Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan'ın, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nun 42’nci maddesi gereğince Merkez Bankasının faaliyetleri hakkında bilgilendirme sunumu münasebetiyle |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 03 .10.2024 |
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Ben de herkese hayırlı olsun diyorum.
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri, Merkez Bankasının Kıymetli Başkanı ve bürokratları, sayın basın mensupları; yeni yasama dönemi hepimiz için hayırlı uğurlu olsun. Ve Merkez Bankasının da kuruluş yıl dönümü hayırlı uğurlu olsun.
Merkez Bankasının saygınlığı ve önemi tabii ki hepimiz tarafından bilinen ve idrak edilen bir durum. Zaten hukuk devleti olan ve demokrasinin hâkim olduğu ülkelerde merkez bankaları çok önemlidir ve bağımsız olduklarından dolayı çok önemlidir, bağımsızlıklarıyla önemini ve gücünü gösterir. Merkez bankalarının başarıları da bağımsızlıklarına direkt bağlıdır. O yüzden, Merkez Bankasının bürokratlarının ve ekibinin kaliteli olduğunu zaten görüyoruz, biliyoruz ama işin açıkçası içinde bulunduğumuz tek adam sisteminde ne kadar bağımsız çalışabildiklerini ben çok kestiremiyorum. Allah yardımcıları olsun, güç kuvvet versin diyorum ama şunu çok iyi biliyorum ki yüksek enflasyonu Türkiye acil olarak çözmelidir. Artık rakamsal olarak konuşmayacağım, Sayın Erhan Usta başta olmak üzere tüm arkadaşlar çok güzel konuşmalar, yorumlar yaptı ama yüksek enflasyon çok ciddi toplumda ahlaki yozlaşmalara, değer kayıplarına, yolsuzluklara, illegal olaylara sebep olmaktadır. Bunu her gün izlediğimiz haberlerde, okuduğumuz haberlerde görüyoruz, takip ediyoruz. Hepimiz milletvekili olduğumuz için seçim bölgelerinden gelen şikâyetlerden, adi suçlardan da görüyoruz, takip ediyoruz, maalesef o yüzden Türkiye'nin bu illetten bir an evvel kurtulması gerekmektedir. Emekliler, asgari ücretle çalışanlar, memurlar, maaşlı çalışanlar yani Türkiye'de yaşayan insanların çoğunluğu maalesef geçim sıkıntısıyla yüzleşmektedir ve ciddi zorluklar çekmektedir. Öyle ki anayasal hak olan eğitim hakkını kullanmakta zorlanan ciddi bir kesim bile Türkiye'de oluşmuştur. Sayın Millî Eğitim Bakanının verdiği bilgi olduğu için söylüyorum: 2023 yılında üniversiteyi kazanan 157.576 öğrenci üniversiteye kayıt yaptıramamıştır. Bu, üniversiteyle ilgili gerçek, bunun yanında ilkokula, ortaokula, liseye bile harçlık veremediğinden dolayı, işte karnını doyuramayacağından dolayı endişe duyup ya da yol parası veremediğinden dolayı okula çocuğunu gönderemeyen ciddi bir kesim olduğunu da biliyoruz, görüyoruz, yaşıyoruz.
Aynı zamanda “Aç insanın tanrısı ekmektir.” o yüzden açlık insana imanı da ahlakı da maalesef yedirir. Bu da toplumda ciddi bir yozlaşmaya ve ahlaki değerlerin yok olmasına sebep oluyor. Her gün işlenen kadın cinayetleri, artan boşanmalar, maalesef çocuk katliamları, insanların eve ekmek götürememesi, kirasını ödeyememesi, evlenememesi gerçekten toplumsal cinnete doğru gittiğimizi de gösteriyor. Bugün mesela KYK yurdunda bir gencin intihar ettiği haberiyle karşılaştık. Bunlar gerçekten çok acı şeyler.
