Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan'ın, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nun 42’nci maddesi gereğince Merkez Bankasının faaliyetleri hakkında bilgilendirme sunumu münasebetiyle |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 03 .10.2024 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Merkez Bankamızın çok değerli temsilcileri, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, yeni yasama yılının Meclisimiz, Komisyonumuz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum. Ayrıca, Merkez Bankasının 93'üncü kuruluş yıl dönümü olduğunu az önce öğrenmiş olduk, sizlere de başarılar diliyorum, hayırlı olsun efendim.
Şimdi, tabii, ekip olarak Sayın Başkan, çok zor bir dönemde zor bir görevi üstlendiniz. Aslında devlette devamlılık esastır diye bakacak olsak burada size çok ağır eleştiriler yapmamız lazım çünkü Türkiye'nin bugün yaşadığı ekonomik sıkıntıların temelinde sizden 2 önceki Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun tutumu, bu makamdaki Para Politikası üyelerinin hep beraber -makam olarak söylüyorum, sizler değildiniz elbette- tutumu ve işte Hazine Bakanının tutumuyla Sayın Cumhurbaşkanın liderliğinde tabii -hep öyle diyor AK PARTİ'li arkadaşlar bir şey olunca “Sayın Cumhurbaşkanının liderliğinde.”, o da Sayın Cumhurbaşkanının liderliğinde oldu- onun yönlendirmesiyle, onun belki -işte nasıl yaptıysa- sizleri, kurumunuzu ikna etmesiyle Türkiye bir felaketin eşiğine geldi. Böyle bir dönemde bir görev üstlendiniz. Şimdi, Sayın Cevdet Yılmaz’ın konuşmalarına bakıyoruz, Sayın Hazine Bakanının konuşmalarına bakıyoruz, siz konuşmanızda aslında diyorsunuz ki: “Biz bir enkaz devraldık. Yani Türkiye yıkılmış, yanmış, böyle bir enkaz devraldık ve işte bunun için, bu şartlar altında da en iyisini yapmaya çalışıyoruz.” Evet, hakikaten baktığımızda makro göstergelerde belli bir düzelme var ve bunun olması da zaten kaçınılmaz çünkü yani tekrar tekrar isim vermek istemiyorum ama Şahap Bey’in ismini verebiliriz çünkü şimdi BDDK Başkanı yani böyle bir mağdur olmuş, bir yere gitmiş filan da değil, bu yaptıklarından dolayı ödüllendirildi ve sizin aslında bir anlamda da bir paydaşınız olan bir başka kurumun başına gönderildi kendisi, ismini söylemekte bir beis yok. Yani bunlar bu şekilde, maalesef Türkiye bir yıkıma doğru gitti.
Şimdi, makro göstergelerde dediğim gibi iyileşme var. Bu kaçınılmaz yani birazcık bir şey yapılmış olsa... Zaten en kötüsüydü. Bakan Nebati’nin öyle bir sözü var ya “Dibi gördük, bundan daha kötüsü olmaz.” şeklinde filan... En kötüsüydü zaten. Dolayısıyla küçücük bir güven duyulması şu anda Merkez Bankasına... Çok şükür... Biz burada bakın, yıllarca Merkez Bankasının itibarının ne kadar önemli olduğunu söyledik. Merkez Bankacılar Merkez Bankasının itibarı konusunda bizim kadar özen göstermediler; sizi şu anda tenzih ediyorum, yaptığınız bir kısım şeylere eleştirilerimiz var elbette ama hani ana trend olarak yapılması mecbur olan şeyler olduğu için. Ama Merkez Bankasının itibarı meselesine maalesef Merkez Bankacılar bu ülkede riayet etmedi, o yüzden de ciddi sıkıntılar oldu.
