Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Sağlık Bakanlığı b)Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c)Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç)Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 19 .11.2024 |
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Bakan, çok değerli Komisyon üyeleri, Sayın Başkan ve değerli hazırun; hepimizi derinden sarsan yenidoğan çetesi duruşması dün İstanbul Bakırköy Adliyesinde başladı ve sanıkların birçoğu ihmali davranışla adam öldürmekten yargılanıyorlar; başka suçları da var ama asıl suçları, en çarpıcı suçları bu ama burada, sadece ihmal eden, görevini eksik yapan, yapması gerekeni yapmayan kişilerin bu 42 kişiyle sınırlı olmadığı apaçık ortada.
Sayın Bakan, öncelikle 112'den başlayalım. 112'nin özellikle bu hastanelere hasta taşıdığına dönük bilgiler var. Bunun zaten böyle de olması gerekir çünkü eğer orada bir çete varsa, bunun üzerinden haksız para kazanacaklarsa hastaları oraya transfer edecekler. Peki, bu 112 kimin denetiminde? Aylık olarak sizin yönetmelik gereği toplantılar yapmanız -bürokratlarınızın- ve 112'deki hasta dağılımını gözetiyor olmanız... Oradaki 112'de farklı bir uygulama var ise hemen fark edip bunu düzeltmesi gereken kim? Sizsiniz. Dolayısıyla 112'de eğer böyle bir haksızlık olmuşsa bunun birinci derecedeki sorumlusu sizsiniz.
Gelelim kapatma meselesine. Diyorsunuz ki: "Ben hiç kimsenin gözünün yaşına bakmadım." Baktınız. Olayın 2023'te başladığını biliyoruz, siz 2023 Martında harekete geçmişsiniz ama -birazdan açıklayacağım- o Şafak Hastanesi Grubu dışındaki hastaneleri kapatmak için 28 Eylülü beklediniz, 18 Eylülde Teftiş Kurulu raporu var. Yani bu cinayetler olduktan, başladıktan neredeyse on beş ay sonra kapatmak aklınıza geliyor; bu olacak iş mi? Bakın, burada bütün bürokratlarınızın önünde soruyorum: Buna konu olan hastaneler var, iddialar var; siz, savcılığa bildirmek yerine ve kendi bürokrasinizi -teftiş bürokrasinizi- hemen harekete geçirmek yerine mali şubeye bildiriyorsunuz, "Mali şube araştırsın." diyorsunuz; niye? Çünkü olayı sadece basit bir para meselesi olarak ele alıyorsunuz. Bu ihmal değil de nedir? Ve sonuçta kapatmak için bir yılı aşkın bir süre bekliyorsunuz; 9 hastanenin kapatılması 28 Eylülde. Şimdi, bu hastaneler çalıştığı için bu cinayetler oldu arkadaşlar. Bu hastaneler çalışmaya devam ettiği için, faal olduğu için bu cinayetler oldu. Dolayısıyla, sizin burada ihmalinizin olmaması olanağı var mıdır? Neyi beklediniz?
Bakın, teknik takip mayıs ayında başlıyor. Teknik takip başladığında henüz 2 ölüm var bizim bildiğimiz yani orada muhtemelen çok daha farklı ölümler var, farklı yerlerde farklı komplikasyonlar gelişiyor, lüzumsuz tedaviler yapılıyor, ihtiyacı olmayan çocuklar yenidoğan ünitelerine yatırılıyor, orada hastalık kapıyorlar, binlerce şey ama dosya üzerinden konuşuyorum sadece: Mayıs ayında henüz 2 ölüm var, 3'üncü ölüm olduğu anda müdahale etmeniz gerekir ama bekliyorsunuz, mayıs ayında bekliyorsunuz, haziranda bekliyorsunuz, ölümler devam ediyor, temmuz oluyor, ağustos oluyor, eylül oluyor, ekim oluyor ve biz, sizin gerçekten ne zaman Teftiş Kurulunu çalıştırdığınızı bilmiyoruz, ne zaman denetim yaptığınızı bilmiyoruz, sonuçları bilmiyoruz. Ve diyorsunuz ki: "Eylülde biz harekete geçtik." Konuşmanızda söylemişsiniz, dinlemedik sizi. "46 bin olağan, 7 bin olağan dışı denetim yaptık." diyorsunuz. Peki, bu denetimler sonucunda siz faaliyeti durdurma, idari para cezası verme ve suç duyurusunda bulunduğunuzu söylüyorsunuz. Peki, bütün bunları yaptınız da bunca cinayetin işlendiği hastanelere sıra gelmedi mi Sayın Bakan? Yani niye onlardan birini kapatmadınız, niye onlardan birine idari para cezası vermediniz veya oradaki teftiş raporları nerede? Ani denetim yaptığınızda -burada bu hazırunun muhtemelen yarısından fazlası sağlık personelidir, doktordur, hemşiredir- bir yoğun bakıma girdiğinizde elinizde belgeler vardır, orada entübe görünüp entübe olmayan hastayı hemen fark edersiniz. Nitekim SGK belgelerinde -birazdan açıklayacağım- var. Dolayısıyla bunun fark edilmemiş olması olanaklı mıdır arkadaşlar? Bu hayatın akışına uygun mudur?
