KOMİSYON KONUŞMASI

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Şimdi, Anayasa'mızda tabii Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal bir devlet olduğu belirtiliyor. Bunun gereği de toplumdaki dezavantajlı kesimler, zayıflar, güçsüzler güçlülere karşı korunur ve buna ilişkin yasal düzenlemeler yapılır. İşte, kira kanunu, başka kanunlar, iş yasası da bu kapsamda yapılan yasalar arasındadır. Çünkü biz de biliyoruz ki bir gerçeklik olarak; işçi, işveren karşısında zayıftır ve devlet tarafından korunması gerekir, buna ilişkin tedbirlerin alınması gerekir.

Şimdi, uygulamada işçiler zaten çok fazla sorun yaşıyorlar. Biraz önce bahsettiğimiz, kanunun dolanılması vesilesiyle yaşanan sorunlar var. İşte, asıl işlerin taşeron şirketlere yaptırılması, daha düşük ücretle daha güvencesiz, sendikasız bir şekilde çalıştırılmaları var. İşte, kıdem tazminatlarının ödenmemesi için bir yılın dolmasına bir iki hafta kala işten çıkarılıp tekrar giriş çıkış yapılması falan böyle saymakla bitmez birçok sorun var. Biz, seçim bildirgesinde de bahsettiğimiz gibi, işçiler lehine bunların düzenlenmesini, işte taşeron sisteminin kaldırılmasını, bütün işçilerin, özellikle aynı işi yapanların aynı ücrete kavuşturulması konusunda düzenlemeler yapılmasını beklerken gördük ki gündeme gelen yasalar, tam tersine, esnek, güvencesiz çalışmayı, özellikle kadın emekçilerle ilgili hem kamuda hem özel sektörde onları iş alanından uzaklaştırmayı hayata geçirmektedir. Hem geçen torba yasada geçen maddelerle ilgili, kadınlarla ilgili benzer itirazlarımız vardı hem bu tasarıyla ilgili olarak da kamuoyunda, emek kesiminde işçilerin benzer itirazları ve kaygıları vardır. Bunlarla ilgili bizim beklentimiz, biraz önce bahsettiğimiz o olumsuzlukların tam anlamıyla karşılanması, kamuoyunun, tabii özellikle de yasanın muhatabı olan işçilerin, emekçilerin bu kaygılarının giderilmesidir.

Biraz önce bu işçi alacaklarının önceliğiyle ilgili bir konuşma geçti, orada dediniz ki: "Hani, yok ama biz bunu tekrar yasada bu şekilde düzenleyeceğiz." Şimdi, asıl mesele işçi alacaklarının öncelikli olması değil, biz bunu uygulamada çok yaşıyoruz. Yani, işçi alacakları öncelikli de olsa biliyoruz ki şirketler iflas ediyor, bir şekilde kapanıyor veya fiilen hiçbir mal varlığı olmuyor ve açılan o davalarla kazanılan tazminatlar hiçbir şekilde fiilen işçiye ödenmiyor, geri dönmüyor. Şimdi, burada, yasadaki teminat 25 işçinin sekiz aylık ücreti. Yani, hani, dört ay, dört ay, sekiz aylık ücreti. Yani, 25 işçiyi ancak güvence altına alıyor. Bununla ilgili elbette ki sorunla karşılaşılacağını düşünüyoruz.

Şimdi, yine söyledik. Yani 1'inci maddenin ikinci fıkrasında diyor ki: "...işçi sayısı, işyerinde çalıştırılan işçi sayısının dörtte birini geçemez." Geçici iş ilişkisi kapsamında çalıştırılanlar. Çok iyi biliyoruz ki aynı kişiye ait farklı farklı firmalar oluşturularak birtakım şeyler, bu engeller, kısıtlamalar bu şekilde aşılabiliyor. Bunlar mutlaka hayata geçirilecektir. İşverenler birden fazla şirket kurarak bu maddeleri çok kolay aşacaklar, kanunu dolanacaklardır ve işçilerin bu şekilde, güvencesiz bir şekilde çalıştırılması maalesef yasal kapsamda mümkün olacaktır. Yani, bu arada, güvence ile esneklik kavramının da yan yana kullanılması hakikaten biraz ilginç olmuş. Yani, esnek çalışmada nasıl bir güvence geliyor, onu da anlayamıyoruz; anlatamıyoruz işçilere, emekçilere, bunu soran vatandaşlara.

Bu nedenle, tekrar, bu kaygıların, özellikle kamuoyunun, işçilerin, emekçilerin bunlara ilişkin bu kaygılarının giderilmesi, bu hususların göz ardı edilmeden ve gerekli tedbirlerin daha güçlü bir şekilde alınması için, bu maddeler üzerinde daha ayrıntılı görüşmeler yapılması için biz de tekrar tekrar alt komisyona havalesini talep ediyoruz.