Şimdi, makrolarda söylediniz ama mesela sizin söylemedikleriniz var. Yani şu anda bakın -89 yılında Devlet Planlama Teşkilatında uzman yardımcısı olarak başladım, 2015 yılında siyasete girinceye kadar uzman yardımcısı, uzman, daire başkanı, genel müdür ve müsteşar yardımcısı olarak on altı yıl da yöneticilik yaparak görev üstlendik; bütün krizlerde, krize sokan ekibin içinde de vardık, krizden çıkaran ekibin içinde de vardık, hepsinde çalıştık- Türkiye'nin bugünkü kadar zorlu bir dönemden geçtiğini ben görmüyorum yani bir restorasyon programı, bir dezenflasyon programı açısından filan. Niye? Makro göstergelerimiz hep kötü oldu, işte onlar düzeltildi, işte 2000 sürecini hatırlayın, 94'ü, diğerlerini hatırlayın ama onların hepsinde aslında baktığınızda bu kadar yoksullaşma yoktu. Yani şu anda açlık sınırının altında yaşayan milyonlarca insan var ya, çalışanların yüzde 50-55’i açlık sınırının altında, hatta yani asgari ücret seviyesinde; şu anda asgari ücret 17 bin lira, açlık sınırı olmuş 20 bin lira yaklaşık, yoksulluk sınırı 65 bin lira, Türkiye’nin belki yüzde 80'i yoksulluk sınırının altında. Şimdi, böyle bir esnada nasıl program uygulanacak? Dolayısıyla önceki programlara baktığınız zaman aslında önemli bir kısmında hep böyle toplumun yaygın kesiminin üzerine binilerek yapılan bir programdır. İşte “ileriye dönük endeksleme” dersiniz; işçinin, memurun bir kısım maaşlarını beklenen enflasyona, hedeflenen enflasyona göre -buna ilişkin yanlış hatırlamıyorsam sizin beyanatınız var daha önceden- yaparsınız, sonradan farkını verirsiniz ama yani dolayısıyla enflasyon beklentilerinin kırılması için bu şart yani teknisyenler bunu böyle söylüyor. E, bunu bu dönemde nasıl yapacaksınız? Geçmişte bu yapılabildi. Yani şu anda zaten insanlar açlık sınırının altında yaşarken nasıl insanların maaşından, ücretinden -efendim- biraz kesinti yaparak yani kesinti derken daha az vererek bir program uygulayacaksınız? Türkiye'de ciddi bir barınma krizi var. Bilmiyorum, siz ev tuttunuz mu? Sizden önceki Başkan tutamamıştı yani İstanbul'daki fiyatları filan biliyorsunuzdur herhâlde, ev kiralarını; her ne kadar biraz indiğini filan söylüyor; artık, inecek tabii yani inmek zorunda yani şey yok, kimsede para falan kalmadı. Belli bir kesim, gelir adaletsizliğinden nemalanan, o ucuz krediden nemalanan kesim var, onların haricinde ama toplumun önemli kısmının da tabii geliri çok düştü.
Şimdi, dolayısıyla önünüzde mesela bir kısıt daha var, yönetilen, yönlendirilen fiyatlarla ilgili kısıtlar var. Yani şimdi burada mesela merkez bankaları hep söylerdi “Bunu işte hedef enflasyona göre yapın.” ama diğer tarafta da ciddi bütçe açıkları var yani KİT açıkları var, e bunların düzeltilmesi lazım. Dolayısıyla burayla ilgili kısıtlarınız… Önceki programlara göre dezavantajlarını söylüyorum Sayın Başkan yani bu zorluklar içerisinde bir program yürütmek durumundasınız. Bunu yürütürken de yalnız daha önceki programlarda işte şöyle yapılmış, bunların aynısı yapılabilir diye lütfen düşünmeyin. İnsanların yoksullukla, açlıkla boğuştuğunu, çiftçinin çok sıkıntılı olduğunu mutlak surette görmek durumundasınız. Bakın, bugün, en son, buğday fiyatları geçen yıla göre yüzde 12 buçuk artırıldı TMO tarafından, hatta 12,1. Yani düşünebiliyor musunuz yüzde 60-70 enflasyon -o açıklandığı zamanlarda 62-65 civarındaydı enflasyon- olduğu bir dönemde, üretici fiyatlarının, maliyetlerin arttığı bir dönemde yani yüzde 60'larda arttığı bir dönemde TMO buğday alım fiyatlarını yüzde 12,5 açıkladı, arpada yüzde 3,6 açıkladı. Rakamlar yanımda değil ama çok küçük, yani çok komik. Aylık enflasyon kadar yıllık artış verildi, böyle bir şey olabilir mi? Çiftçi zaten perişan.