Dolayısıyla, ağır bir ihmaliniz var. Bu kapamaların... "Arkadaşım olsa kapatırım." Hayır, siz kapatmıyorsunuz. 18'inde Teftiş Kurulu raporu var, artık kapatmak zorundasınız ama siz bu arada ne yapmışsınız? Gitmişsiniz, bu hastanelerin sahipleriyle resim çektirmişsiniz yani bu, zımnen destek vermektir, "Arkanızdayız." demektir. O Teftiş Kurulunda görev yapan o doktorlara, hemşirelere aslında gözdağı vermektir. Nitekim, burada, on beş ayı aşan bir süre var; hiçbir şey yapılmamış, savcılık çalışmış, sizin haberiniz bile yok; ne yaptığınızı bilmiyoruz. "Eylülde harekete geçtik." diyorsunuz. Mayısta niye geçmediniz? Martta niye geçmediniz? Harekete geçtiniz; niye kapatmadınız, niye ceza vermediniz, niye ruhsatı iptal etmediniz? Birazdan onu konuşacağız. Ruhsat iptali diye bir şey var. Niye bunlardan hiçbirini yapmadınız? Bunun hesabını vermek zorundasınız çünkü buradaki...
Bakın, bir ölümden bahsetmiyoruz, ilk ölümden siz sorumlu olmayabilirsiniz, ikinciden de sorumlu olmayabilirsiniz ama mayıstan sonraki ölümlerden birileri sorumlu arkadaşlar. Sadece bu, 42 kişi değil çünkü devletin kayıtlarında konuşmaları var, hepimizin vâkıf olduğu konuşmalar var. Denetim görevinizi yapmamışsınız veya yaptıysanız nerede bu denetim raporları? Bu savcılık bunları soracak elbette ama biz de peşinde olacağız.
Mesela basit bir soru: Bir kişinin 350 yoğun bakım yatağı işletmesi normal midir? Hangi yönetmelikte var? Bir defa zaten yasak. Siz çocuğunuzla veya yakınınızla veya kendiniz bir hastaneye gittiğinizi zannediyorsunuz ama hastanenin 12 katı varsa 12 katı birilerine kiralanıyor. Yenidoğan ünitesi de bir kişi tarafından, bugün lanetlenen ve lanetlenmesi gereken kişi tarafından yönetiliyor, işletiliyor ve siz buna göz yummuşsunuz İl Sağlık Müdürü olarak. Bundan daha büyük bir suç olur mu? Bu ki bu yoğun bakımlarda "Efendim, aradık, 'Doktor var.' dediler, 'Yok.' dediler, öbürü çıktı." Siz nasıl bilmezsiniz ya, nasıl bilmezsiniz! Nasıl böyle on beş ay boyunca 350 yoğun bakım yatağında yaptığınız denetlemelerde yoğun bakım uzmanı olmadığını, çocuk doktoru uzmanı olmadığını, eksik tedavi yapıldığını, fazla tedavi yapıldığını, faturaların kabartıldığını nasıl görmezsiniz! Ve "Ben bunu görmedim, ben..." diyeceksiniz akşamüzeri. Muhtemelen diyeceksiniz, biz de dinleyeceğiz sizi: "Yolladık teftişi, yolladık arkadaşları, gecenin bir vakti gittiler." Ama sonuçta siz bulamamışsınız. Yani hastalar ölüyor; ameliyat yapıyorsunuz ölüyor, ameliyat yapıyorsunuz, ölüyor; e, bunun bir sorumlusu olması lazım.
Bakın, devam edelim, sadece mali şubeye bildirmiş olmanız gerçekten çok büyük bir talihsizlik.
