Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Sağlık Bakanlığı b)Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c)Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç)Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 19 .11.2024 |
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Sayın Başkan, Sayın Bakan ve Komisyonumuzun değerli üyelerini ve bürokratlarını saygıyla selamlıyorum.
Bu kürsüden, Meclis kürsüsünden birkaç defa uyarmıştım ve eninde sonunda bu uyarılarım ne yazık ki işe yaramayarak bugün Rize Çayeli ilçesinde heyelan sebebiyle 1 kişi yaşamını yitirdi, 4 kişi de yaralı olarak hastanede. Hiç beklenmeyen, uzun yıllardır olmayan bir şey oldu; Rize'de bir deprem oldu. Bu deprem şunu işaret ediyor, bir mühendis ve yer bilimci olarak söylüyorum: Doğu Karadeniz coğrafyasında toprağın yere tutunma gücünü azalttı, bırakmadı; yağabilecek her yağmurda ve küçük sarsıntılarda oradaki toprak yeniden heyelanlara neden olacak. Sayın Valiyi, Sayın Çevre Bakanını, AKP iktidarını buradan tekrar uyarmış olayım. İnsanların sağlığını düşünüyorsanız yapılacak şey de şudur: Bir hizmet satın alma yoluyla zemin etütçülerle anlaşmalar yapıp, hangi bölgelerde heyelan tehdidinin olduğu tespit edilip oralarda tedbir alınmasını sağlayın; bu önemliydi.
Sayın Bakan, 2003 yılında "Sağlıkta Dönüşüm" başlığıyla AKP iktidarı bir proje başlattı ama bu proje âdeta halk sağlığı sorununa dönüştü açıkçası çünkü sağlık ticarileştirildi ve hastalar müşteri olarak görülmeye başlandı. 2002'de Dünya Bankasının Türkiye'de sunduğu reform raporu iktidarınızın sağlık politikalarının temelini oluşturdu. 2003'te başlatılan Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla Sosyal Sigortalar Kurumlarının özel hastanelerden hizmet satın almasının yolu açılmış oldu. Kamu-özel iş birliği modeliyle 14 şehir hastanesinin açılışı sırasında çok sayıda kamu hastanesi ne yazık ki kapatıldı. Şehir hastanelerine 2024'ün 31 Aralığına kadar ödenen tutar 83 milyar TL'yi bulacak, 2027 yılına kadar şehir hastanelerinin kira ve hizmet satın alma bedeli olarak da 847 milyar TL ödenmiş olacak. Batı kaynaklı bu sistem, temel hakların ve güvencenin az olduğu Türkiye'de çok daha yıkıcı sonuçlar ortaya çıkarmaya devam ediyor; bunu yapmayın. Batı'da sağlığı ticarileştiren ülkeler bu modelden artık vazgeçiyor dedik ama dinletemedik. Sağlık ticaretleştirildi ve kâra odaklanıldı, artık insan sağlığı geri planda kalmıştı bile.
Sayın Cumhurbaşkanının her fırsatta ülkeyi bir şirket gibi yönetmek gerektiğini ifade ettiği düşünülünce yirmi iki yıldır yönetmek yerine şirket yönettirdiğiniz için her alanda yapıldığı gibi sağlığın da ne yazık ki ticarileştirilmesi gerçekleşti. İnsan sağlığını ticari kaygılara meze ettiğiniz ve yenidoğan çetesiyle karşı karşıya kaldığımız, yeni doğmuş bebeklerin günahlarını ne yazık ki hiçe sayan çıkar odaklı bir düzene sessiz kaldığınız ve fark edemediğiniz için siz dâhil bütün iktidarınız sorumludur.
AKP, bir halk sağlığı sorununa dönüştü. Hastane sahibi Bakan oldu, Bakan kendi şirketlerini büyüttü, en değerli kamu arazileri şirketlerine tahsis edildi; onun döneminde kullanım ömrü dolan kan ürünleri de ithal edildi. Devlet yönetmekle şirket yönetmeyi birbirine karıştırdığınız için bir hastane sahibinin Sağlık Bakanı olmasında ne yazık ki kimse sakınca görmedi. O Bakan, Bakanlığı arzu ettiğiniz şekilde şirket gibi yönetti, kendi hastaneleri için büyüttü, kamunun en değerli hazinelerini kendine tahsis etti, yeri geldi, kaçak katı için imar barışına gitti ve size göre bunlar olağan işlerdi çünkü sizler için pazarlık konusu edilmeyecek hiçbir mevzu ve satılmayacak hiçbir değer yoktur.
Evet, AKP, bir halk sağlığı sorunudur çünkü sağlıkta şiddetin önü açıldı. "Yirmi beş yıl evvel doktorlar bizi azarlardı, şu an biz doktor beğenmeyip doktorları dövüyoruz." diyerek AK PARTİ'yi niçin desteklediğini anlatan sokak röportajlarındaki vatandaş âdeta ayna tutuyor iktidara. Sağlık alanındaki beceriksizliğinizi, halk sağlığını geri plana atmanızın sorumluluğunu sağlık emekçilerinin, doktorların, hemşirelerin üzerine attığınız için hekimleri vatandaşlarla karşı karşıya getirdiniz; hekimlerin göç yoluyla yurt dışına çıkışının da önünü açtınız; halkın gözünde itibarsızlaştırdığınız için sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin de önü açılmış oldu.