Dolayısıyla, şimdi, sunumumuzun geneline gelecek olursak... Arkadaşlar sunumunuzu beğendiklerini söylediler, ben beğenmedim işin doğrusu ama hep Merkez Bankası Başkanları böyle sunum yapıyor. Erdem Başçı'ya da aynı şeyi söyledim, yakın dostum olmasına rağmen; ben de o zaman yeni milletvekiliyim, biraz da heyecanlıyız filan, dost falan tanımadan böyle üzerine yüklendik. Piyasa sunumu yapıyorsunuz bize. Burası Plan ve Bütçe Komisyonu. Biz size tabii, çok mahrem bilgileri burada paylaşın demiyoruz ama kamu maliyesine ilişkin Sayın Başkan, hiçbir şey söylemediniz. Biz bir bütçe yapacağız burada, yani en azından teorik olarak yapacağız değil mi? El kaldıracağız, önerge vereceğiz, arkadaşlarımız belki bizim önergelerimizi kabul edecek. Yani onlar diyecek ki: "Şu kadar genişletelim, şu kadar daha harcama yapalım, şu kesime verelim, vermeyelim." Yani bunlarla ilgili bir şey söylemeniz gerekmiyor mu? Ya, bankacılara yaptığınız sunumu yapıyorsunuz bize, bu olmaz. Ya, burada faklı bir sunum yapmanız lazım. Eğer mahremiyet konusunda bir şeyiniz varsa da onların da konuşulması lazım. Yani buradaki amaç, yılda 2 defa yapılan sunumdaki amaç... Yoksa sizin bu sunularınızı, internette, değişik yerlerde yaptığınız sunumları zaten koyuyorsunuz, takip ediyoruz biz sizi. Dolayısıyla, buraya biraz daha farklı sunum yapılması lazım, o konuda da size eleştirimi bu anlamda yöneltmek istiyorum.
Şimdi, soru şu: Enflasyon yıkıcı, enflasyon mutlak surette en adaletsiz şey, enflasyon yıkıcı bir şey ama şunu da söyleyeyim: Bakın, 2016'dan itibaren, enflasyonun Türkiye'de artmaya başladığı o dönemlerde filan enflasyon konusunda biz bu Hükûmeti çok ikaz ettik ama hep kulak tıkadılar, "Enflasyon 2 puan yüksek olsa ne olur." dediler. Merkez Bankası Başkanları da onlara ilişkin herhangi bir yorumda da bulunmadı işin kötüsü. Mesela, Nihat Zeybekci... O zaman "Ekonomi Bakanlığı" diye geçiyordu. Bakın kayıtlara, böyle şeyler var. "Ya, enflasyon 2 puan yüksek olsa ne olur, 3 puan yüksek olsa ne olur..." Bürokratlar bunu söylüyordu. Bununla ilgili Meclis Genel Kurulunda bir sürü konuşmam var. Venezuela örneği verdik; bakın, enflasyon çok hızlı bozulur, şöyle olur, böyle olur... Bizde de TÜİK'e göre yüzde 85'lere gitti ama ENAG'a göre veya diğer şeylere göre hissettiğimiz, yaşadığımız enflasyon yüzde 200'leri buldu bu ülkede; yüzde 5'lere düşmüş bir seviyeden, enflasyon yüzde 200'e belki tekrar geldi. Dolayısıyla bu ikazlar aslında yapıldı, bunların hiçbirisi dikkate alınmadı. Şimdi, soru şu: Yani enflasyon yıkıcı bir şeydir, enflasyon kötüdür, enflasyonun mutlak surette düşürülmesi lazım; gelir adaletsizdir, ahlakı da bozar, her şeyi bozar enflasyon ama sadece para politikasıyla enflasyonu düşürmek mümkün olur mu? Yani şu anda Hükümetin tek güvencesi sizsiniz. İşte siz politika faizini artırdınız, bir kısım makroihtiyati tedbirlerle filan sıkılaştırma yapıyorsunuz talep yönüyle ama işte geldi geldi, yüzde 3 enflasyon geldi. Hemen yeri gelmişken söyleyeyim: Yüzde kaç olacak? Hükûmetin dediği yüzde 41,5; sizin en son ağustosta açıkladığınız rakam çok daha düşüktü -onu herhâlde kasım raporunda da revize edersiniz zaten de- 41,5'un tutması için üç ayda 4,2 gelmesi lazım -üç aylık kümülatif enflasyon- yani aylık ortalama son üç ayda 1,36. Bu mümkün mü? Pek mümkün görünmüyor. Muhtemelen -kasım raporunda,-Hükûmet OVP'de aldığı o rakamı tabii sizinle birlikte çalışarak alıyor; geçmişte biz öyle yapıyorduk; İstanbul'a gitmenizden kaynaklanan aranızda bir koordinasyon eksikliği yoksa eğer, beraber çalışıp yapılmış bir şey olması lazım, zaten işin doğrusu da bu. Dolayısıyla -yani enflasyonla ilgili- enflasyonu düşürmekte yeterli olacak mı? Zaten enflasyon beklenen ölçüde düşmüyor. Bütün tahminleri, her yeni dokümanda, her yeni raporda içinde bulunan yılı ve bir sonraki yılın tahminlerini sürekli sürekli, hep yukarı revize ederek gidiyorsunuz. Şimdi, dolayısıyla maliye politikası önerilerinizin ne olduğunu biz öğrenmek istiyoruz. Hem buraya söylemeniz lazım hem bununla ilgili kamuoyuna açıklama yapmanız lazımG
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Evet, teşekkür ederim.
Şimdi, çok daha öncesini, on yıl öncesini filan söylüyorum, Merkez Bankalarının "Maliye politikası şöyle olmalı, böyle olmalı." diye, usulü dairesinde Hükûmete uyarıları, Hükûmete ikazları, Hükûmetten beklentileri olurdu. Bunları hiç söylemiyorsunuz, burada da söylemediniz, diğer konuşmalarınızı da söylemiyorsunuz, bunların hâlbuki söylenmesi lazım. Mesela, Hükûmete bir yapısal reform ajandası öneriyor musunuz? Yani biz biliyoruz ki Merkez Bankasının çok değerli uzmanları, ekonomistleri var, çok değerli çalışmalar yapılıyor. Yani, mesela, firma bazında çalışmalar var. O bizim planlamadan giden Şereflerin, Cihanların, bir sürü arkadaşın yaptığı çalışmalar filan, makro çalışmalarınız filan var. Yani firma bazında çok ciddi çalışmalar var ve Türkiye'nin ciddi bir verimlilik problemi var, bir ithalata bağımlılık problemi var -işte gıda enflasyonu diyoruz- tarımdaki ciddi problemler var, bunlarla ilgili, Hükûmete, kamuoyuna açık bir şekilde -kamuoyuna açık yapmıyorsanız kamuoyuna kapalı zaten yapmıyorsunuzdur- önerilerinizin olması lazım. Yani, bu, sadece Merkez Bankasının yalnız başına yapacağı bir şey değil, enflasyonu düşürmeyi sizin birinci ağızdan söylemeniz lazım. Bunu söylemediğiniz sürece bu işte çok başarılı olma imkânının olduğunu, işin doğrusu, ben düşünmüyorum, maalesef düşünmüyorum veya çok maliyetli olur. Yani, mesela, şimdi yüzde 50 politika faizi, yüzde 50 faiz, ticari kredi faizleri çok daha üzerinde. Ya, faiz ekonomiye bir maliyettir. Bu kadar yüksek faizi uzun süre sürdürme imkânı yok, bunu hepimiz biliyoruz. Daha kısa sürede bu faizi düşürebilmemiz için, tabii, altyapısı, ekonomik altyapısı hazırlanarak düşürebilmemiz için de bunun sizin para politikanızı, maliye politikasını güçlü bir şekilde... Maliye politikasında, elbette, o çok kötüye göre... Yani yüzde 6'ları aşan kamu açıklarının şimdi 1 puan altında geleceğini filan söylüyorlar ama hâlâ yüzde 5'lerde bir kamu açığı var bu ülkede, bunlar az rakamlar falan değil. Yani, burayla ilgili, bence, Hükûmete bir kısım önerilerinizin olması lazım; dediğim gibi, hem maliye politikası hem yapısal reform. Dolayısıyla soru olarak da soruyorum: Böyle bir öneriniz oldu mu, varsa bu önerileriniz nelerdir, bize söylerseniz çok memnun olurum.