Gençler vize kuyruklarında bekliyor çünkü Türkiye’yle ilgili maalesef hayal kuramıyor. Biliyor ki üniversiteden mezun olunca girdiği işte -sayın vekilimin de söylediği gibi- aldığı maaşla, bizim kurduğumuz hayaller gibi “Arabayı şu kadar zamanda alırım, evi bu kadar zamanda alırım, evlenirim, şöyle yaparım.” gibi hayaller kuramayınca da hayal kuramayan genç de maalesef hayal kurabileceği yerlere gitmek istiyor ya da kısa yoldan gelir elde edebileceği yolları seçmek istiyor. Dilan Polat gibi örnekler de toplumda olduğu sürece o tarz şeylerin arttığını da görüyoruz maalesef. Bunlar cidden önlem alınması gereken ve cidden yüksek enflasyonun sonucu olan maalesef toplumsal yozlaşma ve gerçeklerdir.
Aynı zamanda, Türkiye'yi Avrupa’yla ve Amerika’yla kıyaslamak, işte “Oradaki ev fiyatları şuradan şuraya arttı, orada da enflasyon bu, şurada bu.” falan demeyi ben işin açıkçası çok doğru bulmuyorum. Hepimiz tabii ki yurt dışına bir şekilde gidiyoruz, görüyoruz, yaşıyoruz, bakıyoruz. Bir defa orada açıklanan rakamlar biraz daha gerçekçi olduğu için insanların gelirleri de o rakamlara paralel olarak artıyor. Mesela, orada insanların eğitim hakkını hiç kimse hiçbir şekilde elinden alamaz, özellikle herkes zorunlu eğitimi bir şekilde yapar, hatta ona Amerika gibi kapitalist devletlerde bile kendi bölgesel sistemleri destek olur. İnsanlar çalıştığı zaman kazandığı parayla minimum standardını sağlayacak, insani ihtiyaçlarını gerektirecek şekilde yaşamaktadır. Kimsenin bizdeki gibi yüksek ücretler kazanıp ayda minimum 85 bin lira ödeyerek ev alma gibi bir zarureti ve şeyi olmadığını düşünüyorum. Tabii ki içinde bulunduğumuz coğrafya maalesef zor bir coğrafya, bunun da farkındayız ama bunun yanında -ben Adana Milletvekiliyim- mesela, Adana Çukurova dünyanın 3’üncü büyük verimli ovası, ben Adana'nın bile tek başına Türkiye'yi her konuda besleyebilecek bir şehir olduğuna inanıyorum. Tarım deseniz en kalitelisi yapılabilir ve full kapasite çalışılırsa gerçekten çok fazla miktarda olabilir; hayvancılık deseniz öyle, sanayi deseniz çok ciddi adımlar atılabilir; aynı zamanda turizm kapasitesi çok fazla olan bir şehir ama maalesef şehir kendi kapasitesinin yüzde 10'unu bile alıyor mu, emin değilim. Özellikle çiftçilikte, işte, yine yüksek enflasyon ve maliyetlerinin artması, çiftçinin hiçbir şekilde hakkını alamaması, ürünlerini dallarda bırakması ya da yollara dökmesiyle sonuçlanması maalesef her bölgedeki çiftçi gibi Adana gibi bir şehirde bile herkesi zora sokmuş durumdadır ve gerçekten, insanlar sadece çiftçilik yaparak kendilerine çok ciddi imkânlar sağlarken artık sadece çiftçilik yaparak belki çocuğunu okutamıyor, hatta evlendiremiyor bile. O yüzden, işte “Başka ne yapılabilir?”in yollarını düşünüyorlar, bu da çok acı verici bir durumdur.
Oysa enflasyonu sadece… Tabii ki enflasyon bir gün düşecek, inşallah, Sayın Merkez Bankası Başkanının dediği gibi hedefler tutturulur, 2025-2026’da düşük enflasyonlu ortamlara ulaşırız ama acaba “Enflasyonun yarattığı bu tahribatı nasıl çözeceğiz, bunu nasıl geri getireceğiz?” diye nasıl planlar yapılıyor? İşin açıkçası ben onu da merak ediyorum çünkü bir toplumda ahlak olmayınca yozlaşma olunca onun geri dönüşü gerçekten zor olmakta.
Hepinize beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.