Elimde bir belge var -bu, soruşturma dosyasından- Sosyal Güvenlik Kurumuna savcılık yazıyor "Bana 2023'e kadar şu hastanelerin -hastaneleri de sayıyor- bunların yaptığı usulsüzlükleri bana bildir." diyor; SGK'ye. Çünkü bu çocuklar SGK'den para almak için öldürülüyorlar, ihmali surette öldürülüyorlar aslında, işin gerçeği bu. Normalde, SGK'nin harekete geçip, oradaki usulsüzlükleri görüp anında müdahale etmesi gerekir. Bunun yüzlerce, binlerce örneği var; her gün yaptığınız işler bunlar sizin ama burada bunlar yapılmamış ve SGK son aya kadar yani iki ay öncesine kadar bu kişilere para ödemeye devam etti ve bu nedenle cinayetler devam etti; SGK ödemeyi durdursaydı bu cinayetler duracaktı çünkü artık o çocukları gerekli gereksiz, 112 üzerinden bu hastanelere taşımanın gereği kalmayacaktı. Burada, baktığınızda, SGK'nin harekete geçmemiş olması çok büyük bir ihmaldir ve büyük bir kast söz konusudur. Bu hastaneleri soruyor savcılık... Ben şimdi buradaki rapordan yani SGK'nin mahkemeye gönderdiği rapordan kimi bölümleri dikkatinize sunacağım.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Orada "gizlilik" kaydıyla yürütülen bir soruşturma var.
MURAT EMİR (Ankara) - Dosya açık, rahat olun. Bakın, burası üstelik Meclis, bunların hepsini söyleyeceğiz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - O dönemde.
MURAT EMİR (Ankara) - Onun cevabını veririm.
Bakın, "Yapılması gereken soruşturma geciktirilmiş, bekletilmiş ancak yıllar sonra inceleme başlamıştır." diyor. Bu, SGK'nin müfettişlerinin yazdığı raporlar.
Göz ameliyatlarla ilgili sorun var; 401 milyon lira kurumu zarara uğratmak suçu var burada. Özel Avrupa Şafak Hastanesinden bahsediyor, yine göz işlemlerinden bahsediyor. 2000-2021 yılları arasında MR işlemleri yapılmış; tomografi, MR işlemi yapılmış, 35 milyar kurum zararı oluşturulmuş. Bunlar raporu, hepsi burada; 35 milyar.
Devam ediyoruz...
ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) - Denetlemişiz, ceza da kesmişiz, neye itirazın?
MURAT EMİR (Ankara) - Hocam, bunların gereği yapılmamış diyorum. Bu rapor, benim okuduğum raporlar, dünün raporları değil, son on beş yılda işlenen suçların raporu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Emir, mikrofonunuz kesildi, bir dakika ilave ekliyorum.
Buyurun lütfen.
MURAT EMİR (Ankara) - On dakikam doldu mu?
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Doldu.
MURAT EMİR (Ankara) - On dakikam doldu? Yapmayın, gözünüzü seveyim ya, tam yeni başlamıştık.
Ve sonrasında bu hastaneler... Bakın "2007 yılından itibaren günümüze kadar sistemli ve süreklilik içerecek şekilde zincirleme olarak yapıldığı, kamuyu zarara uğrattığı anlaşılmaktadır." diyor. Bu raporlar var. "Gelinen noktada, on yedi yıllık süreçte döviz bazında Kuruma gerçeğe aykırı fatura edilen 200 milyon dolar haksız kazanç var." diyor ve sonuçta, yukarıda delil olarak gösterilen raporlardan yola çıkarak anılan hastanelerin ait olduğu şirket ortaklarının maddi mal varlıklarına tedbir konulması gerektiğini söylüyor. Ve sonuçta, bakın, bu hastaneleri kapatmakta bile, şu hastaneyi bile kapatmakta çok geç kaldınız; geçen mayıs ayında kapattınız. 2 defa el değiştirdi, konkordato ilan etti çünkü niye? Ruhsatı iptal etmediniz. Niye? Çünkü arkaları var. Ya, burada çok açık bir görevi ihmal var Sayın Bakan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Emir, teşekkür ediyorum.
MURAT EMİR (Ankara) - Bunu duymazdan gelemezsiniz; gereğini yapın, istifa edin.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Emir, teşekkür ediyorum.
MURAT EMİR (Ankara) - En azından, soruşturmanın salahiyeti için istifa edin. Ve bu soruşturmanın, bu mahkemenin mutlaka bürokrasiye sıçraması gerekiyor. Bürokratik destek olmadan bu suçun bunca uzun yıllar bu kadar yaygın bir biçimde işlenmiş olma ihtimali yok, buna inanmamız mümkün değil. Masumsanız -herkes için söylüyorum- gereğini yapın, masumiyetiniz ortaya çıksın.