Şimdi, kur korumalı mevduat meselesi… Tabii, ben, geçen sunumda partimizin Grup Başkan Vekili olduğum için Plan Bütçe Komisyonu üyesi değildim, o sunumda bulunamadım ama tutanaklara falan bakın, kur korumalı mevduat meselesi orada çok konuşulmuş, doğru da yapılmış, konuşulması lazım. Yani o da bir felaketti. Benim bir hesabım var, bu hesabımı size de bir söyleyeyim, belki ona ilişkin bir değerlendirme yaparsınız. Değişiklik rakamlar söyleniyor, bunu Meclisteki konuşmamda da söyledim, bana göre, şu anda -2024 yok içerisinde bakın, 2024’ün ne olduğunu bilmiyorum, bu birkaç ay önce yapılmış- 83 milyar dolardır kur korumalı mevduatın bu ülkeye mali etkisi yani diğer etkilerini falan söylemiyorum. 2022, 11 milyar dolar; 2023, Hazine, 3 milyar dolar. TC Merkez Bankasının zararını maliyet olarak alıyorum ama onun üzerinde bir maliyeti var kur korumalı mevduatın, onu elbette biliyoruz, onu alıyorum, bir de değerleme hesabında bu da realize olacak, değil mi? Olup olmayacağını da bize söylerseniz memnun olurum. Geçen sefer biraz geçiştirmişsiniz kur korumalı mevduatla ilgili şeyleri, tutanakları okudum, “Şimdi hatırlamıyorum, daha sonra onları açıklarız.” demişsiniz. Baktım, herhangi bir açıklamanız olmamış. Yani bu açıklamaları artık yaparsanız, Sayın Başkan, biz de seviniriz.
Şimdi, gelelim bu yapısal cari açık meselesine. Şimdi, Hükûmet bir şeyi tutturdu, gidiyor. Sayın Mehmet Muş Ticaret Bakanıydı, çok iyi hatırlar, 2022 bütçesinde geldiğinde kendisiyle neredeyse kavga ettik biz. O zaman sizin oturduğunuz yerde oturuyordu aşağı Tören Salonu’nda, dedi ki: “Ya, işte, Türkiye cari fazla veriyor.” Çünkü 2021’in Ağustos, Eylül, Ekiminde Türkiye hakikaten cari fazla vermişti. Dedim ki: “Bakın, Türkiye geçmişte de cari fazla verdi. Bu, kriz belirtisidir, kriz göstergesidir. Ekonominin daraldığı, yavaşladığı dönemlerde Türkiye cari fazla verebilir, buna aldanmayın, buna aldanırsanız, bunun üzerinden politika yürütürseniz yanlış yaparsınız.” Ondan sonra tarihin en yüksek cari açıklarını verdik. Şimdi siz de söylüyorsunuz, Sayın Başkan, diyorsunuz ki: “Cari açık düşüyor.” Tamam yani finansmanı açısından -ben finansmanına bakarım- şu anda düşüyor, her ne nedenle düşüyorsa düşüyor, düşüyordur, finansman açısından tamam, orası yeterli ama kalıcı olduğunu ima ederek bugün bir cari açık meselesi konuşuluyor. Bu düşüş kalıcı mı değil mi, bize bunu söyleyin. Dolayısıyla, bunun için neye bakmanız lazım? Yapısal cari açığa bakmanız lazım veya siz ona ne diyorsunuz? “Çevrimsel etkilerden arındırılmış cari açık” mı diyorsunuz? Şimdi, baktım yani bunu Merkez Bankası çalışmıyor olamaz, çevrimsel etkilerden arındırılmış cari açığı Merkez Bankasının ekonomistleri çalışmamış olamaz. 2022'nin 2’nci Enflasyon Raporu’nda, 2022'nin 4’üncü Enflasyon Raporu’nda ve 2023'ün 1’inci Enflasyon Raporu’nda, değerli arkadaşlar, çevrimsel etkilerden arındırılmış cari açık meselesi tartışılmış. Niye tartışılmış? Çünkü o zaman cari açık, efendim, çok artıyordu, Merkez Bankasının ekonomistlerine bu raporları kim hazırlıyorsa…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Evet, Sayın Usta, o kadar hararetli ki vallahi sürenin nasıl geçtiğini ben bile anlayamadım.