Evet, AKP, bir halk sağlığı sorunudur çünkü "Yerli kan ürünleri üreteceğiz." yalanıyla özellikle binlerce dönüm tarım arazisini peşkeş çekmiş, sonra da inşaatı yarım bırakıp mezbeleliğe çevirmiştir. Kullanım ömrü dolmak üzere olan kan ürünlerini ithal edip tedavilerde kullanacağız... Bu ürünler için de yüz milyonlarca dolar birilerinin cebine para koymayı kabul ettiniz. 2015 yılında Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Kızılay arasında Yerli Plazmadan Plazma Ürünleri Üretimi Projesi konusunda bir protokol imzalanmış. Buna göre, Kızılayın topladığı ancak kullanılmayan kanlar ham madde olarak değerlendirilecek imiş. Adrese teslim ihaleyle üretim işi verdiğiniz yerli ve millî Sancak ailesinin küçük bireyi Murat Sancak'a fabrika kurmak üzere Silivri'de 172 bin metrekare hazine arazisi vermişsiniz, tahsis etmişsiniz. Ne var ki Sancak fabrika için finansman sağlayamadığı için işi sürüncemeye bırakıyor, şirketin bir kısım hissesini de Çinli bir firmaya veriyor ve üç dört yıl boyunca Kızılayda, Çalışma Bakanlığında zaman zaman "Fabrikayı kurduk." "Kuruyoruz." türünden açıklamalarla safsata yapmaya devam ediyor. Sancak üretim yapmıyor ama başkasının ithal ettiği plazma ürünlerini kendi üzerine tescil edip devlete satmaya devam ediyor. SGK Sancak'a 100 milyonlarca lira ödeme yapmıştır, yapmaya devam ediyor. Soruyoruz: Kamu Hastaneleri Kurumu Sancak'ın iş ortağı mıdır? Kamu Hastaneleri Kurumu Genel Müdürlüğü de yazı yayınlayarak ayakta, yatarak, günübirlik tüm tedavi şartlarında plazma ürünlerinin hastanelere teslimatı gerçekleştirilecek ürünlerle sağlanması talimatı veriyor. Bunun anlamı şu: Kamu hastaneleri Sancak'ın aldığı ruhsatları paraya çevirmek için hastanelere "Bu ürünleri kullanacaksınız." diyor. Üretime yönelik ilk adım beş yıl sonra, 30 Ekim 2021'de Silivri'de temel atma törenleriyle yapılıyor. Dönemin Sanayi Bakanı Mustafa Varank, dönemin İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, milletvekilleriyle, partilileriyle birlikte orada şov yapıyor. Ne var ki Sancak ailesi ile Erdoğan arasındaki aşk bitince inşaat da duruyor ve Maxicells'e tahsis edilen tarım arazisi mezbelelik hâlde duruyor. Maxicells şirketinin "web" sayfasında ise Esenler Tekstilkent'te bir sanayi sitesi içinde üretim tesisi bulunduğu ifade edilmektedir, herhangi bir üretim yapılıp yapılmadığı meçhuldür. Kan ürünlerinde ithalata devam edilmekte midir? Kullanım ömrü dolmak üzere olan ürünleri ucuza alıp devlete satanlar hakkında adli ve idari herhangi bir işlem yapılmış mıdır Sayın Bakan? Bu konuda neden hiçbir açıklama yapmıyorsunuz? İşte, sizin en çok iyilik yaptığınız sağlık alanındaki icraatlarınız diye bunu sayarsak gerisini artık bir de siz düşünün.
Evet, AKP bir halk sağlığı sorunudur çünkü insan sağlığına verdiğiniz önem komisyonculuktan kazandığınız para kadardır.
Sayın Bakan, özetle hikâye şu: Benim seçim bölgem Rize'de -siz de orayı iyi biliyorsunuz- hastanelerden randevu almak mümkün değil. Bunları gayet basit bir biçimde, siz de kendi cep telefonunuzdan sorgulama yaparak bulabilirsiniz. Özellikle Rize'de çocuk nörolojisi yok ve bununla ilgili ailelerin çokça şikâyeti var, uzun zamandır bu devam ediyor.
Yine, Sayın Bakan, bize sıkça gelen uyarılar var. Türkiye'de yaklaşık olarak 100 bin kişiye 1 diyetisyen düşüyor, diyetisyen sayısının artırılması lazım. Kamuda 900 bin sağlık mezunumuz var, bu 900 bin sağlık mezunumuz "Madem bize iş vermeyecekler niye bizi okutuyorlar?" diyor. Sağlık kurumları işletmeciliğinin mezunları var, bunlar da sizden iş bekliyor.
Bütçenin hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum.