kapatılması gerekir bu Fonun diye düşünüyoruz. Bakınız, en son devredilen 12 şirkete baktığımız zaman, bunlar yer altı kaynaklarının çıkarılması ve işletilmesi faaliyetini yürüten şirketler; enerji ve madencilik faaliyeti şirketleri aynı zamanda bunlar. Neden önemli? Zaten altın madenciliğini biliyorsunuz, bu şirketler ihya edilen şirketler arasındaydılar, devlete bir şey kalmıyordu bu şirketlerden, bununla ilgili olarak Maden Mühendisleri Odası eski Başkanının bir açıklaması var, diyor ki: "Kanunen yüzde 5 ile 18 arasında bir miktar devlet hakkı olarak alınması gerekirken dahi, teşviklerle bu yüzde 1'lere kadar düşürülüyor." Yani zaten denetlenmeyen, iltimas geçilen bir alan Varlık Fonu altında daha da denetimsiz bir duruma gelmiş görünüyor. Şimdi, bu şirketlerin aynı zamanda bir özelliği de..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Son dakika...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Normal uygulamayı biliyorsunuz Sayın Bozdağ. Ben sizin motivasyonunuzu bozduğum için ilave bir dakika da öyle verdim, bizim hatamızdan...

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Stratejik madenlerin aynı zamanda bu şirketlerin içinde olduğu Varlık Fonuna aktarılarak özellikle enerji sektörü açısından, silah sanayisi açısından ileride değerlendirileceğiyle, Varlık Fonuna bağlı olduğu için de ileride bu şirketlerin herhangi bir yandaş kuruma devredilmesiyle ilgili önünde bir engel olmadığıyla ilgili bir kaygımız var, bunu da size söyleyeyim.

Teşekkür ederim.