ERHAN USTA (Samsun) - Evet, Başkanım, teşekkür ederim, usandırmıyorum demek ki.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Tekrar açıyorum.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Yani, hakikaten, lütfen, şeyimi mazur görün, ben çok saygı duyuyorum, ben çok insan tanıyorum Merkez Bankasından yani yeni yöneticileri tabii çok fazla tanımıyoruz ama uzman düzeyinde, ekonomist düzeyinde çok insan tanıyoruz. Yani bir anlamda, bu raporu hazırlayanlar Merkez Bankasının personeline tetikçilik yaptırmış. Niye? O zaman çünkü cari açık artıyordu. "Ya, çevrimsel etkilerden arındırdığımız zaman aslında cari açık bu kadar artmıyor." falan filan diye bahane uydurulmuş.
Şimdi, bu analizi yapabilen Merkez Bankası sonraki raporlarda, 2023'ün 1'inci raporundan sonra, cari açık düşmeye başladığında -manşet cari açık diyelim- ama çevrimsel etkilerden arındırdığımızda çok net bir şekilde cari açığın düşmeyeceği görüleceğinden bunu analizlerinize niye almıyorsunuz Sayın Başkanım? Şimdi itibar dediğim bu. Merkez Bankası eğer kredibiliteye önem veriyorsa, buna biz önem veriyorsak sizin de bizim kadar vermeniz lazım. "Koyun kardeşim bunu, bunu millet görsün." diyeceksin. Bakın, bu, sizin 100 baz puan, 200-500 baz puan faiz artırmanızdan çok daha etkili bir silah olacaktı. Siyasetçi söyler, siyasetçinin işine gelir "Cari açık azalıyor." der, yarın "Artıyor." der, arttığı zaman konuşmaz, azaldığı zaman konuşur. Cumhurbaşkanı bunu zaten gayet iyi yapıyor ama bunu siz yapmayın. Sizin bizi bilgilendirmeniz lazım, sizin çok değerli iktisatçılarınız var, onların çalışmalarını bu raporlara koymanız lazım. Şimdi varsa sonuçlar elinizde söyleyin bakalım cari açık düşüyor mu çevrimsel etkilerden arındırdığımız zaman veya ne kadar düşüyor, böyle radikal bir düşüş var mı? Dolayısıyla meseleye yani böyle hani hakikaten eğer siyasetçi gibi davranılmaması lazım, bunu söylemeye çalışıyorum.
Şimdi, TÜİK enflasyon verilerine güveniyor musunuz desem "Güveniyoruz." diyeceksiniz kaçınılmaz olarak ama toplumun güvenmediğini bilmeniz lazım. Bugün eğer enflasyon kadar herkesin maaşı artırılmış olsa -diyelim ki yani buna endeksli olanlar için söylüyorum, maaşı, ücreti, aylığı, emekli neyse- bu kadar büyük sıkıntı olmazdı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) - Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - TÜİK'in rakamlarının, enflasyon rakamlarının geçmişte, özellikle Bakan Nebati döneminde çok oynanmış olması, çok net bir şekilde oynanmış olması... Yani hatırlayın, Mayıs 2023'te, değerli arkadaşlar, bu ülkede enflasyon sıfır geldi ya, TÜİK sıfır enflasyon açıkladı Mayıs 2023'te ve Mehmet Şimşek bundan yakındı "Ya, bazda sıfır var, ben ne yaparsam yapayım enflasyon yine çıktı gözükecek, yıllık enflasyon yükseldi gözükecek." diye. Bunu neredeyse kamuoyuna açık söyledi, anlayan anladı bunu. Bu kadar net söylemedi ama.
Şimdi, dolayısıyla size sormak istiyorum: Ya, hiçbir şey olmazsa bu, bir kul hakkıdır. Dolayısıyla TÜİK'in rakamları... Hayır, hissedilen enflasyon meselesine girmiyorum. Dünyanın her yerinde hissedilen enflasyon ile gerçekleşen enflasyon arasında farklılıklar vardır; bu ,Avrupa Birliği ülkelerinde de var, birkaç katı kadar falan da... Ama TÜİK rakamlarıyla ilgili ciddi sıkıntı olduğunu görmek lazım.
Şimdi, sizi eleştirdiğim diğer bir konu, istihdam ve işsizlik meselesinde. Ya, bakıyorsunuz, sadece o manşet dediğimiz işsizlik oranına bakıyorsunuz, Sayın Başkanım, burada bize onu veriyorsunuz. Bu "atıl iş gücü" diye TÜİK açıklıyor yine yani daha önceden TÜİK açıklamadan önce... Bunu açıklayanlar da tabii görevden alındı hemen, çok kısa süre içerisinde TÜİK'te. Biri de daha önceden benim danışmanlığımı yapmıştı, arkadaşlardan biri, başkan ve başkan yardımcısını görevden aldılar "Siz nasıl böyle bir gösterge açıklarsınız? Ekonomik gerçekliği gösterecek gösterge açıklarsınız?" gibisinden arkadaşlar görevden alındı. Ama ben Merkez Bankasının bunu analizlerinde kullanması gerektiğini düşünüyorum. Niye? Siz diyorsunuz ki: "İşsizlik düşüyor." İşte, hatta daha da iddialı gittiniz, "tarihin en düşük değerleri" gibi herhâlde yanlış hatırlamıyorsam bir cümle kurdunuz. Bakalım şimdi, en son çeyrekliklerden bakıyorum, atıl iş gücü, bunun ne olduğunu açıklamaya gerek yok, bu önemli bir gösterge. Şunu söylüyorum: Manşet işsizlik oranı Türkiye'de ekonomik veriyi, ekonomik resmi tam olarak göstermiyor çünkü ciddi bir şekilde mesela zamana bağlı, eksik istihdam var. "Ya, iş bulma umudum kırıldı artık, ben iş gücü piyasasından çıkıyorum, iş aramıyorum kardeşim." diyor, TÜİK bunu işsiz kabul etmiyor ya, bundan daha baba işsiz mi olur? Yani bunları işte atıl iş gücü oranı dediğimiz şey...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Evet, Sayın Usta, herkesten fazla süre verdim.
Buyurun lütfen, son defa...
ERHAN USTA (Samsun) - Bakalım şimdi, yüzde 27, bakın, son çeyrekte atıl iş gücü oranı, ondan önce 25,5'muş, 22,7, geriye doğru 22,3; 23,1, 23 gidiyor. Yani 5-6 puan artmış son bir yılda. İşte, esas resim bu, olması gereken de bu.
Bakın, Hükûmet en son OVP'te... Arkadaşlar yani aklımızla alay edercesine iş yapılıyor bu ülkede. Yani büyümeyi düşürüyor 1 puan, efendim, yarım puan düşürüyor, işsizlik oranını da 1 puan düşürüyor. Ya, bu ters çalışır; büyümeyi düşürdüğünüz bir ortamda normalde tahmin yaparken illeriye dönük işsizliği artırmanız lazım. Nasıl oluyor bu? Çünkü yani işsizliği ölçmeyen bir gösterge üzerinden piyasayla iletişim yaparsanız piyasayı yanlış yönlendirirsiniz. Bu yanlışın içerisinde Merkez Bankası olmamalı, Merkez Bankasının aynı yanlışın içerisinde olmaması lazım.
Brüt rezerv meselesiyle Cumhurbaşkanı yeniden övünmeye başladı. Bakın, biz burada dedik ki: Ya, Türkiye swap hariç net rezervleri işte yerine göre eksi 50 milyar dolar, 40 milyar dolar falan... İlk kez sizlerden duyuyoruz şimdi "Enkaz devraldık." diyorsunuz ya. Siz eksi 64,5 olduğunu söylemediniz ama şu andaki swap hariç net rezervlerin rakamını verdiniz. Geçen yıla göre, işte, 22 Marta göre düzeltmeyi verdiniz; aradaki farkı aldığımızda sizin şu andaki, 33'üncü sayfadaki şeyin ima ettiği 2023 rezervi -swap hariç- eksi 64,5 milyar dolar.
MERKEZ BANKASI BAŞKANI FATİH KARAHAN - Söyledik onu geçen sunumda.
ERHAN USTA (Samsun) - Evet, geçen sunumda söylediniz, tamam, 64,5 olarak söylemediniz yine değişimini söylediniz; önemli değil ama sizden öncekiler için söylüyorum. Bakın, sizi bu konuda eleştirmiyorum ama biz bunları söylemek için yırtındık. Bakın, Türkiye eksi rezerve gidiyor. "Politika faizini etkili bir silah olmaktan çıkardım." diyor Bakan, övünüyor, rezervi kalmıyor. Ya, siz bu yerli parayı nasıl koruyacaksınız kardeşim? Böyle bir şey var mı ya? Böyle bir mucize falan yok. Bakın, şimdi, bizim bütün söylediklerimizin aynısını yani kötüye gidiyor, kötü dediklerimizin şimdi kötü olduğunu siz söylüyorsunuz. E, o zaman bizi "Bu arkadaşlar doğru söylüyor." diye en azından takdir etseydiniz hiç olmazsa; onların hiçbiri yapılmadı. Rezervlerle ilgili şunu söyleyeceğim: Elbette, Türkiye'nin rezerv biriktirmesi lazım ama şu anda da bu rezervler -tabii, biraz da kaçınılmaz olarak- çok yüksek... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Evet, Sayın Usta, yani hakikaten arkadaşlar bekliyor. Sayın Temurci birkaç sefer hazırlandı, durdu.
ERHAN USTA (Samsun) - Bu son Sayın Başkanım, hemen bitiriyorum.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Evet.
ERHAN USTA (Samsun) - Şimdi, tabii, çok yüksek maliyetle rezerv biriktiriyoruz, bunun herhâlde farkındayız değil mi? Yani bu, işte "carry trade"den geliyor, bir kısmı şuradan geliyor, buradan geliyor filan. Geçen baktım "carry trade"in başladığı dönemlerde, martta Türkiye'ye giren bir yabancı -tam altı ay oluyor bugün itibarıyla baktığımızda- döviz cinsinden yüzde 13 para kazanıyor altı ayda, yıllığı -2'yle çarpmamak lazım, bileşimden bakarsan- yüzde 26, 27, 28'i falan bulur. Şimdi, tabii, kaçınılmaz ama bunun da çok maliyetli bir şey olduğunu da belki bir yerde söylemek gerekir diye düşünüyorum. Aslında daha başka söyleyeceğim hususlar da vardı ama tabii, süreyi de çok aştık.
Bu şahlandırma... Sizin de bir şahlandırma projeniz var mı? "Bana üç alan söyleyin, şahlandıralım." filan diye? Sakın böyle bir şey yapmayın. Merkez Bankasının işi piyasayı coşturma, şahlandırma filan değil; bunun olmaması lazım. Bu yatırım taahhütlü avans kredisine ilişkin düşüncelerinizi öğrenmek isterim. Doğru bir şey olmadığını, doğru yapılmadığını düşünüyorum.
Bu dengeleme meselesine önceki yıla bakacaksınız, orada büyümeyle övüneceksiniz, sonraki yıl "Dengelendi." diyeceksiniz. Buradaki analizlerinizin de biraz daha farklı olması gerekiyor.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, teşekkür ediyorum, sağ olun.
ERHAN USTA (Samsun) - Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.